• geçen gün yaklaşık 45 dakikalık yolu uberle gittik, taksiyle döndük.

    gidişte ubere adresi girdik, 8 dakika sonra son derece terbiyeli bir insan evladı geldi bizi aldı, gideceğimiz yere bıraktı, parasını ödedik.

    dönüşte taksiye bindik. bindikten 5 dakika sonra taksici trafik vardır diye mızmızlanmaya başladı. inin başka taksiye binin muhabbeti başladı. istanbul'un en orta semti beşiktaşa gidicez, yolu bilmiyorum telefonunuzdan bakın diye tutturdu. yolda küfür kıyamet, makaslar, hatalı sollamalar falan, 3 adet kaza atlattık. telefondan yola bak, trafiğe bak, şoforü bilgilendir, dikiz aynalarından arkadaki araçları kontrol et, kendini sağlama al, yola savrulma falan mevzu uzadıkça uzadı.gideceğimiz yere 2 km kala ileride trafik var burda inin yürüyün tantanası, yol boyunca magandalıklar, gerginlikler falan derken gideceğimiz yere zar zor vardık.

    gidiş, dönüş benzer para ödedik.

    o yüzden emek hırsızlığına koyim çok afedersiniz.
  • arabama zarar verilmeyeceğini bilsem ben de aracımın arkasına " uber siksin sizi emi " notu yapıştırarak destek olmak istediğim firma. o kadar sevmiyorum ki taksiyi, plakasını, sahibini , şöförünü... uber böyle canınızı acıta acıta acıta devam etse.
  • cuma akşamı şişlide taksi beklerken yanıma gelen taksinin nereye sorusuna "maçka" dememle cevap bile vermeden basıp gitmesi örneği aklıma geldiğuinde desteklediğim uygulama. sırf bunlar memnun olsun diye kısa mesafeyi 10 tlde sabitlediler,herifler hala yol/müşteri seçiyor sonra da ağlıyorlar. beter olsunlar
  • bir tarafta trafik kurallarına uymayan, yolcuları zerre önemsemeyen, keyfine göre yolcu almayıp müşteri seçen, muayenesi olmayan enkaz gibi araçlarla trafikte terör estiren, neredeyse bütün işlemleri kayıt dışı olduğundan en alt seviyede vergi ödeyen taksi sürücüleri ve plaka sahipleri varken; diğer tarafta temiz kaliteli düzgün ulaşım hizmeti sağlayan ve bunu kayıtlı ve şeffaf bir şekilde yaptığından vergisini düzenli ödemek zorunda olan uber var. ve trafik polis teşkilatımız en sıkı şekilde kimi denetleyip ceza kesme peşinde? uber'in ve uber yolcularının. neden? çünkü toplumu değil, taksi plaka sahiplerini ve o taksileri süren çomarları korumak ve kollamak bunu gerektirir. çünkü sizin güvenliğiniz, trafik kurallarına uyulması, özetle toplumun faydası için çalışmak trafik polislerimizin zerre umrunda değil.
  • taksi şoförlerinin kuş kadar kafası çalışsa uber için kulis yaparlar. plaka sahiplerinin kölesi olmuşlar, hasılatın çoğu plakaya gidiyor. uber ile %20-25 verip kendi işlerinin patronu olabilirler. ister çalışır ister çalışmaz; istemediği mesafeyi istemediği yolcuyu almaz. vito da şart değil; temiz düzgün bir araba yeter.
    ama kimseyi de kolay kolay kazıklayamaz; sicilini herkes görür.
    taksilerin derdi artık turistler uyandı, suratına bakmıyorlar bunların. bindiğim taksiye sen de uber yapsana boşver plaka sahibinin kahrını diyorum; kıvranıyorlar itiraf etmeye; kazıklayamıyorlar doya doya...
  • köpek gibi kullandığım uygulama. bir kere gecenin köründe bir yerden dönerken polis çevirmişti ve hem şöföre hem bana trafik cezası kesilmişti, cezanın fotoğrafını uber'e gönderdim cezayı ödedi ve üstüne hesabıma kredi koydu 50 lira civarı hesabıma.

    paraüstünü vermemek için direten taksicilerin götlerini sikerler umarım tek dileğim bu.
  • istanbul'a her geldiğimde kullandığımdır. vito'ların ücreti taksi ile hemen hemen aynı, ama üç dört kişi binerseniz gayet ekonomik oluyor. ha isterse taksinin üç katı olsun gene uber'e binerim taksiye asla binmem.

    bir defasında sultanahmet civarında acilen otele dönmemiz gerekti. dört kişiyiz. uber'e baktım yoğunluktan 150 tl fiyat çekti -ki normalde oradan uber 80-90 yazar. 150'den de olsa uber çağırmak istedik sonucta ücret dörde bölünecekti, ama uygulama tüm araçlarımız şu an dolu dedi.

    dedim herhalde taksi de aynı fiyata götürür. gittim bir taksi durağına, kalamış'a 150'ye götürür müsün dedim? yok abi ne 150'si, orası en az 350 tutar dedi. yuh dedim herif sanki ankara'ya götürecek. 350 ne yahu? meğerse herifler paso turist peşinde tarife de 100 dolardan başlıyormuş (350 tl).

    şimdi bu adamlar gelmiş bana emekten bahsediyor. kendi adıma aynen uber'e devam. kudurun taksiciler kudurun.
  • uber’in sebebi maganda taksiciler değil (link benim yazıya yönlendiriyor ama içerik aynen aşağıda, gitmenize gerek yok)

    nedense uber’le ilgili tartışmaların çoğu istanbul taksicileri ile yaşanan korku hikayelerinden oluşuyor. anahtar kalıplar:

    -kısa mesafe
    -trafiğe sokma beni
    -hepimiz bu vatanın evladıyız ama ben karşının taksisiyim
    -yanlış köprü, yanlış giriş
    -yağmur altında sırılsıklam
    -taksimetre yerine fermuarını açtı
    -önce makas attı, sonra makas aldı
    -sarı öfke 7: seksi maganda

    (kaynak: düşük bütçeli erotik filmler kolleksiyonu)

    ***

    uber san francisco merkezli bir şirket ve bugün 760 şehirde iş yapıyormuş. hepsinde de yukardaki problemler olduğundan bu hizmet tutmadı herhalde.

    işin aslı, her taksici gül gibi olsa da bir şey değişmeyecekti. uber, müşteriler için daha iyi bir hizmet, çalışanlar için de daha iyi bir iş modeli, o kadar basit.

    neden daha iyi bir hizmet?

    1) arz, talebe göre dinamik olarak değişiyor (dakikalar içinde). taksi arzı ise aylar/yıllar ölçeğinde ayarlanıyor. (new york tam 60 sene boyunca yeni taksi lisansı vermemiş mesela)
    2) istersen paylaşımlı, istersen lüks sehayat. (istanbul'da sadece uber xl varmış gerçi)
    3) anında ve halka açık geri bildirim imkanı. tripadvisor gibi.

    peki neden daha iyi bir iş modeli? (çalışanlar için. şirket zararda)

    1) referral/tavsiye programı sayesinde hızlı büyüyor.
    2) sermaye yatırımına gerek yok, mevcut kaynakları değerlendiriyorsun
    3) hakiki “esnek çalışma saatleri”
    4) tahsilat sorunu sıfır, çünkü müşteriyle para değiş tokuşu yok

    e niye o zaman sadece taksicilerin berbatlığına odaklanıyoruz?

    ***

    adalet

    buna odaklanıyoruz, çünkü ağlaşan taksicilere “bana ne, ekmek bulamıyorsanız pasta sürün” demek zor geliyor. olayı kişisel hikayelere döndürmek vicdanen daha kolay, insanın adalet inancını okşuyor: “hakettiniz” diyerek rahat rahat hıncını çıkarabiliyorsun.

    halbuki ekonomik değişimlerin haketmeyle alakası yok. acaba 15.yy’da bir köprü yapıldıktan sonra işlerini kaybeden tekneciler için de “diğer kayıklar arasında makas atmasaydınız” muhabbeti dönmüş müdür?

    elbette istanbul’daki taksiciler hakikaten kötüler. istanbul kötü zira. o trafiğe beni koysan, iki aya hannibal lecter olurum. “istanbul’un göbeğinde korkunç vahşet. para üstünü isteyen müşterisini klasik müzik eşliğinde yedi” diye haberlerim çıkar. ama taksicilik o taksiciler yüzünden batmıyor, yeni teknolojiler (disruptive innovation), devlet eli ile korunan bir karteli delebildiği için batıyor.

    ***

    haksız rekabet

    şu kartel konusunu açayım: geçen gün, taksi derneğinin uber’i şikayet etmesi bayağı acayip bir haberdi. olayı fetö’ye bağlamalarının iğrençliği bir yana, “haksız rekabet”ten yakınmaları tam komedi. zira bir lonca/kartel olan taksicilik derneğinin bizzat varlığı rekabete aykırı.

    normalde ehliyeti ve sigortası bulunan herkesin taksicilik yapabiliyor olması lazım. hadi diyelim güvenlik için taksilere gps ve kamera konur ve bu bir merkeze bağlanır. bu kadar. yani ufak bir regulasyon, kalanı serbest ve geribildirime bağlı. oysa mevcut sisteme bakın:

    -ancak devlete fahiş bir fiyat ödeyenler taksicilik yapabiliyor.

    -o kadar parayı veren zaten işin kendisini yapmıyor, maraba çalıştırıyor.

    -bu paranın herhangi bir eğitimle, güvenlik sistemiyle filan alakası yok. sadece haraç.

    -devlet, bu haraç karşılığında, potansiyel rakipleri önleme sözü veriyor.

    -ama her haraç veren de kartele giremiyor. kartelin üyeleri, yatırımlarının değeri düşmesin diye, arzı yapay olarak kısıtlıyorlar.

    -kartel, devlet ile anlaşıp genel bir fiyat belirliyor ve bunun dışına çıkılamıyor. zaten fiyat sabitlemek, kartellerin ana amacıdır.

    yani verimli bir ekonomiye ters ne varsa taksicilikte birleşmiş: haraç, rant, tekel, sabit fiyat, arz-talep dengesizliği. hadi kamu yararı için bazı durumlarda biri ikisi olur da hepsi bir arada be kardeşim. ders kitaplarına koysan ideal örnek olur.

    ***

    bu düzeni başka sektörlerle karşılaştırın. atıyorum, berber olmak için de bir kurumdan izin almak ve bir haraç ödemek gerekiyor. ama berberlere arz kısıtı yok. sabit fiyat zorunluluğu da yok. isteyen lüks berber açar, tıraş olurken kolonya yerine nusret’ten çiğ et sürer milletin yanaklarına.

    dolayısıyla hem müşterileri, hem de marabaları mağdur etmek üstüne kurulu bir anlaşma yapmış bu taksi plakası "yatırımcılarının", teknolojinin gelişimi ve devletin kayıtsızlığı kombinasyonuyla "mağdur" edilmelerine kimse sempati göstermez. yokolması gereken bir iş modeli ve kartel bu.

    bu demek değil ki uber ideal bir model. her şey dinamik. belki rakipleri daha iyi olacak, belki normal taksiler reforma gidecekler bu baskıyla. ama taksi kartelinin baskısıyla uber yasaklanırsa, hem yeni -ve belki daha iyi- uberlerin de önü kesilmiş olur, hem de taksilerin iyileşmesi için bir neden kalmaz.

    ***

    sharing economy

    uber ve airbnb gibi platformlar, “sharing economy” şemsiyesi altındalar ve buna genel bir eleştiri şu: "eğer teknoloji sayesinde herkes part-time taksicilik yaparsa, taşıma işinden kimse para kazanamaz. yani hem mevcut taksiciler işlerinden olacaklar, hem de onların işini alanlar da bu işten ev geçindiremeyecek".

    haksız değil ama denklemin diğer yanını görmüyor: bir iş kolu kayboluyorsa (veya o iş kolundaki kar marjı azalıyorsa), serbest kalan kaynakların başka yararları olacak. verimlilik arttığı ve yeni kaynak dağılımı aşırı eşitsiz olmadığı sürece bu iyi bir şey. (yani mesela işini kaybedenlerin pastadaki tüm payı, bir abd şirketi olan uber'e geçiyor olsa kötü)

    örneğin bu tip hizmetler sayesinde banliyölerde yaşayanlar bile araba almamayı düşünüyorlar. herkesin kendi arabası olsa, bu araba belki günün %10'unda kullanımda olacak. kalan %90 zaman için park yeri lazım. ama paylaşımlı araba sistemlerinde, her araba %80 oranda kullanılacaktır, atıyorum. bu, otomotiv endüstrisi için kötü ama şehir planlaması, trafik, çevre, vs için iyi.

    abd’de uber ve lyft yaygınlaştığı anda -ben lyft'çiydim- benim de gece hayatım canlanmıştı. 10–15 dolar yerine, paylaşımlı biçimde 2–3 dolar verip gidebildiğim için kalan parayı başka işyerlerinde harcıyordum.

    bir de işin duygusal boyutu var. uber sürücüsü, kendi işinin sahibi. özkaynak onun, zaman onun, seçim onun. ve müşteri olarak doğrudan onunla iletişimim var. bu insana daha doğal gelen bir alışveriş metodu. karşıdakini, bu işi yapmaya zorunlu bir “hizmetçi” gibi değil, bir eşit olarak görmek kolaylaşıyor.

    velhasılı kelam, beter olun ve esen kalın.

    ***

    [edit: burada uber'e bayağı düşman bir arkadaş var, defalarca yazmış, en son benim için de "nepalde kafayı içten kazıtmış" demiş (güzel laf). aslında derdi liberal ekonomi masalları dediği şeyle, her şeye o gözle bakıyor. halbuki bahsettiğim bazı noktalar, o masal dediği şeye de ters zaten.

    ilkin, mevcut taksi düzeni crony capitalism denen şeye yakın. her ekonomik sistemin en kötü özelliklerini birleştirmiş durumda. bu bence tartışmasız bir durum.

    ikincisi, uber gibi hizmetlerin çevreye etkisi karmaşık bir konu. bu işin uzmanları bile emin değilken, burada yerçekimi formulünden bahsediyormuşçasına emin olmanın alemi yok. uzmanların hemfikir olduğu bir nokta var, o da toplu taşımaya yatırımın şart olduğu. yani belediyeler "nasıl olsa uber var" diye bu işi salamazlar, onu sübvanse etmeliler.

    üçüncüsü, bugün uber gelir, yarın başkası. mühim olan paylaşım ekonomisini anlamak. örneğin benim şehrimde şimdi "dakikalık" araba kirası başladı. elektrikli arabalar. applikasyona ehliyetini scan edip, arabanın hangi sokakta olduğunu buluyorsun ve sana yollanan kodla giriyorsun. işin bitince istediğin yere park et. benzin, sigorta, vs sen uğraşmıyorsun. saatlik araba kirası zaten yıllardır vardı. saatlik bisiklet kirasını da ben hemen her gün kullanıyorum (ilk 30 dk ücretsiz). tüm bu firmalar da belediyeye lisans parası ödüyorlar ama fahiş fiyatlarla değil, hiçbiri tekel değil ve fiyat-sabitleme yok. bunların hepsi çevre ve şehir hayatı için iyi.

    taşımanın ötesinde, yazlık ev, matkap, bebek malzemeleri gibi, çoğumuzun kısa süreli kullandığı tüm kaynaklar, bu sharing economynin parçası oldukça, gereksiz tüketim azalacaktır. ve insanlar yüzü olmayan dev şirketler yerine, birbirleriyle münasebet kurdukları için, daha mutlu olacaklardır.

    masal saati sonra erdi, iyi geceler]
  • taksiciler 9 ekimde uber'i protestoya hazırlanıyormuş.

    -taksicilik yaparlar ama ya yakın mesafe, ya da çok trafik var diye adam almazlar. istanbul'da olduklarının farkında değiller. es kaza aldı diyelim tüm yol boyunca ya çok hızlı kullanır bir an önce varasınız diye ya da adamın suratını çekersiniz sanki o size para veriyormuş gibi,

    -yıl olmuş 2017, navigasyonsuz dışarıya adım atmadığımız şehirde %90ı hala navigasyon kullanmaz. sormadan en uzun yoldan götürmeye çalışırlar. daha dün bile gecenin 2 sinde adam e-5 yerine temden götürmeye çalıştı.

    -çoğunluğu ne idüğü belirsiz, sevdiğinizi bindirirken plaka numarasını kaydetmeye çalışırsınız ya da yol boyunca sizinle telefonda konuşur,

    hal böyleyken bunlar daha iyi günleri taksicilerin.
  • kameralı telefonlar ve dijital fotoğraf makinelerinin eski nesil fotoğraf dükkanlarının neslini tükenme noktasına getirdiği gibi, taksicilerin neslini tükenme noktasına getirecek olan teknolojik gelişme. zamanında "iyi görüntü vermiyor" diye üzerine gidilen lcd televizyonların tüplü televizyonları bitirdiği gibi, "doğal ışık vermiyor" diye savaş açılan tasarruflu ampullerin filamanlı ampulleri bitirdiği gibi, orçotaksicileri de uber bitirecek.

    engellenmeye, savaş açılmaya, hatta yasa dışı ilan etmeye çalışabilirler. ancak bu olacak.
hesabın var mı? giriş yap