• mary wollstonecraft shelley'nin unutulmaz karakteri. kendisiyle ilgili en kafa karistirici sorular:
    1) frankenstein'in neden geceli gunduzlu iki yil ugrasip yarattigi canli varligi, varlik gozunu acar acmaz masada birakip kactigi,
    2) yarattigi varligi daha ilk gunden terk etmesine ve sonrasinda hakkinda hic birsey bilmemesine ragmen nasil olup da varligin kotu oldugundan emin oldugu,
    3) neden annesiyle mustakbel esini ruyasinda tek bir insanmis gibi gordugu,
    4) yakinlari birer birer olurken ve o bunu durdurabilecekken neden agzini acip kimseye tek kelime etmedigi,
    5) neden yaratigin tehtidini anlamamazliktan gelip elizabeth'le evlendigidir.

    bu sorulari cevaplama cabasiyla psikanalitik okumalar devreye girer ve frankestein ile yaratiginin aslinda farkli karakterler olmadigi, ikisinin bir bakima birbirini tamamladigi, ve de edebi/psikanalitik terimlerle anlatilacak olursa frankestein'in ve yaratigin aslinda ikiz karakterler oldugu (double/doppelganger) ortaya cikar.
  • frankenstein ismiyle anılan yaratığı meydana getirmeye, kozalaktan cam yapmaya soyunan idealist doktorun ismi. yaratığın ta kendisi, pis adam, adi pismanyakbok.
  • olumsuz yorumlara bakılmadan izlenmesi gereken, gayet güzel ve sürükleyici bir film. kim ne beklentiyle nasıl izledi anlayamadım, ancak ben izlerken keyif aldım. hiç de öyle felaket veya rezalet bir film değil. bunu beğenmeyenler sinemada ne izliyorlar anlayamadım doğrusu.

    daniel radcliffe'in oyunculuk her ileriki projesinde daha da iyileşiyor bence. harry potter serisindeki donuk hâli gittikçe siliniyor. james mcavoy zaten oldukça güzel oynamış. arada andrew scott ve mark gatiss de görmek mümkün (ki insan sherlock izliyormuş gibi hissediyor).

    süper veya çok başarılı bir film olmayabilir, ancak 30. dakikada bırakılacak sikko bir film de değil. izlerkenki modunuz bozuk diye insanları yanlış yönlendirmemekte fayda var.

    6/10
  • eh işte bir film. hikaye yeterince cilalanmamış. senaryoyu fazla sıkı tutarsanız elinizden dökülüyor. frankenstein ve igor dışındaki karakterlere kafa yorulmamış bile. hepsinin öyküleri yarım yamalak, motivasyonları muğlak. ne ayak oldukları belli değil. filmi kurtaran yegane şey james mcavoy ve çamurun içindeyken bile elmas gibi parlayan oyunculuğu. daniel radcliffe harry potter'dan bu yana bir bezelye tanesi kadar bile ilerleme kaydedemediği ve hâlâ mimik ve tonlama gibi en temel gereksinimleri dahi karşılamaktan aciz olduğu için mcavoy birlikte yer aldıkları sahneleri kurtarabilmek adına ikisinin yerine de oynamış eksik olmasın.
  • içerisinde kullanılan sketchlerin feci derecede da vinci's demons'u andırdığı film
  • frankenstein' ın babası. o yarattı, o yeşil kafayı.
  • öncelikle niye 3-5 salon harici hiçbir yerde yok bu film onu hiç anlayamadım. düğün dernek 15 dk. aralıklarla sunulmak zorunda mıydı yani? tamam dağıtımcı başarısı/mevzuu da; tüketici olarak ben ürünün erişimimde olup olmamasına bakarım sonuçta. yarın da zaten güç uyanıyor; iyice arka plana itilecek bu film.
    neyse, tepe nautilus'a gitmek varmış kaderde. gittik, izledik.

    film, orijinal hikayenin şimdiye kadar beyaz perdeye yansımış versiyonlarından farklı bir bakış açısıyla ele alınmış bir yan öyküsü kıvamında, karakter bazlı bir drama olmuş. tabii filmin adında frankenstein geçtiğinden ve bu isim bir maddo scientistonun değil de bir yaratığın adı olarak zihinlerde kazılı olduğundan; düz mantık bir beklentiyle ve filmin neyi anlattığından habersiz bir şekilde izlendiğinde mutsuz bırakabilir seyircisini. beklentisiz izlendiğinde ise; üst düzey oyunculuklarla desteklenmiş derli toplu bir film olarak "iyi ki izlemişim"ler arasında yerini huzurluca alıyor bütün pazarlama-dağıtım eksikliklerine ve vizyondaki malum yıl sonu hengamesine rağmen.

    -and yes, it was almost alive.-
  • harry treadaway'in penny dreadful'da sergiledigi takdire sayan oyunculugu ile modern zamanlarda mary shelley'in yarattigi derinlige yakisan bir yoruma kavusmus, kult gotik edebiyat karakteri.
  • sinemaya gidesiniz varsa, vizyonda pek güzel film olmadığını farkedince yönelebileceğiniz film. vasatın üzerine çıkmaya niyetlenmiş ama çıkamamış diyebiliriz. aksiyonu yerinde hafiften sherlock tadı verebiliyor. türk sinemasına bağış yapmaktansa iyi bir yapım izlemek isterseniz iki bilet alın.
  • bu akşam itibari ile sinemada izlemiş bulunduğum film. başrollerde harry potter'dan hatırladığımız daniel radcliffe ve x-men'den hatırladığımız charles xavier'ın gençliğini oynayan james mcavoy var. kısaca değerlendirmek gerekirse senaryoyu vasat buldum, yönetmenlik iyinin bir tık üstü ve oyunculuklar muhteşemdi; özellikle james mcavoy'un kariyerinin oyunculuğunu çıkardığını söyleyebilirim. her ne kadar muhteşem bir oyunculuk sergilemiş olsa da victor frankenstein karakterine görünüş açısından uygun düştüğü konusunda tatmin olamadım. özellikle ilk yarıda senaryo biraz sıkıcı olabiliyor, gelişigüzel geçilen yahut havada kalan sahneler barındırıyor. senaryo 6/10, yönetmenlik 8/10, oyunculuklar 9/10, film puanım 7,5/10. sinemada izlemeye değecek olsa da izlememenin büyük bir kayıp olmayacağı düşüncesindeyim.

    --- spoiler ---

    nelere değinebiliriz? sosyolojik çıkarımlar. mesela seküler ve dini düşünce yapısının çarpışması güzel bir noktaydı. bir tarafta bilime hiç bir ahlak yuları vurdurmayan bir doktor ve diğer tarafta papaz rolü kesen ve doktoru engellemeye çalışan bir polis. film, bilimin iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi olduğu konusunda kesin bir değerendirme yapmıyor ve bu kararı izleyiciye bırakıyor. siz olsaydınız canavarı yaratır mıydınız, yoksa polis gibi mi düşünürdünüz?

    başka bir nokta da filmin başında söylediği gibi, asıl canavar o muydu yoksa dışarıdaki insanlar mıydı. gerek sirk sahneleri, gerekse canavarın öldürülme sahnesi olsun kendini belli ediyor bu sorunun cevabı. "hayat vermek" benim için değerli bir kavram olduğundan büyük ihtimalle canavarı yaratırdım. canavara hayat verilmesi, frankenstein ile canavarın karşı karşıya durması, frankenstein'ın hayat verdiği canavara dokunması ve canavarın öldürülmesi benim için fazlasıyla dokunaklı sahnelerdi. özellikle ölmemek için çırpınışını ve ölüşünü izlemek üzdü.

    son olarak igor'un öldürülmeye teşebbüs biçimi ve bundan kurtuluşu filmin deus ex machina sahnesiydi.

    edit: doktor değil de, intern falan...

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap