• neden okumamız gerekiyor?
    "varsayalım ki yazıdan tamamen uzaksınız. hiç kitap okumadınız. ölüm anınızda hayatınıza dair çok az şey hatırlayacaksınız. çok kısa bir hayat yaşadığınızı farkedeceksiniz. ben ölürken jul sezar'ın suikastini, romeo ve juliet'in aşkını, dante'nin cehennemini yaşamış olacağım.çok zengin bir hayat yaşamış olacağım. eğer fakir bir hayatı tercih ediyorsanız sorun yok. ben kızıl haç değilim, sizi kurtarmaya çalışmam. ama okumak daha iyidir."
  • "sosyal medya, eskiden bir barda bir kadeh şarabın ardından toplumu rahatsız etmeden konuşan embesil sürülerine söz hakkı verdi. bunlara tez vakitte geri adım attırılabilirdi - o dönemlerde - ancak şu anda bir nobel ödüllüyle aynı söz hakkına sahipler. bu, bir tür, embesil işgalidir."

    ... der italyan düşünür eco.
  • "gülmek korkunuzu yok eder, korkusuzluğunuz da tanrıyı." demiş güzel insan. korkusuzluğunda yatsın.
  • orhan pamuk'un “sizden çok şey öğrendim, siz çok önemli bir yazarsınız” sözüne karşılık "senin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim orhan. çünkü o zaman intihal yapmış olurdum.” yanıtını vermiş yazardır.
  • büyükbabası yetimmiş. terk edilip bulunduğunda nüfus memurlarından biri ona, latince ex caelis oblatus’un (cennetten gelen hediye) kısaltması olan, hiçbir dilde karşılığı olmayan “eco” adını vermiş... elâlemde ne nüfus memurları var!
  • "ıssız bir adaya düşmüş olsam yanıma hangi kitabı alacağımı soranlara şu yanıtı veriyorum:"telefon rehberi; rehberdeki isimlerle sonsuz öyküler yaratabilirim."
  • dünyanın en klişe sorularına en muhteşem cevapları vermeyi başaran yazar.

    ''tanışmak, konuşmak isteyebileceğiniz bir tarihi figür, yazar, devlet adamı, filozof var mı? böyle bir şans verilse kimi tercih ederdiniz?

    hayran olduğum insanlarla bir araya gelmeyi hiç denemedim. onlarla tanışmayı reddediyorum. onlar hakkında kafamda oluşturduğum resmi tahrif etmelerini, yıkmalarını istemem. dolayısıyla görmeyi isteyebileceğim bir tarihi figür de yok. kitaplarında, tablolarında, bestelerinde söylediklerinden fazlasını söyleyebileceklerini de sanmıyorum. söz gelimi bach’la tanışmak için hiçbir gerekçe bulamıyorum. bana bıraktığı eserler benim için kafi. sonuçta bir pop kültür değil bach. ''
  • postmodernizm icin "bir adamın karşısındaki kadını deliler gibi sevmesine rağmen bu cümle barbara cartland romanlarında binlerce defa tekrarlandığı ve muhatabı da bunu bildiği için ona 'seni deliler gibi seviyorum' diyememesi" şeklinde bir açıklama yapmış,kafası ultra garip çalışan düşünür..zeka küpü şekeri ..
  • "babalarımızın bizi eğitme kaygısı duymadıkları boş zamanlarında bize öğrettikleri neyse, o olduğumuza inanıyorum"
  • //babasının babası "kimsesiz çocuk"muş, anlaşılan doğar doğmaz terk edilmiş. kilise, bu durumdaki yenidoğanlar için bir dizi soyadı seçmişmiş: eco, meğer, "göksel armağan" anlamına gelen latince bir deyişin baş harflerinden oluşuyormuş – düpedüz hüdaverdi'nin karşılığı!//

    umberto eco'yla yapılan bir söyleşiden öğrendiklerini, enis batur, işte böyle aktarıyor bize, 8 ocak 2015 perşembe günkü cumhuriyet kitap'taki köşesinde. müslümanlarda da vardır benzer bir uygulama. babası belli olmayan çocuklar büyüyüp öldüklerinde mezar taşlarına baba adı olarak "abdullah" yazılır, "tanrının kulu" anlamına, diye ekliyorum ben de.

    *

    genel istek üzerine eco'nun latince açılımı : "ex caelis oblatus"...
hesabın var mı? giriş yap