• gardrobumda hiç bulunmayan renk.. çok kıymetli, o yeşilden bir daha hiç bulamadığım renk..

    10 yaşında bir memur çocuğuyum. annemin en küçük çocuğu tekne kazıntısı. görmem gereken değeri hiç görmüyorum diye düşünüyorum. niye? küçüğüm, en çok beni sevmeli, en çok beni düşünmeli, istediğim her şeyi yapmalılar... tabi kazın ayağı öyle değil. büyüdükçe anlıyorum. ama daha küçüğüm anlayana kadar çok mesafe kat etmem gerek, daha çok çok büyümeliyim.
    bir bayram üstü. yine zırıl zırıl ağlıyorum. saçlarım 4 numara kız desen benzemiyorum, oğlan eh daha çok. ama içimde bir kız var ben biliyorum. annemin sürekli kısa kestirdiği saçlarım. mahallede en çok oğlan çocukları ile oynuyor olmam. kızlara gıcık olmam da bu gerçeği değiştirmiyor. bahçeli bir evimiz var. evimize yakın bir yerde, bir pazar kuruluyor. ve nasılsa, demek ne kadar çok ağladımsa annem beni bu sefer pazara götürüyor ve ben işte o yeşil elbiseyi görüyorum. etek ucunda pembe bir kelebek olan o yeşil elbise. hem bayram üstü ne olur ki onu bana alsam anne?
    elbise ile göz göze geliyoruz. sanki gözleri varmış gibi.. eteğindeki pembe kelebeğin kanatları kımıldanıyor her rüzgar esişinde. incecik beli var elbisenin. hem ben zaten çok zayıfım ki bana tam olur. kolların tam bana göre, boyu da.. annem alır ki bana istesem. hem ne olur ki çocuğum ben, bayramda giyerim değil mi anne?
    annemin yarı boyundayım, eli elime sıkı sıkı sarılı, beni eteğinde pembe kelebek olan yeşil elbisenin önünden almaya çalışıyor. sorayım mı, sormayayım mı arasındayım. öyle bir anda istemeliyim ki, hayır demesin, diyemesin.
    anne?
    eteğinde pembe kelebek olan yeşil elbisenin önünden gidiyoruz şimdi. daha soramadım bile...
    bir hafta ağladım eteğinde pembe kelebek olan o elbise için. zaten ağlamama alışkın oldukarı için pek takmadılar da. sonra babam, dünya iyisi babam, melek babam, pamuk babam, aslan babam, yakışıklı babam, tuttu elimden götürdü beni..
    -hangi elbise kızım
    dedi.
    -şu baba şu eteğinde pembe kelebek olan o yeşil elbise.
    dedim.
    alıverdi babam. dünya iyisi babam, melek babam, pamuk babam, aslan babam,yakışıklı babam.
    eteklerimi savura savura gezdim o bayram.
    kahraman babam..
  • doğanın rengi olarak adlandırılmasına iyiden iyiye gıcık oluyorum. doğa dediğinin %71'i masmavi deniz... kalan cücük kadar karasal alanın bile %33'ü çöl, %30'u orman çayır çimen. yani kabaca %70'i mavi, %10'u sarı, %10'u gri, %10'u yeşil bir gezegenden bahsediyoruz ama herkes fikir birliği içinde ve hiç şüpheye düşmeden doğanın rengi yeşildir diyor. bu klorofil aşkı nereden geliyor bilemiyorum.
  • soda şişelerinin bu renk olmasına taktım bir süredir. 6'lı bloktan çıkardığım her bir soda şişesiyle "why mister beypazarı why" diyerek pis pis kesişiyorum. renksiz, şeffaf bir içeceği yeşil göstermeye çalışmak nedendir ki? yeşil cezbedici, iştah açıcı bir renk midir ki? tadı güzel, lezzetli tek bir yeşil besin var mıdır ki? yok! yokoğlu yok!!0!! yeşil dediğin besin camiasındaki sağlıklı ve lezzetsiz şeylerin rengidir mirim. semizotunun ıspanağın pırasanın marulun rengidir yeşil. çilek, kiraz, muz, domates, çikolata, süt, patates kızartması hangisi yeşil sorarım size!

    bunca yıldır soda içmememin tek sebebi çükübik yeşil şişede sunulmuş olmasıdır, ki yalnız olmadığıma da eminim. soda camiası pazarlama birimlerine duyurulur.
  • "... ben tunceli'de zorunlu hizmetimi yaparken, yeşil geceleri gelir karakolun önüne ceset atardı. 'bunları sabaha temizlersiniz' diye de not bırakırdı. bilmezdik ki harbi çatışmaya girdi de mi öldürdü... belki de kumar masasına oturdu, birine sinirlendi çekti vurdu adamı...

    biz de sabah haber salardık 'gece çatışma oldu falanca sayıda terörist ölü ele geçirildi'..."

    (askerliğimi yanında yaptığım obi'ci muvazzaf anlatmıştı çay içerken)
  • faili mechul cinayetlere karistigi ve devlet icin calistigi iddia edilen senelerdir bulunamayan ama havalimaninda elini kolunu sallaya sallaya dolasirken fotograflari cekilen yesil pasaportlu mahmut yildirim'in kod adi...
  • sarı ve mavinin buluşması, sonsuz bereketin rengi.
    önceleri "yeşil" kelimesi "yaşıl" olarak anılıyordu dolayısıyla "yeşermek" ve "yaşarmak" kelimlerinin de ilişkileri vardır.
    eski türklerde göğü* simgeleyen renkti, yeşil ve mavi renkleri tanrısal renkler ve hakimiyet sembolleriydi, hükümdarlar da yeşil rengini tercih ediyorlardı. eski türk takviminde de ilk ay mart ayı olarak alınmıştır ve hâlâ daha bu yenilenme günü* coşkuyla karşılanır*. hunlar da her takvim başlarında kurban kesiyorlardı.
    cennet olarak hayâl edilen mekânın rengi de islam kulturunde yeşil olarak belirir. incilde ise kıyamet gününde tanrının yesil tahta oturacağı ve yeşil bir taç takacagı belirtilir vahiyler bölümünde. isa'nın çarmıha gerildiğinde bogründen akan kanın, kırmızıyla sembolize edilen yesil taş icinde tanrı'nın yesil katında oldugu belirtilir.
    karışım bir renktir, fakat psikolojide ana renk olarak geçer; özgüveni ve umudu sembolize eder.
    eserlerde* de kışın getirmiş olduğu ölüme* karşı baharın getirdiği zafer olur, mısır'da da osiris'le bütünleşir.
    özellikle ağaçta da sürekli oluşum ve hayatın sürekliliği içindeki dengenin sembolüdür.
    avrupa kültüründe ise umut.
    amerikan kızılderililerinde greenman isminde güçlü bir orman cini (devi) olarak gecer. yeşiladam, kızılderilinin beyaz adamın yok ediciliğine karşı yarattığı düşsel bir addır.
    anadolu insanı için de yil yine bereketin bolluğudur.
    ısıtan, içinde yuvarlattırtan, parıldatan, pek bir hoş kokulu* renktir yeşil.
  • dünyaya dair sevdiğim yegane şeylerden biri; içinde kaybolup, rüyalara dalınası. hele ki bahar zamanında ağaçlara öyle yakışır ki, o kocaman ve heybetli gövdesinin arasından boy veren minicik bir filiz, üzerinde taşıdığı o yemyeşil güzelliğiyle size umut olmaya yeter;

    1

    2
  • göremediğim, ayırt edemediğim, bilemediğimdir.

    (bkz: renk körlüğü)
  • yokluğu hissedilen, dönmesi için kampanya düzenlenmesi gereken büyük reis. onun olduğu bir coğrafyada teröristlerle kucaklaşmak, kucak dansı yapmak büzük isterdi.

    (bkz: pkk'lıların bdp'li vekillerin yolunu kesmesi)
  • taze, diri anlamındaki yaş'tan türeyen bir sözcük. -ıl eki "rengi" anlamına gelir. burada yaşıl - yeşil dönüşümü gerçekleşmiştir. yeşil de taze, diri (ot) rengi anlamındadır. bir başka örnek de kızıldır.
hesabın var mı? giriş yap