• ona gore ruhsal hastalik diye birsey yok. ortalamadan degisik olanlar ilaclar, hastaneler ve dislanma yoluyla cezalandirilir. azinlikta olan kisiler degisik olduklari icin, ortalamaya uymadiklari icin hasta damgasini yemeleri daha olasidir. cok iddiali fikirleri var. durust olmadigi one surulmekte...
    (bkz: foucault)
    (bkz: william glasser)
  • 1920 dogumlu psikiyatr. psikiyatri okumasina karsin ileride izledigi tutum buna karsi bir tutum olmustur. kendisi aslinda psikanalisttir. insan haklariyla fazlaca ilgilenir ve bu yuzden devlet ve akil hastalari arasindaki iliskiyi sorgulamistir. sizofreni ve diger akil bozukluklarinin insanlarin uydurdugu seyler oldugunu savunur. "akil hastaligi" denilen sey tasvip edilmeyen davranislara verilen isim ise devletin onlari hastaneye tikmaya hakkinin olmadigini dusunur. bunun yaninda da zorunlu tedavi edilmelerinin ayrica etik olmadigini one surmustur.

    "sucu 'ispatlanana' kadar herkes masumdur" diye deklare ediliyorsa, suclularin da sacede bir doktor oyle onerdigi icin yetersiz gorulemeyecegini, bunun icin farkli hukuk sistemlerinin belirlenmesi gerektigini savunmustur. hukuksal duzleme deginmisken, bir kisinin intihar etmesinin gayet dogal bir insan hakki oldugunu, kimseyi baglamamasi gerektigini soylemistir.

    eh, boyle de ozgurlukcuyken, insanin belirli bir suc unsuruna ozne olmamasinin disinda herhangi bir seyden dolayi, "sozde iyiligi" icin ozgurlugunun kisitlanamayacagini; nasil ki bir kanser hastasi tedaviyi reddediyorsa psikiyatri tedavisinin de onun gibi reddedilebilecek bir kivama getirmek icin yapmistir ne yaptiysa. "the myth of mental illness" ise bu konudaki en unlu kitabidir. anti-psikiyatr akiminin onculerinden biridir, bir cok kisiye ilham kaynagi olmustur, zamaninda.
  • psikiyatriyi cadı avının; psikiyatr'ı engizisyoncunun, deliyi de cadının devamı olarak gören antipsikiyatr.

    şöyle demiştir kendisi:

    "kraepelin, bleuler ve freud'a insan aklını sömürgeleştiren insanlar olarak bakıyorum; çünkü toplum onlardan tıbbın sınırlarını, ahlakın ve hukukun üstüne taşımalarını istedi, yaptılar"
  • "if you talk to god, you are praying. if god talks to you, you have schizophrenia. " - thomas szasz
  • deliliğin imalatı isimli kitabın yazarı.
  • akıl hastanesine teftişe giden bir müfettişe, delilerden birinin şöyle dediği rivayet olunur.

    "beyim, aslında siz de delisiniz. ama sayınız çok fazla"

    sanırım burda deli ve thomas szasz olaya aynı açıdan bakıyorlar.
  • thomas stephen szasz.

    macar asilli amerikali psikanalist ve psikiyatrist. 1920'de budapeste'de dogdu, amerika'ya yerlesti. 1956'da state university of new york'ta psikiyatri profesörü olarak calismaya basladi; fakat daha sonra hastalik durumuna inanmamakla suclanarak görevinden alindi.

    görüsü ise kisaca sudur:
    yasantimizdan duydugumuz tatminsizligi ve karsilastigimiz yasamsal zorluklari algilayis bicimimizi patolojik ögeler olarak kabul eder ve buna karsi tibbi tedavi sanrisiyla psikiyatrik müdahalede bulunursak, psikiyatrik tedavi kisvesi altinda politik zorbaliga basvurmamiz kacinilmazdir.
  • foucault'un histoire de la folie a l'age classique'i okunduktan sonra kendisi ile karşılaşılırsa daha bir ciddiye alınıyor, onu fark ettim. ne kadar eleştirilirse eleştirilsin mevzuya bir de öte taraftan bakabilmemiz adına önemli bir isim szasz. belli bir noktadan sonra dizginleri elinden kaçırsa da deliliğin tarihi ile yapılacak paralel bir okuma pek çok konuda idefiks bir pozitivizm saplantısından kafamızı kaldırıp farklı görme biçimlerini fark etmemizi sağlıyor. frengi ve psikiyatri bilimi arasında kurduğu ilişki de gayet tutarlı. içinde ufak bir anarşist yaşadığı için seviyoruz kendisini.
  • felsefi sohbetlerde, karşılıklı beyin fırtınalarında konunun bir yerinde mutlaka geldiğimiz kime göre neye göre fikrinin vücut bulmuş hali. asıl sorguladığı, birilerinin akıl hastası ya da sapkın olduğuna kim, neye göre karar veriyor? normaldışı yani anormal olmayı belirleyen kıstaslar toplumsal kurallarla ne kadar bağlantılı?

    birisini zihinsel olarak hasta diye nitelendirmek tıbbı bir karar değil ona göre. aksine, bu kişileri toplumdan dışlamak ve ahlaki ölçütlerden çıkarmak için verilen sosyal bir karar. bu yüzden de insanların, hasta olarak nitelendirilen kişilere suçlulara gösterilenden bile daha az saygı duyduklarını savunmuştur.

    peki düşünceleri ne derece doğru? konu psikologlar ve psikiyatristler arasında hala oldukça tartışmalı olsa da, görüşü komple reddetmek pek olası değil. eşcinselliğin zihinsel hastalık kategorisinden 1973 yılında çıkartıldığı düşünüldüğünde, zihinsel hastalıkların belirlenmesinde toplumsal kuralların ne kadar göz önüne alındığını görebiliyoruz.

    benzer şekillerde, eski çağlarda delilik veya zihinsel hastalıklar şeytanın bedeni ele geçirmesi olarak tanımlanıyordu. bir şekilde çevre hasta olduğuna inandığı insanları dışlıyor, karantinaya alıyordu. elbette günümüzde geçerliliği olmayan düşünceler. fakat önemli olan akıl hastalarının ne kadarının gerçekten akıl hastası olduğu konusundaki belirleyiciler.
  • şizofreni ile ilgili sanıyorum bir bildiride bulgu olarak lanse edilen şeyleri şöyle yorumlayarak ince bir taşak * geçmiştir:

    "delüzyonlar: bunların ne olduğunu biliyoruz; isa'nın tanrının oğlu olduğuna ve hala yaşadığına inanmak...

    uygunsuz ve tuhaf davranışlar: evet, bunu da biliyoruz; pearl harbour'a saldırmak ya da vietnam'ı işgal etmek...

    hallüsinasyonlar: burada da bir sorun yok. ölülerle konuşmak ya da çocukluğunda olmuş bir olayı aklının gözüyle görmek ve buna inanmak...

    `hareketsizlik ya da aşırı hareketlilik:` bu en kolayı; dünyanın bir ucundan kalkıp psikiyatriste gitmek ya da gazete okurken uyumak..."

    kaynak: şizofrengi dergisi, sayı: 1 / sf. 7
hesabın var mı? giriş yap