• öncelikle;

    "i don't believe in hell. i believe in unemployment"

    bu filmi bana 30 rock kazandırdı. dizi hakkında hala emin değilim ama, tina fey bir sahnede her akşam en iyi 100 filmden birini izlediklerini, ancak ellerinde sadece star wars ve tootsie dvdsi olduğu için o iki filmi izlediklerini söylüyor. star wars iyi, öyleyse neden tootsie'yi izlemeyeyim dedim.

    mükemmel bir senaryo var. bohem bir loftta para kazanamayan aktörlerin katıldığı bir parti var ve bir kadın elinde tuvalet pompası ile kapıyı çarparak tuvaletten çıkıyor ve önce yarım saattir içerde kapalı kalmasının kimsenin dikkatini çekmemesine içerliyor ve sonra "eğer kapana kısılmış oynanamam gerekirse diye bu hissi unutmamalıyım" diyor.

    kadın kılığına giren erkeklerin oynadığı filmler hakkında çekince sahibi olmanın doğal olduğunu düşünüyorum. misal eddi muphy'nin 100 tane filmi ve avrupa yakasında çaycıyı oynanyan adamla gürgen öz'ün olduğu bir film vardı.

    feminizm üzerine denen şeyler çok bariz, ön plandaki aşk hikayesi çok hollywood gibi dursa da bunun dönemle alakalı olabileceğini düşünüyorum. onun dışında esprileri o kadar yeni, o kadar doğal ki. 30 rock, the office ve arrested development'ın nasıl bu filmden feyz aldıklarını görebiliyorum (ya da en azından tahmin ediyorum).

    dustin hoffman şan şöhret ve servetini sonuna kadar hak ediyor.
  • dustin hoffman filmden bahsederken "tootsie benim için hiçbir zaman komedi filmi değildi" diyerek inanılmaz bir şeyler anlatıyor ve sonunda ağlıyor:

    http://www.5harfliler.com/…man-tootsieyi-anlatiyor/
  • şabaniyenin esinlendiği film
  • ben küçük bir çocukken, 'zeki müren' televizyon ekranında göründüğü dakikalarda, aynı evi paylaştığımız dedemin isteği üzerine televizyon kapatılırmış. gerekçe : 'torun bu adamı izler, izler, izler ve allah esirgesin sonunda örnek alır ve huyu suyu benzeyebilir' ... rahmetli annem çok gülermiş alınan bu tedbire. 'zeki müren bizi göremiyor' vakası zaten malum, eyvallah ... ama bu uygulama sebebiyle, biz de uzun bir süre görememişiz zeki müren'i, sizin anlayacağınız ... dedeyi zamanın bu yakasından yargılamayalım ama yine de ... takvimler yetmişlerin sonlarını işaret ediyor, o zaviyeden bakalım. mazbut, büyüklere sorgusuz hürmet edilen klasik bir türk aile evi ... televizyon, eve yeni girmiş ve bir değil birkaç öğretmen maaşı bedel ödenmiş. evlerine henüz bu über yeni teknolojik ekipmanın alınmadığı komşunun çocukları da geliyor izlemeye. yani 'zeki müren' ekranda göründüğünde, yalnızca benim 'yumuşama' ihtimalim yok, bütün bir mahalle jenerasyonunun tercihlerinin değişme olasılığı da söz konusu, büyükbabamın tezi düşünüldüğünde :)))) ... dolayısıyla dedeminki bir nev'i, kamu hizmeti (bekçiliği) :))) ...

    'tootsie'nin çekim tarihi, rahmetli dedemin, efemine kıyafetleri tercih eden nev'i şahsına münhasır bir erkek sanatçıyı ağır şekilde yargıladığı tarihlere yakın aslında : 1982 ... filmin konusu, kadın kılığına bürünerek hayatını idame ettirmek zorunda kalan bir erkek oyuncuyla ilgili, malumunuz olduğu üzere görsel ... ama şartları oluşturan, bu sefer, dedemi vaktiyle endişelendirmiş olan cinsel yönelimler değil, 'parasızlık' ve 'hayat koşulları' ... filmi kimbilir kaçıncı defa izliyorum bilmiyorum fakat bu sefer çocuklarımla birlikte ekranın başındayız ... 'tootsie', ilk bakışta, tam kış tatilinde tüketilebilecek, yorgan - battaniye altından izlenesi, sıcak bir hollywood seyirliği gibi görülebilir belki ... ama aslında tematik olarak resmedilen, film endüstrisinin (ve hayatın) kadını ezen, dışlayan ve zorbalıkla geri planda tutan cinsiyetçi 'maço' tavrıdır ... hatta öyle ki; çekimlerin ilk günlerinden birinin akşamında evindeyken, sinirleri boşalarak bir anda ağlamaya başlayan 'dustin hoffman', gözyaşları içinde eşine, bir kadını canlandırdığı rolü sayesinde 'kendisinin de gerçek hayatta zaman zaman kadınlara karşı ne denli cinsiyetçi ve ayrımcı davranan bir erkek olduğunu farkettiğini' itiraf eder. görsel

    yönetmen 'sydney pollack'ın ve ekibin çoğunun bir çok kez altını çizdiği üzere aslında bir komedi filmi değildir 'tootsie' ... film komiktir çünkü anlatılmak istenen öykü komik bir yapı üstüne inşa edilmiştir ama filmin sahipleri, yapımı hiç bir zaman 'komedi' olarak anmak istememişlerdir ...

    dustin hoffman'ın filmin sonunda sarfettiği replik efsane(m)dir : "i was a better man with you as a woman than i ever was with a woman as a man. know what i mean ?" görsel (kadın halimle senin yanındayken, erkek olarak bir kadının yanındaykenki halimden daha iyi bir erkektim. ne demek istediğimi anlıyor musun ? - e.a.)

    'hoffman', 'dorothy michaels' kılığındayken +18 bir fırlamalığa da imza atar ... sete geçerken asansörde, ünlü aktör 'jose ferrer' ile karşılaşır ve hiç renk vermeden, 'ferrer'e hayranlığını belirtir ... konuştuğu kadının aslında 'dustin hoffman' olduğunu anlamayan 'ferrer' oltaya gelir ve karşılık olarak memnuniyetini ifade eder görsel ... bunun üzerine 'hoffman', 'izniniz olursa aletinizi ağzıma alabilir miyim ?' diye sorar yaşlı aktöre. 'ferrer'in ağzı açık kalmıştır ama çabuk toparlar ve sağ elini havaya kaldırarak 'şimdi olmaz', der. 'hoffman' asansörden indikten sonra 'ferrer' yanındaki arkadaşına dönerek 'kimdi bu b.ktan karı ?' diye soracaktır ...

    'dorothy michaels' oltasına takılan yalnızca 'jose ferrer' değildir. 'dustin hoffman', çekimler başlamadan önce yeni kılığını test etmek ister ve veli toplantısına, 'kızının dorothy teyzesi' kimliğiyle katılır ... performans öyle etkileyicidir ki öğretmenlerin tümü, 'teyze' karakterini yutmuştur ...

    güzeller güzeli 'jessica lange', bu filmdeki rolüyle 'oscar' kazanmıştır ama kategori hayli enteresandır : 'en iyi yardımcı kadın oyuncu' ... akademi, 'lange'i bu kategoriye alarak ödüllendirdiğine göre 'hoffman'ın başroldeki 'kadın'lığını da tescillemiş oluyor sanki ama elbette bu yalnızca benim şahsi görüşüm görsel ... tam da burada, filmdeki tek güzelliğin 'jessica lange' olmadığını vurgulamak gerekiyor zira çıtır mı çıtır bir 'geena davis', iç çamaşırlarıyla karşımıza çıktığı sahnede az yürek hoplatmıyor değil hani (en azından her izleyişimde benim için durum böyle :) ) ... 'tootsie', 'geena davis'in ilk filmi bu arada ... görsel görsel

    'michael dorsey'nin (hoffman) makyaj yapmak ve kılık değiştirmek üzere erkenden uyandığı sahnede, çalar saatin hemen yanındaki çerçevede görülen, dustin hoffman'ın annesinin fotoğrafıdır. anne 'lillian hoffman' aslında bu filmi görmeyi çok istemiş ama yapım henüz proje aşamasındayken hayata veda etmiştir ... dustin hoffman, bir çok söyleşisinde, 'dorothy michaels' karakterine hayat verirkenki rol modelinin aslında annesi 'lillian' olduğundan bahseder ... bu arada ilk başlarda filmin ismi 'would i lie to you ?' (hiç sana yalan söyler miyim ?) olarak düşünülmüş olsa da 'hoffman'ın isteği ile 'tootsie'de karar kılınmıştır ... 'tootsie', hem hoffman'ın annesinin köpeğinin adı hem de annesinin dustin hoffman'a sevecen şekilde seslenirken kullandığı lakaptır ... küçük dustin hoffman ve annesi : görsel

    filmin yönetmeni 'sydney pollack', aslında hiç istememiş olmasına rağmen, 'dustin hoffman'ın ısrarlarıyla oyuncu kadrosuna dahil olur, 'michael dorsey' karakterinin menajeri 'george fields' rolüyle ... pollack ve dorothy michaels kılığındaki hoffman'ın ilk kez karşılaştıkları sahne, o zamanların gözde 'manhattan' mekanı olan 'russian tea room'da çekilir görsel. gerek bu sahnede ve gerekse birlikte göründükleri diğerlerinde, ikiliyi sürekli didişirken görürüz. aslında filmde iki karakter arasında resmedilen bu didişmeler, kamera arkasında filmin çekimleri sırasında gerçekten de iki sinema adamının yaşadıkları tartışmaların kopyasıdır . filmin proje aşamasından başlayarak sürekli hır gür halinde olmuştur ikili görsel ... işte dustin hoffman'ın, yönetmen 'pollack'ın menajer rolünde oyuncu kadrosuna katılması konusundaki ısrarının sebebi de bu bahsi geçen gerçek zıtlaşmaları kamera önüne taşıyarak senaryoyu renklendirme amaçlıdır görsel. filmin bomba sekansının çekimlerinin yapıldığı dönemin popüler mekanı 'russian tea room' ile alakalı küçük bir detayı paylaşmak icap ediyor : filmin çekim tarihinden 3 yıl önce, 1979 yılında, mekanın vestiyer bölümünde, müşterilerin palto ve emanetlerinin sorumlusu olarak bir genç kız çalışmaktadır ve bu yazıyı okuyan istisnasız herkes onu bugün tanımaktadır : 'madonna' !...

    bu arada hoffman-pollack zıtlaşmalarından dem vurduk ama dustin hoffman'ın da ne kadar 'kıl' bir oyuncu olduğunu bir miktar kanıtlayan tüyoları, filmin giriş sekansında, michael dorsey'nin (hoffman) farklı oyunların seçmelerine katılmasında ve hepsinden de bir sebeple kovulmasında bulabiliyoruz ... jenerik akarken izlenen bu sahneler, aslında dustin hoffman'ın gerçek hayatta red yediği oyuncu seçmeleri veya oyunların filmde canlandırılmış halleri ...

    filmin yapımcıları, rol icabı bir kadını oynayacak olan 'dustin hoffman'a koçluk yapması için porto riko kökenli bir oyuncuyla anlaşırlar : haroldo santiago franceschi rodriguez danhakl ... ya da amerikan film endüstrisinin onu tanıdığı adıyla, 'holly woodlawn' görsel ... holly bir trans aktris ve 'hoffman'a, bir erkek olarak bir kadını canlandırmak konusunda ciddi ciddi ders veriyor ... aslında farkında olmadan 'woodlawn'un ilham vermiş olduğu bir 'lou reed' şarkısını biliyor olabilirsiniz : walk on the wild side ... şarkının sözleri, bir şekilde yolları new york'a düşmüş olan ve hayatlarını fahişelikle sürdüren trans bireylerle alakalı ve parçada 'holly' olarak anılan kişi de tam olarak 'holly woodlawn'un kendisi ...

    e ama şimi 'tootsie'den bahis açılacak da 'bill murray' anılmayacak, hiç olur mu ?.. açık söylemek gerekirse ben 'bill murray'i bu filmle sevdim görsel görsel ... o ifadesiz suratı ve bayat balık bakışlarının eşlik ettiği, insanı kahkaha krizine sokan replikleri ... ve evet 'tootsie'deki bill murray diyaloglarının hemen hemen tümü doğaçlama ... hoffman'dan hazzetmiyor olabilirsiniz, filmin konusu size hitap etmiyor olabilir ama yalnızca 'murray' hatrına bile tekrar tekrar izlenesi bir film 'tootsie' ... aradan geçmiş olan 40 yıl düşünüldüğünde, acaba halen izlememiş olan var mıdır ki ?...

    kaynak : (what is the motto in noting down a 'source' if you personally are one of the writers of the source itself) ... neyse : epey miktarda dimağım, kontrol amaçlı imdb, wikipedia, hoffman - pollack söyleşileri (youtube) ....

    *görseller için herhangi bir telif problemi göremedim ama eğer hak ihlali söz konusu ise lütfen uyarın, kaldırırım .. amacı aşan kasıt söz konusu değildir ...
  • filmin cast kisminda dustin hoffman iki defa yazar. boyle kucuk ayrintilar guldurur bazen.
  • askin anatomisi ele alınan bir film. kadın karakteri, yatakta erkek olmadığını sandığı insana "keşke biri çıkıp direkt seni götürmek istiyorum diyen bir erkek olsa" der. ama hemen ardından bir kokteylde farklı kılıkta ve erkek görünümlü olarak "seni direkt götürmek istiyorum" diyen adama tokat atar, içki bardağını başından boca eder, rezil eder ve o adama vermez. ve olaylar gelisir. filmin anafikri; aşk komik birşeydir. kadınlar anlaşılmaz yaratıklardır. kadınları anlamak için kadın kılığına girip biraz kadın gibi takılmak şarttır.
  • dustin hoffman'ın ne kadar muhteşem, ne kadar tam süper bir oyuncu olduğunu görmek için izlenmesi gereken filmlerden biri. ayrıca nedense, tootsie sözcüğü filmde sadece bir yerde geçer.
  • dustin hoffman tootsie’yi anlatıyor

    “30 senelik can dostum murray schisgal (filmin senaristi) bir konuşmamız sırasında tootsie’yi ilk şu soruyla anlatmıştı: kadın olarak doğsaydın nasıl farklı olurdun?

    soru ‘kadın olmak nasıl bir his?’ değil, o soruyu her cinsiyette insan kendine sormuştur, karşı cinsten olmak nasıl bir his acaba diye. onun sorusu başkaydı: kadın olarak doğsaydın nasıl farklı olurdun?

    öyle başladı. şimdi tootsie’yle iki yıl nasıl uğraştık, bir yönetmenimiz dahi olmadan senaryonun değişik taslakları üzerinde nasıl çalıştık anlatmak uzun sürer. ama bir noktada columbia’ya gidip kadına benzeyebilmem için makyajlı bir deneme çekimi yapmaya para harcayabilirler mi ve eğer benzeyemezsem filmi çekmemeyi kabul ederler mi diye sordum. neden bahsediyorsun dediler. sezgisel olarak şunu hissettim ki ancak new york sokaklarında bir kadın olarak dolaşıp insanlardan ‘kim bu kadın kılığındaki adam’ ya da ‘kim bu hilkat garibesi’ gibi tepkiler almayacaksam bu filmi yapmak istiyordum. seyircinin kuşkusunu ertelemesini istemiyordum. makyajlı denemeden sonra çekimi ekranda izlediğimde, beklediğimden daha az çekici göründüğüme şaşırdım. dedim ki, beni kadına benzetmişsiniz tamam, şimdi de güzel bir kadına benzetin.

    çünkü eğer bir kadın olacaksam, güzel olmam gerek diye düşünüyordum. kadın olacaksam, mümkün olduğunca güzel olmalıydım. bana olabileceğimin en iyisinin bu olduğunu söylediler. seni ancak bu kadar güzel yapabiliyoruz.
    o an bir uyanış yaşadım. eve gittim ve ağladım. eşimle konuşurken dedim ki bu filmi yapmam lazım. neden diye sordu. ona şöyle cevap verdim, çünkü ekranda kendime baktığımda ilginç bir kadın olduğumu düşünüyorum. ve şunu da biliyorum ki eğer kendime bir partide rastlasam o karakterin yanına gidip asla konuşmazdım. sırf bu kadın, çıkma teklif etmek için aramaya şartlandırıldığımız fiziksel özellikleri karşılamadığı için. sen ne diyorsun, dedi. beynim yıkanmış olduğu için bu hayatta tanıyamadığım çok fazla ilginç kadın olduğunu söyledim.

    …tootsie benim için asla bir komedi filmi değildi.”
  • bir nevi some like it hot
  • robin williamsın mrs doubtfire isimli filmindeki performansının karşılaştırıldığı ve dustin hoffmanın çok büyük bir ustalıkla başardığı rol.
hesabın var mı? giriş yap