• balkan yerleşkesinde yaşam merkezi ismi altında modern bir stonehenge olan üniversite. yerden baktığınızda bir sike benzemeyen beton yığını olarak görseniz de aslında o yapı gemisi dünyaya düşen ve burada mahsur kalan bir uzaylının insan kılığında trakya üniversitesi rektörü olup kendi dünyasından yardım isteme şeklidir.
  • güllapoğlu yerleşkesi fen edebiyat fakültesinde bulunan futbol sahasinin beton, basketbol sahasinin çim olması ve bu yanlışlığın 1 sene sonunda düzeltilmesiyle ne kadar bilinçli yöneticilerinin oldugunu bize gösteren üniversite.
  • bu okula araştırma görevlisi olarak başvuracak arkadaşlara yardımcı olabilmesi açısından, başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum.

    aralık ayı sonunda, trakya üniversitesi edebiyat fakültesi kapsamında klasik arkeoloji için araştırma görevlisi kadrosu açıldı.

    başvuru için istenen evraklar posta yoluyla kabul edildiği için herkes bu şekilde gönderimde bulunuyor. ama ne tuhaftır ki kadroya başvuru yapan 30 kişiden 6'sı eksik evrak gönderdiği için bahanesiyle reddediliyor.

    böylece kendi düşük puanlı öğrencilerini alabilmeleri için düzgün belge gönderen insanlar eleniyor ve alınması istenen kişi 9. sıradan listeye ''bir şekilde'' sokuluyor.

    neyse gelelim benim başıma gelene.

    benim evraklarım kabul ediliyor, 4. sırada genel değerlendirmeye giriyorum ve sınavım oldukça iyi geçmesine rağmen (70-80 bekliyorum) sınavda 52 'verilerek' 2. sıraya düşürülüyorum. diğer arkadaşlarım da düşük puanlar aldığını belirtiyor.

    : )

    bilin bakalım kim ite kaka önüme geçiriliyor?

    9. sıradaki kişi. (60 puanla-bölüm başkanının öğrencisi)

    gamze hanım, o kadroyu bu şekilde aldığınıza çok sevinmeyin çünkü akademik arkeoloji camiasında çoğu kişi nasıl girdiğinizi biliyor ve bu leke alnınızda yapışmış şekilde kalacak : )

    sınav sonrasında bölüm başkanı şahıs, bizlere adaletten ve hukuktan bahsetmeyi ihmal etmiyor ve sınavın ne kadar adil şekilde değerlendirileceğine dair nutuk atmaktan da çekinmiyor.

    bu arada söz konusu bölümün ismi zaten camiada çıkmış ve bizim haberimiz yokmuş.

    neyse ki bu tip olaylar daha güzel kapılar açıyor da burası gibi bilim yerine memurluk yapan yerlere kalmıyoruz.

    işte size bir çırpıda ülkede neden bilim gelişmiyor sorusunun cevabı. türkiye'de iyi bir okulda da benzer bir olay daha başıma geldi, bunu da başka bir entry'de anlatırım.

    ahlak abidelerinin isimleri için;

    (bkz: ahmet yaraş)

    (bkz: gamze üsküplü akgül)
  • dandik bir üniversite değildir. çok da kaliteli bir üniversite de değildir. fakat bir zamanlar işini oldukça iyi yapan bir üniversiteydi. ama maalesef son yıllarda yerden mantar gibi biten tabela üniversiteleri yüzünden ve işi gücü akp'ye yaranmak olan yönetici kadrosu yüzünden değersizleştirilmiştir. adamlar onkoloji binasının önüne ilahiyet açtılar. şimdi de cami yapmaya başladılar. şaka gibi. onkolojinin önüne cami yapmak nedir. sanki kanser hastalarına mesaj veriyorlar gibi.
  • boykot nedeniyle kantininde kahve ve cocacola ürünleri satılmayan üniversite. hadi kolayı anladık, gerçi onu da anlamadık da siyasal islamda mantık aramamak gerektiğini anladık diyelim, kahveden ne istediniz ulan? zaten her şey almış başını gitmiş, gençlere kantinde langırt oynamak ve çay kahve içmekten başka sosyallik alanı bırakmamışsınız, siz siyasal islamcı büyüklerinize hoş görüneceksiniz ve radikal islamcı tabanınızın gazını alacaksınız diye neden gençleri cezalandırıyorsunuz? insanların bir kere geldiği şu hayattaki en güzel geçmesi gereken günleri olan üniversite hayatını uzaktan eğitim saçmalıklarıyla zaten cehenneme çevirdiniz, hala daha çevirmeye devam ediyorsunuz.

    gidin gençler. okumak ya da çalışmak için olsun, ya da en azından sadece erasmus için olsun gidin. gidin ve üniversiteli olmak ne demekmiş en azından tadına bir bakın. gidin ve ciğeri beş para etmeyen insanlar özel uçaklarını, lüks otomobillerini sosyal medyada gözünüze sokarken, bu saçma kararı veren yetkililer "tweetlerini" pahalı "iphone'larından" atarken, size okulunuzun kantininde manitanızla bir kahve içmeyi bile çok gören bu saçma zihniyetle geçirmediğiniz her günün değerini anlayın. belki o zaman hayatınızı ona göre şekillendirmenin yollarını aramaya başlarsınız.
  • ilk senemde* iktisadi ve idari bilimler fakültesinde sınav sayısı 2 vize 1 final şeklinde olan, 2. senemde bunu 1 vize 1 finale düşüren, 4. senemde bütünlemeyi getiren, müteakip senede ise bütünlemeyi kaldırıp, bağıl not değerlendirme sistemi ve yaz okulunu karşımıza çıkaran, kısacası öğrenciyi deneme tahtası yapan/yapmış; bir acayip üniversitedir.

    öğrencileri tarafından "trakya lisesi" yakıştırmalarına da maruz kalır sıklıkla.

    (bkz: ömür törpüsü)
    (bkz: ömür kısaltan üniversiteler)
  • türkçe bilmeyen üniversite. en azından mühendislik fakültesi öyle...

    bu kadar acımasız olmak zorundayım. zira ben yandım, siz yanmayın gençler. gelecek nesiller bu hataya düşmesin sakın. ülkenin geleceği açısından bu çok önemli.:)

    pamukkale üniversitesi'nde makine mühendisliği okuyorum. her şey bir dersten* 4-5 puan yüzünden kalmamla başladı aslında... son senesindeki mühendislik öğrencileri bilir. çılgın kredi hesapları, yaz okuluna bırakılacak dersler, tek ders sınavı vs. benim durumumun özeti ise; lanet olası bir dersten 4-5 puan yüzünden kaldım ve bütün hesaplarım alt üst oldu. ağustosta mezun olabilmem için tek bir şansım vardı; ölçme tekniği dersinin açıldığı herhangi bir üniversite bulabilmek. böylelikle tek ders sınavına girip mezun olabilecektim. ve bu benim için gerçekten önemliydi. beni makine elemanları'ndan bırakan* ve ölçme tekniği dersini veren hoca aynı*. hocama durumumdan bahsedince mucizevi bir şekilde insafa gelerek; "peki, ölçme'nin açıldığı bir üniversite bul. imzalarız." demişti. okulumun sadece 4-5 puan yüzünden kaldığım bir ders yüzünden bir dönem daha uzayacağına kesin gözüyle bakan ben, yine umutlanmıştım. canhıraş bir çabayla ölçme tekniği dersinin açıldığı bir üniversite aradım...

    evet, geldik olay kahramanına...
    neredeyse makine mühendisliği bölümü olan bütün üniversitelere mail attım, bölüm sekreterliklerini aradım. evet, ölçme gerçekten basit bir ders. ama işin içinde tezcan şekercioğlu faktörü olduğunu yine belirtmek isterim. yine de geçmeliydim ama, olmadı işte baaaaazı sebeplerden dolayı. neyse, basit bir ders olması sebebiyle ölçme tekniği'nin yaz okulunda açıldığı bir üniversite bulmak gerçekten zor oldu. ve sonunda ölçme tekniği'nin açıldığı tek üniversite olan trakya üniversitesi'ni buldum. "yaz okulunda açılacak dersler"* listesinde ölçme tekniği'nin adını gördüğümdeki halimi görmeliydiniz... sonunda mezun olabilicektim istediğim zamanda. allah'ım ne mutluluk! hemen aradım üniversiteyi. ölçme tekniği dersinin hocasına ulaştım...

    o kadar iyi niyetli bir adamdı ki, imrendim resmen. durumumu anlattım. yaz okulunda paü'den 3 tane zor ders alacağımı anlatıp, ölçme için sadece sınavlara gelip gelemeyeceğimi sordum. normalde böyle bir şeyi kabul etmeyeceğini söyleyip ekledi; "madem bu kadar zor durumdasın, olabilir." dedi. evet önümde neredeyse hiçbir engel kalmamıştı. hemen tezcan hocanın yanına gidip durumu anlattım. 1 saat önce imzalarız diyen adam, her zamanki çelişkili standartından şaşmamıştı ve bana; "önce içeriği getir, birebir uymazsa imzalamam" dedi. sessizce odasından çıkıp hemen internetin başına geçtim. sinirlenmeme gerek kalmadı, içerik uyumluydu. geriye tek şey kalmıştı. belgeleri hazırlayıp, hemen edirne'ye gitmek...

    ben. edirne. daha önce bu iki kelime hiç yanyana gelmemişti. zira istanbul'dan yukarıya hiç gitmemiştim. ne edirne'den bir tanıdık var, ne de edirne'yi bilen var. ama önemli mi? tabii ki hayır.

    yine fantastik bir yolculuktan sonra cuma günü saat 15:00 civarı edirne'de, mühendislik fakültesinde olabildim.* yaz okulu kayıtlarının bitmesine sadece 2 saat kalmıştı. hemen bölüm sekreterliğine çıktım. elimdeki belgeleri görevli adama gösterip, ölçme tekniği için kayıt yaptırmak istediğimi, hangi bankaya ücret yatıracağımı sordum. odada karşılıklı 2 masası olan bir erkek ve bir kadın çalışan vardı. adamın önünde de o okuldan, makine'den mezun genç bir kız oturmaktaydı. herkes şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu. evet, taaa denizli'den kalkıp, 15 saat yol tepip edirne'ye gelmiştim ama, bu kadar da şaşılacak bir şey yoktu. adam önündeki listeye baktı sessizce... sonra da ekledi:
    -şu saate kadar ölçme tekniği için sadece 3 kişi başvurmuş. bu ders açılmaz ki. 15 kişi olması lazım bir dersin açılabilmesi için.

    ahanda kaynar sular. gaç gaç gaç... onlardaki şaşkın ifade katlanarak bana geçmişti. "na-nası yaa???!*?" diye bir şeyler mırıldandım. gerçekten sinir bozucu bir durum. yine hayal ediyorsun bitireceğini, umutlanıyorsun, umutlanıyorsun... çaaat bi anda dibe düşüyorsun. 1 hafta içinde bunu belki de 5 kere yaşamışımdır. bütün bunlar yetmezmiş gibi oradaki çalışanların pervasızlıkları, "eheh ehe sen şimdi bunca yolu bunun için mi geldin? geri mi döneceksin şimdi? cemal hocana selam söyle*." deyişleri... bıyık altından sırıtışları... mezun kızın da "ben daha o dersin açıldığını hiç görmedim" demesi üzerine bende film koptu tabii... ve başladım saydırmaya:
    -ne diye gülüyorsunuz? sizce komik mi bu durum? internet sitenizde "yaz okulunda açılacak dersler" diye liste yapmışsınız?
    bu kez cevap kadından geldi:
    -e işte doğru ya! yeterli talep olursa, yaz okulunda açılacak demek bu.

    birileri beni sınıyor olmalı...

    -bakın hanımefendi. bunca yolu böylesine saçma bir açıklama için gelmiş olduğumu görmek beni nasıl delirtiyor tahmin edemezsiniz. bunu savunduğunuza inanamıyorum. tamam, kendi okulumla övünen bir insan değilim ama, en azından türkçe biliyor bizimkiler. eğer bir dersin açılması için gerekli öğrenci sayısı şartınız varsa; "yaz okulunda açılacak dersler" değil, "yaz okulunda açılması muhtemel dersler" diye başlık atarsınız. bu bütün üniversitelerde böyledir. hadi böylesi komplikle! bir başlığı geçtim, -siz anlamayabilirsiniz zira ne demek istediğimi- bari, "yaz okulunda açılabilecek dersler" diye başlık atsaydınız, bir hiç uğruna denizli'den gelmemiş olurdum. yine hatırlatayım; -ecek, -acak. bu bize ilkokulda öğretildi. kesinlik belirtir. "yaz okulunda açılacak dersler" dediniz mi, o dersler açılır. meğerse benim okulum ne de güzelmiş. siz önce türkçe'yi öğrenin de, ondan sonra yaz okulu açarsınız. hadi şimdi iyi günler.

    aşağı yukarı bu cümleler döküldü ağzımdan. ve zerre abartı yoktur. en son kapıdan çıkarken, kız, "ha-haklı aslında..." gibi bir şeyler söyledi. ne de güzel kızdı. o an fark ettim.

    sinirimden okulda bir şeyleri parçalamak istedim ama, bir hollywood filmi değildi bu ne yazık ki...

    okulun kapısında çıktım tam bir hayal kırıklığıyla...

    makine mühendisliği derslerinden konuşan 3 çocuk vardı. hemen yanlarına gidip muhabbete girdim. durumumdan bahsettim.
    ne tuhaf üniversite... bizde makine elemanlarından 10 kişi geçerken, onlarda 10 kişi kalmıyormuş bile. makine tasarımından* kaldığımı söyleyince güldüler. halbuki en kastıran derslerimizden biri. içlerinden bir çocuk 4 kişilik yaz okulu parası yatırarak termodinamik'i açtırmaya çalışıyordu. oha! ben o dersi ilk aldığımda vizesinden 8 almıştım. bir tane 72'yi saymazsak, en yüksek not 36'ydı. bizde döneminde 2 kişi mezun olurken, onlarda sadece 5-10 kişi zamanında bitiremiyormuş okulu. ne tuhaf üniversite...

    herneyse, çocuklara ölçme tekniğinden bahsettim ve hepsinin tepkisi şu oldu; "abi o dersten epey kişi kaldı, bence açılır o ders. sen git paranı yatır. olmazsa geri alırsın, bi şansını dene." bütün bir hafta 3 kişi başvurmuş. son 1 saatte 11 kişi daha başvurmali ki açılsın. bana pek mantıklı gelmese de yine umutlandım. hemen öğrenci işlerine gittim son durumu öğrenmek için. görevlinin önünde 40-50 kadar başvuru dosyası vardı.
    -abi onlara bi baksan, başvuran var mı ölçme için?
    -değişen bir şey yok be yeeaa. ben bu işi biliyorsam o ders açılmaz be yeaa... sen hiç para yatırma be yeaa. yatırırsan almak için yeniden buraya gelmen gerekir be yeaaa. 70 lira için de denizli'den buraya gelecek halin yok be yeaaa.

    adam haklı. yine bir hayal kırıklığı. yine sönen umutlar. hay mnıskiym.

    dönüşüm ayrı bir kabustu. neredeyse istanbul'a bilet bulamıyordum. sözüm meclisten dışarı, ne lanet memleketmiş anasını satayım. kara bir anı olarak aklıma kazındı. o kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşadım ki, böylesine acımasız olmamı anlayışla karşılamalısınız sevgili edirne halkı.

    gelelim sadede; bu türkçe bilmeyen üniversite yüzünden hayallerim ve epeyce param yalan oldu. işin komik tarafı ne biliyor musunuz? evet, evet. gerçekten komik. zira öylesine sinir bozucu ki; komik. bir hafta sonra öğrendim ki, ölçme tekniği dersi trakya üniversitesi yaz okulunda açılmış. yalan olan sadece hayallerim ve param değilmiş. 6 ayım da yalan olmuş. nokta.

    not 1: "haziranda olmuş bu olay. neden bu zamana kadar bekledin?" diyen olur belki. şu an sadece 2 ders alıyorum. ölçme tekniği ve imal usulleri 2. o kadar çok boş vaktim var ki... can sıkıntısından şimdi yazasım geldi:(

    not 2: "abi dünyanın sonu mu? epi topu bir dönem daha uzamış okulun." diyen olur belki. 6 sene bitti hocu. 7. seneye başladım. çevremdeki herkese, aileme, akrabalarıma, çalıştığım yere, çalışacağım yere, herkese ağustosta mezun olacağımı ve aralıkta askere gideceğimi söylemiştim. kimsenin bir döneme daha tahammülü yoktu. hele ki kardeşimin de bu sene üniversiteye başladığı düşünülürse, her açıdan önemliydi benim için. gurur meselesiydi. gurur, yerini hayal kırıklığına bıraktı hocu. mesele bundan ibaret. maalesef.
  • dunya bankasının gelisime acık gorerek kredi verdigi tek devlet universitesi.
  • hazır yeni kazanan arkadaşlar vardır, onlara ufak bir amme hizmeti yapmak isterim,

    5 sene burada okumuş bir öğrenci olarak (balkan yerleşkesi)
    minik tavsiyeler, minik bilgilerim var.

    ilk önce kazandığınız üniversitenin şehri gerçekten türkiye'de çok sayılı şehirlerden. huzur bulabileceğiniz, ruhunuzu dinleyebileceğiniz, rahatça üniversite hayatını yaşayabileceğiniz bir şehir. edirne gerçekten hoş bir yer.

    maalesef eğitim kısmında aynı şeyi söyleyemeyeceğim, profesör asistanı olarakta görev aldım ancak eğitim seviyesi kötü. bir çok otoban-şehir üniversitesine oranla daha iyi olsa da, buradan alacağınız eğitimle maalesef kalifiye bir eleman olamayacaksınız.
    bu yüzden, kendinizi geliştirmekten alıkoymayın.

    yemek alanına gelelim biraz, biraz da gezme alanına,

    öğrencisiniz, aileninizle gelirseniz ciğerci aydın'ı zaten deneyeceksiniz, oldukça güzel ancak pahalı bir öğrenci yemeğidir,
    niyazi usta'da aydın'ın alternatifi, kendisinin tek farkı ciğeri fındık yağıyla pişiriyor olması (çalıştım ordan biliyorum *)

    ben şahsen aydını tercih ederim.

    hemen bedesten çarşısının (tavuk döner satılan yerler çarşı'daki.) sağında kalan kısımda bir tavuk ciğerci var, ismi beyaz ızgara. ben oranın müptelasıydım. gerçekten bolca oradan beslenin. tavuk döner çarşı'da tavsiye ettiğim bir yiyecek değil, çünkü zehirlenen çok arkadaşım oldu.

    balkan yerleşkesinde, yaşam merkezi denilen avm kısmını seveceğinizi düşünüyorum, çok iyi yemekler olmasa da idare eder denilebilir. bir lokma'da akşamları çay içmeyi ihmal etmeyin, görece ucuz ve güzeldir.

    gezme olaraksa, eğer durumunuz biraz elveriyorsa pasaport ve vize çıkartın. tekilaların ve bir çok diğer alkolün tr fiyatının %20'sine alabileceğinizi görünce şaşıracaksınız, bisikletle yunanistan veya bulgaristana geçmek saat almaz öyle söyleyeyim.

    sakın ola, kazandığınız yer için üzülmeyin, harika bir yer kazandığınıza emin olun, eğitim geliştirilebilir, en önemlisi mutluluk,

    ve edirne sizi mutlu edecektir.
  • sanırım bu yıl aldığı kara ile şenlik yapmayacak olan üniversitedir,anladığım kadarı ile öğrenciler kendi çabaları ile birtakım aktiviteler düzenliyorlar. sağda solda ilanlarda yoğurt yeme yarışmasını da gördüm, zübeyde hanım parkında sahne kurulduğunu da gördüm.belediye acıyıp el atmış olacak ki bandosunu göndermiş.
hesabın var mı? giriş yap