• bir kıyafetin bedeni ayni olsa da farklı renklerin üste oturusu ve duruşu değiştiği için denemek istemek gayet normaldir ve haktır. bu 80 liralık da 800 liralık da olsa aynidir.

    bahsedilen capacity şubesindeki olay gerçekse, çalışanların bok yemesidir. çalışanları savunanlar da ayrı bir konudur. geçiniz.
  • capacity mağazasında ergen, tembel ve terbiyesiz tezgâhtarlar barındıran mağaza. markadan soğudum yemin ederim. bir daha kapısından geçmem.

    - bu montun şu bedeni var mı? varsa denemek istiyorum.
    + var da depoda. çok uzakta... otopark katında.
    (sessizlik)
    - ama ben denemek istiyorum...
    + e şunu deneyin (başka renk mont)
    - iyi de ben laciverti istiyorum.
    + o çok uzakta. bakın bu farklı renk ama istediğin beden!
    - yahu istediğim renk ve beden deneyemiyor muyum?
    (sessizlik)
    - iyi biz gidelim öyleyse...
    (sessizlik)

    ha bu arada mağazada sadece biz varız. sen ne iş yaparsın, gidip getirsene! bahsi geçen mont da 800 tl üstünde ve ben tahminle almalıymışım, hayal gücümü kullanarak!
    bu sırada diğer 2 tezgâhtar da aralarında bize bakarak muhabbet edip kıs kıs gülüyor!!!

    ben hayatımda bu kadar iğrenç bir hizmet anlayışı görmedim! götünüze sokun şimdi o montu!

    edit: öncesini yazmadığım için yanlış anlaşılma olmuş, düzelteyim. önce mağazada mevcut olan montların renkleri ve bedenleri denendi. bedeni ve tasarımı beğenilenin laciverti istendi. yani adamın dediği zaten yapılmıştı.
    orda söylemeye çalıştığı net olarak şuydu; "alacaksan getireyim, beni yorma!"
    bir monta bu para verilir mi? bu başka tartışmanın konusu. fakat emin olun dünyanın hiçbir yerinde işini yapmayanlar türkiye'deki kadar prim yapmaz ve haklı görülmez.

    boynumun borcu edit 2: olayın üstünden 9 gün geçtikten sonra (sinirimin yatışmasını mı beklediler bilemiyorum) hem mail hem de telefon yoluyla dönüş yaptılar. sağolsun elif hanım'dan mağazalarında rastlayamadığımız nezaketi gördüm. inşallah o arkadaş gerekli uyarıyı alır ve benden sonraki müşterilere bu şekilde terbiyesizce davranmaz.
  • renk farklıymış ama beden aynıymış, iyi de insan istediği rengi istediği bedeni üzerinde görmek isteyemez mi?
    belki giydiğinde tahmin ettiği gibi olmayacak, neden böyle bir riske girsin ki..

    hee kimse yoktur mağazada bırakıp gidemiyordur anlarım bunu doğru düzgün söylerse ama depo çok uzak bunu deneyin nedir?

    (bkz: lüks mağazada kendini bir şey sanan tezgahtar)

    şimdiye kadar hiçbir ürünü beğenip alışveriş yapmadığım mağaza..
  • nişantaşı mağazasında hayatımda şu ana kadar gördüğüm en saçma sapan bahaneleri öne süren mağaza müdiresini çalıştıran tekstil üretcisidir. gün içinde hediye alınan bir sweatshirt iade edilmeye gidilmiştir çünkü mağaza içersinde benim bedenime olabilecek herhangi bir giyim eşyası bulunmamaktadır. kasaya gelinir, olaylar gelişir.

    müdire: yanlız biz iade yapmıyoruuuaaaz? (aynen bu tonlama, abartıyorsam ne olayım)

    partizan: nasıl yani? olur mu öyle şey?

    müdire: evet para iadesi olmuyooaar. tommy hilfiger olarak biz iade yapmayız hiç. bakın orda da yazar. (iade şartlarının bulunduğu gudik bir tabelayı gösterir)

    partizan: tüketiciyi koruma yasasına göre öyle bir şey yok hanımefendi

    hadileen: ayrıca o tabelada para iadesi yapmayız diye bir şey de yok? yazmıyor?

    müdire: (ilk darbeyi aldı, cpu ısındı tabi) aaa ama? orda yazmıyor olabilir ama türkiye'de tommy hilfiger portföyündeki bütün müşterilerimiz bilir bunu (vay anasını , biz alt tabaka bilemiyoruz tabi)

    hadileen: tamam o zaman faturanın altına yazın "biz bu ürün karşılığında para iadesi yapmayız, şirket politikası" diye ve imzalayın lütfen. biz de mahkemeye gidelim. (sinir tepesine çıkmaya başlamıştır)

    partizan: böyle bir şey yok hanımefendi para iadesi yapmak zorundasınız.

    müdire: (major malfunction) ııııı aaa siz bunu bugün almışsınız gün içinde olursa yapabiliyoruz para iadesi. ama bir daha geldiğinizde sorun tamam mı bunu iade edersem paramı alabilir miyim diye? (hak hukuk nato kafa nato mermer cici kızımıza bir şey ifade etmiyor , tommy hilfiger i ayrı ülke sanıyor)

    partizan: bir daha geleceğimizi mi sandınız? (müdire iptal olmuş faturayı elemana bırakıp kaçmıştır)

    para iadesi alınır, sinirinizin yalandan yere hopladığı yanınıza kar kalmıştır. müdire hanım elemanlarının yanında göt olduğuyla kalmıştır. dangalaklık markaya bağımlı değildir.
  • tezgahtarın orada bulunma sebebi, para kazanma sebebi depodan ürünü getirmek ve satmaksa ve bu işi doğru dürüst yapmıyorsa tezgahtar lavuktur hocam, kusura bakmayınız. zaten şu ülkede herkes işini olması gerektiği gibi yapsa diye başlayan cümleler içinde susuyorum.

    lavuk tezgahtarlara sahip marka.
  • beğendiğim ve her yerde aradığım aslında sıradan mevsimlik bir monttan farkı olmayan ama kafamdaki şeye benzer bir şey gördüm burda, girdim içeri, denedim, çok da beğenmedim ürünü, tommy için bile fazla abartı fiyatını öğrenince hiç düşünmedim, bıraktım.sonrasında satış görevlisi arkadaş ile aramızda geçen diyaloğu aynen aktarıyorum.
    -noldu beğenmediniz mi?
    -yani çok da değil, şu kısımlar kumaş filan zaten.
    -çok güzel oldu ama yakıştı size.
    -yani bilmem, çok sevmedim.
    -cidden güzel oldu kaçırmayın.
    normalde ürünlerin fiyatları hakkında yorum yapmam, pahalı bulduysam 'hmm' der geçerim ama arkadaşın üzerime gelmesi sonucu söylemiş bulundum.
    -açıkçası fiyatı da fazla geldi bu ürün için bana.

    -burası tommy hilfiger yalnız.

    bu noktada 'gerçekten mi? ebenizin mağazası sanmış girmiştim içeri' dememek için zor tuttum kendimi. daha da yapmıyorum yorum.
  • evet, tezgahtar sike sike o montu getirmekle yükümlü. şu çalışana acıma olayını ben anlamıyorum, tezgahtar ya hadi acıyalım ona, müşteri sik kafalı zaten, gebersin ibne. hele parası varsa kökü kurusun. tezgahtarın 1 ay çalışacağı paraya mont alanlar gebersin daha iyi. beyni skilesiceler sizi. eşşek gibi getirecek, bana denk gelse getirtir, alacağım varsa da almadan giderim.

    ben işimi ske ske yaptığım için, hatta eşşek gibi yaptığım için herkes yapacak arkadaş. benim patronum, müşterilerim hiç gözümün yaşına bakmıyo mesela, çalışma hayatı böyle bi'şey.

    bi de akıl verenler var, delirmemek elde değil. kendimden kısıp, niye yardım ediyorum lan sağa sola, manyak mısınız? götüm çıkmış para kazanıcam diye, istediğim yere, istediğim kadar harcarım. bi de hesap vericez elin manyaklarına.

    sanki taş ocağında çalışıyo ibneler.
  • iyi ki bana denk gelmemiş bir çalışandır. olay 800 tl veya 80 tl olması değil olay para da değil, senin görev tanımın bana alışverişimde yardımcı olmak ise bunun için para alıyorsan bunu yapmak zorundasın ayrıca sen orada çalışan olarak markayı temsil ediyorsun madem yorucu olduğunu düşünüyorsun o halde o işte çalışma kimse seni zorlamıyor
    gayet sevdiğim kaliteli bulduğum bir marka böyle elemanları olması kötü olmuş.
  • woodbury common subesinde istediginiz tum urunleri denemeniz icin kabine getirip, ustune baska bir modelle gelip "bence su modeli de deneyin, begenmezseniz sorun degil ama hemen hemen ayni modelin daha ucuzu" diyen, sonra da "bunun ustune su kadar indirim var, coupon book'unuz var mi, yoksa hemen internetten alalim, ekstra %20 daha indirim uygulariz o zaman", ustune de "bir corap alirsaniz size su magazalarda %15 indirim daha kazandiracak fisleri de veriyoruz" diyen fantastik calisanlara sahip marka.

    2 kot, 1 gomlek, 1 sweatshirt, 1 cift corap ve 1 bayan cuzdanina 150 usd vererek cikabileceginiz magazadir kendisi.

    ha sonra siktimin amerikasindan bes parasiz donuyorsunuz bu para harcamaniz icin elli takla atan tezgahtarlar yuzunden ama olsun.
  • daha bi çöp alıp giymişliğim yok. param yetmiyor arkadaş.o kadar da fakirim.
hesabın var mı? giriş yap