hesabın var mı? giriş yap

  • ''öteki dünyada akşam vakitleri
    fabrikamızın paydos saatinde
    bizi evlerimize götürecek olan yol
    böyle yokuş değilse eğer
    ölüm hiç de fena bir şey değil''

  • çok içli bir hali anlatır. kurabiye adamın başından geçen hüzünlü hikaye. ailesi kurabiye canavarı tarafından katledilen kurabiye adamın süte batırılma hikayesi. çok dokunaklı.

  • sinsilikten ziyade, yetersiz nüfus, katma değeri düşük üretim ve küçük ordudan kaynaklı suskunluk.

    bir de sakin olun şampiyonlar, adamlar en son sefere çıktıklarında o zaman bilinen dünya topraklarının yüzde 70'ini işgal etmiş, dünya nüfusunun yüzde 30'unu yok etmiş ve hatta artan metan gazı yoğunluğu nedeniyle ilk küresel ısınmaya neden olmuşlardı.

    şışş ses çıkarmayın...

    edit: seldon von neumann, sibiuspor , firuz , hayddaaaaa ve vandalist psycho uyardı, küresel soğuma olmuş, ısınma değil. takdir ve teşekkürlerimi sunuyorum, bunlar herkesin bileceği şeyler değil.

  • anıtkabir ; pantheon (paris'tekinden bahsediyorum. partheon diyenler de oldu panthéon ile partheon arasında farklılıklar vardır) tarzı mimariyi ve selçuklu mimarisini bir arada taşıyan bir yapıdadır. tam olarak pantheon değil çünkü şapeli yok, tam olarak selçuklu değil çünkü sütunları var. bunun yanında atatürk'ün naaşı ayrı bir odadır, tıpkı eski türklerde ve selçuklularda olduğu gibi.

    dahası, orası sadece bir ziyaret alanı değildir. anıtkabir iki kısımdan oluşur; çevresindeki ormanlık alanda 25 ülkeden getirtilen bitki ve ağaçlar vardır, buraya barış ormanı denir. diğer kısım ise anıt kısmıdır ve üç alandan oluşur : aslanlı yol, tören alanı ve mozoledir. işte atatürk'ün naaşı bu mozolenin altındaki bir odadır.

    ayrıca, büyük adamların kabirleri devasa olur ve anıt mezar denir. bu ucubelik değil, onların büyüklüğünden gelir. napolyonun anıt mezarının şapeli altın işlemeli ve paris'in her yerinden görülebilir özelliktedir, fransızlardan ucube diyenini daha hiç duymadım.

    debe editi: öncelikle güzel insanların güzel yorumları için teşekkür ederim. umudumu diri tutuyorsunuz. ankara'ya yolum düştüğünde ilk gittiğim yer her zaman anıtkabir'dir. bu ülke için yaptıkları, elimizin tersiyle itip bir kenara konamayacak kadar büyük. laiklik, reformlar ve yaptığı diğer devrimler 'tepeden inme' değildir. çünkü tarih zaten 1919'da başlamıyor. bunların temeli tanzimat devri'nde atılmıştır. laik eğitim veren okullar o zaman kurulmuştur. osmanlı sevdalısı güruha duyurulur. osmanlı bürokrasisi her zaman için yenilikçiydi, buna direnen ise her zaman gelenekselciliği savunan ulema sınıfı olmuştur. sakat tarih bilgisiyle "ecdad" propagandası, ancak bizim gibi cehaletin kök saldığı memleketlerde yapılır.

    şuna da bakmadan geçmeyiniz : anıtkabir'in akşam fotoğrafları

  • kılıçdaroğlu'dur. benim tahminim böyle.

    nedenler:
    • ssk'yı batırdı.
    • cumhurbaşkanını eleştiriyor, ona afedersiniz hırsız diyor.
    • masum bilal erdoğan ile uğraşıyor.
    • feto'cular falan var chp'de.
    • pkk ile masaya oturdu.

    evet.

  • midnight express, 1980 darbesi, milli güvenlik konseyi, idamlar, diyarbakır cezaevi, pkk, asala derken türkiye'nin imajının cilalanmaya ihtiyacı olduğunu farkeden özal ve de anapgil familyanın aklına, osmanlı'nın en ihtişamlı döneminden yardım alarak 80'ler türkiye'sinin berbat halini -en azından dış aleme- unutturmaya çalışmak için 1987'de "müthiş" bir fikir gelir: the age of sultan süleyman the magnificent/muhteşem süleyman çağı isimli bir sergi düzenlemek.

    1987'de vaşington'dan başlayıp 90'ların ortalarına kadar şikago, new york, londra, berlin, tokyo, osaka, paris ve sidney diye diyar diyar gezen, uğruna tarihi eserlerin yurtdışına çıkarılamayacağına dair kanun bile değiştirildiği bu sergi boyunca filmler gösterilir, 12 eylül darbesinden sonra türkiye’nin yurt dışındaki kültür faaliyetlerini organize etmesi için görevlendirilen dışişleri bakanlığı kültür elçisi talat halman o tatliş ingilizcesiyle imaj falan yontar. lâkin bugünkü neo-islamcılardan da gayet iyi bildiğimiz üzere, ön planda her ne kadar bu tür imaj düzeltme, tarih pazarlama, sanat sepet işleri gözükse de tezgahın hemen arkasında iş bağlanır. nitekim işbitiriciğiyle maruf özalcılar da tam olarak bunu yapar ve toplam maliyeti 10 milyon dolar olan serginin ana sponsorluğuna philip morris'i seçerler.

    tekel'in özelleştirilmesine karşı çıktıkları için azledilen gümrük ve tekel bakanı recai baturalp, maliye bakanı vural arıkan, sağlık bakanı bülent akarcalı, devlet bakanı yüksel yalova'yı falan düşününce philip morris sponsorluğu daha bir anlam kazanıyor. zira the age of sultan süleyman the magnificent sergisinden bir yıl önce, 3 haziran 1986'da 1177 sayılı tütün tekeli yasası değiştirilirken, sergi bittikten aylar sonra 8 ağustos 1990'da ise philip morris, sabancı holding'le birlikte izmir torbalı'da sigara fabrikası kurar. böylece sergiye yatırdığı 950.000 dolarlık sponsorluk masrafı, philip morris'e türkiye sigara pazarının oldukça büyük bir kısmını ele geçirme fırsatı sunmuş olur. dönemin şirket ceo'sunun sergi katalogunda hükümete teşekkürü boşuna değil yani. al sana neo-osmanlıcı destekli küresel işbitiricilik!

  • koskoca cumhurbaşkanı “talimat verdim, sınır dışı etsinler” falan diyor. hayırdır hocam kahveden adam mı kovuyorsun? bu artistliklerin sonucunda insanlar aç geziyor, ayçiçek yağlarına alarm takıldı. yeter artık.
    hadi bu adam deliriyor, peki bir tane akıllı adam yok mu “efendim böyle yapmayalım yoksa dünya üzerinde bir liralık itibarımız kalmaz” diye itiraz etmiyor.
    yazık gerçekten, bir ülke bu kadar göz göre göre feda edilemez.

  • chp doğru olanı yapmıştır. bu ülkeyi savaşın eşiğinde seçime taşımaya çalışanlara hayır diyebilme özverisini göstermiştir. normalde kılıçdaroğlu devletin devamlılığını ve özellikle dış siyasette tek ses olmasını destekleyen bir adam, bu hayır bir şeylerin değiştiğini gösteriyor.

    kılıçdaroğlu'nun bürokratları uyarmasıyla bu tezkereye verdikler hayır oyu arasında müthiş bir tutarlılık var. erdoğan ve ailesine hizmet devri bitecek. erdoğan'ın değil devletin devamlılığı asıl önemli olan.

  • dusunsene 1.000.000 dolar bozdurdu.
    pesine 1 gunde 1.600.000 dolar parasi oldu.
    bu kadar kisa zamanda 600.000 dolar parayi kumarda kazanamazsin.

    düşün bu sadece 1milyon ornegi...
    kimbilir bunun kac kati işlem yapıldı?

    peki aradaki fark kimin cebinden cikti?

    senin, benim, bizim, hepimizin...

    ev almaya hazirlanirken tapu dairesi 10 gun sonraya randevu verdigi icin parasi kendini korusun diye dolara yatiran 20 yillik evli ciftin ev parasindan cikti.

    dugun hazırlığı yapan ve 5 senedir biriktirdigi daha fazla hic olmasin diye dolara yatiran temizlik gorevlisinin parasından cikti.

    yurtdisinda bursla okuyan cocuguna para yollamak için emekli maasindan arttirdigi parasini yukselen dolar karşısinda iyice erimesin diyen babanin, o evladin rizkindan cikti.

    bunlar gibi yüzlerce ornek var.
    tek dertleri uc kurus paralarinin degersizlesmesine mani olmakti.

    paralari yok olan bu insanlarin gozlerinin icine bakabilen akpli siyasetci olmayacak tabiki...

    onlari ölümüne savunan kendi fakirligini kabullenmis akp sevdalilari olmayacak tabiki...

    gozlerini para bürümüş bu yandaslar, onlara bu imkani veren siyasiler elbet bir gun kanun önünde bu yaptiklarinin hesabini vereceklerdir.
    uzak degil o gunler...

    unutmayin; ekonomik boykot bunlara ne yaptiklarini hatırlatacak yegâne yontemdir.

  • bu teklif karşısında vereceğimiz ilk cevabın “kaç para vereceksiniz?” olacağına yemin edebilirim ama ispatlayamam.

  • mesele boykot değil hayat tarzına müdahale etmek. bunların derdi bu çünkü filistin falan hak getire.

    önce tebliğ mebliğ, şimdi ufak itişmeler, yarın çeker silahla vururlar.

  • enerji firmalarına daha çok para kazandırmak adına başlatılan uygulama.

    bir de milleti salak yerine koyup "enerji tasarrufu için" diye açıklama yapmışlardı, gerçi millet salak ama o ayrı bir konu.

    bu ülke, aklı olana cehennem zaten.

    bu kararda emeği geçen kimse gün yüzü görmesin dilerim.

  • adam bizi o kadar aşağı görüyor ki bahsederken yerel halk diyor.

    neyiz biz işgal ettiğiniz afrika kabilesi mi?