• insanı hiç farketmediği kadar denizle bütünleştiren, dümen hakimiyetini sağlamaya çalışırken hayatta başka hiçbir şeye bu kadar konsantre olmadığını farkedip şaşırtan, deniz ve rüzgar aşığı kişilerin sporu.
  • en zor kısmı, "en zor kısmı şudur" diyebilecek bir zor kısım bulamamaktır..

    yelkenci uyku tulumunu geçirir, güvertede uyur..
    sabahın ilk ışıklarıyla kendine gelir ve denize atlar..
    ondan sonra kahvaltı falan filan derken, uyku da öğleden sonra seansında kıç güvertede branda altında devam eder..

    yok çarşaf sermek, yok yatak hazırlamak, yok yastık kılıfı..
    yelken keyif işidir.. ve keyif yapmak da ciddi bir iştir..
  • ben 4 saat eğitim aldıktan sonra tek başıma 5 metrelik bir tekneyle açılmıştım. bu iş resmen matematiktir.

    önce rüzgarın nereden geldiğini anlayacaksın. dalganın teknenin neresinde olduğunu bileceksin. beynin hesaplamayı yaparken, bir elin yekeyi tutacak diğeri ıskotayı çekecek. bu arada gözlerinde rüzgar ışıldarken tekne dalgaları yaracak. ilerde bir yunus bembeyaz yelkene selam çakacak. balıkçı teknesindeki reis, kafa aç kafa aç diye uzaktan talimat verecek. tramola atarken köpük köpük dalgalara hayran kalınacak. rüzgar azıcık artsa kavançaya ne gerek var denip efendi efendi dönülecek. arada yelkeni pır pıra bırakıp baş altından bir tuborg çıkarıp keyif yapılacak. güneş yüzünü yakacak. ellerin nasıra çalacak...

    takım elbiseli adam için en güzel hayaldir bu iş..
  • bir kulak modeli
  • yelkenliyi teşkil eden yelkenler aşağı yukarı aşağıdaki gibidir. (thanks to streetrider)

    storm jib (fırtına floku): çok şiddetli hava şartlarında kullanılır.
    working jib (çalışan flok): 1 ile 3 arasında sınıflandırılan bu flok yelkeni, orta ağırlıkta yelken kumaşından yapılır ve 20 knot üzerindeki rüzgar hızı için idealdir.
    genoa jib (cenova floku): hafif ile orta şiddetteki havalarda kullanılır. hafif ağırlıkta yelken kumaşından yapılır.
    drifter (sürükleyen flok): genelde 1 numaralı cenova flokundan daha büyüktür. çok hafif kumaştan yapılır ve ana yelkenle hemen hemen aynı hizaya gelir.
    working main (çalışan ana yelken): ana yelkenler rüzgar şiddetine göre ayarlanabilir. rüzgar şiddeti arttığında yelkenin alanı azaltılır. balloon spinnaker: hafif ile orta ağırlıklı kumaştan yapılır. rüzgar altı seyri esnasında kullanılır. değişen rüzgar şiddetine göre çeşitli boyları vardır.
    storm spinnaker: şiddetli rüzgarlarda kullanılan bu yelken dayanıklı kumaştan yapılmıştır.
  • denizden ziyade rüzgarın sporudur bu meret. eğer yarış yapılmıyorsa tadı en çok dalgalı denizde çıkar.

    ha bir de -küçük teknelerde- tutunmazsanız düşersiniz; olmayacak bir yere tutunursanız* herkes düşer.
  • insana sadece spor yapmış olmaktan çok daha fazlasını kazandıran, hayatımın altı yılını verdiğim ve çok daha fazlasını da seve seve verebileceğim, eğlenceli ve bir o kadar da zor olan spor dalı.
  • hayatında bu sporun yeri olan hiç kimse, yelken olmadığı takdirde olacağıyla aynı kişi olamaz. belki de bu sebeple bütün yelkenciler biraz birbirlerine benzerler.
  • bir kere binip de demir alirsaniz; karaya ait olan insanoglunun aslinda denizde daha mutlu oldugunu farkedersiniz. tramola atarken ya$anan ko$u$turmayi, aceleyi hayattaki her ana tercih eder hale gelirsiniz. guzel bir kiz yelken hakkinda $oyle demi$;

    "bizi maviyle ye$ilin sevi$tigi, cistak cistak insanlarin olmadigi, koylarin raki koktugu yerlere goturur."

    dikkat, bu bir reklamdir : (bkz: ege universitesi yelken toplulugu)
  • yaklaşık 3 senedir yaptığım ve 10 senedir ilgilendiğim spor dalı olmakla birlikte hem bireysel hem de takım halinde yapılması mümkün olan nadir spor dallarındandır. bireysel olarak insanın kendi limitlerini ve psikolojisini deneme imkanı sağladığı harika bir sınav imkanı tanırken; takım sporu olarak da yanındaki adamına ne kadar güvenebileceğini ölçebildiğin bir hayat dersi tanıyor.

    geçen hafta 85 saatlik deniz yolculuğu yapıp, bunun 75 saatini tamamen suda geçirmiş ve 35 saatinde hiç karaya çıkmadan durmaksızın seyahat etmiş ve daha dinlenememiş biri olarak diyebilirim ki; bugün yelkenci arkadaşlarım gelsin ve "hadi dünya turuna çıkıyoruz" desin, bavulumu hazırladığım gibi marinaya koşarım. bu spor öyle bir spor ki, survivor ruhu ile size adrenalin, seratonin ve azim pompalarken; hayat deneyimleri ile yaşadığınız her bir saati size 2 saat olarak kazandırıyor. yani şunu diyorum; deniz üzerinde geçirdiğiniz 1 saat, hayatınızda geçirdiğiniz 2 saate bedel.

    yalnız yelken eğitimi almak isteyen kişiler, internette arama yaptığında çok fazla kurs şirketi veya hoca ile karşılaşırlar. hatta lazer teknede mi, opti teknede mi, yoksa ne kadar büyük bir teknede kaç kişi ile eğitim alayım diyen bile olabilir. buradaki ayrım kişinin kendisinde olmalıdır. ama yeni başlayanlar için önerim 6-8 kişilik yelken ekipleri ile 30-35 feet (yaklaşık 10 metre) teknede eğitim almaktır. (tekne sınıflandırmalarını biliyorsanız ırc 3 diye de bakabilirsiniz.)

    istanbul ve kalamış bölgesinde yelken eğitimi veren heralde yirmiye yakın firma vardır. bunların arasında hangisini seçeyim kararsızlığını 3 sene önce yaşamış biri olarak diyebilirim ki, gidin yelken yarışlarında hangi yelken takımlarının derece aldığını görün derim. yani formula 1'de hangi ekip iyidir diye soru sorduğunuzda ilk neye bakarsınız, yarışlarda aldığı derecelere değil mi? ya da süper lig'de hangi takım iyidir denildiğinde neye bakılır, puanlara, şampiyonluklara, kupalara vs di mi? bu da bir spor olduğu için aynı istatistiklere bakmak sizi doğru yöne yönlendirir. uğraşmak istemeyenler için samimi olarak söylemek gerekirse ırc 3 sınıfında bu iş üç yelken okulu tarafından ciddi olarak yapılır. alfasail, alize yelken, hedef yelken. diğer okulların bazıları ya yarışmadığı için tecrübeleri yetersiz olan okullardır, ya da yarışlarda ortalamada geride kaldığı için ikinci plana atılabilir ekiplerdir denilebilir.

    şunu da demeniz olası; "ya adam belki daha önceden yarışmış, tecrübe edinmiş, hoca olarak burada eğitim veriyor. ya da teknesi iyi, orada eğitim alayım... vs" yalnız bu durumda da profesyonel olarak bu sporla ilgilenme geleceğinizi biraz ikinci plana atmış oluyorsunuz, uyarmış olayım.

    önerim, iyi bir yelken okulunda temel eğitim almanız. daha sonra hoca ile aranızı sıkı tutup bir iki kere yarış antrenmanına katılmanız (seyirci olarak) sonrasında da ileri eğitim alıp almamaya karar vermeniz şeklindedir.

    camiada birilerini önerip, birilerini önermemek aslında kişilerin ekmeğiyle oynamak olarak nitelendirilir ve olumsuz eleştiriye sebep olur. ama başka yelken okullarında cebelleşen arkadaşlarımı görünce de buraya yazmadan edemedim. günün sonunda bu iş biraz doğal seçilime uğramalı ve iyi ekipler hak ettiği yere gelmeli. reklam yatırımı yapabilen zenginler veya internet sitelerine binlerce lira harcayabilen sponsor kafalamış, ticaret peşinde olan eğitmenler ile gerçek yelkenciler ayırt edilmeli.

    son olarak bu spora gönül vermeye niyetliyseniz olabilecek maksimum sürenizi teknede veya marinada geçirmenizi öneririm. mesela öğlen 12'de dersiniz başlıyorsa ve sizden önce saat 9'da da başka ekibe ders varsa, hocanıza söyleyin, onların derslerinde boşluk varsa erken gidip o derse de katılın. ya da kurstan sonra hoca tekneyi yıkayacağım derse, siz yıkamak istediğinizi söyleyin. çünkü tekne üzerinde yaptığınız her aşamada hayatınıza bir tecrübe katacaksınız. yarın bir gün tekne sahibi olduğunuzda kalkıp "bu tekneye tatlı su nereden dolduruluyor, speedometer nerede, direğe nasıl çıkılır, yelken halatı nasıl değiştirilir, hatta çımanın açılmasını engellemek için hangi bant nasıl sarılmalı ve neresinden kesilmelidir, bumbanın tetiği nasıl yağlanmalı ve halatı ne kadar gergin olmalıdır" gibi deneyimleri hiç bir kitapta bulamazsınız. bunları öğrenmenin tek yolu da o işe el atmaktır.

    pruvanız neta, rüzgarınız da kolayınıza olsun.
hesabın var mı? giriş yap