hesabın var mı? giriş yap

  • tamam belki saçma ama yıllarca çizgi film izlerken çizgi filmi bırakıp "allaam acaba bu acme ne olabilir? neden acme?" diye düşünerek kendi kendimi yiyip bitirdiğim şeyin aslında "a company manufacturing everything"in akronimi olduğunu öğrenmemdi. artık büyümüştüm.

  • sonuna kadar haklı tepki.

    devletin imamlarının arkasında neden namaz kılınmaz sorusunun da en güzel cevabıdır bir yerde şu videoda olanlar.

    cuma'ya gidersin; "camilerde allah'tan başka kimseyi anmayın" diyen ayete* inat, bilmemne tarikatının bilmemne evliyasının yüzü suyu hürmetine dua eden imam denk gelir, sinirden fenalık geçirirsin.

    bayram namazına gidersin, 45 dakika saçma sapan şirk ilahileri söyletirler sana koro halinde. şarkı arasında hoca alır sazı, kur'an'daki şirk söylemlerini adeta hayata geçirir. zalim osmanlı firavunlarını bile göklere çıkarır da çıkarır, lanet edersin.

    cenaze namazına gidersin, "şefaat sadece ve tamamıyla allah'a aittir" diyen ayete* kafa tutarcasına, ölmüş kişi falanca sakallının şefaatine nail olsun diye ballandırarak masallar anlatır durur imam, ya sabır çekersin.

    en acısı da, adam zaten gencecik torununu kaybetmiş, ayakta zor duruyor. sen adama istanbul'un fethini anlatıyorsun, hiç mi düşünmüyorsun bunları ya?

    ama insan bu en nihayetinde. böyle riya, böyle saçmalık görünce fıtraten tepki veriyor. tabi ancak fıtratını bu hurafelere kurban etmemişse bunu yüksek sesle "acaba biri beni kınar mı" endişesi gütmeden dile getirebiliyor.

    e bu imam bir de yetmezmiş gibi, tüm bu saçmalıkların karşılığı olarak maaşını da takır takır alıyor. sen "uydum hazır olan imama" diyorsun sevgili mukallit ama "sizden din konusunda ücret istemeyenlere uyun"* diyor allah.

    ah ne de güzel diyor ama dinleyen kim...

  • bill bradley (d. 1943) on yaşlarındayken basketbola aşık oldu. yaşıtlarına oranla avantajlıydı çünkü yaşına göre boyu uzundu. ama bunun dışında basketbol için bir yeteneği yoktu. ağır ve hantaldı, yükseğe sıçrayamıyordu. oyunun hiçbir yönünü kolayca kavrayamıyordu. yetersizliklerini telafi etmek için sürekli antrenman yapmalıydı. böylece spor tarihinin en sıkı ve verimli antrenman programlarından birini geliştirdi. okulun spor salonunun anahtarlarını eline geçirmeyi başardı ve kendine bir program hazırladı.

    okuldan sonra ve pazar günleri üç buçuk saat, cumartesi günleri sekiz saat çalışacaktı. yazın da her gün üç buçuk saat antrenmanı sürdürecekti. yıllar boyunca bu programdan hiç şaşmadı. antrenmanlarda bacaklarını güçlendirmek ve daha yükseğe sıçramak için pabuçlarının içine beş kiloluk ağırlıklar yerleştiriyordu. en zayıf noktalarının top sürme ve genel ağırkanlılığı olduğuna karar verdi. bu noktalar üzerine yoğunlaşacak ve hızlı olmamasını telafi etmek için kendini üstün bir pasöre dönüştürecekti.

    bu amaçla çeşitli egzersizler geliştirdi.
    altına karton yapıştırılmış gözlük takmaya başladı, dripling yaparken topu görmeyecekti. böylece top yerine çevresine bakmaya alışacaktı ki, pas atmanın anahtarlarından biri buydu.
    basket sahasında rakiplerinin yerini belirlemek için iskemleler kullandı. saatlerce iskemlelerin çevresinde dripling çalışırken hızla yön değiştirip aralarından sıyrılma antrenmanları yaptı. can sıkıntısı ya da ağrı duygularını aşıp saatlerce bu egzersizleri yineledi.

    missouri eyaleti'nde yaşadığı kentte anacaddede yürürken gözlerini öne dikip, başını çevirmeden iki yandaki dükkânların vitrinlerindeki malları görmeye kendini alıştırdı. bu konuda bitmek bilmeyen alıştırmalar yaparak periferik görüşünü geliştirip sahanın daha fazlasını görmeye başladı. evde odasına çekilince gecenin geç saatlerine kadar yön değiştirme ve rakibine feyk atma hareketleri çalıştı. bu beceriler de yavaşlığını telafi edecekti.

    bradley tüm yaratıcı enerjisini yepyeni ve verimli bir antrenman yöntemi oluşturmak için kullandı. bir yaz ailesiyle birlikte avrupa'ya bir gemi yolculuğu yaptı. gemide antrenman yapacak yer olmadığından anne babası geçici de olsa bir süre çalışmalarına ara vereceğini umuyordu. ama güvertenin altında, gemiyi boydan boya geçen, ancak iki yolcunun yan yana yürüyebileceği kadar dar, 270 metre uzunluğunda iki koridor vardı. kusursuz bir top kontrolü yaparak dripling çalışması için harika bir yer bulmuştu. işi biraz daha zorlaştırmak amacıyla görüşünü daraltan özel bir gözlük takmaya başladı. yolculuğun sonuna kadar her gün saatlerce bir koridordan gidip diğerinden dönerek dripling çalıştı.

    yıllar boyu bu biçimde çalışan bradley yavaş yavaş kendini basketbolun en büyük yıldızlarından biri konumuna getirdi. önce princeton üniversitesi'nde all-american takımına seçildi, ardından profesyonel olarak new york knicks takimına katıldı. sanki başının iki yanında ve arkasında gözleri varmış gibi verdiği müthiş paslar hayranlarını şaşkına çeviriyordu. dripling ustalığını, inanılmaz dönüş ve feyk atma hareketleriyle sahadaki zarafetini de unutmamak gerekiyordu. kolayca yapıyormuş gibi görünen bu hareketlerin aslında yıllar boyu saatlerce yoğun çalışmanın ürünü olduğunu elbette kimse bilmiyordu.

    edit: imla

  • zafer hikayeleri okumak insana keyif verir, motive eder, bazen bir şeyler öğrettiği de olur. ancak bazen o galibiyetin şartları ile sizin şartlarınız tamamen farklı olduğu için pratikte uygulanabilir bir ders sunmaz size. öte yandan mağlubiyetlerin her zaman insanlara öğretebileceği bir şeyler vardır. inebahtı mağlubiyeti ise ders içinde ders barındıran bi hazinedir.

    1570 yılında, dönemin padişahı ikinci selim, venediklilerin elinde olan kıbrıs'ın fethine karar verir. bu fikre sokullu mehmet paşa, "batılı devletleri osmanlı aleyhinde birleştirir" diyerek karşı çıkar. padişah'ın fikri değişmez ve neticede 1571'de adanın merkezi lefkoşa ele geçirilir. ancak sokullu'nun öngörüsü de doğru çıkar.

    venedik, avrupa'nın bütün denizci devletlerine haçlı donanması oluşturulması için başvurur. çağrıyı kabul eden papa; avusturya, fransa ve portekiz'i de dahil etmek istese de başarılı olamaz. ancak o dönemin avrupa'daki en büyük deniz gücü olan ispanya haçlı birliğine katılmayı kabul eder. (dönemin ispanya kralı ikinci felipe'dir. o dönemde ispanya ve avusturya'ya habsburg hanedanı hükmetmektedir. ikinci felipe'nin babası şarlken, ikinci selim'in babası kanuni sultan süleyman ile sürekli mücadele etmiş, çok kez hüsrana uğramıştır. haçlı birliği'nin donanmasının başında da yine şarlken'in gayrimeşru çocuğu olduğu iddia edilen don juan vardır.)

    osmanlı ise preveze'de açıkça görüldüğü üzere, 16. yüzyıl akdenizinde en büyük deniz gücüdür. ancak barbaros hayrettin paşa'nın vefatının ardından yönetimde art arda hatalar yapılır. kaptan-ı deryalık makamına turgut reis gibi bir denizci varken sokullu, sinan paşa gibi donanmadan anlamayan paşalar getirilir. inebahtı savaşı sırasında da donanmanın başında, cezayir beylerbeyi uluç ali reis gibi bir denizci yerine, denizcilikten hiç anlamayan müezzinzade ali paşa vardır.

    bu savaş ismini, savaşın meydana geldiği inebahtı körfezinden alır. gözünüzde canlanması için şu görsele bakabilirsiniz.

    savaş öncesinde uluç ali reis, müezzinzade'ye 3 önemli tavsiyede bulunur:

    1- gemileri karadan iyice uzaklaştırmak. çünkü, olası bir panik halinde askerler gemideki komutanlarını esir alarak, bazen de gemiden atlayıp yüzerek karaya kaçmaya çalışabilmektedir. yani "gemileri yakmak" iradesinin bir deniz savaşındaki karşılığı "gemileri karadan uzaklaştırmak"tır. paşa bunu kabul etmez.

    2- haçlı donanmasının silah menzilinin daha üstün olduğunu bilen uluç ali reis, düşmana göbekten değil de yanlardan saldırılmasını teklif eder fakat müezzinzade ali paşa kara askeridir, konuya bu perspektiften yaklaşarak "padişahın donanması korkarak göğüs göğüse savaşmaktan çekindi" dedirtmek istemez ve bu teklifi de reddeder.

    3- son olarak uluç ali reis, kaptan gemilerinde yer alan flamaların da indirilmesini teklif eder. aksi taktirde flamadan hareketle haçlı gemilerinin kaptan paşanın gemisini tespit ederek saldırabilirceğini dile getirir. böyle bir saldırı, başarıya ulaşabilirse, bizim donanmamızın mahvolması demektir. ancak müezzinzade, "bu nişanı padişah takdir etti" diyerek bu talebi de reddeder. maalesef uluç ali reis bütün öngörülerinde haklı çıkacak, müezzinzade ali paşa'nın gemisi düşman tarafından tespit edilecek ve kaptanı derya da gemisinde şehit edilecektir. (bu arada müezzinzade aslında çok iyi bir askerdir. kanuni'nin son seferi olan zigetvar seferinde büyük başarılar göstermiştir. kendisine kaptan-ı derya olarak hizmet etmesi emredildiğinde de elinden geleni yapmıştır. ne var ki denizcilik ayrı bir dünyadır.)

    osmanlı donanmasının tamamına yakını yok edilmiştir. sadece uluç ali reis, komutasındaki gemilerle düşmana zarar verip geri dönebilmiştir. zaten burada gösterdiği başarı nedeniyle yeni kaptan-ı derya olacak ve kendisine artık kılıç ali paşa denilecektir. paşa, tophane'deki kılıç ali paşa camii ve hamamını kendi esirleri ile yaptırmıştır. hatta inebahtı savaşı'na katılıp esir düşen cervantes* de bu camiinin inşaatında çalıştırılmıştır. her neyse, sunay akın modundan çıkalım..

    osmanlı sahada yenilse de masada kazanır. 1573 yılında venedik osmanlılarla barış yapmak zorunda kalır. bu anlaşmaya göre venedik, kıbrıs’ın osmanlılara ait olduğunu kabul eder ve ayrıca savaş tazminatı ödemeye de razı olur. çünkü o dönemde sokullu‘nun venedik elçisine verdiği meşhur ayardan* sonra, osmanlı donanması yenilginin üzerinden daha bir yıl geçmeden çok daha muhteşem bir donanmayla akdeniz’de boy gösterir. yani venedik için başka bir seçenek mümkün değildir. zaten uzun süre boyunca akdeniz'de kimse osmanlı'nın karşısına çıkmaz.

    ancak bu süreçte avrupalılar osmanlı donanması karşısında bir köşeye sinip sessiz sakin oturmazlar.

    ingiltere, ispanya, portekiz, fransa gibi ülkeler keşfettikleri yeni ticaret yollarıyla artık osmanlı, venedik, güney almanya sahillerine uğramadan ülkelerine mal getirmekle meşguldür. hatta ispanya o dönemde mal taşımakla filan uğraşmayıp, güney ve kuzey amerika'dan* akıl almaz miktarda altın getirmektedir. (şurdaki basit çizimde görüleceği üzere akdeniz ülkeleri bu ticaret güzergahının dışında kalmıştır.) bu gelişmeler karşısında avrupa kendi içinde denge ve huzuru uzun süre bulamayacak ve sık sık irili ufaklı savaşlar yaşanacaktır.

    ayrıca yine bu ticari gelişmelerin bir neticesi olarak avrupa'da mezhep çatışması da gittikçe yükselmekte, mesela ispanya'nın kontrolünde olan hollanda bölgesindeki protestanlar, kral felipe'nin sert katolik tutumu karşısında ingiltere'yle yakınlaşmaktadır. o dönem okyanus aşırı ticaretin en önemli merkezi konumunda olan antwerp'i de içine alan bu bölge üzerindeki nüfuz savaşı yüzünden ispanyollarla ingilizler arasında çıkacak savaşı ispanyollar kaybedecek ve denizlerdeki üstünlükleri günden güne yok olacaktır. (zaten ispanyollar bu altın bolluğunu nasıl değerlendireceklerini de bilememişlerdir. sanki bu yönüyle günümüzdeki suudi arabistan'ı andırıyorlar.)

    avrupa'da yaşanan bu ticari büyüme ile beraber avrupa'daki krallıkların güçleneceği akla gelse de vaziyet tam olarak öyle değildir. büyüyen piyasa, dolaşımdaki altın miktarının katlanarak artması ve art arda girilen savaşlar karşısında krallıkların zenginliği günden güne azalmakta ve hükümdarlar iyiden iyiye burjuvanın avucuna düşmektedir. o dönemde "güçlü devlet" söylemiyle sürekli kralları, hükümetleri kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendiren burjuva, siyasetin en önemli unsuru haline gelecektir. oysa thomas jefferson'ın dediği gibi "tüccarın ülkesi olmaz"

    maalesef bu hususlara bizim tarih derslerimizde pek girilmez. mesela kanuni, fransuva ve şarlken arasında yaşananları herkes bir şekilde duymuştur ancak o dönem fransuva ile şarlken arasındaki çekişmede, kutsal roma imparatorluğu tacını kimin giyeceğini asıl belirleyen kişi olan jacob fugger ismini okulların tarih kitaplarında bulamazsınız. halbuki iktisat göz ardı edilerek yazılan tarih eksiktir. tarihi arka planına yer verilmeyen iktisat da soyut ve anlamsızdır.

  • ufkunuzu iki katına çıkarmayabilir ama cebinizdeki parayı katlayabileceğiniz bir şey hakkında bilgi vermek isterim.

    (bkz: kredi kartı aidatı)

    bilindiği üzere çoğu banka kredi kartı aidatı adı altında 50 ila 250 tl arasında yıllık para kesiyor ve siz iadesini talep etseniz bile size bir yasa maddesiyle cevap vererek iadesini alamayacağınızı söylüyor. şimdi size bunu nasıl 2-3 gün içinde iade alabileceğinizi aktaracağım.

    öncelikle ücret kesildikten sonra bankanıza bunun tarafınıza iade edilmesiyle ilgili olarak talep açıyorsunuz ve size yazılı olarak dönüş yapılması gerektiğini iletiyorsunuz. cevabın gelmesini bekliyorsunuz. görsel

    ardından e-devlet'e giriş yapıp arama kısmına hakem yazıp altta çıkan `türkiye bankalar birliği bireysel müşteri hakem heyeti` ni seçiyorsunuz. burada dikkat edin tüketici hakem heyetini seçmeyeceksiniz ! görsel

    bu kısma girdikten sonra kurallar ve şartlar falan var. isteyen uzun uzun okuyabilir. buralara devam diyerek ilerleyeceksiniz ve sağda yeni başvuru tuşuna basacaksınız.

    burada da bazı bilgilendirme yazıları ve kuralları var. okuyup, kabul edip devam edeceksiniz. ardından karşınıza bir form çıkacak. burada ilgili alanları doldurup iletişim tercihine e-posta seçip ilerleyeceksiniz.

    sonrasında söz konusu bankanızı listeden seçeceksiniz.

    bankaya başvuru tarihine ==> bankaya iade talebinizi ne zaman yaptıysanız onu seçip

    konu işlemin meydana geldiği tarihe ==> kredi kartı ekstrenizde bu ücretin hangi tarihte kesildiyse o tarihi seçip

    özet kısmına talebinizi dile getireceksiniz. buraya kısaca şu şu tarihte kartımdan kesilen şu tutarlı kart ücretinin iadesini talep ediyorum gibi yazabilirsiniz.

    altta ilgili bankadan cevap aldınız mı kısmı var burayı evet işaretleyip devam edeceksiniz.

    sonraki sayfada sizden banka cevabınızı isteyecek. bankadan aldığınız cevap maille geldiğinden mailde o ilgili cevap mailini pdf'e çevirip bu kısımdan yüklemelisiniz. en son bu işlemi de yaptıktan sonra başvuruyu tamamlayabilirsiniz.

    2-3 gün sonra heyet dosyanızı inceleyecek ve karara bağlayacaktır. görsel

    ve mutlu son görsel

  • kensington, aka 'the badlands', aka 'the walmart of heroin' herkesçe bilinen, çevre şehirlerden ve eyaletlerden de bağımlıların geldiği, sosyolojik açıdan defalarca incelenmiş, hakkında yüzlerce makale yazılmış, doğu yakasının en büyük, bilyon dolarlık açık hava uyuşturucu pazarıdır.
    kensington'da yaşayanlar: beyazlar > hispanikler > asyalılar > siyahlar

    bu pazar, şehrin başka yerlerine dağılırsa kontrol edilemez, aynı zamanda diğer mahalleliler -özellikle upper class beyazlar- rahatsız olur, öyle olacağına tek bir mahallede toplansın, tek bir mahalleli rahatsız olsun ki böylece biz de kontrol edebilelim diyen şehir yönetimi çook uzun yıllardır buraya göz yumar. her yıl yalandan bu pazarı dağıtma, mahalleyi iyileştirme çalışmaları yapar.

    son yıllarda kensington'da yaşanan overdose'lar fentanyl denilen, meksikalı satıcıların çin'den getirdiği madde ile bir tür hayvan sakinleştiricisi olan xylazine'in karışımı "kensington cocktail" nedeniyle imiş.

    edit: kensington üstünden amerika gömmek ve kapitalizmi suçlamak epey komik. zira ne amerika ne de philadelphia kensington'dan ibaret değil. amerika'nın da philadelphia'nın da gayet temiz, nezih, mis gibi yaşayabileceğiniz mahalleleri var. 6 yıl philadelphia'da yaşadım, ordan biliyorum.

    merak edenler için hakkında/ilgili yazılmış yüzlerce makaleden birkaçı:
    https://www.inquirer.com/…rs-violence-20210520.html
    https://www.nytimes.com/…n-opioid-philadelphia.html
    https://generocity.org/…-this-is-acceptable-for-us/
    https://time.com/…sington-philadelphia-photographs/
    https://whyy.org/…n-the-borders-of-my-neighborhood/

    30 yıl önce open-air drug marketler hemen hemen abd'nin her büyük şehrinde vardı. kensington kadar olmasa da ufak ufak varlığını sürdürenler hala var:
    1500 block 3rd ave - aka the blade - seattle
    tenderloin, turk, eddy, ellis, polk, golden gate, leavenworth - san francisco
    skid row - los angeles
    payback pharmacy - baltimore
    rogers park - chicago (artık temizmiş, teşekkürler @merty001)
    allegheny commons east - pittsburgh
    grand blvd&montgomery st. - st. louis

    moss park - toronto
    east hastings - vancouver

  • türk ordusunun şerefli bir komutanı asla türk milletine "konuşma" demez.

    konuşma diyen ancak ve ancak üniformalı asker kılıklı tarikat mensupları olabilir. bunların nasıl yaratıklar olduğunu daha önce tecrübe ettik. tarikat değişir ama icraat değişmez.

    nur içinde yat büyük atatürk!

  • az once izlerken bende denk geldim. "zorla soyletiyorlar ne yapsin cocuk" diye cevap veriyor.

    be amina kodumun kopili.
    15 yasinda bir bebesin sen. ne gordunde hayatinda muhalefetten birine gelip yanlis yere geldiniz diyebiliyorsun. gorende yag kuyruguna girdi sanacak.
    edit: özel mesajla bilgilendiren arkadaşlar oldu kendilerine teşekkür ederim. arkadaşımız ak-gençliktenmiş şaşırmadık zaten.

    the link

  • the sopranos bölümü izler gibi izledim son videoyu. psikolog koltuğunda oturmuşum, tony soprano da karşıma oturmuş abilerine (tayyip dahil) öfkesini kusuyormuş gibi.

    abileri sayesinde kriminoloji literatürüne 'adam kaçırma bağımlılığı' diye bir terim girebilir, ben böyle bir şeyi hiçbir filmde, romanda görmedim. akıl alır gibi değil. içgüdüsel olarak adam kaçırmaya meyilliler. başları sıkıştığı an "x'i kaçıralım" ya da "y'yi tehdit edelim" diye parlak bir fikirle çıkageliyorlar. ali yeşildağ da hiçbir zaman ilk seferde hayır diyemiyor. önce keşif yapılıyor falan sonra bir şekilde iş olmuyor. burada x, y diye bahsedilenler de aziz yıldırım'ın yeğeni, fatih erbakan, haydar baş, ali müfit gürtuna, halis toprak'ın torunu gibi isimler. inanılır gibi değil. dünya tarihinde benzeri yoktur şu manzaranın. bakalım nereye varacak?

  • alamancıların %90 ı gerizekalı oluyor. bu hem zengin hem de en geri zekalısından. şark kurnazıda olabilir, bilemedim.

  • mecliste çoğunluğu elde eden chp'li izmit belediyesinin, ensar ve tügva vakıflarıyla imzalanmış olan 25 yıllık belediye protokollerini iptal etmesi olayıdır.