• bu giride friedkin'in kara film serüvenine kuşbakışı bakacağım.

    amerikan sinemasında 1960’ların ortalarından başlayarak, özellikle 70’lerde, klasik noir’ın kasvetli, yarı gölgeli, kapalı uzamının yerini bol güneşli açık ortamlar almaya başlamıştır. bu açıdan belirleyici örneğin arthur penn’in great depression dönemini fon alan bonnie and clyde adlı muhteşem gangster filmi olduğu söylenebilir. öncü yönetmen penn örnek bir film modeli sunmuş; yarı gölgeli iç uzamların yerine güneşli amerikan taşrasından manzaralara yer vermiştir. bu film sonradan özellikle coppola'yı ve dolayısıyla the godfather'ı doğrudan etkileyecektir.

    1970’lere doğru aksiyon ögeleri yeni stil kara filmlere (modern noir, neo noir) büyük ölçüde damgasını vurmuştur. belirgin biçimde aksiyon ögelerinden yararlandığı the french connection (1971) filmiyle polisiyeye yeni bir tip canlılık getiren william friedkin polis teşkilatının çalışma koşulları ve yetersizliği üzerinde dururken; bir yandan da sınıfsal adaletsizliğe göz kırparak yasa dışı kazançlarıyla birinci sınıf kalitede yaşayan gangland simalarıyla amerikan kolluk kuvvetlerini karşılaştırmıştır. karamsar kapanışıyla liberal sisteme kuşkuyla yaklaşan ama özünde liberalizmi kutsayan, polis şiddetini haklı gösteren kirli harry serisiyle ilginç bir bağlantı oluşturan filmin 1975’te john frankenheimer yönetiminde bir de devam filmi çekilmiştir. mezkur film kuşkusuz ilkinin yarattığı muhteşem atmosferden yoksundur.

    otantik mekanlarda geçen sorcerer (1977) fransız sinemacı clouzot’nun unutulmaz le salaire de la peur’unun (1953) yeniden çevrimidir. friedkin, cruising’de (1980) yeraltına inerek queer bir seri katilin karanlık öyküsünü perdeye taşımış, başroldeki gizli polisi oyunlaştıran dönemin ikonu al pacino en ilginç rollerinden birine soyunmuştur.

    to live and die in l.a.’de (1985) bir kalpazanlık çetesini çökertmek isteyen polis dedektiflerini betimlerken nefes kesici takip sahnelerine yer vermiş; klasik kara filme saygısını sunduğu jade’de (1995) burjuva yaşantısının imzası niteliğindeki ikiyüzlülüğü melankolik, umutsuz bir yaklaşımla ele almıştır

    bir atmosfer filmi karakterindeki bug’da (2006) 11 eylül sonrası oluşan amerikan histerisi ve paranoya atmosferini alegorilerle dile getirmiş; gişe filmi killer joe’da (2011) hâlen noir tarzından vazgeçemediğini ortaya koymuştur.
  • argento'ya sarıldığında : görsel
  • yaşayan efsane diyebileceğimiz son bir kaç yönetmenden biriydi. coppola ( https://www.instagram.com/…cvp06squg9v/?img_index=4) de palma, scorsese, spielberg, lucas, scott, cameron gibi...kendisi de, diğer filmleri de hep the exorcist'in gölgesinde kaldı. görsel
    the french connection, sorcerer, cruising (80'lerde sinemada daha çocuk yaşta arkadaşlarla seyredip şok yaşamıştık) to live and die in l.a hepsi birer kült klasik. the guardian adlı 1990 yapımı çok bilinmeyen bir korku filmi daha vardır. https://www.hollywoodreporter.com/…cist-1235557801/ mick garris ile bir röportajına buyrun https://www.youtube.com/watch?v=ujwhakapmyq / https://www.youtube.com/watch?v=xp2m4gsp-rq&t=18s merhum laura branigan'ın self control klibiyle büyük sırra uğurlayalım https://www.youtube.com/watch?v=rp0_8j7uxhs
  • sinema tarihinin gelmiş geçmiş en iyi kovalamaca sahnesinde imzası vardı:

    https://www.youtube.com/watch?v=4mgidvwdd-m

    ne öncesinde bundan daha iyisi vardı, ne de sonrasında daha iyisi yapılabildi. filmin kendisi de şahaneydi zaten.

    vefat ettiğini okuyunca peter bogdanovich vefat ettiğinde beliriveren, tarifinde zorlandığım buğulu bir his uyandı içimde. sadece bir yönetmenin değil de sinemaya dair bir bilgeliğin artık orada olmayışından bahsedebiliriz sanırım. kariyeri başarılarla dolu filmlerle geçmedi ama sinemaya bakışı farklıydı, çünkü yetiştiği sinema geleneği deneysel ve sanatsal sinemayı önceleyen, sinemayı sanat olarak gören sinemacıların, kişilerin ve zihniyetlerin ürettiği fikirlerin etrafında şekillenmişti. çizgi roman uyarlamalarının yükseldiği ve sinemaları ele geçirmeye başladığı sıralarda da ilk uyarıları yapanlardan biri olmuş, sinemanın bu olmadığını, sanatsal sinemayı belirli küçük bir kitle için üretme fikrinin sinemanın geleceği açısından sorunlu olacağını belirtmişti. aradan geçen yıllar ne yazık ki kendisini haklı çıkardı. umarım gelecekte sinemayı friedkin kadar sanat olarak gören sinemacılar da yetişmeye devam eder.
  • gerçek bir sivridillidir. hatta sinemanın jose mourinho'su dersek fazla abartmış olmayız. sinema, oyuncu, yönetmen, hollywood ve daha birçoğunu ince ince iğnelemekten geri durmaz. birkaç ufak açıklaması şu şekildedir:

    "matthew mcconaughey, romantik komedilerde başrol oynayarak servet yapmış bir oyuncu. bende onun kadar yakışıklı olsam aynısını yapardım herhalde. fiziksel özelliklerinizle bu kadar beğenilen bir oyuncu olduğunuzda sistemde sizden hep böyle kalmanızı ve baş kadın oyuncuyla güzel güzel sevişmenizi ister. günümüzde hollywood sadece çizgi roman veya video oyun uyarlamalarıyla, komedilerle falan ilgileniyor. ben yönetmenliğe başladığımda her türden film çekiliyordu. taytlar içerisinde peleriniyle ortalıkta uçan ve dünyayı kurtaran adamlar üzerine değildi filmler, yetişkinlere hitap ediyordu. bugünse genelde ergenler için çekilmiş filmler izliyoruz. filmlerimi izledikten sonra seyirciler beni bir insan olarak da sevsin gibi bir derdim yok. bir spielberg değilim yani; e.t veya indiana jones gibi film çekerseniz elbette herkes size bayılır. bu arada bende severim spielberg'i. fakat herkesi memnun etmek mümkün değil. fakat yıldız savaşları sinemaya adım attı ve her şeyi değiştirdi!"
  • 60 lardan itibaren yonetmenlik yapan sevgili friedkin, odumuzu patlatan bir yonetmen olarak bellegimizde yerini almi$tir.a$agidaki filmografisine ek olarak tv yonetmenliginde twilight zonenun nightcrawlers bolumunu ve allfred hitchcock saati adli serinin de bir bolumunu cekmi$.(bunun di$inda da tv dizileri olmu$ fekat bizim ilgimizi ceken korku ogesi oldugundan bu iki ornekle yetiniyoruz.)

    book of skulls -2006
    the man who kept secrets - 2006
    the hunted - 2003
    rules of engagement 2000
    jade - 95
    blue chips - 94
    the guardian - 90
    rampage - 88
    deal of the century - 83
    cruising -80
    the brink's job - 78
    sorcerer -74
    the exorcist - 73
    the exorcist: the version you haven't seen yet - 73
    the french connection - 71
    the boys in the band -70
    the night they raided minsky's - 68
    the birthday party - 68
    good times - 67
  • 1939 chicago doğumlu yönetmen. the exorcistle ün kazandı.
  • gün itibarıyla hayatını kaybetmiş kült filmlerin yönetmeni.

    eserleriyle hatırlayacağız üstadı.
  • "eğer bir film yapmak istiyorsanız ihtiyacınız olan kombinasyon; hırs, şans ve tanrı'nın lütfundan oluşur." -william friedkin
hesabın var mı? giriş yap