• adamın biri bu filmde reese witherspoon'un fırlattığı botu bulmuş.

    https://i.imgur.com/8wssjkh.jpg

    edit: imgur'dan açamayanlar için:

    http://s15.postimg.org/e04a617yj/8_wss_jk_h.jpg
  • into the wild'ın çok yükseklere taşıdığı çıtaya ulaşamadığı için yerilen filmdir.

    ancak bu karşılaştırma pek insaflı değil. çünkü into the wild hali vakti yerinde, eğitimli, genç, yakışıklı, hayatı yolunda giderken aile-din-toplum-devlet-para beşlisine itiraz edip tüm insanlardan uzaklaşarak kalıcı olarak vahşi hayata dönen bir adamın hikayesiyken; wild filmi, öksüz, fakir ve sorunlu bir ev ortamında büyümüş, annesini çok erken kaybetmiş, babasını bilmediği bir çocuğa hamile kalıp aldırmış, kocasını defalarca kez aldatıp boşanmış bir kadının arınmak, ruhen temizlenmek ve zincirlerle bağlanmış gibi onu her yere takip eden ağır geçmişini geride bırakmak için vahşi hayata bir yolculuk yapması konulu.

    izlerken, tam da olması gerektiği gibi olmuş diyor insan. iç sesin sözleri, küçük detayların geçmişin önemsiz görünen küçük hatıralarını hatırlatması, yara bere içinde kalması, tecavüz ve cinayete kurban gitmekten korkup insanlara önce tedirginlikle yaklaşması, korktuğu bir adama "kocam yakında, birazdan gelir" diye yalan söylemesi, hepsi gerçekçi, samimi, empatik.

    strayed'in annesi ölümcül hasta olduğunu öğrendiğinde verdiği tepkiyle filmi izleyenin kalbine dokunuyor: "ya kız evlat oldum, ya eş oldum, ya da anne oldum, beni ben yapan çevremdeki insanlara karşı görevlerimdi. ama hiç kendim olamadım. bir başkasıyla değil, hislerimle tanımlayamadım kendimi. kendim olmak için daha zamanım vardır diyordum, yokmuş. ben hiç kendim olamadım." başka bir sahnede de kızına (strayed), "tüm amacım benden daha sofistike bir insan olmandı," diyor.

    sonunda, yolculuk boyunca onu takip eden, ara sıra da kendisini gösteren tilki (travmatik hatıraları temsil ediyor) yolculuğun son durağı olan tanrılar köprüsünü* geçmeyerek strayed'e uzaktan son bir kez bakıp takibi bırakıyor ve geri dönüyor. strayed kendisi olmak için çıktığı yolculuk sonunda geçmişin bagajlarından böylece kurtuluyor ve annesinin yapamadığını yaparak kendisi oluyor, annesinden daha sofistike bir insan olmayı başarıyor. bu köprüde strayed'in evleneceği adamla tanıştığını ve evlenip, iki güzel çocuk yaparak mutlu bir aile kurduğunu öğreniyoruz.

    filmin, "belki bir gün ben de..." diye iç geçirttiği doğrudur.
  • kitabininin yerini tutmuyor ama olmus bir film. yine bu yil icinde kendisiyle hemen hemen ayni konuyu anlatan (bkz: tracks) filmi gibi cok ustduzey bulmadim ama yine de olmustu, derinden etkileyiciydi. ilk 30 dakikasinda cok fazla hollywood klisesi ve kor goze parmak sokarcasina herseyi tek tek aciklayan olay ve replikler sonrasinda film normale dondu ve kendisini sevdirdi. herseyi birakip pacific crest trail'de hiking yapma istegimi artirdi.
  • ne zaman kafam çok karisik olsa, ne yapacagimi ya da dusunecegimi bilemez durumda olsam kendimi yururken bulurum. yuruyus dusuncelerimi hafifletip, sakinlestiriyor. muzik dinleyerek yurudukten sonra sanki daha guclu oluyorum. ne olursa olsun hayatta hep ilerleyebilecekmisim gibi…

    iste bu filmde benim gibi yurumeyi sevenler ve gecmiste yasamayi birakip ilerlemek isteyenler icin ideal. 'hayat devam ediyor' diyebilmek, her zaman kolay degil. mutlu olmak icin adim atmaya ilham verecek bir yapim. su alintinin sinemaya aktarilmis hâli olmus: “hayat bazen elinizdeki harflerden hiçbir sözcük yapamayacak kadar okunaksız gelir. o zaman yürümeli. çünkü insan her yürüyüşten değişmiş olarak döner. ve döndüğünüzde bakın cümleler dolup taşacak. zira insanı yoran, yürümek değil beklemektir. insanı bitiren enerjisini harcaması değil, içindeki enerjinin akacak yer bulamayınca kendini zehirlemesidir.”

    en sevilesi karakter ise bobbi. cevresine pozitif enerji veren bobbi, mutlu rolu oynamiyor. gercekten mutlu olmaya bakiyor. sahip olduklarina odaklanip, anin tadini cikartarak. cherly, en iyi hâline kavusmus olmak icin yola cikarken, ona bu motivasyonu veren annesinin sevgisiydi. ders alinacak, ilac gibi sevgi.

    muziklere, ozellikle de el condor pasa'nin film ile uyumuna hayran kaldim. 8/10
  • 115 dakikalık, 2014 yapımı film.

    "feminen kaçışlar?"

    iki dalda akademi adaylığı da bulunan yapımımız yönetmen jean-marc vallee tarafından duygusu ve draması son derece güçlü ve etkili olarak dokunmuş ve güzel reese witherspoon oyunculuğu ile oldukça lezzetli bir tad almış.

    bunun dışında, hikayeden beklendiği üzere; atmosfer bakımından da bir hayli etkili ve sunması gereken "yol" kavramını da fazlası ile sunuyor. ayrıca; cheryl'in içinde bulunduğu ruh hali o kadar etkili ve aslında doğal şekilde sunulmuş ki; filmden sonra kafanız birçok farklı "his" ile doluyor, karakterin ve hikayenin beyninize ne kadar sağlam şekilde işlediğini farkediyorsunuz; aklınızda aile ile ilgili, hatalarla ilgili yalnızlık ya da çoğullukla ilgili birçok ses duyuluyor.

    iyi seçilmiş müzikleri, az ama öz diyalogları, başarılı geçişleri ve yetkin oyunclukları ile "wild" pişman etmeyecek bir biyografi-drama olarak sizi bekliyor efendiler. özellikle hanım sinefillere "özellikle" önerilir.

    7 / 10.

    her eve imdb

    eklenti: dünkü yetersiz tracks deneyiminden sonra ilaç gibi geldi.
  • "hayatimin aski" diye tabir ettigi annesinin ölümünün ardindan girdigi bunalimla hayatini mahveden, özsevgisini ve özsaygisini sifirlayan cherly´in, kendine saygisini yeniden kazanmak ve bulundugu dipten cikmak icin kendine tamamlamayi hedef koydugu yolculugu anlatan film.

    filmin konusu "nasil hiking yapilir" degil; iyilesmek, bedel ödeyip hayatta ikinci bir sansi elde etmek. daha önce bunalim gecirmemis insanlar, karakterin motivasyonu ve filmi genel olarak anlamayabilir, ama benzer dönemler yasamislari büyük ihtimalle aglatacak film.

    trailerdaki sarki icin: #62641097
  • digiturk festival kanalında tokyo fiancee üzerine izleyince insanın kendini bulması, hesaplaşması veya beyninin&ruhunun arınmış hissetmesi için doğadaki challenge a * ihtiyacı olduğunu vurgulayan oscar adayı film olmuştur benim için.

    her iki filmde de ana karakter kadındır. birinde fuji dağına doğru yürümek fantezisi, bu filmde 3 ay süren bir yürüyüş söz konusu.

    yürümek, kendinle konuşmak sonrası aslında kendini kabul etmek, affetmek ile yeniden kendinle yürümeye karar vermeyi anlatan filmdir.

    ortam sakinken izlenilmeli.
  • into the wild ile sanki ayni filmi izliyormus gibi geldi zaman zaman. reese witherspoon cok iyi oynamis gercekten herkesinde soyledigi gibi. sadece kendisini komedilerde gormeye alismisim, bi an boyle bir rolde tuhaf geldi ama o kadar iyi oynuyor ki kisa zamanda bu garipsemem gecti.

    --- spoiler ---

    beni en cok cheryl'in 980 km yi tamamladiktan sonra sehre indiginde konser ilani dagitan adamin yaklasmasiyla irkilip kendini geriye cekmesi oldu. bende oldukca uzun zaman insanlar uzak dagda bayirda calistigim donemler geldi aklima. gercekten boyle bir izolasyon oluyor.
    --- spoiler ---
  • insana kendini doğaya salma ve yağmurlu bir ormanda yürüme isteği veren, 115 dakikalık güzel bir yolculuk.
hesabın var mı? giriş yap