• bir belgeselden hatırladığım kadarı ile tüple dalış yapmanın çok zor olduğu bir göldür. bulunulan yükseklikteki hava basıncının azlığı sebebi ile dekomperasyon tablolarının çok karmaşık hale geldiği ve vurgun yeme tehlikesinin arttığı söylenmektedir
  • dünyanın en yüksekte bulunan gölü
  • deniz desek yeri olan göl. yaptığım geziye ilişkin notlarım şu şekilde:
    üstünde seyrüsefer yapılabilen dünyanın en yüksekteki (3,812 metre) gölü olarak bilinen titicaca gölü peru ile ile bolivya arasında yer almaktadır. göle gerek bolivya tarafından gerekse peru tarafından ulaşmak mümkündür. biz 70 günlük peru gezimizde cuzco tarafından gölün kenarındaki büyük bir yerleşim olan puno şehrine otobüs ile ulaşarak gölü ziyaret ettik. cuzco’dan punoya birkaç farklı otobüs firması gitmekte ancak gece otobüslerine binilmemesini tavsiye ederiz her ne kadar biz gece otobüsü kullandıysak da. gece otobüsleri hırsızlık ve yol güvenliği açısından biraz sıkıntılı biz otobüsüne bindiğimizde firma görevlisi herkesi dijital kamera ile çekmeye başlamıştı ne oluyor dediğimde bu yüzlere iyi bakalım bazıları yolculuk sonunda aramızda olmayabilir demişti. işin şakası bir yana bu tip bir yolcu güvenliği sağlamaya çalışıyor firma. gelelim punoya cuzcodan sonra çok esprisi olmayan bir şehir her peru kentinde olduğu gibi bir plaza de armas’ı (ana meydan) bulunmakta. daha çok göl için gelen yerli ve yabancı turistler bu meydana yakın otel ve hostellerde kalmakta. cuzco’dan veya başkent lima’dan paket tur satın alarak buraları gezebilirsiniz ancak daha pahalı olacaktır ve pek tabii ki tur bizim gezgin ruhlu kişilere ters. burda bir noktaya değinmek isterim o kadar memleket gezisi içinde paket tur almak zorunda kaldığımız tek yer de yerli halkın (quechua ve aymara) deyişiyle titihaha gölü. göl dediğime bakmayın marmara denizinden büyük ve deniz hissiyatı veriyor insana, paket tur almak zorunda kalmamızın sebebi gölde yer alan adalara tur dışında bireysel ziyaretin pek mümkün olmaması. adalar turizme kolektif bir şekilde açılmış ve tur ücretlerinde yerel halka kaynak yaratılmış. paket tur almadan gölde tekne turu yapılabilir hatta puno iskelesine çok yakın yüzen adalara (islas flotantes) da gidip gelinebilir.

    paket tur için plaza de armas civarındaki acentelere bakılabilir her zaman olduğu gibi birkaç acenteden fiyat alıp içeriğe bakmak lazım. tur içeriği genel olarak:
    1- sabah erken saatte tekne ile göle açılmak ve ilk iş yüzen adaları ziyaret:
    yüzen adalar işi tam bir turistik kurgu gibi geldi bize, adalar sazlıklardan oluşturulmuş ve doğal ada oluşumu değiller. yerli halk bu tip adalar oluşturup buralarda yaşıyormuş ancak günümüzde bu daha çok turistik bir gösteri haline gelmiş, yerel kıyafet giymiş (akşam punoda kahvede normal kıyafetlerle takılıp sabahtan adaya yerel kıyafet giyerek gelen adamlarmış hissiyatı var) kişiler bu adalarda bir zamanlar nasıl yaşandığı konusunda size bir ipucu veriyor.
    yüzen adalarda 1-2 saatlik duraklama sonrası amanti adasına doğru 2-3 saatlik bir puno gölünün (bence denizinin) masmavi sularında yolculuk.
    2- amanti adasına varış ve ada merkezinde yer alan köye tırmanış. (az buz bir yol değil iskeleden tepede yer alan köye tırmanış. hele ki güneş altında sıcak bir güne denk gelindiyse hiç de çocuk oyuncağı değil.)
    köy merkezine varıldığında tur rehberiniz ki genel de ingilizce ve ispanyolca konuşuyorlar bazı durumlarda fransızca da hizmet almanız mümkün katılımcıları gruplara ayırarak köylülerin refakatinde kalacakları evlere yönlendiriyor. dediğim gibi kendiniz bireysel imkânlarınızla (mesela yüzerek ve sazdan tekneyle ?) gelseniz adada kalabileceğiniz bağımsız pansiyon vb bir yer bulmanız söz konusu değil. bu iş için belli aileler seçilmiş artık evi düzgün olanlar mı yoksa gene muhtara yakın kişiler mi bilemiyorum. bizi (ben ve eşim) iki fransız genç çocukla bir yapıp yerli bir abiyle kalacağımız eve yolluyor perulu rehber. ev güzel tek katlı bir gecekondu kıvamında adeta kendimi şentepe yahut hüseyingazi kondularından birinde hissediyorum. abi bu turist işinden parayı bulunca evi biraz tadil ettirmiş yine de tuvalet banyo evin dışında bahçede. akşam yemeğimiz ve kahvaltımız bu amantinin yerli ailesine emanet. evde bir de bize yan gözlerle bakarak küçük bir bebe dolanmakta. eşyalarımızı yerleştirip, köy meydanına geri iniyoruz akşam olmasına daha iki-üç saat var ve rehber grubu meydanda tekrar toplayarak adanın en yüksek yerinde bulunan yerli mabedine götürüyor. yine adanın toprak patikalarında tırmanarak 40 dakikada mabede varıyoruz. mabedin bulunduğu tepe adaya ve titajajanın masmavi sularına hâkim hissiyatı yaratıyor. söylenene göre bu mabedin etrafında birkaç tur dönülürse dileklerimiz kabul oluyormuş biz de dönüyoruz tabi dön baba dönelim şeklinde.
    mabed dönüşü yanında kaldığımız ailede akşam yemeğini yiyoruz bir toprak kapta çorba bizim çorbaların lezzetinde. zaten peru mutfağı şu anda da abd başta olmak üzere tüm dünyada yükselen bir trend. ana yemek olarak evin hanımının hazırladığı acı biber soslu tavuğu yerken fransız gençlerle sohbet ediyoruz. arkadaşlar 20’li yaşlarının başlarında tıp öğrencisi ve yaz tatilinde biriktirdikleri eurolarla peruyu gezmeye gelmişler biz ise 30’larını yaşayan bir çift olarak bu yaşta da olsa buraları görmeye gelebildiğimize şükrediyoruz. evin bebesi de bir yandan annesinin eteğine yapışmış yan gözlerle bizi kesiyor hala. biraz çocukla da sohbet etmeye çalışıyoruz ancak annesinin eteği her daim bariyer aramızda. yemek porsiyonları hiç de doyurucu değil lezzetli de olsa, eeee ne olacaktı önümüze lokanta gibi koca porsiyon koyacak halleri yoktu ya kendileri kim bilir ne kadar yiyor diyerek akşam köy meydanında yapılacak eğlence için dışarı çıkıyoruz. akşam hemen dönüveriyor tropik kuşağa yakın yerlerde, güneş batışı uzun sürmüyor ama yine de keyifli ve huzurlu güneşin titijaja gölünde batışını izlemek.

    akşam köy meydanında yerli halk toplanıp ateş yakıyorlar ve ateşin etrafında dönerek dans etmeye başlıyorlar.
    kaldığımız evden bize yerli quechuahalkın giydiği türden eşya da vermişlerdi ancak biz giymedik. yalnız alpaca yününden başlıklardan almıştık cuzcoda onlar her daim yanımızda ve gerektiğinde kafamızdaki yerlerini alıyorlar.
    ateş etrafında dönüp dans etme işi tam bir şaman tarzı bir ayin. vurmalı çalgılarla süslenen eğlence bir iki saat kadar sürüyor; eğlence sonrasında kaldığımız eve dönüyoruz karanlık patikadan. kaldığımız oda güzel ve temiz, turizme önem veriyorlar ne de olsa maddi bir getirisi var. sabah erken kalkılacak zaten ne internet ne cep telefonu ne de başka bir elektronik eşya meşguliyeti var. ayrıca yorgunluk uykuya yenik düşmeye başladı bile.
    sabah erken kalkıyoruz bahçede buz gibi suyla elimizi yüzümüzü yıkayarak kendimize geliyoruz. evin küçük oğlunun meraklı bakışları bizi takibe kaldığı yerden devam ediyor. bahçeden mutfağa geçerek kahvaltı için masaya oturuyoruz. peruya özgü bizim gobit ekmeğe benzer ekmekler ve tereyağı ile enerji yükleniyoruz. kahvaltımıza adada yetişen adaçayı da eşlik ediyor fransız tıbbiyeliler ile sohbetimiz de.
    3- taquile adasına geçiş:
    tekne ile taquile adasına geçiyoruz, perulu rehberimizin esprisi ile tekila değil ha taquile adası. ada küçük ve elektrik için jeneratörler var aynen amantide olduğu gibi. hayat buralarda hiç de kolay değil, modern yaşam buralara belli ölçüde yansımış. adalarda araba vb araçlar yok, tarım geleneksel olarak yapılıyor. ada yine dik ve yokuşlu bizi yine güzel ama yorucu bir 25 dakika bekliyor demek köy merkezine ulaşmak için
    köy merkezinde tarihi çarşıyı geziyoruz, rehberimiz her turda olduğu gibi bizi yerel dükkânlardan alışveriş yapmamız yönünde teşvik ediyor. buralar deniz yüzeyinden neredeyse 4 bin metre yüksek o nedenle yerliler sürekli coca yaprağı taşıyorlar üzerlerinde. coca yaprağı evet kokainin ana maddesi olan coca bitkisinin yaprağı. bunun çayını içiyor, kendisini çiğniyorlar, bu sayede yüksekliğin neden olduğu fiziksel etkilerle mücadele ediyorlar. biz de peru’da bulunduğumuz sürece coca yaprağını yanımızdan eksik etmedik, zaten sabah kahvaltıda çay demek coca çayı demek. maraş tütünü gibi sürekli ağızda bekletiyorsun baş ağrısı, baş dönmesi gibi yüksekliğin neden olduğu yabancıların altititude sickness dedikleri meseleye yerel çözüm.
    adada gezinti öğlen yemeği ile aralanıyor. fix menü bir öğlen yemeğini müteakip serbest zamanımızda adayı gezmeye devam ediyoruz, güneş güney yarımkürenin kışı olmasına rağmen parlak ve hava ılık. bölge için kış demek kurak mevsim, yaz ise yağışlı mevsimi ifade ediyor.
    dönüşte güzel ada manzarasını takip ederek iskeleye varıyoruz. teknenin dönüş için kalkmasına daha bir yarım saat var, fransız tıbbiyeliler güneş ışığının parlattığı titijaja gölüne çoktan dalmışlar. biz biraz endişeliyiz hasta olmaktan çekiniyoruz bu nedenle sadece ayaklarımızı sokuyoruz kutsal kabul edilen göle.
    5- punoya dönüş:
    tekne kalkış vakti geldiğinde pat pat pat motorunu çalıştırıp punoya dönüş için dümen kırıyor. rüzgarlı da olsa ara ara tekne üstünde güneş eşliğinde gölün daha doğrusu denizin uzayıp giden mavisine teknenin köpürttüğü beyazlıklara baka baka punoya varıyoruz.
  • ispanyollar peru'ya ilk defa girdiklerinde, inkaların şimdiki adı amantani olan adada bulunan kutsal saydıkları tapınaktaki bütün altın, değerli taş ve benzerlerini istilacı ispanyollara yani kötü niyetli,arınmamış kimselerin el sürmemelerini düşündüklerinden herşeyi bu göle attıkları söylenir.. rakımının yüksekliğinden kaynaklanan yüksek basınç ve çok derin olmasından dolayı hala gölün dibine ulaşılamamıştır..
  • bu gölde bulunan isla del sol'dan (güneş adası) manzara bob ross tablolarını andırır. karlı dağlar, kurak dağlar, masmavi bir göl, başka küçük adacıklar, ağaçlar... ınsanın baktıkça bakası gelir. kısacası kesinlikle görülmesi gereken bir göldür.
  • bu mübarek gölü coğrafya hocaları çok sever, diğer fantezileri de atakama, gobi, pasifik ateş çemberi, nazca çizgileri ve tayga ormanlarıdır.
  • bolivya ile peru sınırında bulunan dünyanın en büyük göllerinden biri (18. sırada). aynı zamanda dünyanın en yüksekte olan ve en yüksek gemicilik faaliyetinin yapıldığı göllerinden biri. bizim marmara denizinden küçük olsa da van gölünden iki kat daha büyük. 281 metre derinliğe ulaşabilen göl yaklaşık 4 bin metre yüksekte konuşludur. dolayısıyla oksijen az, hava kararsızdır. bu yüzden hazırlıklı olmakta fayda var.

    inka medeniyeti için oldukça önemli bir yer zira inka mitolojisine göre ilk inkalar bu adada neşet edip, bölgeye dağılmışlardır (bkz: #92919834) numaralı girdimde etraflıca anlattım. gölde irili ufaklı onlarca ada vardır ve bu adalardan kimileri yüzer adalardır. daha çok puno körfezinde bulunan bu yüzer adaları (islas flotantes ya da tam adıyla islas flotantes de los uros) ziyaret etmek için peru tarafına geçmeniz gerekebilir. inka tarihinde önemli yerleri olan ay adası (isla de la luna) ve güneş adası (isla del sol) içinse bolivya tarındaki copacabana kasaba/şehrine geçmelisiniz.

    bölge genel olarak güvenli ve ucuzdur. konaklama ücretleri gayet makul (10-12 dolara gayet güzel hostel ve hatta oteller var). bölge insanı quechua ve aymara dillerini konuşuyorlar (bu iki dil ayrı köklere sahip ve hala bölgede yaygın bir şekilde konuşuluyor. koruma altına alınmış ama resmi statüleri henüz yok). insanlar gayet sıcak kanlı ve yardımseverler. göl insanların geleneksel geçim kaynağı. trucha dedikleri alabalık gayet leziz (özellikle buğulaması nefis). gelişen turizmle birlikte yeni iş kolları kurulmuş. adaları ziyaret etmek de gayet ucuz.

    yolunuz bolivya yahut peru'ya düşerse muhakkak uğramanızı tavsiye ederim. başka hiç bir yerde göremeyeceğiniz güzelliklere şahit olabilirsiniz. kadim dilleri dinleyip, tarihe dokunabilirsiniz. gidiniz geziniz efenim!.. iyi yolculuklar...

    tema: (bkz: latin amerika tarihi)
  • bu göl aynı zamanda peru ile bolivya arasında sınırı oluşturur. kara yolu ile sınırı geçmek istediğinizde dört beş saat çevresinde dolaşmanız gerekir. rahatsız bir otobüsteyseniz ilk başta ilginç gelsese sonrasında yolculuk sıkıcı olmaya başlar. bir noktasında otobüster iner tekne ile bir boğazı geçmeniz gerekir. otobüse ücreti verseniz bile tekne için ayrıca 2 bolivar vermeniz gerekir. bolivarınız yoksa peru solude kabul ederler ama bu sefer ücret iki katına çıkar yaklaşık ve 2 sol ödersiniz.
  • insanlarinin cok seker oldugu ve muhtesem tatli bir yer. oksijen cok az oldugu icin bircok turist rahatsizlanabiliyor. o yuzden butun hotellerde oksijen maskeleri var. o kadar alismislar ki turistlerin gelip yardim istemelerine, gordukleri gibi buyrun gelin bir maske takalim diyorlar:)
    ayrica tur rehberi bize yolda yetisen bir otu koparip verdi. oksijen darligi cekenlere iyi geliyormus. biraz ferahlatici ozelligi var ama pek bir ise yaradigini soyleyemem.
    yuzen adalarda hala eski gelenekler devam ettiriliyor. biraz turistik olmaya baslamis olsa bile hala yerli halk gunluk yasantisini bozmamis.
    tum erkekler baslarina sapka takiyor.eger puskuller renkli ise erkeler bekar, eger tek renk ise evliymis. bu da gereksiz bilgi olarak burda kalsin.
    yemekler muhtesem. harika bir quinoali bir corbalari var. bir de bizim yer altinda comlekte yapilana benzer bir yemekleri var. yerden cikardilar etli patatesli birsey. maalesef ismini hatirlamiyorum ama baya bir unluymus. eger oralara kadar giderseniz yemeden donmeyin.
hesabın var mı? giriş yap