• matti pellonpää ve kati outinen'nin oynadığı 1986 yapımı bir aki kaurismäki filmi. 1987 jussi ödüllü bu film, proletarya üçlemesinin ilk ayağıdır.
    işçi sınıfının gündelik hayatını ve yaşam şartlarının iletişimsizlikte ne derece rol oynadığını başarılı bir şekilde işler.
    varjoja paratiisissa'nın anlamıysa cennetteki gölgelerdir.
  • kaurismaki'nin ariel'de de bahsettiği "gemiye binerek oradan uzaklara gitme" eylemini övdüğü hoş bir filmi.

    adamın kadına "domuz" dediği ve kadının "edebildiğin hakaret bu mu?" dediği sahne, aslında belki sevmek denen şeyin ironi dolu ve oldukça yalın, alternatif bir tarifi olsa gerek. ve tabi bir kamyon şoförünün "sky is the limit" tarifiyle nice hayaller kurarken gözleri açık gidişinin, bildiğimiz arabesk ajitasyondan kilometrelerce uzak olduğu halde, aynı ölçüde içimizi cız ettirebilmesi. hep bunlar aki çelebinin marifeti, hep.
  • finlandiya'nın puslu ve kapalı havası eşliğinde, hüzünlü ama gerçekçi bir hikayeye sahip olan film. işçi sınıfının da eğlenmeye hakkı vardır fakat insan her zaman yalnız bir bireydir tadı veriyor çoğunlukla. fakat sonunda, ekonomik sebepler olsa da sevgi kazanır mesajı var. insana değişik duygular hissettiren keyifli ve hüzün dolu bir yapıt.
  • aki kaurismäki filmi. cennetteki gölgeler. her şeye rağmen işçi sınıfından vazgeç(e)meyenlere sigara yaktıracak film. proletarya üçlemesinin ilki. ve hasbelkader kaurismaki'yle tanışılmasının karşılığını pek güzel veren bir film.

    kasiyer kadın ve çöpçü adam. ajitasyon dolu görünse de, hislerini, mimiklerini kaybetmiş finlilerin arasında her şeyin soluklaştığı - dolayısıyla da ajitasyonun - film.

    işçi sınıfının öykünmesi (az biraz lüks yerlere gidildiğinde duyulan, o 'ait olmama' korkusu), eğlencesi (sinemaya gidip sonrasında içmek) ve de romansı ('birlikte geçinebilecek miyiz?'in müthiş ağırlığı) barındıran yapım.

    -- izlemeden okumada son çıkış --
    yıl 1986. çöp arabasıyla çıkılan bir balayı ve tallinn'e giden sovyetlerin o güzelim orak çekiçini tepesinde barındıran bir gemi.
    -- izlemeden okumada son çıkış --
  • kaurismäki'nin yine matti pellonpää ve kati outinen'den şaşmayarak harikalar yarattığı, yalın dili ve yapmacıksız olay örgüsüyle de adeta sıradan bir defter sayfasına çizilmiş bir sanat eserini andıran güzel filmi.

    --- spoiler ---

    nikander'e sadece ilona değil tüm dünya şerefsizlik yapmaktadır, o ise görüntüsünün aksine hakaret bile edemeyecek kadar naif bir adamdır. ilona'nın soğuk yüzüne, çıkarcı ve fazla açık sözlü tabiatına türlü sebep bulur, içerlemez. neden? çünkü hayat tek başınayken çok zordur.

    --- spoiler ---

    ayrıca bunu sevenin şunu da sevmesi farzdır şarttır adettir (bkz: pidä huivista kiinni, tatjana)
  • aki kaurismäki'nin bir yere gitmek için acelesi olmayan, rahat anlatım tarzı bu filmde de kendini gösteriyor.

    --- spoiler ---

    bize tadını çıkara çıkara, hayatını çöp kamyonu kullanarak kazanan nikander'i ve onun pek de iç açıcı olmayan hayatını anlatıyor.
    nikander bir kariyer hırsı olmadığı halde her nedense düzenli olarak ingilizce kursuna gidiyor, cenazeye katılmaktan bile sıkıcı bir aktivite olan bingoyla vakit geçiriyor, ara sıra iş arkadaşıyla içmeye gidiyor. bu arada, karşıdan görsek hanzonun teki diyeceğimiz nikander'in çok yalnız, naif ama sağlam bir adam olduğunu anlayıp ona sempati duymaya başlıyoruz.
    her boktan hayatın fon müziği gibi nikander'in hayatının fon müziği de blues.
    bana göre, nikander için umut ışığı ilona'yla tanışmasıyla yanıyor. ha! kimileri ilona'nın nikander'i hak etmediğini düşünebilir. yukarda da eleştirenler olmuş onu. ama ilona, notre dame'ın kamburu'ndaki esmeralda gibi, iyi ama şekilci bir tip. ilk karşılaştıklarında kadın, nikander'in elinin kanadığını görüp, işini gücünü bırakıp ona pansuman yapıyor. (esmeralda'nın kambur'a su vermesi gibi.) -kaurismäki'nin önceden izlediğim filmlerinden bildiğim kadarıyla- insanların tenhada kıstırılıp zevkine dövüldüğü bir ülkede, bu oldukça radikal ve insani bir hareket.
    ilona'nın, nikander konusunda tereddüt etmesi anlaşılabilir. hele o restorandan geri çevrilme olayından sonra (ben izleyici olduğum halde tokat yemiş gibi oldum.) toplumlarında keskin bir sınıf ayrımı var anladığım kadarıyla. kadının iyi bir adam için sınıf düşmek yerine, pek de iyi olmayan bir adamla sınıf atlamak arasında bocalaması çok da anormal değil. sonuçta nikander'in az bulunan bir kuş olduğunu algılayıp, onu seçmesi bile ilona'nın erdemli biri olduğunu gösterir. bu film de kaurismäki'nin daha önce gördüğüm birkaç filmindeki gibi, sonunda aşkın kazandığı, kamuflaj giysisine bürünmüş bir peri masalı gibi mutlu sonla bitiyor.
    --- spoiler ---
  • güzel isimli güzel insan aki kaurismäki'nin muhteşem filmi. kuzey ülkelerinin filmlerinin tipik özelliklerini gösteriyor film. iç buhranları, varoluşçuluk, kahroluşçuluk, yalnızlık, kapkara mizah. gerçi çoğunda umut yoktur ama bunda var. mis gibi film.

    aki kaurismäki bu filmi 29 yaşında çekmiş. ki ilk filmi de değil. insanı üzen şeyler bunlar.

    aki kaurismäki'nin filmde bir sahnelik bir rolü de var. bir otel görevlisini canlandırıyor ve şöyle absürd bir diyalog gerçekleşiyor o sahnede.

    i- tek kişilik bir oda ne kadar?
    a- kahvaltılı, 300 markka.
    i- kahvaltısız?
    a- aynı.
    i- tamam tutuyorum.
    a- üzgünüm.
    i- neden?
    a- doluyuz.
    i- bunu önceden söyleseydin ya.
    a- neden?

    bu film keşfedilmeyi bekleyen saklı bir hazine gibi duruyor.
  • aki kaurismäki'nin harika filmlerinden birisi daha.

    --- spoiler ---

    aslında çok zor bir okuma değil, kimse yazmadığı için yazmak istiyorum, final sahnesi gerçekten çok anlamlı bir sahne. balayına gittikleri gemide komünizmin simgesi olan orak ve çekici görüyoruz, işçi sınıfı mutluluğa götürecek başka bir gemi yoktur çünkü.

    --- spoiler ---

    ayrıca bu filmden yola çıkarak, aki ustaya bir şans vermesini öneririm herkese. onu anlamaya, sevmeye niyetlenip de filmlerini izlerseniz, çok iyi bir dost kazanacaksınız. eşsiz mizahını, naifliğini ve samimiyetini koyuyor adam ortaya her filmde, bir yandan gülüp, diğer yandan hüzünleniyorsunuz. aki kaurismäki'nin her filmi bende bir john fante kitabı okumuş gibi his uyandırıyor, öylesine sıcak, komik, hüzünlü ve samimi.
  • harika bir kaurismäki filmi daha. yalinlik ve sadelik, ilona ve nikander.
    --- spoiler ---
    benim en begendigim kisimlar; nikander'in ingilizce yanitlar vermesiydi. sigara isteyenlere karsi "not for you" ve ilona'nin ikimizi gecindirebilecek misin sorusuna verdigi "small potatoes" .
    ayrica bir plak bulduktan sonra gidip pikap almasi.

    bir de aki kaurismäkinin resepsiyonist olarak birden karsimiza cikmasi.
    --- spoiler ---
  • ilona ve nikander'ın tutuk, donuk, ruhsuz iletişimi ile filizlenen birliktelikleri.
hesabın var mı? giriş yap