• tanım: colson whitehead‘in aynı isimli kitabından uyarlanan amazon prime dizisi

    amazon prime’da neler var diye gezinirken dizisinin yapıldığını şans eseri gördüm. kitabını daha önce okumuştum. dizisini görünce kitap kadar başarılı mi diye merak edip başladım.

    (henüz üç bölüm izledim)
    izlediğim kadarıyla yapım olarak kaliteli. sanat yönetimi gayet başarılı. oyunculuklar da keza iyi. dönemin atmosferini de güzel yansıtmışlar. kitaptaki karakterler de diziye başarılı şekilde yansıtılmış bence.

    kitap uyarlamaları her zaman zor olur bence. projenin hüsranla sonlanma olasılığı hep vardır bu tür yapımlarda.
    (daha tamamını izlemediğimi bir defa daha belirterek) naçizane görüşürüm bu yapımın kötü uyarlama olmadığı yönünde.
    sonuç olarak izlemeye değer kalitede sevgili primeseverler
  • üstteki yorumları okuyunca ben yanlış kitap mı okudum diye düşündüm. kitabın bol ödüllü olduğu doğrudur ama ödüllü kitap demek iyi kitap demek değildir. ha ben bestseller seviyorum diyorsanız okumanızda bir sakınca yok. edebi açıdan bir şeyler bulmak istiyorsanız 404 not found. bu kadar mı kötü. maalesef.
    konunun sürükleyiciliği ve kölelik sistemine karşı duruş kitabı bence bu konuma getirmiştir. o yüzden bu kitapla ilgili elimden bırakmadan bitirdim diyenlere denk gelirseniz şaşırmayın. ama bunu kölelik sistemini istismar ederek ve yeni hiç bir şey söylemeden yapmaktadır. diğer bir nokta acının ve işkencenin okurun gözünün içine sokulması. bildiğin acı pornografisi. satar mı? satar. biz yer miyiz? kurtuluş savaşı, ermeni tehciri, 6-7 eylül, kıbrıs mezalimi, maraş ve sivas olayları görmüş darbe, işkenceyi kanıksamış bir toplum olarak yemeyiz.
    siren yayınlarından çıkmış, 334 sayfa -ileride belki başkaları basar- begüm kovulmaz çevirisini okudum. begüm kovulmaz sözlüktenmiş, kırmak ve üzmek istemem ama ablacığım bari biraz sen toplasaydın kitabı. simultane çeviri gibi olmuş sanırım biraz aceleye gelmiş. bak soyadına güvenmişsin kötü esprisini yapmıyorum bile...
  • bu çeviriyle kitabı bitirebilen arkadaşları tebrik ediyorum
  • (bkz: metro)
    (bkz: düz adam)
  • zevkler ve renkler tartışılmaz. bana kalırsa kitap da çeviri de gayet başarılı . açıkçası zencilere zulmün bu denli büyük olduğunu bilmiyordum. çok etkilendim.
  • konu olarak etkileyicidir -gerçi türkiye'de ne kadar karşılığı vardır tartışılır- fakat edebi olarak beni tatmin etmedi, gerçekten filmi çekilsin diye yazılmış gibi. bizde nasıl ermeni sorununun ekmeği edebiyatta/sinemada güzel yeniliyorsa bu kadar ödüllü olmasının nedenini de amerika'daki ırk-sınıf-kölelik konularının ilgi çekmesi ile ilgili olduğunu düşünüyorum.

    çeviriye gelince bana kalırsa birinci sınıftır. çok beğendim. beğenmeyenler neyini beğenmedi çok merak ettim.
  • bir plantasyonda annesi tarafından öksüz bırakılan cora nın hayatta kalma öyküsü. beyaz ve zencilerin düşmanlıkları, amerika- afrika savaşları ve barışları ve bir kadının gücü.
    etkileyici bir kitap olması yanında 2017 pulitzer ödülü ve 2017 arthur c. clarke ödüllerine de sahip bir roman.
  • şu sıralar dizisini izlediğim roman.

    benim için "bi ara belki izlerim" listesinde bir yapımdı. dizileri geçerken, fantastik türünü görünce başlattım gitti.

    --- spoiler ---

    oturdum izlemeye başladım. realistik ve çarpıcı anlatım babamın da ilgisini çekti. beraber izliyoruz. ben tabi olayin fantastik mevzusuna kafayı takmışım aklım hala orada. çeşitli olaylar oldu, mevzu geldi trene binmeye. bölüm o kadar uzundu ki film sanmış babam. bitti sandı. dur dedim daha tren nereden çıkacak bak gör, ya da hangi zamandan... o kadar kendimden emin ve gururlu söylüyorum ki bunu bir de... eh diziden beklenti kovboylar ve uzaylılar, john carter iki dünya arasında gibi bir şey olunca normal tabi. tren olduğu gibi sadece ve sadece south carolina'dan çıkmasın mı? eh bunun fantazyası nerede? olsa olsa gazı kaçmış fanta bu. yok lan dümdüz sarı kola o kadar kötü.

    8. bölüme kadar geldim mantık arıyorum bulamıyorum. diziden treni çıkar demiryolunu çıkar dizi mükemmel. tek kelime ile süper. resmen 7 bölge anadolu gezer gibi, bölge bölge köleliğin durumunu anlatmak istemiş. işin içinden çıkamamış, demiş ki bi tren olsun, heee, trenle de gezsin. biz oraları insanlara anlatalım. eh bu demiryolu da neyin nesi? demiryolu ile alakalı mantıklı bir şey göstermiş değiller daha, 2 bölüm kaldı mk çocukları anlatsanıza kurdesan döktüm burada.

    bu tren ne, niye var, ne zaman yapılmış? kim abi bunlar? kimse de bir şey sormuyor. hani olması gereken bir şeymiş de biz normal insanlar bunu sorunca anormal kalıyormuş gibi bir hava var.
    .
    --- spoiler ---

    pulitzer almış da bilmem neymiş de...
    hiçbir şey yapmasa insanlara amerika'daki ırkçılığı göstermiş falan fişman...
    afedersiniz de amerika'daki ırkçılığı 21. yüzyılın ilk çeyreğinde yazılan sikindirik edebi değeri olmayan bir romandan öğrenerek şoka uğrayan dünyanın da amk. bunun başarı addedilmesinin de mk. ne kara cahil insanlar varmış dünyada.

    bu zamana kadar tarih mi okumamışlar, bu zamana kadar hiç mi haber izlememişler, bu zamana kadar başka film de mi izlememişler...

    hep diyorum, kitap okumak önemli falan değil. önemli olan ne okuduğun. sadece edebi hikaye-roman okuyarak bir insan kendini geliştiremez. romantik bir insan olarak kalır orada. herhalde edebi metin okumaya alışkın bireyler bu romana denk gelince mi "a,a böyle şeyler de mi varmış" olmuş...

    özellikle son yazdığım paragraflardaki ön yargılı ve genelleme dolu ifadeler çok saçma. çok küçük bir kesimi hedef aldım dünyada. üstüne alınan da alınsın mk. öyle insanlar çok azdır
  • yazarı colson whitehead dir efendim ( yazarın isminin ‘beyaz kafa’ olmasıyla kitap içeriğinin ironik olma durumu beni ilk etkileyendi diyebilirim.). elimdeki kitap siren yayınlarından , çevirmeni begüm kovulmaz dır . gerçekten iyi iş çıkarmışlar. emeklerine sağlık.

    bence çok iyi kurguya sahip kitaptır. insanın o diyarlara gidip kontrol edesi geliyor. bunlar gerçek olabilir diyorsun kitabı okurken.

    alın okuyun belki yavaş yavaş ırkçılığa uzanan milliyetçiliğimize panzehir olur.
  • yeraltı demiryolu yenilikçi bir roman. mesele aynı, anlatış farklı. köle meselesi amerikan edebiyatının e sık kullanılan temalarından biridir. whitehead'in dili tema için uygun seçilmiş. bazıları dilin çok mesafeli ve sıkıcı, karakterlerin de sığ olduğunu söylemiş. ama yazarın yapmak istediği şey de bu. bir karaktere sıkıca sarılmaktansa ya da duygusal bağın ve karakterler özdeşleşmenin dozunu kaçırmaktansa uzaktan bakıyor. sadece bir karakteri değil, kölelik sisteminin serencamını ele alıyor. bu yüzden anlatı zamanı kronolojik değil. bu yüzden her bir kölenin kısa geçmişleri ara ara anlataya dahil oluyor. amerika topraklarındaki "köle amerika" coğrafyasını belgesele yakın bir şekilde gösteriyor. bunu yaparken de kölelerin kaçış yolu için mecazi bir ifade olan "yeraltı demiryolunu" gerçekten de varolan bir şeymiş gibi kabul ediyor. bu kitabın modunu biraz büyülü gerçekçiliğe yaklaştırmakla birlikte, daha önce pek rastlanmayan bir yöntem. ama tarihçilerin sadece mecazi anlamda kullandığı bu ifade o zamanın köleleri için gerçekten de var olan bir şeydi. kaf dağı'nın ardına gitmek için tek yol zümrüdü ankaya binmekti. fantastik, gerçek ve hakikat olgularının sınırlarının çetrefilleştiği bir alan kurmaca. ve bu sınırları eğip büken yazlarların denemeleri ilgi çekici.
hesabın var mı? giriş yap