• avlanan yengeçlerin konulduğu sepetin ağzı açık olurmuş, sebebi de yukarı çıkmak isteyen yengeçlerin, yukarı çıkmak isteyen diğer yengeçler tarafından hep aşağı çekilmesi nedeniyle hiçbir yengecin sepetten çıkmayı zaten başaramıyor olmasıymış.

    öne çıkmaya çalışan, farklı bir şey yapmaya çalışan, kendini geliştirmek isteyen, başarılı olmaya çalışan herkesin diğerleri tarafından engellenmesi durumunu tanımlamak için kullanılır, haliyle türkiyelileri tanımlamak için kullanılır.

    bunun bir benzeri de "cehennemde türkiyelilerin bulunduğu bölümde zebani yokmuş, çıkmaya çalışana zaten diğerleri engel oluyorlarmış." şeklinde anlatılagelir.
  • bir sepete doldurulan yengeçlerin, sepete tırmanıp kaçmaya çalışan yengeçleri de içeri çekerek kendileri kurtulamadığı için kurtulanlara da engel olmaya çalışmaları olgusu.
  • yönetmen yavuz özkan'ın anlatımıyla...“sadri alışık’a yengeç sepeti isimli filmimde, oynaması için teklif götürmüştüm. çok ağır bir hastalık geçirmiş ve uzun süre sinemaya ara vermişti. kabul edip etmediğini öğrenmek için kanlıca’daki yalıya gittim. yalının bahçesinde oturuyordu. önündeki masanın sağ kenarında ayaklı küçük bir ayna, yanında da makyaj malzemeleri duruyordu. sigara paketinden çıkardığı jelâtinle bir kulaklık yapmış, sol kulağına takmıştı. kulaklığa bağladığı iple diğer ucu gömlek cebinin içindeydi. ‘nasılsınız?’ dedim. sol elini kulağına götürerek ‘efendim’, ben yüksek sesle yeniden hatırını sordum. konuşmamız bir süre böyle devam etti. o gün rolü kabul edip etmediğini sormadım. çünkü ben orada sadri alışık’la değil, yengeç sepeti’ndeki babayla konuşuyordum”
  • sadri alisik'in oynadigi son film diye hatirladigim yavuz ozkan filmi. (bkz: home for the holidays)
  • oktay kaynarca'nın adanalı oluş serüveninde ne gibi olumsuz evrimler geçirdiğini de bir nevi gözler önüne seren 1995 yapımı türk filmi.
    keşke o bıyıkları yeni terlemiş çoban gömlekli, şehirli, modern genç imajını koruyabilseydi de, bizler bugün adanalıydı çakırdı falan her rastladığımızda hayata küsmek zorunda kalmasaydık...

    isim babasının takdir edilmesi gerekir. zîra bu filmi ve karakterlerin yaşantısını daha hoş özetleyecek başka bir isim bulunamazdı...
  • bir ailenin yaşadığı karmaşık olayları anlatan sadri alışık filmi.
  • tr. "cok kari$ik, arap saci, kimin eli kimin cebinde belli olmayan" anlaminda deyim
  • bir sahnede sadri alışık'ın kulaklığını çıkarması usta oyuncunun doğaçlaması olan film.
  • sadri alışık'ın son filmi…filmden bir sene sonra hayatını kaybediyor. insan içten içe ona saygı ile izliyor yapımı. oyunculuğu muazzam.

    bu film dahil beş kez altın portakal film festivalinde en iyi görüntü yönetmeni ödülünü almış ertunç şenkay'ın görüntü yönetmenliğini yaptığı, yavuz özkan'ın yönettiği, sanıyorum sapanca'da çekilmiş, 1994 yapımı bir film bu.

    film, bir ailenin haftasonu bir araya gelişi ile başlıyor. izledikten sonra bu ailenin ''eğer türkiye bir aile olsaydı, nasıl bir aile olurdu? çocukları nasıl kişiler olurdu? nasıl bir yerde ve ne şekilde yaşıyor olurlardı?'' sorularına cevap aramak üzere hazırlanmış olduğunu düşündüm.

    peki ana baba hangi ana baba? 1940'larda cumhuriyet türkiye'sine doğanların yetiştirdiği kuşak üzerinden sanırım şöyle bir kurgu yapılmış;

    --spoiler--
    anne ve baba cumhuriyetin ilk çocukları. batı etkisinde yetişmiş, geleneksel hayattan kopmuş, çocuklarına vals yapmayı öğretmiş, onları iyi yetiştirmeye çalışırken tokattan da kaçmamış bu kuşak, savaş sonrasının yokluklarla mücadele eden, çalışkan, üretken, yorgun kuşağı. çocuklarını okutmuş, onlara cennet bahçesi sunmuş şimdi de güçten düşmüş neslin temsilcileri.

    en büyük kardeş, erkek, polis; kolluk kuvvetlerini temsil ediyor. ailenin babadan sonraki direği. her şeyi düzenleyip çözen, yok edilecek unsurları ortadan kaldıran, sorun çözerken şiddetten kaçınmayan, sevgisiz.

    bir küçüğü, medyanın gücünü temsil ediyor. her şeyi sümen altı eden medya. güzel yüzünün ardında neler saklıyor kim bilir.

    iki numaralı kardeş solcu. adalet ararken korkmayan bir avukat.

    en küçük kardeş burjuva sınıfı. mutlu, neşeli, sorumsuz, hayatının tadını çıkarma derdinden başkaca gayesi yok.

    dövülen damat: haklarını arayan azınlıklar. kızımı istiyorum, kızımı istiyorum derken polisin darma duman ettiği bu adam basbayağı ''ana dilimde eğitim istiyorum'' diye bağırırken dayak yiyen bir laz veya kürt de olabilirdi.

    aldatılan gelin; polisin esaretinde başka azınlıklar. saygı duyulmayan, sevilmeyen, horlanan istenmeyen azınlıklar. (tabii o zaman suriyeliler ve afganlar yoktu. ben onları azınlık olarak saymıyorum. bunlar işgalcidir bana göre. azınlıklardan kastım osmanlı zamanında bu topraklarda kardeşçe yaşayan türkler dışındaki tüm milliyetler.)

    filmin en sinir bozucu, en kötü yanı, kötü amerikan tercümesi gibi yazılmış diyalogları acaba bilinçli bir tercih olabilir mi? batı özentisi olarak yaşarken dillerini de kötü bir tercüme olarak konuşmaya başlamış cumhuriyet çocukları göndermesi mi var? isim de fazlası ile manidar ; (bkz: yengeç sepeti sendromu)

    anne baba her şeyi vermiş, cennet vatan atlarıyla, ormanlarıyla, gölüyle ayaklarının altında ama onlar birbirinden nefret etmek ve biribirine saldırmaktan başka bir şeyi düşünmüyorlar. baba ve anneye sahte bir huzur göstermeye çalışırken her biri birbirini öldürebilecek derecede hiddetli. işte al sana bugünün türkiyesi. yönetmen ile senarist iyi bir analiz yapıp türkiye'nin sorunlarını çok soyut bir şekilde ve de güzel anlatmış bence. aldığı puandan fazlasını hak ediyor. sadri alışık ve derya alabora diğer tüm oyuncuların önünde geçmiş. görüntüler muhteşem. tespitler yerinde...diyaloglarındaki bozukluk da bilinçli bir tercih sanıyorum. ancak bu şekilde bakınca tutarlı görünüyor çünkü...
  • sadri alışık'ın son filmi.

    mehmet aslantuğ'un psliği oynadığı tek filmi.

    oktay kaynarca'nın eski neşesinden örnekler sunan gençlik film.

    ege aydan'ın iyi bir karakter oyuncusu olduğunu gösterdiği film.

    --- spoiler ---

    göl kenarında, sıfır figüran derdiyle çekilmiş, tiyatro gibi çok güzel film. filmin içine eden sondaki gereksiz sevişme sahnesi; gerçekten hiç gerek yok o sahneye. sahnenin diyalogları bile kötü. sevişmek çok iyi gelir ne yani?

    çocuklarını özleyen yaşlı çiftin, çocukları çiftliğe çağırması ve 4 farklı yaşam biçiminin çiftliğe gelmesini konu alan film.

    robert de niro'nun everybody's fine filmi bundan kopya çekmiş olabilir, konular yakın.

    büyük abi: mehmet aslantuğ: polis; karısını aldatır, adam döver. karısı derya alabora
    büyük abla: şahika tekand: haber spikeri; ege aydan'dan boşanmış, eski kocayla başı dertte.
    küçük kız: sedef ecer: avukat; devletin kirli işlerine el atmaya çalışıyor, abisiyle bunun için tartışıyorlar.
    küçük oğlan: oktay kaynarca: ailenin sevimli veleti; karıyla kızla oynaşta.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap