• polonya'nin baskenti.
  • avcumun içi gibi bildiğim şehirdir.

    nerden başlasam, nasıl anlatsam. merkezden yayılalım o zaman. merkez? evet palace kultury kısacası (hiç anlamadınız) kültür sarayı şehrin kalbindedir. metro, şehir dışında oturanları taşıyan tren(bkz: wkd), tüm otobüs hatları, avrupanın diğer kentlerine giden trenlerin olduğu gar falan herşey bunun etrafında dönüyor. bu binayı ruslar hediye etmiş. (bkz: ilk seferde ben de anlamamıştım). sürüylen gelip yapmışlar kısacası. neyse şimdi kultur sarayının bi tarafında zlote terase var. adının anlamını bilmiyorum ama güzel bir alışveriş merkezidir, çatısı da böyle dalgalı dalgalıdır, camlı falan iyi hoş. altta hard rock cafe var tabiki de süper.

    neyse zlote teras dan alta metroya binerseniz ki kendi içinde çok bağlantılı ve karmaşıktır. metronun içinden gara, kültür sarayına, zlote terasa ve rotundaya(bkz: ankara)(bkz: ykm)(bkz: buluşma yeri) bağlanabilirsiniz. orası, metronun altı ve evet o koku. o koku yağ, peynir ve ekmeğinn her gün tazelenip 20 yıldır değişmeyen duvarlara sinmiş kokusudur. nefes alamadığınız an yerli olmadığınızıda ele verdiğiniz andır. şimdi rotundaya gittiniz yanında kocaman h&mle başlayıp akıp giden mağazalar silsilesini pas geçip içerilere doğru ilerleyin. becerebilirsiniz nowy swiata(yeni dünya) çıkacaksınız.

    burası en cix concon caddedir. ülkedeki ilk starbucks buraya geçen yıl açılmıştır. bu cadde eski şehir (stare miasto) ya doğru çıkar. araba trafiğine açık mı değil mi belli değil. ama designer mağazaları ve dondurmacılar, kafe restoranları ile tatlı mı tatlı bir caddedir. yazın çiçeklendirirler, hep bir şeyler vardır pek neşelidir. burada catwalklar mı izlemedim yoksa trafiği protesto eden 2000 bisikletlinin geçişini mi görmedim sanki. sokağın sağında dönerci var evet.
    bu sokakta yaşadığım en dumur/ilginç olay ise eski bir kitapçıda polakçaya çevrilmiş bir nazım hikmet şiir kitabı bulmamdı. tabikide satın alınıp arşivlendi ama kitapçıda bi kaç tane daha vardı süperdi. neyse nowy swiatın sonuna geldiğinizde karşınıza tüm ihtişamıyla eski şehir çıkar.

    eski şehir denildiğine bakmayın yepyeni. 2. dünya savaşında herşeyiyle dümdüz olan varşova eski fotoğraflara bakılarak yeniden yapılangillerden. (bkz: dresden) tabi eski şehir dediğim alanda topkapı sarayı arazisinin 1/5 falandır anca. hiç prag paris beklemeyin. ama genede bir dondurmayla oldukça keyifli bir yürüyüş yaşatacaktır. restoranların olduğu meydanda çocuğunuz ayaklarını ünlü çeşmeye sokarken sizde bira yudumlayabilirsiniz.

    şehir merkezi çok ama çok keyiflidir varşovada. gece hayatı kop kop tabi bahsetmiyorum bile.

    varşovayı varşova yapan çoğu kişide bu kadar iz bırakmasını sağlayan ne peki? pek ahım şahım güzel değil, 3-4 saat uzaklıkta varşovayı cebinden çıkarak kentler var. ama burası bi geçiş yeri, rusya-avrupa arası bi duvar asıl buradan varşovadan geçer. almanların 2. dünya savaşında yaptıklarının izleri yerle bir olup küllerinden doğan bu şehirden anlaşılır. havası bile kararsızdır (dümdüz ülke). sabah güneşlidir uyanırsınız, siz evden çıkana kadar yağmur yağmış hava yeniden açmış olacaktır ve hava durumu hep ama hep yağmurlu gösterir çünkü ülke dümdüzdür asla kesin güneşli bir gün söz veremez size varşova. komünist hayatın izlerini kocaman 1000 standart dairelik dev gri apartmanlarıyla gösterir ama ardından şehir merkezinin ciciliği unutturur o gri beton yığınlarını. şehir merkezinde en az 200 tane park vardır yeşil yeşil kokar etraf.

    fakiri fukarası, laf atanı, takip edeni , yan keseni var elbet. rusyayla avrupa arasında tam. abye girdi ama rus halkının somurtkanlığı buram buram varşovalılara sinmiş ona şüpheniz olmasın. herkes ama herkes ingilizce bilir ve bildiğini höt diye söyler ama hep 5. sınıf seviyesindedir. siyah bıyıklı sarışın yaşlı teyzeler göreceksiniz şaşırmayın.

    kafası karışmıştır varşovanın. bi o vurur bi bu. bi ona özenir bu buna. bi şuna dön bi buna dön derken başı dönmüştür ve sizinde başınızı döndürecektir.
  • istanbul ile karsilastirdigimizda iyi taraflari sunlar:
    kurallar var. istisnasız herkes de bu kurallara uyuyor. ornegin yayalar kirmizi isikta asla gecmiyor - gece saat kac olursa olsun. arabalar her zaman (ama her zaman) yaya gecidinde yayalara yol veriyor. yaya gecidinden gecen bir yayaya ne korna calmak ne carpacak kadar yaklasmak, hic biri yok. boylece karsidan karsiya gececek olan yaya acaba gecsem mi, acaba carpar mi, acaba yol verir mi, vermez mi diye dusunup kafasini yormuyor. kural belli, neyse o.
    (burada kaldigim 1 ay icinde sadece bir istisna vardi o da diger bir turk arkadasimla gelen giden araba yok diye kirmizi isikta karsiya gecmeye calismamizdi - sonucunda da polis pasaportumuza el koymaya kalkti. tabi artik bekliyoruz isiklarda..)
    otobus, tramvay gibi toplu tasima araclarinda her bindiginde bilet, akbil vs basmak diye birsey yok. biletler gunluk, haftalik, aylik, vs. ilk bindiginde bi alete okutuyorsun, o alet sen bileti bastiktan sonra ornegin bir hafta sonrasının tarihini yazıyor. artık o noktadan sonra bir hafta boyunca istedigin araca istedigin gibi in, bin. ne sofore birsey gostermek, ne de okutmak. 1 ay boyunca yolcuların biletlerini kontrol eden bir gorevli dahi gormedim. ama belli ki herkes biletini okutuyor.
    insanlar birbirlerini hic rahatsiz etmiyorlar. mahalle baskisi diye birsey yok. isteyen istedigi gibi takiliyor. otobuste yuksek sesle guldun diye ters ters bakan yok, birbirini taciz eden yok, politik bir gerilim hic yok. (tabi hic kimse kimse ile ilgilenmediginden biri sana saldırdıgında da ilgilenmeyebilir, onu da unutmamalı)
    insanlar biraz soguk gibi gorunse de aslında cok yardımseveri cok iyi insanlar. sadece asiri kibar olmak gibi bir takıntıları yok. bir kıza birsey sordugunda terslemiyor. seni insan yerine koyup konusuyor. (bir turk erkegi icin gercek bir kültür şokudur bu).
    bir taksiye bindiginde ne bir korna calmak ne asiri ivmeli bir hareket, ne baskasına kufur etmek, ne de trafik kurallarına uymamak soz konusu.
    iste boylece, istanbulda yasarken aslinda ne kadar cok gereksiz yere tum bunlar icin enerji harcadigimizi gordum. burasi bu bakimdan coook cook daha stressiz bir yer. (stres yok ama yasam enerjisi, heyecan da mevcut bir yandan. genclik gumbur gumbur geliyor)
    herkes bu stressiz hayati bir kez tatmali diyorum. cok keyifli.
  • bir dönemler sokaklarında sürttüğüm, kiminin hiç hazetmediği benim içinse her zaman özel bir yeri olan şehir.
    düşünüyorum da insanların beğenmeme nedeni şu olabilir belki: bu şehir diğer büyük avrupa başkentleri gibi her şeyi önüne koymaz. aslında bi çok güzelliği vardır(giden bi çoğunun bilmediği) ama artık tanıtım eksikliği mi dersin, plansızlık mı dersin, tembellik mi dersin ne dersen de bu böyle. iş başa düşüyor, bi şeyleri senin arayıp bulman gerekiyor, yani ne kadar ekmek o kadar köfte.
    daha yeni geldiğin bi şehirde, ilk akşamında gündüz yemek yemeyi unutup gece açlıktan guruldayabilirsin. gittiğin şehrin her köşe başında mcdonald's olmayabilir veya banliyöde olabilirsin. ama hostel resepsiyonundaki teyze kendi yapıp getirdiği sandviçini ikiye bölüp seninle paylaştığında bunların hepsini de unutabilirsin(tamam, açlığını unutmayıp 2km. yürüyüp açık dönerci de bulabilirsin).
    yol sorduğunuz taksici sizi potansiyel müşteri gibi değil de yardım isteyen biri gibi görebilir, çat pat ingilizcesiyle gideceğiniz yeri anlatmaya çalışabilir. olmazsa haritanızı alır, işaretler.
    sizin kafadan olduğunu düşündüğünüz bir gruba karışıp hala görüşülen iyi arkadaşlıklar edinebilir, diskoysa disko, psychedelicse psychedelic takılabilirsiniz.
    yine hostel yakınlarında kaybolmuşken yarım saat sonra kendinizi yol sorduğunuz kızın evinde ailesiyle yemek yerken bulabilirsiniz.
    sürekli gittiğiniz barda isveçli, vietnamlı arkadaşlarla sabaha kadar sohbet edebilir, son gecenizde "ben buranın devamlı müşterisi olduğuma göre o tişörtlerinizden istiyorum ulen" deyip tişört karşılığında bar sahibi amcaya kahve ısmarlayabilirsiniz.
    kısaca henüz bir metropol olmamasının iyi yönleri de olabilir demek istiyorum. çok ışıltılı, süper hareketli, eğlencenin 24 saat devam ettiği bir şehir olmasa da(ki arayan alasını bulur) içten, sıcak insanlarıyla güzel anılar bırakan bir şehirdir varşova.

    ülkeler ve şehirler içinde bulundukları döneme göre değişip gelişiyorlar. belki polonya ve varşova'nın yürüyeceği daha çok yol var ama henüz bakir diyebileceğimiz bi şehri keşfetmenin mutluluğu da apayrıdır.
  • fryderyk chopinin şehri. tarihin pek çok döneminde zor zamanlar geçirmiş, hatta baştan sona yıkılmış bir şehir. ama hiç bir zaman nefes almayı bırakmamış, müzik ve edebiyat başta olmak üzere sanattan kopmamış bir şehir.

    romantik dönemin en önemli bestecisi olan chopin'in şehrine, hayatımın bu döneminde bu denli yakın olmam ise oldukça manidar. yanında olmasını istediğin ama olmayan bir kişiyi hayal ederek dinlediğinde anlamlanır pek çok chopin bestesi. bir aksilik çıkmaz da 2-3 ay içerisinde bu şehre yerleşirsem, tüm chopin besteleri hiç olmadıkları kadar anlamlanacaklar.
  • evet arkadaşlar başlayalım.
    para birimi zloty. 1 zloty aşağı yukarı 80 kuruş falan yapıyor. yani paraları bizimkinden değersiz ender ülkelerden biri. fiyatlar genel olarak bizdeki fiyatlar gibi. sanırım bunun nedenlerinden birisi şehrin pek turistik olmaması. polonya'yı 1939'da almanlar işgal edip 44'e kadar kalmışlar. bundan sonra ise stalitinst sovyetler alman tecavüzünden kurtarıp kendisi tecavüz etmiş. adamlar resmen ordan oraya savrulmuş ve çok acı çekmiş. şu an tarihlerinin belkide en iyi zamanlarını yaşıyorlardır. şehir turistik olmamasına rağmen ikinci dünya savaşına ilgili iseniz sizi bekleyen müzeleri ve burada görebileceğiniz ikinci dünya savaşı araçları sizi mest edecektir.

    toplu taşıma metro, tramvay ve otobüs üçlüsünün kombine halinden oluşuyor. bu üçlü arasında aktarma yaparak şehrin her noktasına ulaşmanız mümkün. bir noktaya gidişin birden çok yolu var. toplu taşıma zone 1 ve zone 2 olarak iki zone'a bölünmüş durumda. zone 1 için 75 dakikalık otobüs biletleri 4,4 zloti. 24 saatlik bilet ise 15 zloti. varşovada bulunduğum süre içerisinde bilet kontrolüne rastlamadım ama yakalanır iseniz 266 zlotilik bir ceza keseriz diye açıklamaları metrolara yapıştırmışlar adamlar. havalimanından şehre gelirken otobüs kullanacaksınız, metro ya da tramvay seçeneği havalimanı için mevcut değil (sylvester standalone'den gelen edit: havalimanı için tramvay seçeneği mevcut imiş biz bulamamışız).

    şehrin orta yeri adı üstünde "centrum". bu nokta aynı zamanda ulaşımın merkezini oluşturuyor. şehirler hatta milletler arası tren istasyonu ve toplu taşım bu noktada birleşiyor. burada çok kültür sarayı ve yanında büyük bir alışveriş merkezi var. hemen altında güzel bir hard rock kafe var. burada vakit geçirebilirsiniz. alışveriş merkezinin içinde ise giyim fiyatları bizdekinden yüksek. zorunlu kalmadıkça burayı boşverin memleketten alışveriş yapın. memleket demişken, eğer döner yemeyi isterseniz kültür merkezinin karşısındaki ara sokakta "lokanta" adına sahip güzel bir türk restoranı var. döneri varşovanın en iyi döneri. zaten hemen her yerde sadece tavuk döneri yapılıyor ama burada kırmızı et döner mevcut. yalnız dürümün içine etten başka birşey koydurmayın. kırmızı lahana turşusu gibi birşey koymuşlardı, bu da etin tadını öldürdü. iskender için de yine üstüne sakın sos koydurmayın. iskender'in sosu ketçap gibi birşey. hiç gerek yok. et zaten güzel. direkt sade olarak yiyin gitsin.

    gelelim şehrin centrum haricindeki önemli noktalarına;

    nowy swiat sokağı : şehrin en hareketli noktası. her iki tarafı çok güzel kafe ve restoranlarla çevrili. hemen her türde yiyecek bulabilirsiniz. fiyatlar da uygun denilebilir. nowy swiat sokağı sizi "old town" a çıkaracak.

    old town: adı üstünde her avrupa şehrinde olan şehir merkezi. yine her avrupa şehrindeki gibi şehir merkezinde merkezi kilise etrafında pahalı restoranlar mevcut. sokak müzisyenleri ve özellikle sokak performanslarına denk gelirseniz çok eğlenebilirsiniz. çok güzel gösteriler sergiliyorlar. old town'da bildiğimiz çizgisinden uzak bir pizza hut var. gayet bahçesinde masaları olan bir restoran havasında işletiliyor. pizza hut'ta mantarlı ve tavuklu penne makarna çok güzeldi. önerilir. pizza hut'a gelmeden önceki dar sokağa (swietojanska) girdiğinizde ikinci dükkanda güzel waffle yapıyorlar. güzel derken, buralarda daha iyisini göremediğim için abdurrahman çelebi dedim. nutella, çilek ve muzlu waffle önerilir. yine bu sokakta hediyelik eşya dükkanları mevcut.

    new town: asla ama asla gitmeyin. iş merkezlerinin ortası. etrafta hiç birşey yok. yeni şehir birşeyler vardır diye gittim bin pişman oldum. resmen bomboş gereksiz bir yer. vaktinizi harcamayın

    warsaw rising museum: şehrin en popüler müzesi. giriş 15 zloti. içinde 1939-45 arası şehrin başlarına gelenler ve şehir için verilen mücadele anlatılıyor. 3d bölümünde şehrin 1944 baharındaki halini üç boyutlu olarak izleyebiliyorsunuz. taş taş üstünde kalmamış halde. böyle birşey görmemişsinizdir. insanın içi sızlıyor.

    museum of the polish army: centrum'dan nehre doğru biraz ileride bulunuyor. giriş ücretsiz. girişte sol tarafınızda bir t34 ve önünde sherman sağ tarafınızda ise bir mig29 karşılıyor sizi. içeri girdikçe yak fighterlar, bir sdkfz.4, sol tarafından vurulmuş bir jagdpanzer görebilirsiniz. burda gördüğüm en ilginç şey ise 3 adet 1 metrelik dora mermisi idi.

    museum of polish military technology: şehrin alt kısmında kalıyor. girişte 2-3 görevli vardı ama bilet almadılar. daha önce de bilet istenmediği ile ilgili yorumlar yazılmış. ücretsiz diyebiliriz. açıkhava da hem ikinci dünya savaşı hem de soğuk savaşa ait silahları görmeniz mümkün. girişte 3 adet t34, 1 adet ise t55 var. hemen yanlarında ise bir stalin tankı mevcut. bunların karşısında bir kanada mk2 si onu geçince ise bir uzun menzilli amerikan topu sizi bekliyor. bu ilk kısım. asıl bomba ikinci kısımda. ikinci kısma geçtiğinizde soğuk savaşın dosta güven verip düşmana korku salan mig21'lerini görebiliyorsunuz. hatta bir kaç tane de mig 15 var. uçaklar açıkta duruyor ve etrafta kimse de yok. istediğiniz yerlerini istediğiniz kadar inceleyebilirsiniz. aynı yerde güdümlü füzeler ve seyyar radar araçları mevcut. yukarıda ise 2 tane de saldırı helikopteri var.

    son olarak lazienski parkı: varşova'ya gidipte bu parka gitmemezlik etmeyin. müthiş derecede düzenli ve güzel bir park. her yerde güvercin ve sincaplar var. yemyeşil harika bir yer. insanın ömrünü uzatır.

    şimdilik aklıma gelenler bunlar. varşova hakkında bilgi isteyen olursa bilgi vermekten memnuniyet duyarım
  • uc seneden uzun zamandir ikamet ettigim sehir. guzel parklari bahceleri vardir lakin iklim kosullari pek musade etmemektedir tadini cikarmaya. slav guzelliginin yuksek ingilizce konusma oraniyla bulustugu ender yerlerden biri olmasi sebebiyle gonlumdeki yeri farklidir.
    .
    ziyaret edecek bir arkadasimin arkadasi icin asagidaki bilgilendirmeyi yaptigim sehir:
    varsova'da gezecek yerler kisitli,
    palac kultury i nauki (culture palace) varsova sehir merkezindeki en buyuk gokdelen, teras katina saat 7'ye kadar cikiliyor, manzarasi guzeldir.
    stare miasto (old town) eski sehir merkezi, tarihi binalar sadece bu bolgede bulunuyor, burada pek cok cafe bar bulunuyor, zapiecek isimli restoranda pierogi ruskie isimli yemegi yemenizi tavsiye ederim, sossuz isterseniz iyi olur, sosunda domuz eti var.
    lazieki park (royal baths - vajenki park diye okunuyor, burasi polonya kralinin eski yaz sarayi ve buyuk bir park, hava guzelse gezilebilir, hava soguksa tavsiye etmem.
    wilanow palace, eski kis sarayi, tavsiye ederim.
    tarihe merakliysaniz powstanie warszawskiego muzeum (warsaw uprising museum) u gezmenizi tavsiye ederim, ikinci dunya savasi sirasinda varsova savunmasini ve direnislerini anlatan modern bir muze, city ruins isimli 3 boyutlu, ikinci dunya savasi sonrasi varsova yikintilarini gosteren kisa filmi de burda izleyebilirsiniz.
    alisveris merkezleri olarak, sehir merkezindeki zlote tarasy ve arkadia'yi tavsiye ederim. bu avm'lerdeki saturn isimli magazadan tax free ile ucuz elektronik esya alabilirsiniz. turk yemekleri icin sehir merkezinde lokanta isminde bir restoran var, yine sehir merkezinde el greko isminde bir yunan restorani var, cok guzel balik yemekleri var.
    .
    gece hayati icinse asagidaki bilgileri yazmistim:
    enklawa, bank, rich and pretty, organza: mazowiecka caddesi uzerinde yanyana diskolar, muzikler guzel, $ik ortam, eglenceli yerler
    opera, platinium, the eve, capitol: varsova'nin en luks klubleri, ickiler daha pahali, muzikler guzel, insanlar daha kasinti, old town civarindaki klupler
    klubokawiarnia, park: ogrenci klupleri, yas ortalamasi daha dusuk, ickiler daha ucuz,
    sen pszczoly, hydrozagadka: varsova'nin salas klupleri, ickiler ucuz, sehrin disina dogru, kizlar daha paspal ama rahatlar, club larin bulundugu cevre sehrin varoslari, pek tekin degil yani
    benim tavsiyem ilk yazdigim gruptan enklawa disinda bir yere gitmeniz, enklawa da cok fazla turist oluyor genelde.
    dress code olarak smart tercih edin, mumkunse koyu renkli bir gomlek giyin, giriste sarhos degilseniz almama gibi bir sorun olacagini zannetmiyorum, gece hayati 11'de baslar ozellikle cuma cumartesi sabah 5 e kadar surer, gec giderseniz ve mekan doluysa kapidan donebilirsiniz. kizlar genel olarak rahattir, ozellikle sehir merkezindeki club lardaki kizlarin hemen hepsi ingilizce bilir, rahat davranin, goz temasi olmussa hic beklemeden gidin konusun, hemen hemen hic kimse cok sarhos degilseniz terslemez.
  • ikinci dünya savasi sirasinda almanlarin, sehrin binalarini önce tarihi ve stratejik önemlerine göre numaralandirdigi, sonra da en önemlisinden baslayarak yiktigi sehir. savasin ardindan varsovalilar, ellerinde bulunan fotograflari kullanilarak, sehirlerini eski görünümüne kavusturmak icin cok ugrasmislar.
  • duvarlarinda kursun izlerinin hala durdugu genis avlulu harabe binalarla dolu praga bolgesine gitmezseniz, gittim demeyin. hakiki varsova guidebook'larin gitmeyin diye korkuttuklari yerde sakli.
  • tarihi boyunca avrupa haritasından tam 4 kez silinip, küllerinden doğmuş azimli şehir.
hesabın var mı? giriş yap