• soundtrack'i muhteşem, kült filmdir. albüm olarak bulunabileceğini sanmam fakat filmin sonunda filmde çalan şarkılar yazıyor. biraz aramaya inanarak hepsi edinilebilir.

    senaryosu ise jack kerouac'ın on the road'undan epey etkilenmiş olmalı. zaten 70'te çekilmiş bir film olarak ve özellikle hippilerin içinde bulunduğu ruh halini yansıtması açısından etkilenmemiş olması da imkansız. otoriteden kaçan kowalski'den, "o şu an dünya üzerindeki tek özgür insan" olarak bahsedilmesini de zaten başka türlü açıklamaya çalışmak boş olur.

    peki, o, dünya üzerindeki tek özgür insan mı? tartışmaya açık gerçi ama benim cevabım “evet” olurdu. altında dodge challenger'ı ile kurallardan, hatıralardan, yaşamdan kaçan bir adam pekala böyle tanımlanabilir. ha özgürlük istediğin herşeyi yapmak, kuralları hiçe saymak mıdır? tabiki değildir. çok iyi bilindiği üzere başkasının özgürlüğünün başladığı nokta senin özgürlüğünün sınırı olmalı. fakat ya senin özgürlüğünü daraltıyorlarsa, sana hareket etme imkanı tanımıyorlarsa o zaman ne olacak? örneğin, etliye sütlüye karışmamalarına rağmen, özgürlük aşıkları çiçek çocukların polislerden gördüğü muamele. onlar bu muameleyi hakettikleri için mi görmüşlerdi? savaş karşıtlığı, hayal etmek, hayattan zevk almaya çalışmak, gerçek özgürlüğü aramak kötü muamele görmek için geçerli nedenler olmasa gerek, bunların bir suç tipine girmediğine ise eminim. kowalski de hakettiği için değil otorite tarafından özümsenmeye çalışıldığı için kovalanıyor. filmde birçok yerde üstü kapalı bir şekilde kowalski'nin suçsuz olduğu dahi belirtiliyor. fakat onun peşindeki polisler yine de onu en kötüsüyle yargılıyor. "bu adamın suçunu biliyor musun?" diyen polise yanındaki ortağı, "birini öldürmüş olmalı ya da hırsızlık yapmıştır" diye cevap veriyor. hippileri sembolize ediyor kowalski, hatta özgürlüğü arayan herkesi sembolize ediyor.

    amacı ilk başta sadece arabayı belli bir yere götürmek olan fakat sınırlandırılmaya çalışılan kowalski otoritenin bu çabası ile birlikte kabuğunu kırıyor ve başlıyor kaçışı ya da özgürlüğü arayışı. bu arayışı süresince kendisine yardım edenler oluyor, bazen bizzat nefsine hakim olması gerekiyor, bazen de yılıyor, arayışından vazgeçecek gibi oluyor. örneğin, çöldeki sahnede supersoul kendisine yardım etmeye çalışırken radyoyu kapatıyor. fakat çöl jim morrison’a veya jack kerouac’a nasıl yardım ettiyse ona da yardım ediyor ve tekrar başlıyor arayışı. en sonunda ise keskin bir seçim ile karşı karşıya kalıyor; otoriteye teslim olmak ve özgürlük -ya da filmde yansıtıldığı şekliyle ölüm- arasındaki bu seçimde o özgürlüğü seçiyor. ne güzel de ediyor...

    not: dodge challenger, dodge challenger, dodge challenger!!
  • filmin yapımı için chrysler, 20th century fox'a beş adet challenger ödünç vermiştir ama çekimler sırasında arabaların dördü tamir edilemeyecek kadar hasar görmüş sonuncusu da bir fahişe tarafından çalınmıştır. şansları yaver gitmiş de çalınan oto polis tarafından kısa bir süre sonra bulunmuştur.

    ayrıca film audioslave'in show me how to live parçasının klibine konu olmuştur, filmin kimi sahneleri aynen oluşturulmuş kimileri de filmden ödünç alınmıştır.
  • filmin orijinal senaryosunda varolup son kopyasından çıkarılan bir bölümde adamımız kowalski çölden otostopçu bir kadın alır ki charlotte rampling endam etmektedir bu karakteri, efendim bunlar konuşurlar, sevişirler, ayrılırlarken de kadın ona "california'ya gitme" der. kadın ölümü sembolize etmektedir. ve bu durumda kowalski hem ölüme doğru gittiğinin bilincindedir hem de evet ölümü becermiştir!

    yapımcılar bu zaten bir b filmi anlamaz etmez seyirci kafa karış olur diyip halt edilerek sekansı filmden çıkarmışlar işte ne var ki.
  • bir özgürlüğe kaçış/uçuş filmi.

    --- spoiler ---

    "kaplana keskin dişler verdiyse şeytan
    kumruya da kanatları bağışladı rahman olan"
    super soul

    --- spoiler ---

    *
  • iki bölümü çekildi. birincisi kült statüsüne ulaşan ilk yapımlardan biridir. asıl kahramanın adı kowalski'dir. filmin gerçek kahramanı ise kowalski'nin otomobili olan '70 model dodge challenger'dır.
  • ansızın çölde tozun toprağın içinde ortaya çıkan ve yılan yakalayıp satan adamın, harleyli elemanın kız arkadaşı rolündeki çırılçıplak honda motosiklet kullanan kızın ayrıca kowalski abimize deniz kenarında esrar saran ablanın özel olarak incelenmesi gereken muhteşem film. üçününde ayrı ayrı hastasıyım.
  • 70 yillarin film estetigine gonlunu kaptirmislar icin hos bir seyirlik. duragan planlar, grenli kareler, genis aci cekimler, detayli kapali mekanlar, yetmislerin bayrak parcalari, bir adam ve araba derken gunumuz yapimlarinin neden bu anlatim bicimini terkettigini sorgulatiyor insana. 70 lere ait ne varsa, o yillara ait filmlerin hemen tumunde bunlarin sergilenme bicimi, ikibinli yillarin yapimlarindaki cep telefonu veya laptopla dunyayi kurtaran yeniyetmeler ile ayni duzlemde degil, daha dogrusu su an oldugu gibi cig degil ki kanimca bu film ile birlikte o nefis 10 yillik donemin alayini bu yuzden seviyorum.

    --- spoiler ---

    tek elestirim ; kowalski karakterinin arabayi buldozere gomme motivasyonunun iyi yansitilmamasi diyebilirim. o haric herkes bunun otoriteye gosterilen bir guc gosterisi olduguna hem fikir, radyocu supersoul onun icin "the last american hero' sifatini daha ilk gunden yapistiryor lakin kowalski nin gerek tum film boyunca degismeyen tabiri caizse odun gibi ifadesi gerekse yan hikayeleri bu sifati doldurmuyor. adeta isparta-sinop guzergahinda kamyon suren bir soforun seyahatini izliyoruz ki o adam bile bize kenidisi hakkinda daha cok bilgi verebilirdi. uzun lafin kisasi filmin en buyuk hendikapi iyi cizilmemis bas kahramanidir, geri yani aynidir.

    --- spoiler ---
  • 1997 tarihli primal scream albumu. bobby gillespie'nin, give out but dont give up sonrasi junkie'lik donemiyle, gruptan umidi kesen insanlara, primal scream'cilerden bir mesaj. grubun, boogie rock'dan, en iyi orneklerini screamadelica'da verdikleri dans ve rock muzigi fuzyonuna geri donusu. albumun tek sorunu bastan sona cok tutarli bir album olmamasi, ama zaten primal scream'in genel bir sorunudur o.
    1971 tarihli kult yol filmi vanishing point'ten ismini aliyor album. gerek album kapaginda, gerekse albumdeki bazi sarkilarda filmin temasindan izler goruluyor. ilk single kowalski, otoyolda durmaksizin arabasiyla yol alan filmin kahramaninin ismi.burning wheel tartismasiz albumun en iyi sarkisi. bobby gillespie'nin sesinin en guzel geldigi sarkilardan biri.'i see i feel' dedigi bolumler, mukemmel.. trainspotting filmi icin yaptiklari ayni adli ambient dub sarki da bu albumde. diger goze batanlar, siyah ozgurluk hareketinden hareketle siniklige son verelim mesaji veren star, psychedelia ve free jazz corbasi if they move kill em, albumun huzur verici kapanisi ve albumdeki favori sarkim olarak burning wheel ile cekisen long life ve motorhead'e adanmis ayni adli sarki..
    bir kac yil suren ataletten sonra, boyle bir albumle cikmak da her babayigidin harci degil. 3 sene sonraki xtrmntr'in ipuclarini da farketmemek mumkun degil album boyunca.
  • son derece sert bir filmdir vanishing point.
    aslında kowalski'nin aracı teslim etmek dışında san fransisco ya bu kadar acele ile gitmesinin başka bir sebebi varmış gibi duruyor. tabi filmin hiçbir yerinde buna dair bir ibare göremiyoruz.
    film boyunca kahramanlaştırılmaya çalışılan bir karakter görüyoruz. onun hiç umurunda olmasa bile insanlar bu sıkışmış hayatlarında bir kahraman arıyorlar ve kowalski üzerinden isteklerini gideriyorlar.
    sıradan bir kovalamaca , müdahil kitle sebebi ile bir onur mücadelesine dönüşüyor. velhasıl kowalski tipinde bir karakterin teslim olmasını beklemiyorsunuz zaten. o da size istediğinizi veriyor.
    geçişleri ve ayrıntıları ile sert bir duygusallık barındırır .
    vanishing point gerçekten son derece iyi bir filmdir.

    kowalski gerçekte neden bu kadar acele eder. içtiği hapların dışında?
  • aynı zamanda akklaim tarafından yapılmış dreamcast'in en iyi yarış oyunlarından biridir.

    edit: acclaim olacak elbetteki.
hesabın var mı? giriş yap