• "birçok yönden aslında hepimiz ölmüş insanların rüyaları içinde kapana kısılmış durumdayız." diyerek,
    sadece din demiyor !!!.
    milliyetçilik, dincilik, sosyalizm, sağcılık,solculuk, bilmemnecilik...
    bu dünyadaki tüm uyduruk fikirler,ideolojiler...
    herşey ama herşeyi bu kadar güzel ve kısacık bir cümleyle boşa çıkarabilir insan.
    edit : din hayallerde guzel. tüm dinciler avrupaya kapak atar.
    sosyalizm hayallerde guzel. küba,kuzey kore,çin buraya giden sosyalist yoktur.
    hayallerde hersey güzel.
    keske tanrı olsa da dinciler bisonraki hayatlarında iranda, sosyalistler kuzey kore,kübada dogsa.
  • "what explains the rise of humans?" isimli ted konuşması aşağı yukarı şu şekildedir:
    "yetmiş bin yıl önce, atalarımız önemsiz hayvanlardı. tarih öncesi insanların en önemli özelliği önemsiz olmalarıdır. dünya’ya etkileri denizanasından veya ateş böceklerinden ya da ağaçkakanlardan daha fazla değildir. bugün tam tersi gezegeni kontrol ediyoruz. ve soru şu: oradan buraya nasıl geldik? kendimizi afrika’nın bir köşesinde kendi işine bakan maymunlardan dünya hükümdarlarına nasıl çevirdik? genelde, diğer hayvanlarla aramızdaki bireysel farklara bakarız. ayrı bir özelliğimiz olduğuna, diğer hayvanlardan üstün bir yönümüz olduğuna inanmak isteriz. bireysel seviyedeki gerçek maalesef şu: utanılacak kadar şempanzelere benziyorum. şempanzeyle beni ıssız bir adaya götürürseniz ve kim daha uzun hayatta kalır diye bakarsanız ben iddiamı şempanze üzerine yapardım kendime değil. kişisel bir hatam olduğundan değil. herhangi bir insanı da şempanze ile adaya bırakırsanız şempanze daha iyi iş çıkarır.
    hayvanlarla insanlar arasındaki asıl fark bireysel seviyede değildir, toplumsal seviyededir. insanlar gezegeni yönetiyorlar çünkü büyük gruplar halinde ve uyumlu şekilde ortaklıklar kurabilen tek tür onlar. diğer türlere bakarsak, mesela sosyal böcekler olan arılar ve karıncalara, bunlar büyük gruplar halinde ortaklık kurabiliyorlar fakat uyumlu değiller. ortaklıkları çok katı. temelde arı kovanı tek yönlü işler. eğer yeni bir imkan ya da tehlike olursa arılar sosyal yapılarını bir gecede değiştiremezler. mesela, kraliçeyi idam edip işçi arılar komünist yönetimi veya bir arılar cumhuriyetini kuramazlar. sosyal memeliler olan kurtlar, filler, yunuslar ve şempanzeler gibi diğer hayvanlar daha uyumlu bir topluk kurabilirler. ancak bu küçük ölçekli gruplarda olur. çünkü şempanzeler arasındaki işbirliği birinin diğeri hakkındaki bireysel bilgisine dayanır. bu iki kabiliyeti bir araya getirebilen ve uyumlu bir şekilde işbirliğini büyük gruplar halinde başaran sadece bizleriz, homosapiens. bire bir ya da ona on şempanzeler bizden daha iyi olabilirler. fakat 1000 insana karşı 1000 şempanze koyarsanız, insanlar kolayca kazanacaktır. basit bir sebepten dolayı çünkü 1000 şempanze birlikte hareket edemez. eğer 100.000 şempanzeyi oxford meydanına, wembley stadyumuna, tiananmen meydanına ya da vatikan’a toplamak isterseniz sadece kaos oluşur, tam bir kaos. wembley stadyumunda 100.000 şempanzeyi düşünün. oysa insanlar rahatça orada toplanırlar ve elde ettiğimiz genelde kaos değildir. genelde, çok etkili ve gelişmiş bir işbirliği yapısıdır. insanlık tarihindeki büyük başarılar, piramitleri inşa etmek ya da ay’a gitmek gibi, bireysel yeteneklere dayalı değildir. büyük gruplar olarak uyumlu hareket etmeye dayalıdır. birbirimizi tanımasak da, yine de küresel fikir alışverişini gerçekleştirebiliriz. işte, şempanzelerin yapamadığı budur. tabii ki haberleşirler, ama asla bir şempanzeyi uzaktaki bir şempanze grubuna bir konuşma yapmak için seyahat ederken göremezsiniz.
    tabii ki işbirliği her zaman hoş değildir. tarih boyunca insanların yaptığı onca korkunç şey yine büyük ölçekli işbirliğine dayanır. hapishaneler işbirliği sistemidir. mezbahalar da. toplama kampları da. şempanzelerin mezbahaları, hapishaneleri ve toplama kampları yoktur. uyum içinde işbirliği yapabildiğimiz için dünyayı yönetiyoruz. bunu nasıl yapıyoruz? böyle bir işbirliği için tüm hayvanlar arasında sadece bizi etkileyen ne? bunun cevabı hayal atme gücümüzdür. sayısız yabancıyla uyumlu bir işbirliği yapabiliriz çünkü bu gezegendeki hayvanlardan sadece biz hayal ürünü şeyleri kurgular ve inanırız.
    herkes aynı hayal ürününe inandığı sürece herkes aynı kurallara, aynı değerlere, aynı kalıplara uyar ve itaat eder. tüm diğer hayvanlar haberleşirken sadece gerçeği tanımlar. tam tersine insanlar, sadece anlatmak için konuşmazlar. aynı zamanda yeni gerçeklikler ve uydurma gerçeklikler yaratırlar. bir insan “bak yukarıda bulutların üstünde tanrı var.” diyebilir. “eğer dediğim şeyi yapmazsanız öldüğünüzde tanrı sizi cezalandırıp cehennem atar.” ürettiğim bu hikayeye hepiniz inanırsanız, aynı kalıpları, kural ve değerleri benimsersiniz ve işbirliği yapabilirsiniz. bunu sadece insanlar yapabilir. öldükten sonra şempanze cennetine gideceksin diyerek bir şempanzeyi size muz vermesi için kandıramazsınız. sadece insanlar böyle bir şeye inanır. dünyayı yönetme sebebimiz olan, şempanzelerin hayvanat bahçeleri ve laboratuarlara kilitlenmesine sebep olan budur. dini alanda, insanlar aynı kurguya inanarak işbirliği yaparlar. bir katedral ya da cami yapmak için, haçlı seferleri ya da cihada katılmak için milyonlarca insan bir araya gelir, çnkü hepsi tanrı, cennet, cehennem hakkında aynı hikayeye inanmışlardır. sadece dini alanda değil, diğer tüm kitlesel işbirliklerinde de aynı mekanizma geçerlidir. mesela hukuk alanını ele alalım. bugün dünya’daki çoğu hukuk sistemi, insan hakları inancına dayanır. peki ama insan hakları nedir? insan hakları, tanrı ya da cennet gibi bizim yazdığımız bir hikayedir. nesnel gerçeklik değillerdir. homosapiens olmanın biyolojik etkisi değillerdir. hakları sadece hikayelerde bulursunuz. kendi yazdığımız ve birkaç yüzyıldır etrafa yaydığımız hikayelerde. aynı şey politik alanda da doğrudur. modern politikanın en önemli faktörleri devletler ve milletlerdir. devlet ve millet de nesnel gerçeklik değillerdir. aynı şey ekonomik alanda da geçerlidir. bugün küresel ekonominin en önemli aktörleri şirketler ve kuruluşlardır. şirketler ya da kuruluşlar avukatların dediği gibi hukuki kurgulardır. avukat dediğimiz güçlü büyücülerin keşfedip sürdürdüğü hikayelerdir. kuruluşlar çoğunlukla para kazanmaya çalışırlar. para da nesnel bir gerçeklik değildir, nesnel değeri yoktur. bizi bu hikayeye inandırdılar, bu kağıt 10 muz değerinde. buna herkes inanırsa gerçekten işe yarar. alışveriş yaparak bu durumu şu an da uyguluyor olsak da bu şempanzelerde işe yaramaz. onlar da takas yaparlar ama bu şekilde değil.
    para, aslında, insanlarca icat edilip anlatılmış en başarılı hikayedir. çünkü herkesin inandığı tek hikayedir. herkes tanrıya inanmıyor, herkes insan haklarına inanmıyor, herkes milliyetçiliğe inanmıyor ama herkes paraya ve dolar banknotuna inanıyor. hatta usama bin ladin bile. amerikan politikalarından ve dininden nefret ediyor ve de amerikan kültüründen fakat amerikan dolarına bir itirazı yok.
    biz insanlar dünyayı kontrol ediyoruz, çünkü ikili gerçeklik içinde yaşıyoruz. tüm diğer hayvanlar nesnel tek bir gerçeklik içinde yaşıyorlar. biz insanlar da nesnel gerçeklikte yaşarız. ama yüzyıllar içinde bu nesnel gerçekliğin üzerinde kurgulanmış ikinci bir gerçeklik katmanı inşa ettik. uluslar, tanrılar, para, kuruluşlar gibi. kurgulanmış unsuzlardan bir gerçeklik. şaşırtıcı olsa da, zaman ilerledikçe bu kurmaca gerçeklik çok daha güçlendi ve bugün dünya’nın en güçlü kuvvetleri bu kurgusal unsurlardır. bugün geriye kalan nehirler, ağaçlar, aslanlar ve fillerin kaderi; birleşik devletler, google ve dünya bankası gibi kurgusal unsurların karar ve isteklerine tabidir ki bunlar sadece bizim hayalimizde var olan unsurlardır. "

    konuşma sapiens'in eksik bir özeti gibi olmuş.
  • --- spoiler ---

    dünya kamuoyu, bu söylediklerinin yalan olduğu daha üzerinden 1 ay geçmeden öğrendi.
    --- spoiler ---
    adamın dediğini bir gram anlamayan entry debeye girmiş gerçekten ilginçsiniz.

    ulubatlı hasan gerçek mi, türk bayrağının şehit kanına vuran ay ışığından çıkması gerçek mi, seyit onbaşının gerçekliğinden ne kadar eminsiniz?

    imagined communities adlı çalışmayı okuyunuz. ukrayna hakkında söyledikleri kendi fikirleri de değil milliyetçiliğin inşası bağlamında yapılanlar her yerde aynı zaten. türkiye için: türkiye'de folklor ve milliyetçilik
  • yuval noah harari, yazinin ilerleyen kisimlarinda kendisine harari diyerek hitap edecegim, uzun sure kurgudisi okumadigim bir zamanda karsima cikmisti. nasil cikti tabii ki de dunya'nin kendisini tanidigi sapiens isimli kitabiyla. bu kitap uzerine neler yazilmadi ki. bir suru komplo teorisi, kitabi o grup mu yazdirdi, bu mu yazdirdi vs. kitabin analizini yapanlar, cozumlemesini yapanlar, harari gay oldugu icin aslinda netflix 'in yaptigi gibi, homoseksuellik on plana cikartiliyor diyenler neler neler ama. bir kere su homoseksuellik konusuna bir bakis acisi getirelim. homoseksuellik baktigimizda geri bile kaldi. bu isler homoseksuellik ile basladi, daha sonra "kendi cinsiyle beraber olan" gibi net bir tanim degil de, "yerine gore beraber olmayi tercih eden" biseksueller cikti. daha sonra baktilar, gaylik, biseksuellik filan aslinda yine bir cinsiyet sahibi olmayi gerektiriyor. bu sefer queer denen sey cikti. cinsiyetsizlik cikti. iste kadinlardan hoslanan kadin lezbiyen ise, erkeklerden hoslanan erkeklere gay denirken, bu gay birey oldu iste cinsiyti kaldirmak icin hesapta. ama boyle kalkmadi cinsiyet iste. temelde hala senin bir cinsiyetin var karsidaki de ayni cinsiyetten ise gay oluyorsun mantigi vardi diyalektik olarak. sonra iste bu diyalektik duzeltilmeye calisildi ve bu yuzden biseksuellik kaldirilmasi gerekiyordu. kalkti da. queer geldi. queer iste ben kendimi bir cinsiyet kimligine sikistirmadan bu isleri yonetmek istiyorumun adiydi. yani ayni matematik yapar gibi, ya bize integer yetmiyor, rational number verin, o da yetmiyor irrational verin, hepsine real number diyelim, o da yetmedi complex number gibi gibi ilerledi ve sonunda post modernist cag ile beraber, z kusagi yeni bir sey daha cikardi, panseksuel denen sey, bu iste kabaca benim hicbir cins, tur ayirt etmiyorum demek. yani daha onceki iliski aginda cunku bazi zor kisimlar vardi. mesela transeksueller ile beraber olan kadin-erkek bunlara ne ad verilecekti. ya da erkek ama gay ama biseksuel kadinin da oldugu bir grupta yer alacak vs vs. isin icine bir de transeksueller girince ortaya cikan her tur cins ve iliskini bagintisini kapsayabilen panseksuellik cikti. pansexual. anlayacaginiz isler karisik bir gun bu konu uzerinde de konusuruz ve bunu da toplumsal ilgi degisimine yani fikir ve dusunce temelli sekilde konusuruz. bu kisim uzadi farkindayim, harari bu konular icin basit kalir o yuzden bu tur lgbtq -lgbtq diyor kendisi aslinda lgbt buna q yani tahmin ediyorum queer de ekliyor- akimi oncusu, bayrak tasiyicisi filan degil. evet kendisi bir gay ve kocasi var. kendisi "kocam" diye tanimliyor evli oldugu kisiyi.

    harari benim gozumde bir gay'den ziyade zeki bir tarihcidir. hem de cok zeki bir tarihci. neden bu kadar zeki oldugunu da anlatacagim. ama bunun sebebi kesinlikle sapiens gibi bir kitabi yazmis olmasi degil. cogu boyle insan, sapiens kitabinin yazari olarak kalirdi, harari ise, sapien gibi bir kitabi yazabilen bir adam olabildi. yani kendisi kitabin basarisinin onune gecti. burada tabii ki sapiens'in buyuk etkisi var fakat sapiens ile kalmadi ve dunya'da etki sahibi insanlar harari'nin dusuncelerini her ciddi olayin ardindan merak eder oldular. buradan bazi kisilere bazi mesajlar verebilirim ama vermeyecegim. o kisiler ile direkt muhatab olmayi tercih ediyorum.

    harari world economic forum insanlarin davos zirvesi diye bildigi, bizim de "daha da davos'a gelmem" diye bildigimiz yerde konusmalar yapiyor. bu konusmalar hakkinda konusmayacagim tabii ki, adam orada kendisini benim burada onu anlatabilecegimden cok cok daha iyi sekilde yapiyor zaten. bu noktada biraz arka tarafa inmek gerekiyor. oraya inecegiz beraber. mesela harari'nin konusma yapmdigi davos zirvesi hakkinda konusmamiz lazim bence.

    harari hebrew universitesinde calisiyor, israil'de bir universite, sanirim tel aviv'de. fakat harariyi bir akademisyen olarak tanimlamak kesinlikle yanlis olur, cunku bu yeterli degil. harari bir sirkettir. harari bir markadir. harari aslinda bir think tankdir dememiz gerekiyor. cuney ozdemir gibi itici sekilde simdi siz think tank nedir bilmezsiniz gibi bir uslub takinmayacagim. bunun ne kadar da itici ve hatta sizin de o kelimeyi yeni ogrenmissiniz gibi bir intiba olusturdugunun farkindasiniz degil mi? hele bir de kafayi eldeki notlara egip o kelimenin anlamini oradan okuyunca hele. cuneyt ozdemir bizim negro biskuvi gibi bir adamdir. hicbir zaman da bir oreo olamayacak. eger olacaksa da o aciyi cekerek olacak. odemesi gereken bedelleri odeyerek olacak. kendisi bu meshur olma isini ucuza kapatma pesinde. bu isi adamakilli yapmadigi surece olamayacak yani kaliteli bir gazeteci. bunu nasil yapacagini da biliyor kendisi ama hazirdan yiyor simdilik. bilgiyi ondan bundan toplayip, iste whatspp muhendisler grubu, iste kendi cevresindeki diger gazeteci arkadaslari vs. zaten o yavan tadi aliyorsunuz izleyici olarak, ben aliyorum acikcasi. bu kalitenin iste harari duzeyine gelmesi kolay degil. harari gibi adamlar kolay cikmamasinin sebebi sadece turkiye'deki egitim kurumlari vs degil. dogustan gelen karakter ve uzerine insa edilen kisilik de cok onemli. tekrar edelim, dogustan gelen karakter ve uzerine insa edilen kisilik. bu iste bircok soruya cevap veriyor. ama cikacak ben buna kaniyim, dunya'yi sallayacak filozof duzeyinde en az bir insan cikaracak turkiye onumudeki 15 yil icerisinde. ve bu arkadasimiz, dostumuz herkesin sevdigi biri olacak.

    harari'nin cikmadigi davos'tan bahsdiyorduk. 2017 yilinda, harari'ye konusma teklifi gidiyor. bu arada harari'nin kocasi ayni zamanda kendisinin menajeri gibi bir sey. ve gercekten de bir ofis var, is yapiliyor bildiginz, bu bir business yani. calisanlar filan var. sosyal medyayi kontrol eden biri var, yazi isleriyle ilgilenen biri var, ofisin islerini yapanlar oraaya her gun giden insanlar var. asil kararlari da harari'nin yapacagi, kocasi yahav veriyor. bu davos 2017'de yapmasi teklif edilen konusmayi reddeden de kocasi. cunku, teklif edilen panel yeterince iyi gorumuyor yahav'in gozune. bunu iste bir akademisyen yapamaz. bizdeki akamisyen, ntv'ye dandik bir kamera baglantisi ile baglanir ve contexti belli olmayan bir suru laf konusur. fast food yani. daha fine dine tadinda bir yere cikamadik damak zevki olarak. belki kendi basimiza kalsak cikamayacaktik da oyle kolay kolay fakat bu world economic forum mesela, gibi toplantilarda yapilan konusmalara bir sekilde ulasilabiliyor da, asil olmasi gereken ne duzeyde onu anlaybiliyoruz. o duzeye cikmak icinse yapilmasi gereken seyler sadece kitap okumak degil. kitabin tillahini okumus adamlardan celal sengor ve ilber ortayli mesela ikisinin toplam kitap sayisi belki 150 bin, ama kafa tinn. evet ne yazik ki tinn. gecmis hakkinda konusma konusmak cok kolaydir. ve siradan ekonomist isidir. ornekle aciklayalim.

    borsalar coktu, neden coktu. cunku bilmem ne kontratlarina giden para, oradan cikti ve zart tahvillerine girdi tam da o sirada fed para basinca, herkes en guvenli liman olan uranyuma yoneldi ve bunun sonuncunda emtia...... ya gercekten sen ne anlatiyorsun? bu mac anlatmak iste. terimler kullandin, o bu dedin, tamam da ortaya ne vizyon koyuyorsun? iste yok o vizyon. var da entelektuel malzemesi dandik, ve kumasin kalinligi o kadar da cok degil. derinlik yok. hic mi bnun gibi olmayan insan, var. gercekten bir-iki tane var. isimlerini soylemek istemiyorum. mahfi egilmez filan degil bu arada onu soyleyeyim de ekonomist demisken. kendisi 30 yil oncesi icin iyi bir ekonomistmis belki ama yeni cagi anladigini dusunmuyorum. ona dair bir emare sunmuyor cunku. yontemleri 30 yil oncesinin para politikalarinin yontemleri cunku. o kadar blogu var kitlelere ulasma imkani var. uzun yazilar yazip ortaya bir felsefe koyabilir. bunu koymuyorsa, bilin ki vakti olmadigindan filan degil, oyle bir felsefesi yok cunku. olsa koyar. insan dogasi boyledir. yoksa -mis gibi yapar. ya da yanlis bildigini tekrar eder durur. kitaplarina yazdigi seyler de, 2000 kitap okumus her bireyin yazabilecegi seyler. ha bu onun kotu oldugu anlamina gelmiyor. ama yine bir fine dine degil onumuze koydugu sey. iste, siradan bir franchise steak gibi bir sey.

    devam edelim, daha sonra bir sene sonra, davos'ta liderlerin oldugu sahne'de hani asil davos yani, orada angela merkel ve emmanuel macron'nun arasindaki bir slotta yer aliyor. olayi anladik biraz degil mi? harari 2017 konusmasini teklif etseydi, muhtemelen 2018'de cagrilmayacakti bile. ha bu arada, bu karari harari alsaydi zaten, muhtemelen boyle olacakti. bu karari alan yahav yani kocasi, yani menajeri. bu suna benzer. iyi bir girisimin finansmani cepteki para ile yapilamaz. batarsiniz buyuk ihtimal. cunku o para ile risk almak cok zordur. yahav, harari'nin kariyerini kendisi dogal riskleri almadan yonetebiliyor. burada calisan sey salt fiziktir. heisenberg'in belirliksizlik teorisine bir atifta bulunmak gerekiyor. bunlari goz onunde bulundurmazsaniz, muthis seyler yapamazsiniz. ve yahav diyor ki bunun uzerine "you don't understand -yuval works for me!" diyor ki, "haha hayir anlamiyorsunuz, harari benim icin calisiyor, ben harari icin degil" evet resmen, yahav konusma yapsin diye harari'yi oraya buraya gonderiyor ya da gondermiyor. ayni eve gelen kombici gibi. acenta kaydi yapar, eline liste verilir ve o adresleri gezer kombici. ayni bunun gibi. kombicinin isi kombiyi tamir etmektir cunku. hangi eve once gitmeli, hangisi daha onemli risk analizi yapmak ofisin isi.

    bu harari uzerine yazilacak daha cok sey var. bu entry de git gide uzamaya basladi, malzeme cok bu konu uzeine, ben bir tane daha verip burada sonlandiracagim. daha sonra belki bir kesin de iki harari yazisi daha yazarim. cunku bu harari konusunu iyi anlamak gerekiyor, bizim ihtiyacimiz olan seyi de anlamamiz lazim. o duzeyde entelektuel cikaramiyorsak bile, eldeki ile yetinmek zorunda degiliz.

    bir diger sey de su harari'nin bence cok iyi yaptigi seylerden biri: resilience. yani bunu su anlam kullaniyorum. normalde psikoloji bu resilienceterimini soyle kullanir: bir travma sonrasindaki tekrar eski duruma gelebilirlik becerisi. ben mekanikciyim. ben bunu mekanik olarak cok iyi biliyorum ve malzemeler icin biz de ayni tanimi kullanilir. resiliencekabiliyeti yuksek olan bir malzeme, yuk altinda sikistirildiktan sonra, uzerindeki yuk kaldirildiginda eski halini alma becerisidir. bir suru tanim daha var bu tanimin yaninda ama burasi da theory of elasticity dersi degil, o yuzden devam etmeycegim. harari tarafinda ise bunu ben egilip bukulme kabiliyeti olarak tanimliyorum. neden? harari'nin sapiens adli kitabi milyonlarca kisiye ulasti. hatta yayin dunysinda bir tabir vardir, yilda bir kitap okuyan denilen, bu kisilere bile ulasti. bu cok buyuk bir kitle demek. farkli cografyalardan, farkli kulturlerden, farkli milletlerden milyonlarca kisi. bu kitabi dvlet baskanlari okudu. obama onerdi bu kitabi, putin okudu mesela. merkel'in de okudugunu ben biliyorum. recep tayyip erdogan ya da hernagi bir yuksek mevkii siyasi bizim ulkeden okumuslar midir bilmiyorum. muhtemelen okuyan vardir. ama turk halki yuzunden "yahudinin tekinin kitabini okumayiz biz" anlayisi yuzunden gundem olmadi. peki bu harari'nin egilip bukuldugu nokta neresi? hararinin son kitabi 21 lessons for 21st century, amerikdaki baskisi farkli, rusyada'ki baskisi farkli sekilde cikti. bunu kabul edebilen biridir harari. nesi farkli peki bu kitabin? ornegin, kirim ilhaki konusunda rusya'nin yanlis bilgilendirmeleri konusundaki trump'in garip demecleri editlenmis putin'e hos gorunmek icin. bu bir siyaset meselesi oldugundan, bu eger bir ulkedeki vatandaslarin hassas olduklari bazi konulara da dokunacaksa, ya da o ulkenin yonetenlerinin yaptigi siyasetin, degisiklik yapabilme becerisine sahip biri oldugunu gosteriyor. yani, "ben yazdim, orada iste, dogrusu odur" demiyor. bu tabii ki tumden bir fikir degistirmek degil, sadeec bazi soylenmesi sart olmayan seyleri inadina soylememek mantigindan geliyor. baglam acisindan bir seyin orada olup olmamasi cok da onemli degilse ve o sey birilerini rahatsiz edecekse, onu oraya koymak kasit icerir. bunlara da implication denir aslinda. yani siz direkt olarak bir sey demezsiniz de, karisisi boslugu doldursun sizin demediginiz seyin mesajini alsin istersiniz. o da o mesaji alir ama ortada direkt olarak denmis bir sey olmadigi icin, almamis gibi davranir filan, yani ayni anda gercek bir diyalog ya da hayat yasanirken buna paralel de bir baskasi yasanir.

    ha biz bu harari'nin yaptigi seye "omurgasizlik" diyip geciyoruz. omurga sap gibi dumduz neden degil? belimizi tasirken saga sola da donebilmemizi saglar filan. omurgasizlik bu degil. aslinda bu hareket, tam da omurganin belki de %100 verimle kullandigi manasina geliyor. kursun asker gibi olmak marifet degil. kursun askerlerin ulkesi var dunya'da orasi da cin. ben cin vatandasi olmak istemezdim. yarasa corbasi iciyorlar ya da pangolin yemek zorunda kaliriim flan diye degil. ben bir insan olarak o kadar dijital bir hayat yasamak istemiyorum su an. benim kodum buna musait degil. istemiyorum. illegal bir halt karistiriyor olmasam da bazen o ozgurluge sahip dahi olmak rahatlatiyor insani. bu dijital hayat konusu da ayri bir oturumun konusu ve bu konu uzerinde de konusmak gerekir belki biraz. harari bu konu uzerinde kendi vizyonunu cok guzel koyuyor zaten, davos gibi yerlerde yaptigi konusmalar da genellikle iste bu tur konular uzerine. gelecegin insanlari kendilerini hep bir is gorusmesindeymis gibi hissedeceklerinden bahsediyor. bunu da gerginlik acisindan boyle tanimliyor. cunku is gorusmesi esnasinda daima politik dogruculugunuzu korumak zorundasinizdir. her akliniza geleni soyleyemezsiniz. hatta yuz ifadelerinizi dahi kontrol etmeniz gerekir. belki uzerinizdeki takim elbise bile odunctur daha sik gorunmek icin vs. kisacasi dogalliktan ve samimiyetten uzak durmanin ve daima tetikte olmanin zorunluluk oldugu bir donemden bahsediyor. bu korkunc bir sey. bunun nasil olacagini da bahsetmis kendisi. buna kabaca b*c*d=ahh diyor. yani biological knowledge*computing power*data = ability to hack humans. iste bu da kabaca turkceye soyle cevrilebilir, biyolojik bilimsel bilgi carpi bilgisayar hesaplama kapasitesi carpi veri esitti insanlarin zaaflarinin belirlenip onlari kontrol etmek diyebilir. zaten bunun bir uygulamasi pazarlama ile yapiliyor. ama bunu, "bak elma dedik elma reklami cikti, google da saat aradim butun reklamlar saat oldu" gibi degil. ama o da bunun belki de en primitif yonu.

    harari uzerinden anlatmaya calisitgim sey burada en degerli kisim aslinda. oraya odaklanmak cok daha onemli.
  • değerli bir hocamız sayesinde yeni tanıştığım yazar.

    şunu alıntılayalım, genç adamsınız lazım olur;

    “tamamen bilimsel bir bakış açısıyla bilebildiğimiz kadarıyla, insan yaşamının hiçbir anlamı yoktur. insanlar belirli bir amacı olmayan ve körlemesine ilerleyen evrimsel süreçlerin sonucudur ve faaliyetlerimiz ilahi bir kozmik planın parçası değildir. dünya yarın patlayarak yok olsa, evrende hiçbir değişiklik olmazdı; tahmin edebileceğimiz kadarıyla insanların kendilerine dair anlam arayışı ve öznelliklerinin eksikliği de pek hissedilmezdi. bu yüzden, insanların yaşamlarına atfettiği herhangi bir anlam sadece sanrıdan ibarettir.”
    ( hayvanlardan tanrılara sapiens, s.382)
  • kafayı siyonizmle bozmuş her şeyi "işte bunnar amariğanın oyunları" diye eleştiren süzmelerin eleştirdiği yazar. tamam eleştirin ama böyle ortaokul ergeni argümanlar çok komik oluyor.
  • aynı adlı bir de kitabı olan coursera dersi "homo sapiens: a brief history of humankind"ın ilk 4 dersini izlerken aldığım notlar aşağıda. *

    sırasıyla:

    1. insangiller
    2. insanlığın bilişsel devrimi
    3. taş devri'nde günlük yaşam
    4. insan seli
    5. tarihin en büyük aldatmacası
    6. piramitleri yaratmak
    7. geçmişte adalet yok

    edit: 5. bölüm eklendi.
    edit: 6. bölüm eklendi.
    edit: 7. bölüm eklendi.
    edit: linkler güncellendi.
  • yanlış çıkarımlardan ve olmayan senaryoları varmış gibi gösterdiğinizde, buna subjektifliğin dorukları eklendiğinde, haliyle hedefte kim olsa dibine kadar kötüleniyor. harari bugünün talihlisi demek ki.

    yanlış çıkarımlara bi bakalım.

    mesela, birincsi darwin insan ırkını küçük görmediği gibi, küçük görme gibi bir amacı da yoktur. küçük görme denen takıntı sende var. zira, senin kendini maymunlar ile akraba olmamızı yediremiyorsun. adam hayatın ve canlıların gelişimini anlatıyor, ama sen bunu yediremiyorsun kendine.

    dolayısıyla, ikincisine geliyoruz. kimse yeni darwin çıkaralım diye uğraşmıyor. zira bilimsel veriler gösteriyor ki, darwin'in iddia ettiklerinin neredeyse tamamı (evrim teorisini temel kuralları) gerçek. nasıl, kimse yerçekimi için yeni hesaplar çıkaralım demiyorsa, evrim teorisi hakkında da zaten olan şeyi konuşmaya gerek duymuyor, üzerine ekliyor.

    üçüncüsü, harari dinlerin birer saçmalık olduğunu kabul ediyor, sen edemiyorsun. olmayan boyutlarda sonsuz yaşam hayal ediyorsun. hayali gerçeklikle bir hücrede kapalı kalmış beynin işine gelen bu sonucu çıkarmakta bir beis görmüyor, ama öte yandan dinlerin işine gelen kısımlarını alıp işine gelmeyen kısımlarını almadığın için islam aslında böyle değil gibi uyduruk savunmalar icat ediyorsun.

    yani ortada bir özenticilik, uydurmacılık, düşmancı tavırlar, aşağılama gereksinimi gibi düsturlar var ise, bunlar harari'de değil sende.

    tanımı harari'nin son kitabındaki güzel bir söz ile bitirelim. hümanizm'in modernite çağında en önemli olgulardan biri haline geldiğini dile getirdikten sonra harari burdaki gibi kafaları saçmapsapan dogmalarla dolu olan bireyler için şöyle nokta vuruşu bir tespit cümlesi sarfeder:

    bugünse kozmik bir tasarıya (dinlere tanrıya vs) inanmaya devam edenler, küresel düzen karşısında en tehditkar unsurlardır. allah'tan korkan suriye, seküler hollanda'dan çok daha şiddet doludur.
  • az önce standart bir ekşici bu yazarı dikkate almamamız gerektiğine dair telkinde bulundu.

    şimdi soru şu; standart bir ekşiçiyi mi yoksa bu yazarı mı dikkate almalıyım?

    benim cevabım çok bariz.
  • (bkz: #147727066)
    hatalı entry debe'ye girmiş.

    harari savuncusu değilim ama onun anlatım şeklinden gerçeği anlamıyorsanız açıklama yapmak gerek.

    harari burada hikayenin gerçekliğini sorgulamıyor. bir hikaye var, diyor ve bu hikaye üzerine uluslar kurulur diyor... doğru bi cümle. tüm uluslar hikayeler üzerine kurulur, hikayelerin gerçek olup olmaması sorgulanmaz. zira milliyetçilik denen kavram zaten zihinlerdedir..amacı, hikayeler aracılığıyla zihinleri bağlamaktır.

    siz sanıyor musunuz ki, osmanlı hakkında dinlediğiniz tüm hikayeler gerçek. mesela karadan kaç gemi gitti biliyor musunuz, atından inmeyen osmanlı padişahları cümlesi ne kadar doğru? osmanlı'nın fethettiği yerlerde hoşgörülü davranmış olması hakkında sürekli propagandaya maruz kalırken bu cümlenin ne kadar doğru olduğunu hiç sorguladınız mı? bakın bunlar yalandır demiyorum. hikayedir diyorum.

    osmanlıdan guru duyan bir kişi bu hikayeleri gururla anlatır, müzeler açar.. işte o kişide bu hikayeler tutmuştur.

    harari bunu anlatmıştır. hikayeyi sorgulamadan..
hesabın var mı? giriş yap