yay
-
kim ki duk'un "hwal" adli filminin turkce adi..
-
eski türkçe'de, yaz mevsimi. diğer mevsimler: güz, kış, yaz. (yaz, eskiden ilkbahar demekti)
tabiatın ve bitkilerin yayıldığı, genleştiği, ısındığı bu zaman "yayılmak, yayvan" gibi kelimelere de köken olan yay ile ifade edilirdi. bugün kullandığımız, ok atılan yay da aynı mantıkla üretilmiştir. çekilip genişleyen, genleşen, uzayan bu alete yay denmesi bundandır.
yayla, yazlık konak demektir. (kışla da kışlık konak demektir)
hayvanları otlatmaya da bu mantıkla "yaymak" denir.
(bkz: yayla/@ilbertus)
(bkz: yazı/@ilbertus) -
böyle üretiliyor:
http://i.imgur.com/ujdtrjs.gif -
ingilizcede yuppi gibi bi manada kullanılan mutluluk ünlemi.
-
helezon halindeki metal tel. enerji biriktirir cok tutumludur.
-
oklardan daha tehlikelidir, çünkü onları gönderendir.
-
bugün anadolu'nun bazı yörelerinde ve azerbaycan türkçesinde yaz mevsimini ifade eder kelime. (ayrıca bkz. #16256956 numrolu giri)
qışın qarlı çağında
yayda gün qabağında
gezirler sorağında
gibi. -
bir vücut geliştirme malzemesidir kendisi. şöyle bir şeydir, yay
fena değildir, öyle çok çok şişirmese de iyi güçlendirir. -
rainbow: rain bow: yağmur yayı
yaz mevsiminin bazı köylerde veya bazı kişilerin dilindeki hali. aynı zamanda divanü lugati't-türk'te aynı anlamda bulunur. türkçe'de nasıl mavi-yeşil ulusal renk körlüğü* varsa bazı sözcüklerde z/y yer değişimi, bazen yeterince değişmeyimi, dolayısıyla birbirinin yerine kullanılabilirlikleri, yani harf körlüğü vardır. yayla da zaten yazlamakla ilgilidir, yazın gidilen yerdir. gene benzer şekilde yaz kış demeye yay kış (veya daha eğerek yay gış) diyen bireylerimiz, köylülerimiz vardır, vardı.
rampanın artık şehirde yokuş ve eğimden çok, yoldaki viraj, çengel, yay anlamları bir ileri aşama evrim olarak öne çıktı. (bkz: rampa/@ibisile)
yastıkname'nin dipnotlarına göre her gece saat onda, seiryo sarayı'nda nöbette olan yüksek nedimlerin içtiması olurdu. bu içtimanın ardından da kötü ruhları korkutup kaçırmak için yay kirişlerini tıngırdatan, imparator'un özel kalemi'nden saray muhafızlarının içtiması yapılırdı. muhafız subayı, imparatorluk köşkü'nün dışındaki geniş balkonda diz çökerek, "kimler mevcut?" diye seslendiğinde, tüm muhafızlar yay kirişlerini tıngırdatırlar, sonra da sırayla isimlerini söylerlerdi. geceleyin tüm kafesli pencereler kapalı olduğundan, sei şonagon ve arkadaşları içtimayı gözleriyle göremezlerdi, o yüzden buna dair izlenimleri çoğunlukla işitseldir.
"yayın adı yaşamdır, işi ise ölüm." herakleitos
[ay gibi yüzü cennete benziyordu. kaşları adeta birer yaydı.
kaşlarıyla ok yağdırmaya başladı mı, kabekavseyn* bile onu övmeye başlardı.] feridüddin attar - mantıku't-tayr
(ilk giri tarihi: 1.5.2014)
(bkz: yaylan), yaylanmak
(bkz: yay burcu), yay burcu erkeği, yay burcu kadını
(bkz: eğmeç)
(bkz: yay sat bayi)
(bkz: rattleback), zemberek -
yey diye okunan ingilizce unlem.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap