• son gelen haberlere göre, tff yi tayyip erdoğan a şikayet etmeyi düşünen aziz yıldırım ın kararından vazgeçip, tff yi yaşar büyükanıt a şikayet etme kararı vermesine sebep olmuş açıklamadır.
  • üzücü bir açıklamadır. böyle bir açıklamanın yapılma ihtiyacı hissedilmiş olması üzücüdür. bu duruma gelinmiş olması üzücüdür. tamamıyla halkın iradesizliğidir kanımca. bundan önceki seçimlerde iradesizlik yapıp 'ama iyi çalışıyorlar' saçmalığı altında kararsız kalıp da güncel iktidar partisine oy verenlerin suçudur. demokrasi demokrasi diye dertlenip yumurta kapıya dayanana kadar sivil itaatsizlik göstermeyenlerin suçudur. 1950li yıllardan beri demokratikleşme adına lümpen liberalleşmeyi içimize sindiremeden yersiz yere yaratılmış sınıfların suçudur bu ama asker olarak adlandırılan zümrenin suçu değildir. binerce yıllık askeri bir geleneği olan bir milletin suçudur işi yine askerin öyle yada böyle müdahalesine bırakmıştır. vazifesini yapmıştır genelkurmay ve demokrasiye falan vurulan büyük bir tokat değildir kanımca çünkü zaten mevcut koşullar düşünüldüğünde demokrasiden söz etmemiz gerçekdışılık olur. 10.000.000 küsür oy almış bir partinin nasıl tüm milletin iradesi olması durumu, ilkokul mezunu bir adamın benim vekilim olamayacağı, tüm insanların eşit olmadığı bir gerçekse mutlak demokrasiden bahsetmek de o kadar gerçek olur.

    kitlelerinin afyonu değil mi bilmiyorum ama kitleleri en iyi kandıran sistem dindir çünkü bu kadar bireysel olması gereken bir olgu her zaman kitlelere mal edilmiştir. genelkurmay başkanlığı'nın yaptığı açıklama veya temsil ettiği militarist değerler ne kadar demokrasi diye bahsedilen kavramın karşısındaysa, bahsedilen bu demokrasinin en iyi örneklendiği yer olan millet meclisi'nin başkanı konumundaki bir insanın da özlemini çektiği reis-i cumhuru tanımlarken dindar kelimesini kullanması o kadar demokrasi karşıtı bir harekettir ama kimse kalkıp bunu sorgulamamıştır.

    konuşma özgürlüğü adı altında istediği şekilde dini istismar edercesine hatta insanları dinsizlikle suçlarcasına ortaya atılan söylemler başka tarafın aynı özgürlüğü esnetmesi durumunda; ki burda bahsedilen konuşma özgürlüğüdür madem demokrasiye inanıyoruz, laf oyunları ve çok iyi programlanıp, planlanmış halkla ilişkiler kampanyaları sayesinde kendi çıkarları doğrultusunda güdülmüştür ve güdülecektir. bir ülkede açlık varsa o ülkenin insanlarını kandırmak da çok kolaydır. kışın kömür yardımı yaparsın, kendi imkanlarıyla gidemeyeceği yerlere ücretsiz götürürsün, giysi ve kitap yardımı yaparsın baş sayfasına da kendi resmini ve hitabını koyarsın.bu saatten sonra kamuoyu kimin oyu olur? tek başına bir siyasal partinin bu kadar örgütlenip, bu kadar planlı ve programlı çalışması ilk etapta bu değirmenin suyunun nereden geldiği hakkında sorulara düşürmeliydi insanları olmadı, sonrasında bizim paralarımızla bizi satın almaya çalışıyorsunuz denmeliydi o da olmadı. e peki ne zaman sosyal irade uyanıp restini çekecekti. asker diye tabir ettiğimiz grup altını doldurduğum bu açıklamayı yaptı şimdi cumartesi akşamı solcuları demokrasimiz yara aldı gibi lafları yineliyorlar. demokrasi şimdiye kadar zaten tekrar tekrar; bizim verdiğimiz izinler sayesinde, iktidar tarafından tecavüze uğramamış mıydı da şimdi ilk defa yara aldı ve biz onu gördük?

    üzücü bir açıklamadır. bu açıklamanın yapılmış olması üzücüdür ama bize ayna tuttuğu için üzücüdür. ordunun siyasete karışması üzücüdür ama siyasete en başta karışmaması gereken olgu olan dinin karışmasına göz yumulup, bu ülke üzerindeki en etkin ve en kurumsal organın ana değerlerini ve dolayısıyla devletin kurulmuş olduğu zemini korumaya yönelik yaptığı anti demokratik harekete canhıraş nidalar atmak iki yüzlülükten başka hiçbir şey değildir. sadece ve sadece eğer orduyu eleştirirsem aydınımdır gibi çapsız bir düşüncenin ürünüdür.

    anlaşılması en güç olan da ben müslümanım dendiğinde kimsenin bir tepki vermemesi fakat ben agnostiğim denildildiğinde herkesin şaşırmasıdır. okullarda din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin olması ve bu dersin islam tarihi üzerine odaklı olmasıdır. din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin içeriğinin arapça dua ezberlemek olmasıdır ve laik olan bir ülkede bu dersin sadece müslüman olmayan çocuklara muaf olmasıdır. nüfus cüzdanında artık sadece ölüm durumunda hangi mezarlığa gömüleceğini belirtmek için konulan din hanesinin konvansiyonel savaş kalmamasına rağmen hala mevcut olması ve kan gurubu kısmından çok daha güncel tutulmasıdır. boş bırakılması için dilekçe verildiğinde devlet dairelerinde işinizin yürümemesidir. sistemi toptan değil nesilleri tümden düzgün yetiştirmeliyiz belki o zaman genelkurmay başkanlığı böylesine antidemokratik bir açıklama yapma hissetmeyeceği bir ortamda, sivil iradenin gücü ve gerçek doğrularıyla yaşarız.

    not: sorun sadece din kültürü ve ahlak bilgisi dersi değil. konunun taraflarıyla ve bu başlığın sebepleriyle doğrudan alakalı çarpıcı bir örnek olduğu için verdim. yoksa eğitim sistemi ve müfredat çok daha eklentili ve derin bir tartışma konusu.
  • kimilerinin pek demokratik bulduğu, hatta demokrasinin ta kendisi olduğunu iddia ettikleri bildiri.

    sanırım özdemir ince ve benzerlerinin bıyık altından dediği gibi "demokrasi de neymiş, bizim gibi cahil toplumda olmaz öle şey, bize zaten ters gelir öyle demokrası" demek en azından daha dürüst bir yaklaşım olabilirdi.

    zira meclis'in ve bürokrasinin bazı siyasi kararlarını doğrudan hedef alan askeri bir bildiriyi "demokrasinin ta kendisı" olarak tanımlayıp; destekleyici argüman olarak da bu iktidarın "türkiye'nın yarısının(%50) oy kullanmadığı bir seçim ile hükümet başına yurtdışı menşelli desteklerle geldiği" şeklinde iddialar öne sürmek, ve hatta daha da ileri gidip bu nedenle bu seçimin sonucunda oluşmuş olan meclis'in de meşru olmadığını ve anayasa'da kendisine verilmiş olan cumhurbaşkanı seçme yetkisini kullanamayacağını iddia etmek ise, temsili demokrasi denilen şeyi kare bulmacada tanımlandığı şekliyle dahi anlamadığımız anlamına gelir.

    şimdi sormak lazım "türkiye'nın yarısı oy kullanmadı mı yanı 3 kasım 2002 seçimlerinde?" eğer atılan oy sayısını (32,661,123) o tarihteki kayitli secmen sayisina degil de toplam nüfusa (66,493,970) bölersek (!?) gerçekten de halkın %50.88'inin 3 kasım 2002 seçimlerinde oy kullanmadığı söylenebilir. (bkz: kusuratlı rakam vereyim de salladığım anlaşılmasın)

    bu noktada sormak lazımdır: arkadaşım siz mars'ta falan mı yaşıyorsunuz? dünyanın hangi ülkesinde o ülkede yaşayan çoluk çocuk bebek yaşlı demeden herkesin oy kullandığı bir seçim yapılıyor?

    "belki yapiliyodur cevat aabi ne biliyosun?" diyenler icin aşağıda dünyanın değişik yerlerinden çeşitli başka seçimler ve katılım oranları iceren bir tablo derledim:

    ülke adı - seçim yılı - seçim turu : katılım oranı (% - (atılan geçerli oy sayısı / toplam nüfus)

    abd - 2002 - temsilciler meclisı: 27
    abd - 2004 - başkanlık: 42
    almanya - 2005 - meclis: 56
    fransa - 2002 - meclis: 36
    fransa - 2002 - başkanlık: 52
    ispanya - 2004 - meclis: 57
    polonya - 2005 - meclis: 31
    portekiz - 2005 - meclis: 53
    isviçre: - 2003 - meclis: 29
    italya - 2001 - meclis: 55
    türkiye - 1999 - meclis: 50
    türkiye - 2002 - meclis: 49

    bu liste uzar gider. özellikle türkiye gibi oy kullanma yaşına erişmemiş genç nüfusun sayıca fazla olduğu ülkelerde bu oranın diğer gelişmiş ülkelere oranla biraz daha düşük olması da beklenebilir. ama kalkıp 2002 seçimlerini "halkın yarısının oy kullanmadığı bir seçim" olarak niteleyip, bu seçimlerin veya onun sonucunda oluşmuş olan meclis'in meşruluğunu sorgularsak pek bir yere varamayız, zira ne diğer demokratik ülkelerde yapılan seçimlerle ne de daha önce türkiye'de yapılmış olan parlemento seçimleriyle ciddi bir farkı yoktur bu yönden.

    son olarak; isteyenin herkesin özgürce politik hayata dahil olması, akp'nin siyasi programini, ilkelerini ve uygulamalarini kıyasıya eleştirmesi elbette pek doğaldır. ama eğer bir uygulamayı savunuyor veya karşı çıkıyorsak, hiç değilse geliştirdiğimiz argümanların mantıklı bir temele dayanması ve konuyu saptıran demagojik benzetmelerden kaçınması da sağlıklı bir politik diskürün en temel gereğidir bence. bilgi sahibi olmayanların ürettikleri fikirler yüzünden buradayız çünkü.

    bkz diyorum ama ah keske her cumleyi yazarken, her kelami ederken bakabilsek kendisine: (bkz: sağduyu) (bkz: mantık)

    dipnot: veriler ifes election guide'dan derlenmistir.
  • --- üzücü bir açıklamadır ( demokratların sıralarından alkışlar)
    --- zamanlaması nedeniyle göstere göstere gelen kaçınılmaz açıklamadır ( demokratların sıralarından yuh sesleri, sıra kapaklarına vurmalar, darbe yanlılarının sıralarından alkışlar)

    yukarıdaki piyesi bir kenara bırakırsak; türkiye'de oynanan bir piyese birilerinin "perde" deme çabalarından ibarettir. cingöz okuyucu türkiye'de oynanan piyesten ne kastedildiğini anlamıştır sanırım ama, yine de biraz açmakta fayda var.

    gelinen noktada deniz baykal'ın "cumhuriyet ve demokrasi birarada yürüyebilir" açıklaması durumun vehametini ortaya koymaktadır. kavramların bu kadar iğdiş edildiği, sapla samanın bu kadar birbirine karıştığı bir piyesin son sahnesine de böyle bir absürdlük yakışırdı ancak.

    uzunca bir süredir türkiye'de oynanan "demokrasicilik" piyesinden söz ediyorum. hani şu "demokrasi zamanı gelince inilecek bir araçtır. şeriata ulaşmak için demokrasiyi de kullanırız" diyenler iktidara geldiğinde elinde tuzluk onların peşinden koşan demokrasi havarileriyle, gidilen noktanın tehlikeli olduğunu söylediği için darbe çığırtkanı oluveren diğerlerinin oynadığı piyes.

    hani şu küçücük kız çocuklarını öcü gibi giydirip, oruç tutmayanları dövenlerin demokrat, 14 nisan'da ankara'da sokağa dökülenlerin bürokrat olduğu piyes,

    hani hikmetyar'ın dizinin dibinde süklüm püklüm otururken bir anda kasımpaşa delikanlısı kesilenlerin demokrat, bunlarla bu iş gitmez diyenlerin laikçi olduğu piyes,

    hani tüm güleryüzlülüğüyle "laik cumhuriyetin sonu gelmiştir" diyenlerin liderinin atamasıyla cumhurbaşkanı adayı, bu piyesin içinde olmak istemiyoruz diyenlerin dayatmacı olduğu piyes....

    hatırladınız mı?

    zaten demokrasicilik oynuyordunuz, mahallenin ütülü pantolon giyen gözlüklü çocuğu oyunbozanlık etti... hepsi bu...
  • sonrasında hükümetin yaptığı açıklamalar hükümeti iyice komik duruma düşürmüştür.

    cemil çiçek, tonla laf edip hiçbir şey söylememiştir.

    > "bazı çevrelerin, hükümetimizle silahlı kuvvetleri karşı karşıya getirme çabalarını boşa çıkartmalıyız."

    açıklamayı yapan türk silahlı kuvvetleri'dir. türk silahlı kuvvetleri'ni, kendileri gibi oradan buradan emir alarak açıklama yapacak kadar aciz zannedenler tarihi bir yanılgı içindedirler. silahlı kuvvetler ne zaman isterse açıklamasını yapar, üslubu her zaman düzgün, akılcı, saygılı, yapıcı ve yol göstericidir. bir seferde anlamayanı ikinci kez uyarır, beşincide anlamayanı altıncı kez uyarır, yüz kerede anlamayanın da bu ülkenin yönetiminde işi olmadığı kanısını taşır ve zamanı geldiğinde gerekeni yapar.

    > "başbakan ile genelkurmay başkanı faydalı ve yararlı bir telefon görüşmesi yapmışlardır."

    "faydalı ve yararlı bir telefon görüşmesi" yoktur. faydalı veya yararlı vardır. iki kelimeyi bir araya getirip konuşamayan vekillerimiz, daha önce de "genelkurmay başkanı bizi aradı, cumhurbaşkanı adayımız için hayırlı olsun dedi" buyurmuş ancak genelkurmay başkanlığı yazılı bir açıklamayla bu iddiayı yalanlamıştır. hepimizin tahmin edebileceği gibi bu sefer de genelkurmay başkanı, rte'ye "tamam ayarı aldıysanız problem yok. biz de sizi üzmek istememiştik. haydi elele verelim" dememiştir.

    > "son derece yanlış ifadeler yeralmıştır."

    ifadelerin doğru olup olmadığına türk silahlı kuvvetleri ve halk karar verir. paniğin son raddesinde söylenen bu sözler, akp'nin göz göre göre 'kendi kendini' yok etmeye çalıştığı şeklinde algılanabilir. "laikliğe sözde değil özde bağlılık" uyarısıyla "nasıl da bizi tarif etmiş" diyerek dalga geçtiğini sanan hükümet, bu apaçık ve daha da sert uyarıya da kayıtsız kalmakta ve ifadelerin doğruluğunu sorgulama cüretini göstermektedir.

    > "hükümet temel değerlerle çelişen uygulamalara duyarsız değildir."

    temel değerlerle çelişen uygulamalar, bizzat hükümetin uygulamalarıdır. yalanın ve takiyyeciliğin artık sınırına gelinmiştir. hükümetin daha fazla kaşınmaması menfaatine olacaktır.

    öte yandan cemil çiçek'in açıklamasında "laiklik" sözcüğünün bir defa bile geçmemiş olması, silahlı kuvvetlerin açıklamasına bir kez daha kulak tıkama cüretini gösterdiklerini ortaya koymaktadır. genelkurmay'ın bu tavrından vazgeçeceğini, "ah biz hata yaptık, aslında rejim tehlikede değil, akp temel değerlerle çelişen uygulamalara karşı duyarsız değil" deyip geri adım atacağını düşünmek veya ummak gerizekalılıktır.

    genelkurmay başkanlığı'nın açıklamasındaki "türk silahlı kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur" cümlesi, hiçbir akp'linin üzerine söz söyleyebileceği bir cümle değildir. asker 5 senedir çok uğraştı güzellikle anlatmaya. anlamayanlar ve hala anlamamakta pişkince ısrar edenler sonucuna katlanacaklar...
  • milli guvenlik kurulunun ilk toplantisinin gundemde cumhurbaskanligi secimlerinin onune gecmesini saglayacak olay.
  • 12 eylül'ü sadece kenan evren zanneden,
    12 eylül gününden soran yaşananların aslında kantarın topuzunu kaçırmış askeri gücün kıçının keyfine göre herşeyi yapmasından kaynaklanmış bir facia olduğunu idrak edememiş,
    demokrasiden doğan hakkını kötüye kullanan liderlere halkın değil atanmış generallerin müdahale etmesini demokrasi zannedenleri sevindiren açıklamadır.

    evet burası da bir muz cumhuriyeti zaten.
    lan bu ülke afrika'da dün kuruldu da benim mi haberim yok?!
    genelkurmay başkanına oy mu verip seçtik de genelkurmay başkanlığı hükümete ayağını denk al deme hakkını kendinde görüp halk adına biz tarafız diyor?

    tayyip'e ayağını denk al diyecek olan kişi, oy kullanma hakkına sahip bir t.c. vatandaşı olarak benim, bu hakkımı da henüz hiçbir atanmışa devretmedim, ya siz?

    +tayyip laik devletin altını oyuyor! bülent arınç başlı başına bir gerilim kaynağı!
    -o zaman şahsen konuşayım akp seçimde benden cevabını alacak.
    +herkes bizim gibi düşünüyor!
    -e o zaman ilk seçimlerde akp'nin oyu yerlerde sürünecek ve bi daha iktidara gelemeyecek ki bilmem farkında mısınız ama biz buna demokrasi diyoruz.

    sapla samanı karıştırmayın,
    benim kaba/vatandaşa saygısız/kendisini dev aynasında gören bir lider olarak gördüğüm tayyip'in asker tarafından uyarılması/devrilmesi/tehdit edilmesi demokrasi demek değildir, lütfen.

    kusura bakmayın ama bu ülkenin seçmedigi hiçkimse benden toplanan verginin yüzde bilmemkaçı kendi kurumuna akıyor diye benim adıma konuşma hakkını kendinde göremez;
    anayasa mahkemesi eğlence olsun diye mi kuruldu, kışladaki subay kendi başına yargıçlık yapacaksa o kadar adama ne diye hukuk okutuyoruz?!

    oy kullanmayı beceremeyenler kendi adlarına konuşulmasından hoşlanıyorlarsa gidip bu haklarını bizzat askerlere devredebilirler,
    ancak ben "aa o darbe sağcılara karşıydı,o darbe iyiydi", "a yok o darbede benim eniştemin dalağını söktüler,o darbe kötüydü", " a yok o darbenin dizisini ben beğenmedim öbür darbe daha iyi" diye konuşup darbeleri-muhtıraları iyi-kötü diye ayırmayı başarabilmiş!!! birisi değilim.

    muhtıranın bir sonraki safhası nedir diye bir düşünün, insanlara şeffaf zarfta oy kullandırmak neymiş gidin 80'leri yaşayanlara sorun, benim darbecim iyidir diye bir şey olmaz, o kadar badire atlatmış bu ülkenin vatandaşına bu daha nasıl anlatılabilir?!

    lütfen, oy hakkıma dokunmayın; bir vatandaşa bundan daha büyük bir hakaret olmaz.

    edit :halen "yok ülkede şu olacaksa tabi böyle olur, yok ülkede şu şu olursa elbette muhtıra olur", off!
    demokratik bir ülkede bir benzeri yaşanmayacak şeydir bu evet!.

    demokrasi dediğimiz şey evrensel midir yoksa yok abi bizim ülkemizin durumu farklı denilerek üzerinden istisnai durumlar üretilebilir mi? evet üretilir derseniz bunu üretme yetkisini o ülkenin silahlı kuvvetlerinin canı istediği zaman kullanmasına nasıl itiraz edersiniz?!

    akp'nin geçen seçimden birinci parti olarak çıkmasında o çok sevdiğiniz post modern darbe 28 şubat'ın payı nedir?!

    akp'nin rejime tehdit oluşturduğunu eşekler bile anlamışsa halk zaten anlamıştır, bu durumda da bu adamlar bu seçimde yine aynı halk tarafından alaşağı edilir; e o zaman sandıktan değil de kışladan medet ummanızının sebebi nedir?!!

    dünyanın herhangi bir köşesinde "bizim ülke ultra demokratiktir ama arada sırada özel durumumuzdan dolayı ordu yönetime el koyar,olmadı muhtıra verir müdahale eder" dediğinizde birileri size ağzını bırakıp götüyle gülmüyorsa bilin ki ya kuzey kore'de gitmişsinizdir yada zaman yolculuğu yapıp 1930'ların ispanyası'nda kendinizi bulmuşsunuzdur.

    ama farkında mısınız burası ne kuzey kore , ne de başımızda franco var, ne bu be? tamam anasını satayım çok seviyosunuz madem hem böyle darbe muhtira falan egzotik geliyo size,
    pazartesiye meclisi feshetsinler çarşambaya da bütün albayları çağırır mecliste 367'yi sağlar büyükanıt'ı da cumhurbaşkanı seçtiririz ne lan bu.
  • türk silahlı kuvvetlerinin, öyle yada böyle yanında olmaya çalıştığı milleti gibi balık hafızalı olmadığını gösteren açıklamadır.

    http://img456.imageshack.us/…ullahgulgercegitw7.jpg
    http://img509.imageshack.us/…mg509/8342/3904qh4.gif
  • emin çölaşan'ın bir gün sonraki yayınlanan yazısının son cümlesinden önceden haberi olduğu sinyali alınan askeri muhtıra.
hesabın var mı? giriş yap