• tek gidişlik bir bilet alıp uğurlamak gerekirdi bazen
    göz pınarlarında biriken geçmişin kırgınlıklar tarafından esir alınmış anılarını;
    sonra da hiçbir pişmanlık duyulmamış gibi elinden tutarak
    gökyüzü manzaralı bir şiir mısrası fısıldamak.
    kalbine kadar inerek,
    tozla kaplanmış düşlerinin her birini çiçek kokularıyla uyandırmak.
    belki dokunabilirdi o zaman kuşların kanadına
    toprağa serpiştirip unuttuğun hayallerin.
    kayıp gitmeden son bir şans verdiğin yıldızın
    geceden doğan bir güneş gibi süzülebilirdi içeri,
    atsın diye kalbin.
  • bu yazı "uyanış" ifadesine çok fazla bozulma eklenmeden çok önce yazılmıştır orijinal yazarının kim olduğu bilinmemektedir. sosyal medyanızda ve isterseniz alternatif topluluklarda paylaşmaktan çekinmeyin.

    "sonunda onu elde ettiğinizde hayatınızda öyle bir an gelir ki… tüm korkularınızın ve deliliğinizin ortasındaki parçalarınızla ölü olarak durursunuz ve kafanızın içindeki ses haykırır… yeter!! bu kadar kavga, ağlayıp sızlanma, suçlama ve mücadele yeter!

    sonra, bir öfke nöbetinin ardından sakinleşen bir çocuk gibi, gözyaşlarınızı silip dünyaya yeni gözlerle bakmaya başlarsınız.
    bu sizin uyanışınızdır.

    bir şeylerin değişmesini veya mutluluk ve güvenliğin ufukta sihirli bir şekilde görünmesini beklemeyi bırakmanın zamanının geldiğinin farkındasınız.

    gerçek dünyada her zaman peri masalı sonları olmadığını ve “sonsuza dek mutlu olacak” garantisinin sizinle başlaması gerektiğini anlıyorsunuz… ve bu süreçte huzur duygusu kabullenme halinden doğar.

    mükemmel olmadığınıza ve herkesin kim veya ne olduğunuzu her zaman sevmeyeceğine, takdir edemeyeceğini veya onaylamayacağına uyanıyorsunuz… ve bunların hiçbiri sorun değil. herkes kendi görüş ve düşüncelerine sahiptir onların ne düşündüğünün senin kim olduğunla bir ilgisi yok.

    kendinizi sevmenin ve takdir etmenin önemini öğrenirsiniz ... ve bu süreçte yeni ortaya çıkan bir güven duygusu kendini onaylamanın doğal bir ürünüdür.

    diğer insanlara size yaptıkları - ya da sizin için yapmadıkları şeylerden - şikayet etmeyi ve suçlamayı bırakıyorsunuz ve gerçekten güvenebileceğiniz tek şeyin daha önce hiç tahmin edemediğiniz bir şey olduğunu öğreniyorsunuz.
    insanların her zaman söyledikleri şeyi kastetmediklerini veya kastettikleri şeyi söylemediklerini ve herkesin sizin için her zaman orada olmayacağını ve her şeyin her zaman sizinle ilgili olmadığını öğrenirsiniz.

    böylece, kendi başınıza kalabilmeyi ve kendinize bakmayı öğrenirsiniz ... ve bu süreçte güvenlik ve güvende olma duygusu kendine güvenerek doğar.

    yargılamayı ve öfkelenmeyi bırakıyorsunuz ve insanları oldukları gibi kabul etmeye, eksikliklerini ve insani kırılganlıklarını görmezden gelmeye başlıyorsunuz… ve bu süreçte huzur ve memnuniyet duygusu affederek doğar.

    yenidünyalara ve farklı bakış açılarına açılmayı öğreniyorsunuz. kim olduğunuzu ve gerçekten neyi temsil ettiğinizi yeniden değerlendirmeye ve yeniden tanımlamaya başlıyorsınız.

    istemek ve ihtiyaç duymak arasındaki farkı öğrenirsiniz ve aslında büyümüş olmak için hiç satın almamış olmanız gereken doktrinleri ve değerleri atmaya başlarsınız.

    yaratma ve katkıda bulunmada güç ve ihtişamın önemli olduğunu öğrenirsiniz ve yaşam boyunca yalnızca bir sonraki eksikliğini tamamlamaya çalışan bir “tüketici” olarak dönüp durmayı durdurursunuz.

    dürüstlük ve bütünlük gibi ilkelerin, geçmiş dönemin modası geçmiş idealleri değil, bir yaşam inşa etmeniz için gereken temeli bir arada tutan harç olduğunu öğrenirsiniz.

    her şeyi bilmediğinizi, dünyayı kurtarmanın sizin işiniz olmadığını ve bir domuza şarkı söylemeyi öğretemeyeceğinizi öğreniyorsunuz.
    sonra aşkı öğrenirsiniz. ilişkilere gerçekte oldukları gibi bakmayı öğrenirsiniz, sahip olduğunuz gibi değil. “tek başınalığın” yalnızlık demek olmadığını öğreniyorsun.

    artık insanları, durumları ve sonuçları kontrol etmeye çalışmıyorsunuz. “suçluluk ve sorumluluk ile sınır koymak” ile “hayır demeyi öğrenmenin” önemini ayırt etmeyi öğreniyorsunuz.

    ayrıca duygularınızı bir kenara koymak için çalışmayı, işleri düzeltmeye uğraşmayı ve ihtiyaçlarınızı görmezden gelmeyi bırakırsınız.
    vücudunuzun gerçekten tapınağınız olduğunu öğrenirsiniz. onunla ilgilenmeye ve ona saygıyla davranmaya başlıyorsunuz. dengeli bir diyete, daha fazla su içmeye ve egzersiz yapmak için daha fazla zaman ayırmaya başlarsınız.

    yorgun olmanın şüphe, korku ve belirsizliği körüklediğini öğrenirsiniz ve böylece dinlenmek için daha fazla zaman ayırırsınız. ve tıpkı yiyeceklerin vücudu beslemesi gibi, kahkahalar da ruhunuz beslenir. böylece gülmek ve oynamak için daha fazla zaman ayırırsınız.

    çoğunlukla, hayatta hak ettiğiniz şeyi elde yaşadığınızı ve yaşamın büyük bir kısmının gerçekten kendini gerçekleştiren bir kehanet olduğunu öğrenirsiniz.

    ulaşmaya değer her şeyin çalışmaya değer olduğunu ve bir şey olmasını dilemenin, bunu gerçekleştirmeye çalışmaktan farklı olduğunu öğrenirsiniz.

    daha da önemlisi, başarıya ulaşmak için yön, disiplin ve azim gerektiğini öğrenirsiniz. hiç kimsenin bunu tek başına yapamayacağını ve yardım isteme riskini almanın normal olduğunu öğrenirsiniz.

    gerçekten korkmanız gereken tek şey korkunun kendisidir. korkularınızın üzerine gidip korkularınızın üzerinden geçmeyi öğreniyorsunuz, çünkü her ne olursa olsun, onunla başa çıkabileceğinizi ve korkuyu özgür bıraktığınızda yaşamı kendi şartlarınızla yaşama hakkını elinize aldığınızı biliyorsunuz.
    hayatınız için savaşmayı öğreniyorsunuz ve yaklaşmakta olan bir kıyametin bulutunun altında yaşamıyorsunuz.

    hayatın her zaman adil olmadığını, hak ettiğini düşündüğünüzü her zaman elde edemeyeceğinizi ve bazen şüphesiz, iyi insanların başına kötü şeylerin geldiğini öğrenirsiniz ve yaşanılanları her zaman kişisel olarak almamayı öğrenirsiniz.
    kimsenin sizi cezalandırmadığını ve her şeyin her zaman birinin hatası olmadığını öğrenirsiniz. sadece hayat akıyor. yanlış olduğunuzu kabul etmeyi ve duvarlar inşa etmek yerine köprüler kurmayı öğrenirsiniz.

    öfke, kıskançlık ve kızgınlık gibi olumsuz duyguların anlaşılması ve yeniden yönlendirilmesi gerektiğini, aksi takdirde yarattığınız hayatı boğacaklarını ve sizi çevreleyen evreni zehirleyeceklerini öğreniyorsunuz.

    müteşekkir olmayı ve yeryüzünde milyonlarca insanın sadece hayal edebileceği şeylere rahatlıkla sahip olmanın değerini öğreniyorsunuz: tam bir buzdolabı, temiz su, yumuşak sıcak bir yatak, uzun bir sıcak duş .
    sonra kendiniz için sorumluluk almaya başlarsınız ve kendinize asla ihanet etme ve asla kalbinizin arzusundan daha azına razı olmayacağınıza dair bir söz vermiş olursunuz.
    gülümsemeye, hayata güvenmeye ve her harika olasılığa açık olmaya başladığınız bir noktaya gelirsiniz.

    sonunda, kalbinizdeki cesaretle, bir tavır alırsınız, derin bir nefes alırsınız ve yaşamak istediğiniz hayatı olabildiğince iyi tasarlamaya başlarsınız."

    sonuna dek okumuş olanlar zaten tüm bunları aramış ve bulmak istemiş olanlardır diye düşünüyorum. dilerim bulduğunuz, yolunuza ışık olsun.
  • uykuyla uyanıklık arasında kaç basamak olduğunu soracak olursanız, bir insan ömrü diye cevaplanabilir. edinilen her tecrübe bir uyanış basamağı sayılabilir. tanıştığınız her yeni insan, her tekrar, her öğrenme, her hatırlama yeni bir uyanış basamağıdır.
  • filmin adını "uyanık" koysalar daha güzel olurdu bence.
  • (bkz: uyanık eylem)
  • başladı ve artarak devam edecek. bazıları çokça şeyin farkında, bazıları çok azın, bazılarının daha hiçbir şeyden haberi yok. zamanla aydınlananların sayısı artacak, gözlerdeki perdeler yavaş yavaş kalkacak.

    kendinizi ve evreni iyi dinleyin belki de size bir şeyler anlatmaya çalışıyordur.
  • jean-paul sartreın uyanış, bekleyiş ve tükeniş üçlemesinin ilk kitabı. içerisinde şu cümleleri de barındırır 'kendini seyrettiğin zamanlar, baktığın şeyin kendin olmadığını, zaten var olmadığını sanırsın. aslında idealin budur: hiçbir şey olmamak.'
    'eğer... eğer varlığımı bulmaya çalışmazsam var olmak bana öyle anlamsız gelecek ki.' sartre varoluşçuluğu incelemesi yapılası bi' eser.
  • bilinç düzeyindeki sıçrayışı tasvir etmek için de kullanılan kavram. bu kullanımında uyanış, kurtuluşun ikiz kardeşidir.
  • pek bilinmeyen cahit zarifoğlu şiiri.

    gece yarısı uyandın
    nerede düğüm, aradın
    yanıyor akıl ve âlem
    vakit kapı vuruyor.

    nefes alıyor veriyor eşya
    mekân hem, hem zaman kayıyor.

    çatıyı çatmış biri
    ete can katmış biri.

    derken
    yürek aklın koynuna giriyor.
  • çok sancılı olur-muş kiminin uyanışı, benim gibi. üst üste bir sürü felaket..

    fakat öyle şanslıyım ki en hafif şekilde atlatıyorum bu sancılı süreci.. büyüyorum, gelişiyorum, yaşadıklarıma minnet duyuyorum isyan etmek yerine. ne kadar sevildiğimi hissedip teşekkür ediyorum sık sık..

    en zor zamanımda buraya benim için en zor olan entryi yazdım ve ödülüm geldi. aldığım bir mesajla -ki artık hayatımda çok önemli bir yere sahip canım arkadaşımdan- uyanış sürecim başladı. aylardır okuyorum, izliyorum, araştırıyorum, soruyorum, üzerine düşünüp konuşuyoruz. halen çok başındayım ama asla eski ben değilim. bundan sonra da olamam.

    öyle bir nokta ki bu; bir bakmışsınız bütün kızgınlıklarınız bitmiş, bütün kırgınlıklarınız geçmiş.. eskiden önemsemeyip geçiştirdiğiniz sevgisizlikleri fark edip ısrarla yürüdüğünüz yollardan sapmaya bile başlamışsınız.. ama içinizde kocaman bir öfke büyütmeden. daha sakin, daha dingin. sadece kendinizi daha fazla severek..

    bundan daha iyi nasıl olur?
    kolaylık, neşe ve ihtişamla..
hesabın var mı? giriş yap