• kendisine saygım sonsuz, ancak benim çocukluk anılarımda şu şekilde yer almıştır bu icat:

    kendimi bildim bileli babamla yaşamış insanım. "anne" benim için komşu evlerde yaşayan, okul ve mahalle arkadaşlarımın sevgiyle sarıldıkları canlı demekti. (yakınlarda çıkmış ya da çıkacak bir kasetim olmadığı için bu sözleri pr çalışması olarak almamanızı rica ederim.)
    bu yüzden, sağolsun, her türlü olayıma koşan babam öğretmenlik mesleğinin yanısıra devam ettiği gazi üniversitesi iktisat bölümünün sınavlarına gittiğinde, ki biz bursa'da yaşardık ve o ankara'ya 2-3, hatta bazen 5-6 günlüğüne giderdi, ben 9 yaşımın getirdiği tüm o tecrübesizlik, saflık ve salaklıkla sıçım sıçım sıçardım evde tek başıma.

    giderken bana epey para da bırakırdı tabi. yemeğimi dışarda yiyeyim, acil bir durum olursa rahat olayım diye. hah işte ben o acil durumu tombi'nin verdiği delikli yeşil sahaya kaktırılarak dikilen ve o sıralar türkiye birinci futbol liginin takımlarının formalarının renklerini taşıyan yassı-adam-futbolculardan birer takım yapmak olarak hissetmiştim.
    şimdi yalan olmasın ama sanırım 400 kadar tombi almıştım. paketlerden aynı renkte 11 adam çıkınca bir takım bitmiş oluyordu ve gençlerbirliği-eskişehirspor, samsunspor-boluspor gibi aynı renkten takımlar için, takım sayısı çarpı 11 adam gerekiyordu.
    50 tane kadar tombi aldığım mahallemizin bakkalı durumdan kıllanıp sebebe yönelik sorularla huzur kaçırınca civar mahalle bakkallarına açılmıştım.

    babamın bıraktığı para daha ilk gün bitmiş ve şu anda o zamanlar ne sikime derman olmuş olabileceğini bilemediğim, fakat o sıralar iftihar sebebim 11'er adamdan 18 takımım, hatta çoğunun yedeği bile olmuştu. onlara fikstürler hazırlayıp birbirleriyle maç yaptırarak sanal ligler kurgulamak en büyük zevkimdi. o zaman cm-fm falan yok tabi ki, ama kareli defterim var, tombi adamlarım var (onlar babam tarafından yakıldıktan sonra tavladan arakladığım zarlar var).

    ha bir de ben tombi'den o zaman öyle bir tiksindim ki, şimdi bile aklıma geldikçe midem hafiften bulanır. kolay değil tabi: sabah kalk 2 paket tombi ye, okula yanında götürüp 2-3 paket ye, öğleyin geldiğinde en az 1 paket ye, sokakta ye, akşam menüde zaten tek tombi var. artık çaya bandırıyor, sütle eziyor, reçelle falan deniyordum.

    babam geldiğinde ona o yassı futbolcuları açıklamak zor olmamıştı da, köşede bir dağ formunda duran, açılmış ama daha hiç yenmemiş ve bayatlamayı bekleyen 300-350 kadar tombi konusunda sıkıntı yaşamıştım.
    yassı adamlarım sobayla tanış olunca kötü bir plastik kokusu yaymışlardı. kalan tombiler ise kâh babam tarafından bira mezesi olarak tüketildiler, kâh benim tarafımdan arkadaşlarıma hediye edildiler.
    belki onlar da annelerine hediye etmişler ve sevindirmişlerdir onları. umarım öyle olmuştur. sevinen, hatta oğlu tarafından sevindirilen bir annenin mutluluğu yaşanası bir şey olsa gerek. (valla kasetim çıkmayacak len.)
  • 90ların başında tombinin esiri olmayan kaç çocuk vardı acaba? ben maalesef ki çok küçük yaşta tombinin fıstıklı cipsinin ciddi müptelası olmuştum. evde tombi yüzünden kıyametler kopardı, annem asla yedirmek istemezdi. dahası bir gün tombiden tişort kazanmıştım. o zamanlar bu benim kişisel tarihimde çok önemli bir olay ve çok büyük bir mutluluk kaynağıydı. boyu 1.20den fazla olmayan bir çocuğun battal boy tombi tişortuyla, etekleri yerleri süpüren bir gecelik giymiş gibi dolaşması ve bunu hiçbir şekilde üzerinden çıkarmaması bu yüzdendi. çocukluğuma ait birçok fotoğrafta üzerimde olan bu tişort, muhtemelen sonradan annem tarafından yer bezi yapılmış, sonra da çöpü boylayıp, tarihin tozlu sayfalarına karışmıştı. ben de kendisini bu vesileyle anmak istedim.
  • milli çerezimiz.
  • aymar yaratigina benzeyen bir hayvancik oynardi reklamlarinda. hatta dusundugum zaman aklima aymar yaratigindan baska bir sey gelmiyor.
  • 5 tombi paketini gönderdiğimizde origami kitabı hediye ederdi. bir nesil kağıt katlama sanatında tombi sayesinde uzmanlaştı. zıplayan kurbağa yapabiliyorum hala ben. hey gidi günler.
  • çocukken tüm bozuk paraların yatırıldığı abur cuburların en güzeli.alternatif yeme şekilleri geliştirmişliğim de vardır,agzımda tükürükle yumusattıktan sonra cıkarıp avcuma koyar, avcumdan yalardım. bir de kolanın içine atıp kolayı içinde tombilerle içmek vardı,sade yemek en güzeli ama çocukluk işte.
  • azıcık sanatçı bir kişiliğim olsaydı çocukluğumda fıstıklısına şiirler yazardım.
  • sanatçı olmama engel olmuş vicdansızdır. ilkokuldayım, tombi origami kitabı veriyor. yapılması gereken paket üzerindeki 10 adet süper tombi yazısını kesip zarf ile göndermek. 9 tanesini biriktirdim, elimde 1 adet daha tombi var ama fıstıklı, yeşil paketli tombi. onun üzerinde süper ibaresi yoktu, sadece tombi yazıyordu. içime kurt düştü anneme babama sordum olur mu diye. olur tabii oğlum nolacak toplamışsın işte 10 tane, 3 kuruşluk şey, yollarlar dediler, ben de o şekilde gönderdim.

    haftalarca postacı yolu gözledim ve o kitap asla gelmedi. bir çocuğun kalbini çok kırdın allahsız tombi , bil istedim.
  • çocukken ayın 15'ini beklerdim babam maaşını alsın da bize tombi alsın diye. babamın maaşı (atıyorum) 1 milyon lira ise benim maaşım da 2 paket tombiydi.

    tabi büyüyünce ne tombisi amk eşek kadar adam oldun olduk.
  • hemen ilk olarak 90'ların en sevilen cipslerinden diye yapıştırayım da, şey olmasın. delirirdim bu cipsi almak için. herhangi bi cips de kafiydi gerçi çocukken ama tombi fıstıklı en sevdiğimdi.

    annem, bakkala ekmek almak için yollayacağı zaman illa yalvarır yakarır para üstüyle tombi alayım mı diye sızlanırdım. o da zorla başından savmak için, "iyi hadi al madem" derdi. *

    o zamanlar tabii fakiriz, kuru sinekten yağ çıkaracağız neredeyse. işçi çocuğuyuz, her şeyimizden kısmaya çalışıyoruz o yüzden annem de, abur cubura para harcamamak için izin vermezdi bana bazen. zaten bakıyorum çocukluk fotoğraflarımda bile elimde tombi var. *

    neyse işte, fıstıklısı çok güzel olan cipsti. cinoyla beraber güzel giderdi. *
hesabın var mı? giriş yap