• günlerden ağustos on yedi, binlerce can yedi... hala daha rahat değil bu günde vefat edenler. biliyoruz bunu...
  • 17 ağustos 1999 tarihi bende depremden ziyade derin acılar bırakmıştır, bu acıyı ve izleri ömrüm boyunca unutmayacağım açıktır. yıkılmış binaların içersinden hayatlarını kaybedenleri çıkartırken yüzümde ve kalbimde oluşan acıyı hala içimden atamadım ve atamayacağımda. bu acıyla beraber yaşamak ne kadar acı bilinmez.

    fakat aradan 11 yıl geçmesine rağmen biz insanlık namına ne kazandık? hiçbirşey. hala denizlerimize dolgu yapılıp üstüne villalar, apartmanlar, evler yapılıyor mu? evet yapılıyor.

    deprem olmuş, binlerce hayatını kaybeden insanlar olduğu halde bazı orospu çocukları, müslüman bile diyemiyorum anasını siktiğimin evları başka illerden gelip hırsızlık yapmadı mı ? kurtarma çalışmalarında yardımda bulunacağım nidalarıyla yardıma koşan, fakat bulduğu cesetlerdeki altınları bilezikleri çalmadılar mı? çaldılar.

    herkez çadırlarda yatarken, evin erkekleri sabahlara kadar ellerinde sopalar silahlar mahallelerinde volta atmadı mı? hırsız ile karşılaşıldığı zaman tekme tokat sopalarla komaya sokulmadı mı? sokuldu.

    çevre illerden, dünya ülkelerinden binlerce ton erzak gönderildi mi? gönderildi. fakat bizim orospu çocuğu yöneticilerimiz bunları ne yaptı? yarısını dağıttı yarısını ise kendilerine aldı..

    bunca şeye ne gerek var ya.. biz ne kadar pis milletiz böyle. ulan o kadar acı yaşanmış millet evlerinin kaybettiklerinin derdinde ama orospu çocukları hırsızlık altınların peşinde. böyle insanları yüce rabbimiz kim bilir nasıl cezalandırır. cehennemin en alt katına mı yerleştirir orasını bilemeyiz.

    peki akıllandık mı ? en büyük soru budur. bana kalırsa akıllanmadık. hala denize dolgu yapıyoruz, siyasetçilerimiz hala üçkağıtçı, böyle bir olay tekrar gerçekleşse yeniden bu tür şeyleri yaşayacağız. hırsız avına çıkacağız.

    ben böyle şerefsizlerin adi insanların olduğu bir ülke istemiyorum yaa.
  • çaresizlik, kalp ağrısı, toprağa verdiğim babaannem, asla bitmeyecek gece.
  • 5 kişi vardı o gece o binada. müteahhit yapmıştı dükkan üstü 4 kat. son iki katını işçi emeklisi büyükbabam binanın yapıldığı arsa karşılığında almıştı. 3. katında anneannem ve büyükbabam, 4 . katında dayım yengem ve yeğenim vardı. 4 yaşındaydı yeğenim. o gece o binada her kattan 1 kişi kurtulabildi. birisi büyükbabam diğeri yeğenim. 4 yaşındaydı... binanın enkazında duvar yoktu sadece dağılmış kum ve demir vardı... o geceden sonra hayatımda hiç panik yapmadım. zamana karşı enkazı tırnaklarımla kazmaya çalışırken bir insanın hayatı boyunca yapabileceği panikleri bitirmiştim sanırım.

    kimse; orda kimse vardı diye bağırmadı aslında herkes sustu ve elinden geldiğince kazdı. 4 yaşında bir çocuk bir orospu çocuğunun daha iyi model arabaya binebilmesi için annesiz ve babasız kaldı.

    babam, annesini ve kardeşini kaybedince depresyona giren annemi bıraktı. ben 12 yaşında baba figürü oldum sanırım 4 yaşında bir çocuğa.

    ve şimdi ben o asla kin beslemeyen çocukla gurur duyuyorum... 15 yaşında iyi bir lisede vs vs... o unuttu belki ama ben o müteahhiti unutmadım. bir gün karşılaşmak ümidiyle... umarım bir şantiyede acılar içinde kıvranarak geberirsin.
  • bir milletin psikolojisini bozacak düzeyde bir afetin gerçekleştiği tarih.
  • türkiye cumhuriyeti'nin yaşadığı en büyük doğal afet.

    sadece yıl dönümünde hatırlanacak kadar oldu demek.
  • bir uzmanın sözü aklımdan hiç çıkmamıştı sonrasında. "bir insanın bastığı toprağa olan güveninin yok olması yaşayabileceği en büyük travmadır" demişti. bastığın toprak güvenilmez. var mı ötesi hakikaten? yayılıp oturmayı unutmak, korku ile koltuklarımıza ilişmek işte böyle başladı sonrasında.
  • hala, bu devletin sonucunda kaç kişinin hayatını kaybettiğini tam bilmediğine emin olduğum deprem.
  • o tarihten bu tarihe değişen bir şey yok. bir deprem olsa yine 1999'a döneceğiz. bu ne biçim bir toplumsal bellektir, ne hoyratlıktır, ne siyasal bilinçtir! bizim ders almamız için ölmemiz mi gerekir hep ? ölüm; azgelişmiş ülkelerin para ve ikbal peşinde koşan siyasilerinin, belediye meclisi üyelerinin, müteahhitlerinin iki dudağının arasında mıdır ? al işte ben 1999'da 18 yaşında bir gençtim; 39, 49 olsam da değişmeyecek çoğu şey. ta ki toplumsal-siyasal bilinç köklü bir şekilde değişine dek.
hesabın var mı? giriş yap