• çocukluğumun nöbetleri. genelde hatırlanmadığı söylenir ama ben sıklıkla yaşadığımdan belki, hiç değilse başlangıcını ve bitişini çok net hatırlayabiliyordum. insanın algı bozukluğu en çok da seslerde kendini belli ediyor bu hastalıkta. baş dönmesi gibi tıpkı, sesler baş döndürücü bir şekilde geliyor. annemle babam beni sakinleştirmeye çalıştırırdı, yok bir şey geçti geçti derlerdi çok sakin ve sıcak ses tonlarıyla. bu bana inanılmaz bağırıyorlar ve benim kötülüğüme konuşuyorlar şeklinde ulaşırdı ve korkardım. bu nöbetlere epey alıştıktan sonra aslında o anda olayların o türlü gelişmeyip bana öyle geldiğinin ayırdına varmıştım lakin korkumda zerre azalma da sağlayamamıştım maalesef. işte bu çelişki, seslerin baş döndürücü gelmesi gibi bir his yaratıyor. onun haricinde her şeyden korkuyorsun. aslında dümdüz bir korku nöbeti bu. kabus görürken olduğu gibi, ottan boktan korkuyor, ağlıyor, bağırıyor ve bir türlü kendine gelemiyorsun. ben ağlamaktan yorularak sakinleşebiliyordum mesela ancak. mekan algısı da çok saçma sapan bir hal alıyor ve tüm derim karıncalanıyordu. hatta bu hissi hep şöyle tarif etmişimdir; toplu iğne ucu boyutunda demir bir boncuğu işaret parmağınla baş parmağının ucu arasında yuvarladığını düşün. fakat aynı zamanda bu ufacık boncuğun bir portakal büyüklüğünde gibi geldiğini. böyle saçma sapan bir algı bozukluğu, delicesine bir korku ve baş dönmesi, seslerin birbirine karışması, öyle ki sessizliğin bile dayanılmaz bir gürültü gibi gelmesi. benim bu entry'yi yazma sebebim ise, 26 yaşında koca bir herif olmama karşın, az evvel tarif ettiğim algı bozukluklarına dair nöbet başlangıcı semptomları bir bir göstermiş olmam, ancak heralde savunma mekanizmamın gelişimini tamamlamış olmasından mütevellit hemen kontrol altına alıp bertaraf edebilmiş olmam..
  • babama sormanız gereken şeylerdir.

    bundan 5-6 sene evvel bir hırsızın eve balkondan girmeye çalışmasıyla başlamıştı her şey.
    herkesin balkonda uyuduğu bir gece (evet balkonumuz çok geniş, gelip kınanızı bile yapabilirsiniz) salak bir hırsızın kız kardeşimle göz göze geldiği o geceden sonra, babam bir daha geceleri rahat uyuyamadı.
    adam her gece bağırarak ortalığı inletirdi. bir kaç defa annemin boğazına sarıldığı bile olmuş. ne yapıyorsun diye sorduğunda hırsız tuttum demiş üstelik. yani annem güçlü kuvvetli olmasa tam bir aile dramı bizi bekliyordu.

    ilaç falan bir miktar toparlasa da bir türlü eskisi olmadı. ta ki geçen yıla kadar.

    bu sefer hırsız evin içine yatak odasına kadar girmiş. ilk gören annem, olayın ürpertisini daha iyi anlamanız için annemin bana anlattıklarını aynen aktarıyorum.

    "oğlum kapının önünde duran adamı önce baban sandım. pantolunun ceplerini karıştırıyordu. cebinden çakmak falan arıyor sandım. sonra nasıl olduysa emin olamadım. yattığım yerden bacağımı babanın tarafına doğru götürdüm, ayağımın babanın ayağına değmesiyle çıldırdım"

    neyse valide böyle acil durumlarda hep akılcı davranır, bey çabuk kalk silahını al, eve hırsız girmiş diye basmış feryadı. silah falan yok tabi, hırsız o can havliyle mutfak balkonundan aşağı atlayarak kaçmış.
    babamdan da arkasından o güne kadar benim ve ev ahalisinin duymadığı küfürleri avaz avaz bağırarak bir sokak boyunca kovalamış.

    hırsızı yakalayamamış tabi ama, babam o günden sonra artık bebekler gibi uyuyor. eski halinden eser kalmadı.

    buda böyle bir anımızdır.
  • insanın bir tarafı doğranıyormuş gibi ciyak ciyak yataktan fırlayıp bütün apartmanı birbirine katmasına sebep uyku bozukluğu. bundan mütevellit terör deniyor herhalde. yaşayan şahıs herhangi bir rüya kabus hiçbir şey hatırlamaz, sadece sebebi bilinmeyen bir korku yaşar. ayrıca bu korku esnasında yastığı yorganı kapıp bilinmeyen istikametlere kaçabilir. bu esnada uyanık ve yaptıklarının farkında da olsa sadece bir izleyici olmaktan öteye gidemez, mantık mekanizması kapalıdır çünkü. akabinde uyanınca olan biten her şey çok manasız görünür. uyku terörünün psikolojik sebeplere dayandığı düşünülmektedir ki şahsi kanaatim de stresle ilintili olduğu yönünde. belli bir süre kullanılan psikiyatri ilaçları ile geçebilmektedir.
  • uykunun ilk 90 dakikası içerisinde ağlama, çığlık atma ve yoğun korku ile ortaya çıkar. davranış değişiklikleri ve kaos yaratır. olaydan sonra kişi hiçbir şey hatırlamaz. bazen uyurgezerlik eşlik edebilir. hastada terleme, nabzının hızlı artması, panik korku oluşmuştur ve hasta kaçmaya başlayabilir. kendinde olmadığı için yaralanabilir .
  • 2,5 yaşındaki oğlumun az evvel sanki "kora dönmüş demir çubukla bir yerlerini dağlasanız belki bu kadar ses çıkartırdı herhalde" diyebileceğimiz bir çığlıkla apartmanı inleterek uyanması bunun bir örneğidir. hastalık mıdır nedir, ağzına tüküreyim ki çözümü de yokmuş. çok nadiren de olsa her çocukta görülebilirmiş. şimdi sesi kesildi, 20 dk sürdü, uyuyor şükür ki.

    az önce herşeyi denedik. bildiğim kadarıyla çocuğu kesinlikle uyandırmamak lazım. çünkü gözler pörtlekti, terlemişti ve çırpınır şekilde dengesiz hareketler yaparak çığlık çığlığa ağlıyordu. çocuğa bu nöbette ne yaparsak yapalım asla cevap alamadık. bilinç tamamen kapalıydı. çok rezil bir durum. ne yapacağınızı bilemiyorsunuz.

    bunun sanırım tek çözümü uykusunu açmaya çalışmadan karanlık bir odada, mümkünse bir süre odadan çıkarıp yanınıza alıp sakinleştirmeye çalışmak ve kısa bir süre sonra nöbet devam etse de etmese de yatağına bırakmak olacaktır. uyandırmaya çalışmak nöbeti uzatmaktan başka hiç bir işe yaramıyor çünkü. bırakın çırpınsın, ağlasın. illa ki uyuyacak.
  • bende karşı konulamaz bir çığlık atma isteği olarak kendini gösteren fenomendir. iki keresinde kendimi tutamayıp avaz avaz bağırdım. komşular polis çağırsa yeridir. öyle bir bağırma ki sanki bacağımı kesiyorlar. son iki seferinde delirmek pahasına çığlığımı tuttum ama nasıl tuttum bana sorun. beynimin yarısı bağır bağır diyor. ciğerlerim ağzıma gelmiş ıığ desem çığlık atacak durumda bekliyor. patlamayayım diye nefes bile almamaya çalışıyorum. 10-15 saniye sürse de insana ölüm gibi geliyor. son iki seferinde korkmadım da aslında. sadece manyak gibi çığlık atmam gerektiğini düşünüyordum.

    daha önceki patlamalarımdaysa salak delüzyonlara kapılmıştım. mesela tam uykuya geçerken kedinin kuyruğunun ayağıma değmesiyle irkilip "ha kediymiş" deyip güzelce uyumam, bir saat kadar sonra yatakta akrep var diye çılgınca bağırıp yatağı yorganı dağıtmam, bu da yetmezmiş gibi ilk birkaç saniye gözümün önündeki normal yatak yorgan manzarası içinde "gerçekten" devasa bir akrep görmem gibi manyaklıklar yaşamıştım.

    çok seyahat ettiğim ve üzerine yorgun olduğum gecelerdeyse uyanıp nerede olduğumu idrak edememem, adımı, cinsiyetimi geçtim ölü mü diri mi, in mi cin mi, hayvan mı ne bok olduğumu bile anlayamamam ve çığlık atmam gibi epizodları da mevcuttur. yalnız ilginç biçimde bu sorgulamaları son derece soğukkanlı bir biçimde yapıyorsunuz kafanızın içinde. şu şehirde olabilir miyim? en son nerdeydim, bu dolap evdeki dolaba benziyor ama o mu? gibi makul makul sorular beyninize üşüşürken tek problem bedeninizin hayvan gibi paniklemesi ve bağırmak istemesi oluyor. öyle bir çaresizlik duygusu ki vücudu panikleten, kimsenin başına gelmesini istemem. bu huylarıma alıştığım için özellikle oda paylaştığım durumlarda milleti korkutmamak için sessizce etrafımdaki eşyalara dokunup bu raf nerdeki raftı gibi sherlock'luklarla kendimi oyalamaya çalışıyorum artık. delirme hissi bir dakika kadar içinde geçiyor neyse ki.

    uzun lafın kısası, hem çeken, hem de etrafındakiler için zor durumdur ama başa çıkmayı da öğreniyorsunuz işte zamanla.
  • yıllardır şikayetçi olduğum durumun yeni öğrendiğim isim halidir.

    korku kitaplarına ve filmlerine konu olabilecek kadar sağlam altyapıya sahip kabuslar, gece çığlık atarak ve bağırarak uyanmalar, kendimi bilmez şekilde oradan oraya savrulmalar. sonu nereye gider bilmiyorum sözlük. panik ve stres içindeyim.
  • parasomnia başlığına mı buna mı yazayım bilemedim ama giderek hayatımı kabusa çeviren hastalık. nasıl oluyor bilmiyorum ama yorgun ve alkol aldığım gecelerde bağırarak etrafımdakileri uyandırıyorum. gece olduğu için haliyle panikle uyanıyorlar. ben ise hiç birşey hatırlamıyorum. sabah gecenin ne kadar kötü geçtiğini söylüyorlar. 15 aylık çocuğumu uyandırmaya başladığımdan itibaren aynı odada kalmamaya başladım. bu da benim ve onun için sorun olmaya başladı. her sabah kalktığında önce beni görüp öpüyordu. ayrı yataklarda gurbetteymişim gibi saçma bi durum oldu. ve bu durumun önünü alamıyoruz. alkol aldığımda kesin olarak gelen bağırma nöbetleri, almadığımda çok yorgun olduğumda karşıma çıkıyor. nasıl devam edeceğimi bilemediğim durumlardayım anlayacağın sözlük. itirafa da yakışırmış bu entry gerçi. neyse umarım buradan ışık olur birilerine.

    yıllar sonra editi: 7 ay alkol almadım ve panik atak tedavisi gördüm. şu an geçmiş gibi duruyor. bu hastalığın diğer bir durumu uykuda geçirilen panik atak. izlediğim yolu deneyebilirsiniz.
  • 1 yasinda olmak uzere olan kizima konulan tani... efendim bu yavrucaklarda 2.5 yasindan once olmaz diyen doktor ve cok bilenlerinin oncelikle agzina terlik vuruyoruz... sonrasinda doktorumun dedigine gore bas musebibi televizyon... sanmayin ki oyle cocugu oturtup tv seyrettiren annelerdenim zira ben istesem benim findik ortaligi kesfetmekten tvnin yuzune bakmiyor... cep telefonu desen vermiyorum vermeye kalkanlara olumcul bakisla etkisiz hale getiriyorum...gel hor ki benim yavrumu buldu bu illet... efenim bu sipalarin oldugu yerde tv acik olunca onlar seyretmese dahi sesleri algiladiklari ve bunlarin beyinleri de kayit makinesi gibi oldugu icin bilincaltina kaydediyormus... gecelerce hatta aylarca yasayip da doktorlarin bulamadigini 3. doktor buldu sonunda... olay pasiflora, tv yasagi ve bol bol disari cikmakla gececek gibi gorunuyor...
    ise yararsa ses veririm ey sozluk ahalisi...
  • gündüz başlayan terörün gece gelen bitirici vuruşu. hayattan yenen tokatların uyku boyunca devam eden zonklamaları. çoğu zaman geçer, yıllarca sürse bile geçer. çok az insan vardır ki onlar için asla geçmeyecektir. atalarımız elbette bu insanları da boş geçmemiş ve inceden dokundurmuşlardır bunlara:

    (bkz: ölünce geçer)
hesabın var mı? giriş yap