• biri bana soruyor "onun yazımı böyle değil miydi?" diye. tdk'nın doğru kabul ettiği yazıma link vericem. link sadece tek kullanımlık. biriyle paylaşınca arama sayfasına geri dönüyor. o yüzden insanları kelimelerin doğru yazımları konusunda bilgilendiremiyorum.

    açıkçası tdk'nın "aman kelimelere direkt link verilmesin" diye üstüne titrediği bu konuyla hedeflediği şey ne acayip merak ediyorum. çok uzun zamandır da böyle bu arada. hatta ekşi sözlük'ün araştır kısmında tdk olmamasının sebebi de bu. şimdi iyice geliştirmişler sistemi.

    uygulanan tedbirin "gelsin herkes efendi gibi baştan aramasını yapsın, biraz eli klavyeye değsin" diye bir çaba dışında makul bir gerekçesi de yok. hatta kimbilir belki "online'a çok alışmasınlar biraz sözlük satın alsınlar" gibi bir zihniyet bile olabilir. bu iki zihniyet arasında çok mesafe yok çünkü.

    bu konuyu yöneticilerden birine ileteyim diye siteye baktım. yöneticilerin isim ve fotoğrafları var ama e-mail adresleri yok. yani ankara'da etrafa bir sürü "bu adamı gördünüz mü?" diye ilan yapıştırıp o fotoğrafları mı kullanıcaz? adamların tipinin neye benzediğinden bana ne? iletişim konusundaki tek imkan bilgi edinme hakkı kanunu çerçevesinde onda da belli kriterler kıstaslar var.

    resmen tdk'dan faydalanmaya çalışmaktan yoruldum.

    hani birileri çıkıp "yeaa dilimiz çok yozlaştı" falan derse sebepleri konusunda kayıt mahiyetinde dursun diye buraya yazıyorum.

    edit: birden fazla kişi tdk'nın tanımlarına erişim için url şablonu iletti. bir yolu varmış. biri konuyu "joomla kullanıyorlar, konudan anlamadıklarındandır muhtemelen" dedi. doğru olabilir. ama bu araştırma ve geliştirme kurumunuın teknik yetersizliği, yol açtığı sıkıntılara bir bahane olur mu? olmaz.
  • bir an önce kendine çekidüzen vermesi gereken kurum.

    işlerine geldikleri zaman " yaygın kullanım " sebebi ile bazı kelimeleri, ekleri, kısaltmaları vs. değiştirirken bazılarında ise " yaygın kullanım " umurlarında dahi olmuyor.

    yahut yabancı kökenli kelimelerin kiminde telaffuz benzerliği olsun görüşünü savunurken kimisinde yine umursamazlar.

    mesela en meşhurlarından entelektüel kelimesi. intelligence kökenli ve intellectual kabullü bu kelimenin yabancılar tarafından telaffuzunda oradaki iki l'den biri baskın şekilde söylenir. bu sebeple kurum da türkçe'de tek " l " ile yazımının ve söyleniminin doğru olacağını buyurmuştur.

    ama burada ağız/boğaz unsuru diye bir şey de var. entellektüel şeklinde söylenimi bize daha uygundur. hadi buna bir noktada eyvallah.

    " hep " sözcüğünü de farsça kökenli olarak göstermekte ve bu kelimeye dair en eski kaynak olarak da 1870 yılında courteille tarafından yayımlanmış doğu türkçesi sözlüğü'nü göstermektedir. oysa 1072 yılında yazılmış divan-ı lügât-it türk'te bile bu kelime türkçe olarak geçmektedir.

    " köp/kep " kelime kökenidir. çok anlamı vardır.

    köpek ve köpük de buradan gelmektedir.

    köpek; kabaran, çokça tüyleri olan anlamındadır örneğin.

    fark etmek, terk etmek gibi birleşik fiileri ayrı yazdıran bu güzel kurumumuz gasp etmek birleşik fiilini ise " gasbetmek " şeklinde yazmamız gerektiğini buyururlar.

    kurumda tutarlılık da yok. yıllarca numara kelimesinin kısaltmasına " no. " denilmesine karşı çıkıp " nu. " hâlini savunup sonunda bundan vazgeçtiler. oysa belki de en tutarlı kısaltmalardan biriydi bu. çünkü sen kısaltmaları kendi diline göre yapıyorsun. ancak kelimenin tamamında " o " sesi yok iken kısaltmada bunu kullanıyorsun. " eğer uluslararası kullanım şekli " diye savunmaya geçeceksen o zaman sorarlar kuruma " neden başka kelime ve kısaltmalarda uluslararası kullanım şeklini tercih etmiyorsunuz? " diye.

    bir de o kadar çok kural değişikliğine gidiyorlar ki takip etmek çokça zorlaşıyor.

    şu kurala bakın ve mantıklı şekilde açıklayabilen olursa bana da söylesin.

    " özel adlara gelen iyelik eki vs. kesme işareti ile ayrılır "

    çok güzel. örneğin; türkiye'miz.

    ama yakın tarihte şunu eklediler:

    " kurum adlarına gelen ekler kesme işareti ile ayrılmaz "

    örneğin; türk dil kurumuna. türkiye büyük millet meclisine vs.

    tamam da neden? birden fazla mı var bu kurumlardan? nedir sebebi?

    uzar gider işte böyle.

    hele türkçe'nin değil de türkçenin şekli var ki... hey yavrum hey!
  • tüm yardımcı fiil etmek'leri ayırıp da cemetmek'i ayırmamış, çok ayıp (sebebini öğrendik). geçenlerde elâlem'i de ayırıp kalbimizi kırdıydı (bunun sebebini öğrenemedik). sittinsenedir bitişik yazdığımız kelimeleri ayırma iştahında görüyorum tdk'yi*. hadi eşanlamlıyı, zıt anlamlı ayrı yazıldığı için ayırdı? peki diğerlerini hangi gerekçeyle yapıyor ve bu gerekçeler ne kadar rasyonel, muamma.

    dil konusundaki standartsızlıktan daha evvel birçok kez yakındıydım (bkz: standart/#62976027). yine mutat yakınasım geldi. ben kubbealtı lugatı ile türk dil kurumu imla kurallarını bir arada kullanıyorum (bu da subjektif bir tavır ama el mahkûm). çünkü tdk'nin çoğu tutumunu tutarsız ve üstünkörü buluyorum. tutarsızlık yukarıda verdiğim örneklerden rahatça anlaşılabilir. üstünkörü icraatlarına örnek olarak da şapka kullanım anlayışını vereyim.

    malum evvelden tdk'de şapka kullanımı asgari düzeyde, hatta hiç yoktu. sonra birden bir şapka hareketi oldu ve bazı kelimeler şapkalandı. buraya kadar iyi güzel. üstünkörülük şurada: şapka koymada uzun-kısa ile ince-kalın sesli harf ayrımı göz ardı edildi. yani inceye de uzuna da aynı şapka konuldu. bariz örneğimiz hal kelimesi. yalın halde kısa /a/ ile okuduğumuz bu kelimeyi bazı durum ekleri geldiğinde uzun /a/ ile okuyoruz. yani sadece onların şapka alması lazım (hâli, hâle gibi); kısa /a/ ile okunan hal, halde, halden gibi kelimelerde uzun /a/ şapka kullanımı hatalı oluyor işbu halde. resmi bir dil kurumundan beklenen dilin bu inceliklerini gözetmesi; ince /a/ ile okunan kelimelere farklı bir işaret koymak zor ise (ki kabul zor, hele bizim gibi dil bilgisine yeterli önem verilmeyen kültürlerde daha zor), en azından bu fonetik kuralına uyduğunu gösterir şekilde ince /a/'lara şapka koymama yoluna gitmesi. kubbealtı lugatı bu kuralı uyguluyor, zaten ben de bunu oradaki değerli hocalardan öğrendim.

    devletin bir kurumu olarak tdk'nin en önce yapması gereken şey, kubbealtı lugatı, ferit devellioğlu lugatı, andreas tietze lugatı gibi tüm türkçe lugat hazırlayanlarla, türk dili ve kültürüne çok kıymetli hizmetleri olmuş dil uzmanlarıyla ve onların halefleriyle aynı çatı altında buluşması, kurumlar üstü bir dil birliği için adım atmasıdır. bakınız, 1850'lerde oxford sözlüğünün derlenmesinin hikâyesini anlatan the professor and the madman adlı bir film var. sinema olarak çok matah sayılmaz, ama gerçeğe dayanan öyküsü dilini seven insanları etkilemeye yeter. dil işi ciddi iş agalar, neyse bu da çok didaktik oldu amma ne yapalım derdimiz var.
  • kucuk basit bir i$ icin bilgi@tdk.gov.tr adresine gonderdigim, ciddi ve gayet acik bir maile, "burokrasiye buyrun" cevabi atan kurum.
    her $eyin bir yol yordami var tamam da, ufak i$lerde, hele hele sen oraya "bilgi verin/alin" diye bir mail adresi koyarken milleti niye yoku$a surersin. kaldir o zaman mail adresini!...
    bu sabah ek$i sozlukte "teslimiyetcilik" diye bir ba$lik actim. (bkz: teslimiyetcilik/@delikan76) ba$lik actim yani oyle bir sozcuk ek$i sozlukte yoktu. kendi me$rebimce tanimimi yaptim, dedim ki dur, bir de tdk'da arattirayım, bulayım okuyayım, o'na gore bir cizgi izleyeyim. turkce bizim dilimizdir, hassas olayim dedim.
    sag ustten arattirdim, "ç" harfi yuzunden pek tabi tdk veritabani bulamadı, elle duzelttim, tam olarak "teslimiyetçilik" diye arattim.
    bir baktim yok.
    olmasi lazim, cekim eki degil ki "lik" olmasi lazim. ornek olsun diye gittim baktim mesela "milliyet" ve "milliyetcilik" ayri ayri var.
    dedim buna bir bakmak uyarmak ya da yoklugunun bir sebebi varsa uyarmak lazim dedim.
    baktim sitede bir link var.
    "eleştiri ve katkılarınızı sozluk@tdk.org.tr adresine bildiriniz." diye, basinca hemen outlook'tan mail aciyor.
    aaa dedim ne guzel.

    a$agidaki maili gonderdim:

    subject: sözcük.

    "teslimiyetçilik" sözcüğü sanırım türkçede olan bir kelime ve sözlükte yok.
    kökünden yapım eki ile türemiş olup, tıpkı hem "milliyet" hem de
    "milliyetçilik" kelimelerinin olduğu gibi olmalı tdk sözlüğünde.
    "teslimiyet" ve "teslimiyet göstermek" olarak var.

    yukarıdaki görüşüm doğru ise eklenmesini dikkatinize sunar, türkçe dilinin
    ihyası yönündeki çalışmalarınızda başarılar dilerim.

    türkçe giderse türkiye de gider.

    yarim saat sonra yanit geldi:

    subject: re: sözcük.

    9 ekim 2003 tarih ve 4982 sayılı bilgi edinme hakkı kanununun uygulanmasına
    ilişkin esas ve usuller hakkında yönetmeliğin 9. maddesi uyarınca kurumumuz
    çalışmaları ve türk dili ile ilgili olarak bilgi edinmek isteyen gerçek ve
    tüzel kişiler genel ağ sayfamızda bulunan başvuru belgesini doldurmak
    zorundadırlar.

    elektronik ortam kullanılmaksızın yapılacak başvurularda bu belge
    kurumumuzun evrak kayıt bürosundan temin edilerek doldurulacak; genel ağ
    üzerinden elektronik ortam kullanılarak yapılan başvurular da ise genel ağ
    sayfamızda bulunan etkileşimli (interaktif) belge
    (http://tdk.org.tr/bilgiedinme.html) kullanılacaktır.

    başvuru belgesini doldurmayan veya eksik dolduranların
    başvuruları değerlendirilmeyecektir.

    türk dil kurumu

    kaldirin sanki dogru duzgun cali$iyormu$sunuz gibi duran o linki sayfadan bari...
  • düzeltme 1: pilag hemen altta*, yakındığım hususlara dair faydalı bilgiler vermiş, birleşik-bitişik ayrımı mesela. ayrıca ilgili kuralı, tam olmasa da bir standardı da belirtmiş. müteşekkiriz. kafamıza yatmayan şey, şu "anlamını kaybetme". karayel'de ne kara ne yel anlamını kaybediyor, yine de karayel öte bir anlam kazanıp terim olmuş bir kelime. insiyaki olarak bitiştirmek istiyor insan. meğer terimleşme, yazımda gözetilmeyen bir unsurmuş. uysan bir türlü uymasan bir türlü. binbir mesela, bin bir yazamıyorum yahu, sayı imgesine bürünüp okumayı dahi sekteye uğratabiliyor. bin bir gece masalları, hâle bak. neyse, öyle böyle yazıp gideceğiz.

    2: (no debe!) dedik ama yine debe olmuş. aşağıdaki entry debe olmalı oysa, asıl bilgi veren o.
    de be'yi ayırayım bari, aklınız başınıza gelsin.

    ***

    yanı sıra'yı eskiden bitişik yazardık. sanırım bir yirmi sene olmuştur ayrılalı. geçende yazarken aklıma geldi, kural diye uymaya çalışıyoruz ama ayrılmasına yine hiçbir rasyonel gerekçe bulamadığım için yakınasım geldi.

    iki kelime birleşip farklı bir anlam kazanıyorsa birleşik (doğrusu bitişik) yazılır. aslanlar gibi kural. semiyotik yaklaşalım: imge1 + imge2 = imge3 ise bitişik, imge1 + imge2 = imge12 ise ayrı. tdk, arı kuşu'nu ayrı, denizayısı ve denizhıyarı'nı bitişik, su samuru'nu ve ayı balığı'nı ayrı yazıyor. tıpkı yanısıra gibi (yanı ve sıra'yı ayrı ayrı düşünmüyoruz) arıkuşu ve ayıbalığı da bitişik yazılmalı diye düşünüyorum. (arıkuşu dediğimizde önce arı sonra kuş düşünmüyoruz, arıkuşu adında bambaşka bir hayvan düşünüyoruz. ama ayırırsak hayatında arıkuşu görmemiş biri önce arı sonra kuş düşünecektir? bu tezi şu an ben yumurtladım, bilmiyorum belki wittgenstein'dan filan kalmadır, dilbilimci arkadaşlar bir baksınlar.) denizhıyarı ile su samurunu ise bilemiyorum, ama bir standardı olsun, biri nasıl yazılıyorsa öteki de öyle yazılsın. ah, kara yolu'nu ayırmış meğer -denizhıyarı hâlâ bitişik. karayolu başlı başına bir terim, karanın yolu olmaktan çıkmış artık. karayel'i de ayırmış yaw, yok artık. karayelin de ayrısı hiç olmadı bak. sonunda biz de dilbilimci (tüm bilimler de ayrıldı bu arada -dil bilimci) olup çıkacağız sayelerinde.
  • birleşik sözcüklerin yazımında standartları olan kurumdur aslında. öncelikle genel bir yanlışa değinmek istiyorum. "birleşik" kavramı sözcüğün yazım şeklini değil yapısını ifade eder. yani sözcük birleşik yazılmaz, bitişik yazılır. ayrı veya bitişik yazılan birleşik sözcükler vardır.

    bir üstteki giride dikkatimi çeken bir ifade var: "iki kelime birleşip farklı bir anlam kazanıyorsa birleşik yazılır." tdk'nin kuralı bu şekilde muğlak değildir. tek bir kural da yoktur aslında, kurallar vardır. ama birleşik sözcüklerin çoğunun yazımını belirleyen iki kural vardır. dediğim gibi bu iki kural, (aslında tek bir kural olarak alınabilir, çünkü aynı şeyin iki farklı tarafını ele alır) bütün birleşik sözcükleri kapsamaz.

    bitişik yazılan birleşik kelimeler:
    -kelimelerden her ikisi veya ikincisi, birleşme sırasında anlam değişmesine uğradığında bu tür birleşik kelimeler bitişik yazılır.

    ayrı yazılan birleşik kelimeler:
    -birleşme sırasında kelimelerinden hiçbiri veya ikinci kelimesi anlam değişikliğine uğramayan birleşik kelimeler ayrı yazılır.

    ilk maddede "kelimelerden her ikisi veya ikincisi, birleşme sırasında anlam değişimine uğradıysa" bitişik yazılır der. orada "veya" ifadesi olduğu için sadece ikinci sözcüğün anlam kaybına uğrayıp uğramadığına bakmanız yeterli. işsiz gibi ikisine de niye bakasınız?

    ayı balığı ayrı yazılır çünkü orada balık sözcüğü (2. sözcük) anlam kaybına uğramaz. denizhıyarı bitişik yazılır çünkü hıyar sözcüğü (aa yine 2. sözcük) anlamını kaybeder. bildiğimiz hıyarla ilgisi kalmamıştır.

    bir diğer yanlış anlama yardımcı eylemle oluşturulan birleşik fiillerde yaşanıyor. yani fark etmek niye ayrı? cemetmek niye bitişik? burada öncelikle iki sözcük birleşirken ses olayı olup olmaması esastır. yani fark etmek sözcüğünde ses olayı gerçekleşmediği için ayrıdır. cemetmekte de ses olayı görünürde yoktur ama cem, arapça kökenli tek heceli sözcük olduğu için bitişik yazılır.

    elbette sokaktaki vatandaş bu kadar şeyi nasıl bilsin diyen romalılar olacaktır. sokaktaki vatandaşı geçtim; öğretmeni, okumuşunu falan filan geçtim de yayıncıyız, editörüz, redaktörüz diye geçinen insanlar bir zahmet iki sayfa kuralı açıp okusunlar.

    amacım türk dil kurumunu falan savunmak değil elbet. türlü saçmalıkların küçük abisi sonuçta. ama iki satır verdikleri bilgiyi de okumayıp garabet kafa karışıklıkları yaşamayın.

    üşenenler için linkler:

    http://www.tdk.gov.tr/…-yazilan-birlesik-kelimeler/
    http://www.tdk.gov.tr/…-yazilan-birlesik-kelimeler/

    edit 1: entry'mde de özellikle belirtmiştim, yukarıda değindiğim kurallar, birleşik sözcüklerin tamamını kapsamaz. tamamını kapsayan kurallar link olarak verdiğim sayfalarda belirtilmiştir. okumaya inananlar bulabilir. bunlar sıradan kimselere -burada yazım kurallarıyla ilgisi olmayan kimseler kastediliyor- karışık gibi görünebilir ve öyledir de. amma mesleği konuyla ilgili olan veya hususi merakı olup da soru biçiminde entry girenler mutlak okumalıdır.

    alabalık, bozayı, karadut gibi birleşik kelimeler ikinci sözcükte anlam değişimi olmadığı halde bitişik yazılırlar. çünkü renk adıyla oluşturulan isimler için farklı bir kural vardır. ala bir renk olduğu için alabalık bitişik yazılır. (bkz: renk adlarıyla kurulan bitki, hayvan veya hastalık adları bitişik yazılır.) ayı balığı evet bir balık değildir, bildiğimiz foktur ancak özellikle karadeniz bölgesi'nde, sanırım sırf denizde yaşadığı için bu tabir kullanılır. tekrar etmekte fayda var: 2. sözcükteki anlam değişimine bakmak size her sözcükte doğruyu buldurmaz, çoğunlukla buldurur.

    edit 2: imla

    edit 3: sevgili bayan kaan , nazik bir katkı yaptı. cemetmek'te ses olayı vardır dedi, haklı da. arap harfli yazımında sonunda ayın harfi vardır ve bu latin alfabesinde cem' biçiminde gösterilir. dolayısıyla cemetmek yazıldığında kesme işareti (sondaki ayın) düşer.
  • sonucta (imho) tdk'nin yaptigi kelime cevirileri degil de yapmaya calistigi sey onemli. computer'a bilgisayar dememizin de sebebi tdk, ama su anda hicbirimiz bilgisayar ehe ehe ne komik demiyoruz, cunku cocuklugumuzdan beri oyle duyduk, oyle kullandik.
    dil oyle bir gecede degismez, zaman gerekir.en azindan tdk gelecege yatirim yapiyor, yaptigi kelime cevirilerinin onda biri bile tutsa dilimiz zenginlesir.
  • zincirleme tamlamalar hususunda -af buyurun- ne bok yediği belli olmayan kurum.
    önce haber bültenlerinde spikerleri kafalarına vurmak suratiyle isim tamlamasını tamlayan sıfatları isim tamlamasının iki kelimesinin arasına yerleştirmeye mecbur ettiler. örnekleyelim:

    maliye eski bakanı.
    neymiş efendim; eski sıfatı maliye ismini değil, bakan ismini tamlıyormuş. "eski maliye" diye absürt bir anlam çıkıyormuş. ilk bakışta mantıklı geliyor değil mi? bana da öyle geldi.

    fakat eski sıfatının nitelediği şeyi niçin yalnızca bakan ile sınırlıyoruz?

    dil yazıdan ibaret değildir. eski sıfatı, bir ismi değil, bir nesneyi nitelemektedir. ve bu nesne burada bir kişidir. bu kişi nedir? bir bakandır. doğru fakat eksik. bu kişi bir maliye bakanıdır. o halde eski sıfatı bu noktada yalnızca bakanı değil , maliye bakanını nitelemektedir. e biz nasıl oluyor da bir tamlamanın tamamını niteleyen sıfatı tamlamanın ortasına sokuyoruz? bu işte bir gariplik yok mu?
    o halde bunu yapan zihniyet bunları da yapar:

    yaprak sarması > yaprak zeytinyağlı sarması
    kapı kolu > kapı boyalı kolu
    kol düğmesi > kol metal düğmesi
    cep telefonu > cep küçük telefonu
    sürücü belgesi > sürücü kırık belgesi
    mufak balkonu > mutfak ahşap balkonu
    çorba kâsesi > çorba kırık kâsesi
    ...

    olmuyor değil mi? meraklısı varsa bunun gibi yüzlercesini yazabilirim.

    kaldı ki gerek üniversite, gerekse lise ve öncesinde aldığım mecburi türkçe dersinde bile üzerine basıla basıla "kural olarak belirtisiz isim tamlamalarının arasına başka bir kelime sokulamayacağı" anlatıldı. eh, o zaman rahatlıkla şöyle bir bakınız verebilirim: (bkz: bu ne perhiz bu ne lahana turşusu)

    haydi türk dil kurumu'nun bu diretmesini bir doğru olarak kabullendik varsayalım. öyleyse son zamanda medyanın da, halkın da hem dilinden, hem elinden düşmeyen yeni bir tamlama geziniyor ortalıkta. acaba sayın öztürkçe delisi tdk yetkilileri bu tamlamayı yadırgamadılar mı? nasıl oldu da yeni türk lirası gibi kuralsız bir tamlamayı bu ülkenin milli para birimi olarak kabullendiler? yeni olan türk değildi halbuki; liraydı. niçin türk yeni lirası olmadı da tdk türkçesine uygun olmayan yeni türk lirası oldu?

    niye tdk türkçesi gibi bir ayrımda bulunmak zorunda kalıyorum? tdk'nın işi türkçe'yi korumak mıydı, yoksa yabancı bir türkçe yaratmak mı? yoksa farklı nesillerin birbiriyle iletişim kurmasını engelemerek geçmişi yok etmek mi?
    bunları sanırım şuralarda bir yerde daha yazmıştım: (bkz: avro/@carc)

    türk dili ve grameri hususunda devleti mecburi kıldığı derslerde aldığı dışında hiç bir uzmanlığı olmayan sıradan bir üniversite öğrencisinin sorduğu bu sorulara mantıklı cevaplar verebilecek tdk yetkilisi varsa gidip ellerinden öpmeyi bir borç bilirim.

    edit: tdk sonunda bu şaçmalığı düzeltmiş (bkz: #8919483).* fakat basının diline bu yanlışı yerleştirmeyi bilirken düzeltme konusunda bir çaba göstermiyor ne yazık ki. benim de elimden tdk'nın bir gün hatasız bir kurum olacağını ummaktan başka şey gelmiyor maalesef..
  • "gasbetmek"gibi bir kelime icat ederek insanları dilleriyle cambazlık yapmaya zorlamış kurum. "s" gibi sert bir sessizden sonra "b" gibi yumuşak bir sessizi söyletmeye çalışacağına "gasp etmek" diye yazıversene şunu hayatım. hem o kelimeler niye birleşik? hadi, "kastetmek" olsa anlayacağım. kasıt kelimesinde ses düşmesi olduğu için kasıt etmek=>kastetmek şeklinde bir birleşim oluyor da niye "fark etmek" diyorsun da "gasp etmek" demeye gocunuyorsun? o sesi yumuşatmaya kalkınca da iki kelimeyi birleştirip tekerleme gibi bir şey çıkıyor ortaya işte. o zaman "farğetmek" diyelim biz de.
    (bkz: gasbedemedi)

    ayrıca kendi bünyesinde bileşik kelime mefhumunu bir türlü çözememiş kurum. bilindiği üzere iki kelime bir araya geldiğinde bu ikisinin anlamlarının ötesinde, yepyeni bir anlam çıkıyorsa o iki kelime birleştirilererek tek bir `bileşik kelime" meydana getirilir. ağaçkakan, tanksavar gibi.

    lakin bu insanlar birkaç ayda bir kelime ayırıp birleştirir. önce "uluslar arası" derler, tam bu şekilde kullanmaya başlamışken "uluslararası" yaparlar. "altyazı" gibi, adı birleşik olması gereken kelimelerin başında gelen bir mefhumu "alt yazı" diye ayırırlar.

    al işte, bu sözlük sayfasının altında "bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği..." diye yazılan şey ne o zaman? üst yazı mı? gazetelerin internet sayfasında köşe yazılarının altında yazan "izinsiz kopyalayanı oyarım, çizerim, süründürürüm" tarzı yazılar ne? bir metnin ya da sayfanın altında yazılan dipnot da dâhil her türlü yazıya "alt yazı" denebilir. filmlerin, dizilerin, her türlü görüntülü materyalin izlenmesini kolaylaştıran yazıysa kanımca "alt yazı" değil, "altyazı"dır zira oradaki anlam "altta yazan yazı" değil (altta yazmasına rağmen), "filmde konuşulanları bazen kendi dilinde, bazen de başka dilde yazılı olarak izleyiciye sunan yazı" gibi özel işlevi olan bir mefhumdur.

    kaldı ki birçok medya oynatıcısında altyazıyı üste almak da mümkün. hatta biri altta, biri üstte olmak üzere çift altyazıyla da izlenebiliyor filmler, özellikle de lisan bilgisini geliştirmek isteyenler tarafından (allta türkçe, üstte ingilizce gibi). üstte yazan"alt yazı" olamayacağı açıkken, artık terimleşmiş ve bambaşka bir anlama bürünmüş olan "altyazı"nın ebesinin ta örekesine dahi koyulması onun altyazı olma niteliğini değiştirmez. "altyazıyı üste koyayım da bugün öyle izleyeyim" denebilir ama "alt yazıyı üste koyayım" derseniz kanaatimce oksimoron olur.
  • 18 temmuz 2013 itibarıyla tdk'nın sitesindeki büyük türkçe sözlük'te dirhem kelimesi için verilen karşılıklara baktığımız zaman, tdk'nın yaklaşık olarak 1960'lardan beri devam eden görkemli çöküşünün neden aynen devam edeceğini görebiliriz.

    1. tanım: okkanın dört yüzde birine eşit olan, 3,207 gramlık eski bir ağırlık ölçüsü. (güncel türkçe sözlük)
    2. tanım: 3.148 gram ağırlığında ve okkanın 400’de birine eşit ağırlık ölçüsü. (bsts / iktisat terimleri sözlüğü 2004)
    3. tanım: 3,25 gram gelen bir ağırlık ölçüsü, okkanın 400'de biri. (bsts / tarih terimleri sözlüğü 1974)

    tanımlardaki sayısal değerlerden hiçbiri bir diğerini tutmuyor. 1 ve 3. tanımlarda kesirli ifade virgülle verilirken, 2. tanımda noktayla veriliyor. oysa aynı sitenin sayıların yazılışının anlatıldığı kısmında "sayılarda kesirler virgülle ayrılır" yazıyor.

    huuu amcalar, arada açın da sitenizi okuyun. ben dirhem için açıp baktığım bu kaynaktan ne öğrendim? tdk'nın kim kime dum duma bir yer olduğunu.
hesabın var mı? giriş yap