hesabın var mı? giriş yap

  • çok güzel bir kız arkadaşım, harika arkadaşlarım, kocaman bir evim ve milyonlarca dolar param var. teşekkürler sims..

  • siyah ciltli ülkeler ansiklopedisi vardı. bizdeki 1.cildiydi, ve garip bi şekilde alfabetik sıra baz alınmamıştı. son ülke lichtenstein'dı. sayfa sayfa okumuştum. sanırım 7-8 yaşlarındaydım. fazla oyuncağım olmadığı için olan üretilen oyuncakları da beğenmediğim için, defterlerime bu kitapta gördüğüm birbirinden farklı insanları çiziyordum. sonra makasla kesip çıkarıyor ve oynuyordum. gine-bissau, botswana, ekvador, bhutan, yunanistan...

    bir ülkeden çizdiğim insanlara o ülkenin nehirlerinden, dağlarından, para birimlerinden isimler veriyordum. hatta futbol takımları bile oluşturmaya başlamıştım. formaları bayrak renklerinden yapıyordum ve benim dizaynımdı. bu takımları halıya* seriyor, küçük bir kağıt parçasını top haline getirerek maçlar düzenliyordum.* kaleler o zamanın dikdörtgen kasetleriydi. gol olunca "çıtt" sesi çıkardı. ülkeleri, ansiklopedideki sıraya göre salona koltukların üzerine, halılara yayıyordum. bazen oyun gereği cezalandırdıklarım, helak ettiklerim de oluyordu. mesela üzerlerine su döküyordum, kağıt kuruyunca formu değişiyordu. yırtılanları ya bantlıyor ya da yapıştırıyordum; bunlar engelli insanlardı.

    ev, benim bu durumumdan çok rahatsızdı. endişelendiler doğal olarak. hiç kimsenin çocuğunda görmedikleri tuhaf bir bağımlılığım vardı. insanları sakladılar, ama ben her gün senatoya gelip "kartaca yanmalıdır" diyen romalı cato misali, her gün "insanlarım nerde?!" diyordum.* sonunda dayanamadılar verdiler. hepsini bir çuvala doldurup kömürlüğe saklamışlar. hepsi birbirine girmiş. yeniden düzenledim. nuh tufanı gibi bir şeydi.

    sonra dünyam daha da gelişti. ama çizmek çok fazla vaktimi alıyordu. gazetelerden insan figürleri kesmeye başladım. daha sonra evdeki ansiklopedilere, dergilere, gazetelere dadandım. binlerce insanım olmuştu. coğrafi isimler bittiğinde bu isimleri bozup yeni isimler türetmeye başladım. bordo ciltli kuran vardı. orada anlatılan olaylar, kavimlerin isimleri, yaradılış bana esin veriyordu. gece yarıları mum ışığında mealini okuyordum, ezberlemeye başlamıştım. spor ansiklopedisinde o zamana kadar şampiyon olmuş tüm olimpiyat sporcularının listesini buldum. bir olaya o günkü kadar sevindiğimi hatırlamıyorum.

    bir akşam, insanlarım için kıyamet koptu. işten eve yorgun bitap geldiği halde, yıllarca evin içindeki o korkunç dağınıklığa tahammül eden babam, ansiklopedilerin içinde resimli sayfa bırakmadığımı görünce oğlunun balataları sıyırmak üzre olduğunu düşündü, çok korktu. onlara "can verdiğimi" söylemiştim. tezgaha çıkıp bakmak isterken mutfaktaki aynayı kırmış olmam, evvelki gün evin avizesini düşürmemin (orta katta zıpladığım için alt kattaki avize düşmüştü) etkisi de vardı. aşırı yaramazdım. hem evde hem dışarıda raydan çıkmıştım iyice. en nihayetinde ayakkabı kutularında özenle istiflenmiş insanlarımı sobaya attı. o günden sonra dışarı çıkmadığım zamanlarda, canım çektiğinde resim çizip insanlar yapmaya devam ettim ama nadirdi.

    sonra taşındık; balat'taki 3 katlı ahşap evden bahçelievler'de bir apartmanın en üst dairesine. betonda yaşamamıştım daha önce. sürgün gibi geldi bana bu yeni ev, yeni tipler. üzerinde maç yaptırdığım büyük halının tam ortasında bir figür vardı. kabe'nin çevresinde tavaf eden hacılar gibi ben de bu figürün çevresinde dönüyor, her dönüşte dilek diliyordum: "balat'a dönelim"

    balat'a geri dönmedik. büyüdüğümü hissettim, kısa sürede çizmeyi bıraktım. son insanlarıma ne oldu, hatırlamıyorum. isimleri hala hafızamdadır. bir dünya ansiklopedisindeki geçen yer isimlerinin neredeyse hepsini, kuran'daki pek çok sureyi ve tüm dallardaki olimpiyat şampiyonlarını ezbere bilirim. bir kez gördüğüm birini, duyduğum ismi unutmam.

    hala sarı dore renkte metal bir makas ya da siyah ciltli bir kalın kitap görsem o kağıttan insanlarım gözümün önüne gelir. sobada yanan. belki ben onlara birer ruh üflemiştim, çocukça saflıkla. yaşıyorlardır cennette. keşke öyle bi ihtimal olsa. onları tekrar görmekten daha fazla istediğim bir şey yok. şimdi o lanetli insanlarımdan bana anı olarak şehir, dağ, nehir, göl isimleri, para birimleri, yok olmuş kavimler, olimpiyat şampiyonları kaldı.

    içimde çizik bir dünya haritası oldular.

  • hiç kimsenin önünde iliklemesinler diye hakimlerin ve avukatların giydikleri cübbelerin düğmesiz olması.

    son zamanlarda tayyip'in bu konudaki hazımsızlığını görünce ufkum 8 bin kat arttı.

    edit:beltedmanatee hatırlattı, rüşvet almasınlar diye cübbelerin cepleri de olmuyormuş.

    gidişata bakılırsa yakında cübbeler hem düğmeli hem de cepli olacak.

    edit: imla.

    bir yıl sonra edit: şaşırmadım! aynen öyle oldu. iyi uykular türkiye.

  • milletimizin dürüst olmaması bunda önemli etkenlerden biridir. bir eşya satacağı zaman onunla ilgili bilgileri dürüstçe paylaşan insan sayısı çok az. nasılsa sattıktan sonrası umrunda olmuyor kimsenin. dolayısıyla elektronik eşya gibi şeylerde satan kişi tanıdık biri değilse asla almam.

    ama açıkçası mobilyada ikinci el almayı seviyorum. şu an için bir kanepe ve birkaç sandalye kadar eşya var evde ve yetiyor. kalan birkaç eksiği de ikinci el alarak tamamlıcam ilerleyen zamanlarda. özellikle eski ahşap koltuklar, dolaplar vs. çok çok güzel. hem hesaplı hem de karakteri olan eşyalar almak mümkünken yeni diye niye daha çok para verelim ki. saçma.

  • bir çocukluk aktivitesi. anne bir yandan yatakları sererken, çocuk orada balıklama atlar diğer yatakların ve yorganların üstüne. kardeş de varsa süper güreş yapılır ve boğuşulur orada.

  • başıma bir kez gelmiştir.
    elime tutuşturulan bir tek gül ile gözüne far tutulmuş tavşan gibi kaldım. tam bana bu gülü veren yakışıklıya adını soracakken 'sakatlar derneği için sattığımız bu gülü almak ister misiniz?' lafını duydum. dumura uğramış bir şekilde o an sadece 'ne kadar?' diyebildim. 'gönlünüzden ne koparsa' dedi çıkartıp 10tl verdim ama içim acıdı be sözlük. ömrü hayatımda uzatılan tek çiçeğe de parasını ödedim ya la.

  • isviçre'li bilim adamları sabah öten kuşların cıvıltılarını yavaşlatıp dinlemişler ve kuşlar seri bi şekilde "allah-u ekber" diyorlarmış desem bütün akp'liler inanır..ama yüzlerce ses kaydı bulunan hırsızların delillerle,kanıtlarla ülkeyi soyduklarına inandıramazsın..

  • oğlum 7 yaşında, berbere gittik ikimizde traş olacağız. ufaklık traşını oldu sıra bana geldi. berber çocukluk arkadaşı olunca muhabbet sohbet derken zaman bayağı geçti, oğlumun oflayıp puflamalarını duyuyorum bi yandan. işimiz bitti vedalastık çıkarken aşağıdaki diyalog gerçekleşti.

    +baba bence gitmeyelim tekrar girelim içeri
    -noldu lan çok mu sevdin berberi?
    +ne sevcem be seni beklerken tekrar uzadı saçlarım, annem kızar şimdi niye traş olmadın sen diye.
    -eşşoolu..

  • ilkokula başlar başlamaz beni sınıf başkanı yapmışlardı. bir sınıf başkanından ne beklenir, sınıf başkanı neler yapabilir onu bile doğru dürüst bilmiyordum. görev verilince kabul ettim. 60 kişilik sınıf. uğultu halinde. 60 kişinin arasından barış adındaki en kavgacı gürültücü çocuğu seçtim. patient zero odur, onu susturursam herkesi ikna ederim diye düşünmüştüm. gittim çocukla konuştum "lütfen gürültü yapma" dedim. bu da "ahahha" diye kahkaha attı, elinde tuttuğu geyik butundan bir parça ısırıp şarap içmeye devam etti. uğultu aynen devam etti. gürültüyü bastıramadım. öğretmen gelince de "örtmenim sedat hiç sınıf başkanlığı yapamıyor" diye şikayet edip daha ilk günden görevden aldırmışlardı beni. benim yerime hakan diye bir çocuk sınıf başkanlığına geldi, ağzına sıçmıştı herkesin, kök söktürmüştü. herkes mutluydu.

  • tam anlamıyla bir turnusoldur. bir insanın ne mal olduğunu kısa süre içinde anlamak istiyorsanız bulunduğu ortamda kendinden bir "alt statüde" olan kişilere nasıl davrandığına bakın. davranışları kalibresini ve kalitesini çok kısa bir süre içinde gün yüzüne çıkartacaktır. asla şaşırtmaz.

    tanım: makam ve mevkiye tapmayan, insan gibi insandır.

    edit : arkadaşlar hayatının çok büyük bir bölümünü garsonluk yaparak geçiren bir kişi olarak girdim bu entryi. dikkat ederseniz "alt statüyü" de tırnak içinde yazdım. her şeyden bağımsız, insana salt insan olduğu için değer verilen bir toplum yapısı sizler gibi benim de en büyük dileğim. fakat siz de takdir edersiniz ki kapitalist toplumun realitesi bu şekilde işlemiyor. ne yazık ki bir avuç "ahlaklı" insanın düşüncesi değil, yığınların düşünsel pratiği hakim tüm toplumsal yapıya.

  • amerika birleşik devletleri'ndeki en pahalı ev. değeri yaklaşık 500 milyon dolar. ev ayrıca kentsel yerleşim alanında yer alan metrekare bazındaki en büyük ev. los angeles bel air'daki evin sahibi bir film yapımcısı ve aynı zamanda müteahhit olan nile niami. nile niami evinin dünyayı değiştireceğini söylerken evle ilgi amerika'da çeşitli tartışmalar da dönüyor. evin bir konuta göre aşırı büyük olduğu ve bunun ticari alan kabul edilip ona göre vergilendirilmesi gerektiği söyleniyor. ev gerçekten de sinema salonu, havuzları, bowling salonu, parti alanları , kuaför salonu ve 50 araçlık garajıyla türünün tek örneği gibi duruyor. yapımı 10 yıl süren ev aşırı büyük ve lüks. aşağıdaki ilk 2 videoda ev tanıtılıyor. ve ilk defa bu kadar detaylı bir şekilde inceleniyor. üçüncü videoda ise nile niami'yle yapılan bir röportaj var.

    https://youtu.be/_h2xmrseidw
    https://youtu.be/odvsm1oivus
    https://youtu.be/sbopc9btiwm

  • yavaş yavaş 5. yılımızı doldurmaya yaklaştığımız, dünyaya uzak, vahşi doğayla ise içiçe olan ülkemiz. bu aralar yeni evimizde bol miktarda huntsman adlı avuç içi büyüklüğündeki örümceklerle karşılaştık, sanırsam daha da yeşili bol bir yerde yaşamanın yan etkisi bu.

    her neyse, bu yazıda avustralya'nın sosyal-ekonomik ve resmi sistemleri hakkında bilgi vermek istiyorum. bahsedeceklerim genelde bütün ülke için geçerli olsa da, yine de bazı detayların eyaletten eyalete değişebileceğini belirtmem gerekir. bir de bahsedeceğim dolar türü "avustralya doları" dır, amerikan doları değildir, bilginiz olsun şimdiden.

    - öncelikle korona durumundan bahsedelim kısaca. koronaya dair yasakların hemen hemen tamamen kalktığını söylebiliriz. maske zorunluluğu bile kalktı çoğu yerde. ülkeye gelmeden test olma zorunluluğu da kalkan yasaklar arasında, sadece geldikten sonra 24 saat içinde pcr testi yaptırmak gerekiyor bunun için. bu da birçok yerde bulunan "arabaya servis ücretsiz pcr testi" noktalarında oldukça kolay oluyor. tabi uzun sıralar olabiliyor kimi zaman. ek olarak, avustralya'ya gelmeden önce, direkt uçuş olmadığı için, arada duracağınız diğer ülkenin de kurallarını incelemeniz lazım covid açısından. onlar gelmeden test isteyebiliyorlar hala.

    - korona süresince işletmelere kira yardımı, hibe para gibi yardımlar yapılmıştı. çalışanların da maaşlarından alınan vergi oranı düşürülmüş ve finansal yıl sonu verilen vergi iadelerine, belli gelir düzeyin altında olanlara ekstra 1080 dolar eklenmişti. geçenlerde de insanların enflasyondan etkilenmemesi için bir kereye mahsus 1080 dolara ek olarak, 420 dolar daha verilmesi kararlaştırıldı. aynı zamanda benzinden litre başına alınan 44 cent olan vergi oranı da 22 cent'e indirildi 6 aylığına. muhalefet bunun mayıs ayında yapılacak seçimler için bir nevi rüşvet için yapıldığını söylüyorlar ve bence haksız da sayılmazlar. merak edenler için belirteyim, benzin (91 oktan) şu an için ortalama 1,5 dolar civarı yani yaklaşık 16.3 türk lirası burada.

    - avustralya'da korona öncesi enflasyon oranı yaklaşık yüzde 1,5 - 2 arası gezmekte idi. şu anda çok aşırı arttı denilen resmi enflasyon oranı yüzde 3.5. biraz daha artması bekleniyor bu sene içerisinde. bu yılın ortasından itibaren artışın durması veya gerileyeceği tahmin ediliyor.

    - avustralya'nın dünyadan uzak konumu ve bol üretimi olan gıda ürünleri sayesinde dünyadaki enflasyondan pek fazla etkilenmediğini söylemek yanlış olmaz. avustralya'da üretilen her 3 birim gıdadan 2 birimi ihraç edilir. bir madencilik ülkesi olması sebebiyle de hammadde fiyatlarının artması ülke ekonomisine büyük katkıda bulundu. fiyatları artan şeyler direkt olarak ithal edilen ürünler genelde.

    - avustralya'da finansal yıl sonu haziran sonudur, yani yıl sonu değildir. bu yüzden özellikle her yıl haziran ayında "eofy" yani "end of financial year - finansal yıl sonu" indirimleri ve kampanyaları yapılır. şirketler belki de stoklarından kurtulmak için yılın en büyük indirimlerini bu dönemde yaparlar,her türlü büyük-küçük alışveriş için şüphesiz en iyi dönemdir.

    - standart kdv oranı yüzde 10'dur ancak birçok gıda ürününden kdv alınmaz . bu oran en ufak üründen en büyük ürüne kadar (araba gibi) aynıdır. arabaların da standart vergisi sadece yüzde 10'dur. ancak aracın vergili fiyatı, araç türüne göre yaklaşık 70-80 bin doları geçerse o zaman yüzde 33 oranda lüks araba vergisi ödenir ek olarak. araba fiyatları ise türkiyeye oranla çok çok daha ucuzdur.

    - korona sebebiyle, ülkeden çıkamayan insanların elinde biriken paralar yüzünden olsa gerek, evlere karşı talep uçuşa geçti ve fiyatlar son 3 yılda yüzde 50ye varan oranlarda (bazen daha da üstünde) arttı. özellikle yatırım için ev alanlarda bir patlama yaşandı.

    - ev alırken devlete, evin fiyatı üzerinden bütün işlemler dahil yüzde 5in üzerinde vergi+harç ödemeniz lazımdır. örnek olarak eve 600 bin dolar verdiyseniz, yaklaşık 35 bin dolar masraf/vergi çıkar. her eyalet bu sayede çok iyi paralar kazanır. bu arada, ev alırken tek yapmanız gereken bir "conveyancer" yani devir belgelerini hazırlayan bir firma ya da kişi ile anlaşmanızdır. başka hiçbir işlem yapmanıza gerek yok, bütün belge ve işlemler sizin adınıza yapılıyor ve sonunda anahtar teslimi size yapılıyor.

    - vergi işleri ile "ato" yani "australian taxation office" (avustralya vergi ofisi) ilgilenir. herkesin bir vergi numarası vardır ve de bütün maaş alınan yerlere ve bankalara bu numarayı bildirmeniz gereklidir. finansal yılın bitişi yaklaşık 4 ay içinde online olarak vergi iadesi formunu doldurmanız gereklidir her sene. maaşlı bir çalışansanız, zaten sisteme girdiğinizde bütün maaş bilgileriniz sistemde olacağından, formu 5 dakkada doldurmak mümkündür. işlem sonrası, vergi iadeniz de genelde birkaç hafta içinde hesabınıza yatar. serbest çalışanların ve kendi işini yapanların ise bir muhasebeciden yardım almasında yarar vardır. sırf vergi iadesi üzerine odaklanmış bir çok muhasebe kurumları da bulunur.

    - avustralya'da da türkiye'deki e-devlet gibi olan "mygov" devlet sitesi vardır. oradan vergi, sağlık gibi diğer devlet kurumlarına da erişebilir. ancak belirtmem gerekir ki sistemin kullanışlılığı ve özellikleri türkiye'deki e-devlet'e oranla çok geridedir. son 5 senede bu farklı siteleri ve sistemleri mygov üzerinde topladılar ancak hala birçok konuda çok eksik var ne yazık ki.

    - avustralya'da standart maaşlı çalışma yıllık ücret üzerinden hesaplanır. yani maaşınız mesela yıllık " 80 bin dolar + super" diye geçer. bu " 80 bin dolar" brüt ücrettir ve vergisi düşülerek net maaş olarak hesabınıza yatar. "super" denen şey ise "superannuation" un kısaltmasıdır, yani zorunlu bireysel emeklilik sistemidir. her işveren brüt maaşın yüzde 10u kadar parayı, sizin kendi seçtiğiniz/ayarladığınız bireysel emeklilik hesabına yatırırlar. bu örnekten gidersek, yıllık 8bin dolar sizin hesabınıza yatar. bu arada maaşlar da şirketten şirkete değişmekle beraber, haftalık, iki haftalık ya da aylık yatabilir. bizim şirket iki haftalık sistemini uyguluyor mesela.

    - avustralya'da da kademeli gelir vergisi sistemi vardır. şu an itibari ile:
    ----yıllık geliri 18200 dolar ve altı olanlar gelir vergisi vermezler.
    ----18201-45000 dolar arası olanlar 18200 dolar üzeri her bir dolar için 19 cent vergi verir.
    ----45001-120000 dolar arası olanlar düz 5092 dolar ve buna ek olarak 45000 dolar üzerindeki her 1 dolar için 32 cent vergi verirler.
    ----120001-180000 dolar arası olanlar düz 29467 dolar ve buna ek olarak 120000 dolar üzeri her 1 dolar için 37 cent vergi verirler.
    ---- 180001 dolar ve üzeri geliri olanlar ise düz 51667 dolar ve buna ek olarak 180000 dolar üzeri her 1 dolar için 45 cent öderler.

    - ev faturaları genelde 3 aylık olarak gelir. isterseniz bu süre değiştirilebilir ama standart süre budur. elektrik ve gazı sağlayan birçok firma bulunur ve bunlar arasından istediğiniz dağıtıcı firmayı seçebilirsiniz. su ise bizde devlet kurumuna bağlı tamamen bizim eyalette. evlerin yıllık vergisi de (çöp, sokak bakımı vs. herşey dahil) bağlı bulunduğunuz ilçe belediyesine yani konsüle ödenir. yerden yere değişmekle beraber güney avustralyada bu ücret yıllık ortalama 1600-2000 dolar arası değişir. bu arada, ev kiraları da haftalık olarak fiyatlanır ülke genelinde. ister her hafta, ister 2-4 haftalık ödeyebilirsiniz ev sahibinle anlaşarak.

    - güneş enerjisi kullanımı ülke içerisinde çok yaygındır ve dünyanın en çok güneş olan birkaç ülkesinden biri olmasından dolayı, bu sistemlerin ekonomiye katkısı çok büyüktür. bir çok evin kendi güneş panelleri vardır ve gün içerisinde üretilip kullanılmayan fazla elektrik sisteme geri satılır ve bu satılan miktar elektrik faturanızdan düşer. şu an yeni evimizde sahip olduğumu 6.6 kw (20 panellik) güneş enerjisi sistemi sayesinde elektrik faturamız yüzde 80 oranında azaldı. ek olarak, her eyalet güneş paneli taktıracak kişilere büyük indirimler ya da direk hibe verir, bu sayede paneller için ödenecek ücret yarı yarıya belki daha da altına düşebilir.

    - son olarak avustralya'da asgari ücret şu an için aylık net olarak yaklaşık 2900 dolardır. kontrol ettiğim kadarıyla bu sayı, dünyadaki en yüksek asgari ücretidir. bu maaşlı çalışan içindir, casual olarak yani düzensiz çalışanların asgari saatlik ücreti ortalama yüzde 25 daha yüksektir. bu arada asgari ücretle çalışma oranı (bulabildiğim kadarıyla) yüzde 5 civarıdır, yani kalifiyelik istemeyen işlere yeni başlayanlar bu ücreti alırlar sadece.

    şu an için aklıma gelenler bu kadar. umarım okuyanların hoşuna gider. bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle. cheers.

  • bizde evliyken konu komşuyla çocuk yapmak daha revaçta olduğundandır.

    müge anlı sağ olsun, izlemesek bile haberdar oluyoruz.