• sabahattin ali'nin, kalbinizin ortasina dan diye oturma kapasitesi olan oyku kitabidir.

    gozlerim doldu, agladim, dayanamadim... sabahattin ali'nin naif ruhundan suzulen gercekler. her oyku, gundelik hayatin yansimasi.

    okudugumdan beri zihnimde dönüp duran şu sözü de paylasmadan edemeyecegim. "ısıtmak icin" isimli oykuden;

    "...dunyada kendisi icin hicbir seyi olmayan bir insanin bile, baskalarina yardim edecek bir seyi vardir... hic olmazsa bir tek söz..."
  • sabahattin ali nin hikaye kitabı.
  • mustafa suphi ve yoldaşlarının çıkardığı hem milli mücadele hem bolşevik devrim saflarında halkı bilinçlendirmeye çalışan yayın. bds yayınları 90lı yıllarda kitap halinde mustafa suphi'nin yeni dünyası'nı tekrar basmıştır.

    ne hazindir ki bu derginin son sayısında kazım karabekir'i öven, karabekir'in demokrat ve ilerici bir vatansever olarak doğu cephesindeki başarılarını yazan mustafa suphi, daha anılan sayının dağıtımı tamamlanmadan karabekir paşa tarafından yönlendirildiği savunulan bir komployla katledilmiştir.
  • benim gibi histerik bir kişiyi kolaylıkla ağlatabilmiş tesadüfen görüp tesadüfen seyretmeme rağmen hoş olmuş dediğim film. üzerine pek çok yorum hattâ pek çok eleştiri yapılabilir. ama gerçekliği üzerine hiçbir eleştiri yapılmamalıdır; çünkü anlatılanlar bu toprakların bitmeyen gerçeğidir.
  • içerisinde bulunan asfalt yol hikayesinin, bana devrim arabaları filmini anımsatan sabahattin ali kitabıdır.
  • sabahattin alinin öykü kitabıdır. içerisindeki öykülerin her biri birer baş yapıt niteliğindedir bence. hikayeler gerek konularıyla gerekse kahramnalarıyla o kadar dokunaklıdır ki okurken olayı yaşıyor insan.
  • bu kitaptaki ayran öyküsü kadar gerçekçi bir yazı okumadım galiba. bir çocuğun yaşayabileceği tüm korku, hem fiziksel hem de duygusal olarak yaşayabileceği tüm acı, kısacık öyküde dan diye insanın tepesine iniyor. ulen çocuğun dizine çarpan güğüm sizin dizinizi nasıl acıtır be?
  • asfalt yol, ısıtmak için ve bilhassa ayran isimli öyküleriyle beni derinden etkileyen sabahattin ali kitabı. öykülerden müteşekkil bir kitap zaten. fakat yukarıda saydıklarım, bilhassa ''ayran" isimli öykü, nefisti. tekrar tekrar okudum ki, belleğimden çıkmasın.

    bir de dikkatimi çeken şey şu oldu; bir öykünün bir yerinde "başı örtülü analar, asker oğullarıyla kucaklaşıyordu" gibi bir cümle geçiyordu. 1940 türkiye'sini düşündüm ve kendimce çıkarımlarım oldu. teferruata girmeyeceksem de, bu ayrıntıyı buraya not etmek istedim.

    pek kıymetli bir kitap, bilhassa "ayran" öyküsünü muhakkak okumanızı tavsiye edebilirim.
  • sabahattin ali ' nin 1940 'larda ülkemizde düzen nasılsa günümüzde de hiçbir farkının olmadığını yüzümüze çarpa çarpa öğreten kitabı.

    kitabın içerisinde yer alan her küçük hikaye birbirinden güzel. aynı zamanda anlatımı da oldukça yalın ve akıcı bir şekilde verilmiş.

    ve bir yazar ne kadar güzel özetlemiş. küçük çocuğun bacağına çarpan güğümün acısını siz de hissediyorsunuz.
  • sabahattin ali' nin öykü kitabı. otuzlu yılların sonlarında kaleme aldığı öykülerinde; anadolu'nun, fakirlik, çaresizlik ve acımasızlığın hüküm sürdüğü koşullarında, tabiatın çetin ortamında ayakta kalmaya çalışan çaresizlerin hayatlarını yazarken, bir seyircinin kederi eklenmiş satırlarına. "selam" isimli öyküsünde iznik gölü' ne hayranlık duyup indiği arabadan sonra da pişmanlık duyup sitemkar bir ifadeyle şunları yazmış sabahattin ali:
    "bende sahiden akıl yok..." diyordum. "uzaktan erimiş kurşun gibi parladığını gördüğüm bu su beni yolumdan alıkoyuyor. düşünmüyorum ki, o su, ancak uzaktan çok güzeldir."
    kitabın son öyküsü olan hasanboğuldu'da, sarıkız'ın tepesinden edremit körfezi' ne bakıp, kazdağları'nın buz gibi suyunu içtikten sonra, deli esen rüzgarına gönlünü bırakmışların, usta kalemin hazin bir sevda için yazdıklarını okurken gözlerinin dolmaması ne mümkün.
    "uzaklardan sesin aldım;
    çevreni derede buldum;
    nereye gittiğin bildim,
    hasanım arkandan geldim.
    sarı kahküllü, dal boylum;
    saz benizli, ayva tüylüm;
    tatlı sözlü, melek huylum,
    hasanım ardından geldim.
    köyden, obadan koğulan,
    duru sularda boğulan,
    toz köpük olup dağılan
    hasanım ardından geldim.
    sarp dağlara getirdiğim,
    kavuşmadan yitirdiğim,
    ak kefensiz yatırdığım
    hasanım ardından geldim.
    emine'yi yaslı eden,
    kerem olup aslı eden,
    dağı taşı sesli eden
    hasanım ardından geldim
    hasanboğuldu (koşma)"
hesabın var mı? giriş yap