• şu sahnesini asla unutamadığım film:
    musa, alır yandaşlarını mısır'dan çıkarlar fakat önce gitmelerine izin veren firavun sonra peşlerine düşer. bu arada kentin eski valisi de musa ve yandaşları ile beraber düşmüştür yollara ama aklı hala mısır'dadır (adam valiliği bırakmış boru değil) ve hala daha musa'ya tam olarak inanabilmiş değildir. kızıldeniz'in kıyısına geldiklerinde vali:
    "mısır'da mezar mı kalmadı da bizi ta buralara getirdin?" diye çıkışır musa'ya. bu arada firavunun askerleri de iyice yaklaşmıştır. vali:
    "görmüyor musun be adam hepimiz öleceğiz" der.
    musa: "ya hele bir sus kardeşim" falan der ve gökten bir ateş hortumu indirir.
    vali'nin bu olaya verdiği tepki ise ibret alınacak cinstendir:
    "bu ateş onları ne kadar daha oyalayabilir ki musa?"
    be allahsız vali, adam gökten ateş hortumu indirmiş sen hala firavundasın,mısırdasın yani yuh be arkadaşım!
  • iddiam o ki neredeyse dört saat süren bu filmi eski israil başbakanları peres, şaron, netanyahu dahil olmak üzere benden çok izleyen tek insan evladı yoktur. şu güne değin hakkında hiç bir şey yazmamış olmam da çok tuhaf.

    mevzu bugün, slav bir kız arkadaşımın 1956 yapımı şöyle bir film varmış. sen hiç izledin mi? sorusunu yöneltmesiyle aklıma düştü. kendisine, aynen yukarıda kurduğum cümleyi tekrar ettim.

    bir milyon kere izlemişim, bir kere daha izlerim ne olacak ki dedim ama dile kolay dört saat aminyum. neyse en azından muhabbet ettiğimiz için filmin sonunu getirebildik. arada hatunun soruları yanıtlarken, lan kimse sscb ve devamında bu coğrafyada bu filmi neden izlememiş sorusu belirdi kafamda. gerçekten bu coğrafyada kimse için hiç bir önemli tarafı yok filmin.

    cevabı ise çok basit. adamlar dinle ilgili hiç bir yayını televizyona vermemişler. sık sık sovyetleri eleştirdiğimi takip edenler bilir ama şu konuda haklarını teslim etmeliyim. çocukların körpe zihinlerinin böyle peri masallarıyla zehirlenmesine engel olmuşlar. hatunun musa ile bilgisi o kadar kısıtlı ki o da bana şaşırdı. filmin sonunda; sen neden, yaşayıp yaşamadığı bile belli olmayan bir adam hakkında bu kadar çok gereksiz bilgi sahibisin? sorusunu yöneltti. verecek hiç bir cevabım yoktu.

    utandım. musa yine koca peygamber, hayali de olsa binlerce yıldır anlatılan bir hikayesi var nuh gibi. hadi onları biliyorum da. asıl, abdülkadir geylani'nin azrail'i pataklaması, said nursi'nin keserle stalin'i öldürmesi gibi binlerce zırvalığın beynimde ne işi var. tabi bunlardan hiç bahsetmedim.

    bu sorudan sonra tuhaftır, 80'li yıllarda türkiye'de doğmuş nesilin kafasında neden bu film bu kadar yer işgal ediyor? sorusu kafamı kurcaladı. ilk ne zaman izlediğimi hatırlamamla birlikte sorumun yanıtını aldım. lan ben bu filmi, vaktiyle okul sineması adı altında, müdürün cebine üç beş kuruş girsin diye okula getirilen sinema sekanslarından birisinde izlemiştim. sonra neredeyse beş sene boyunca her geldiğinde tekrar izledim.

    milli eğitim bakanlığına bağlı bir okulda bu kadar çok dini film gösterilmesinin anormalliğini ise 35 sene sonra anladım. eğer dünya'yı yöneten beş aile, amerika'nın oyunları, siyonistler, illüminati vb. her ne varsa, amaçlarını gerçekleştirmek adına bu kadar basit ve etkili bir yöntem olamaz. aynı dönemde beraber okuduğum bir nesil filmin en önemsiz repliklerine kadar ezbere biliyor.

    bu okul sinemasına arada bir kaç yeni film gelirdi ama 80'li yıllara ait bir tane bile gelmezdi. en yakını 1960'lı yıllardan kalma dini filmlerdi. özellikle ten commandments ve nuh'un gemisi o kadar çok gelirdi ki başımızda duran öğretmen on dakika geçmeden sıkılır uykuya dalar, biz de derslerden yırtmak için azılı birer sinefil rolü keserdik. muhtemelen telifi ucuzdu veya öğrencilere izletiyoruz ayağına ücretsiz yayınlama hakkına sahiptiler. rotschield olsam paket halinde bu filmleri telifini bedava dağıtırdım. malum, internetin emeklemekte olduğu bu dönemde siname ve tv kadar güçlü bir enstrüman yoktu.

    kaldı ki ki bu film noah's ark yanında avatar gibi kalıyordu. çünkü neredeyse cumhuriyetle yaşıt ve kafadan iki saat süren bir filmdi. kopyalanmaktan iflahı sikilmiş bir makarayla, 4:3 küçücük bir perdede izletirlerdi. en az iki ders atlatırdık sayesinde ama artık öyle gına gelmişti ki salona küçük bir dama seti getirir onu oynardık. işin garibi kimse de oğlum siz deli misiniz? haftada iki kere izlenir mi lan bunlar, ne yapıyorsunuz? demezdi.

    youtube'da filmin parçalarına bakarsanız, yorumlarda deli gibi övülür bu film. hiç bir sikim anlamamalarına rağmen kostümü, dekoru, diyalogları öven binlerce insan var. lan hepsini geçtim senaryoyu övüyorlar. olm bu kaç bin yıllık hikaye, neresi bu kadar ilginç olabilir? af buyurun da ben bunların nostalji sevdasına sokayım. kömür sobasının üstünde kestane pişirilmesini övenler gibi bir de nostaljik film övenler çıktı başımıza. film, zaten alabileceği tek oskar olan özel efekti almış. başka da bir numarası yok.

    diyalogların çoğu eski ahitten, buna dönemin tiyatral oyunculuğunu ekleyin, origin story zaten mantık hatalarıyla dolu. haliyle ortaya baştan sıkıntılı, kısır bir ürün çıkıyor. çok övülen dekor ve kostümlerin orijinallerini bugün internetten 20-30 dolara alabiliyorsunuz. home alone serisinde macaulay culkin'in giydiği bere 7000 dolara satılıyor, oradan biçin kaliteyi ve verilen değeri.

    bence hikayenin sıkıntısı yahudilerin inatla musa'yı ikinci ramses dönemine monte etme takıntısından kaynaklanıyor. arkadaş akhenaton gibi birisini seçseydiniz bari. ikinci ramses krallığın gördüğü en başarılı firavunlardan birisi. dönemi bereketten bolluktan geçilmiyor. bunun ilk çocuğu ölse nolur? ahırına kaçak elektrik çekip, devlet arazisinde tarım yapan kürt emmi gibi sayısını bilmediği kadar çocuğu var herifin.

    bilinen on tane karısı var, cariyelerinden 2000 kadar çocuğu olmuş. yasal kabul ettiği ve üzerine vakıf kurduğu 110 çocuk var. rab iyi ki çekirge, kurbağa göndermiş yoksa ramses kızıl denizi beyaza boyayacakmış kendi başına. o dönemde neredeyse yüz yaşına kadar yaşaması ve döneminden kalan eserlerin bir çoğunun sapa saplam olması da ayrı bir ironi.

    zaten bu senaryo sıkıntısını ileride fark ettiler ve yeni yapımlarda havada kalan kısımlara kendilerince rötuşlar yaptılar. hatta eski ahitteki hikayeye göre çekilse daha da kötü olurdu. o kadar traşlamaya rağmen elimizdeki ürün bu. sonraki yapımlarda daha çok düzenleme getirdiler.

    örneğin exodus gods and kings bir nevi bu filmin yeniden yapımıdır. yine parası neyse verip gişede çakılacağı kesin bir film yaptırdılar ama bu kez mantık hatalarına odaklanmışlar. mesela musa'nın aslında denizi yarmadığı, kısa bir gel git esnasında suların çekilmesiyle israiloğullarının denizi aştığı anlatılıyor. felaketlere hep bir mantık getirilmiş, harun ise olaya neredeyse hiç yansıtılmamış. garip şekilde breaking bad'den tanıdığımız jesse pinkman rolündeki aaron paul var. şu herifi sırf adı harun diye almadılarsa bir şey bilmiyorum. çünkü gereksiz ve hikayeye katkısı sıfır bir karakter.

    en azından insanların nelere güldüğünü, hangi karakter ve sahnelerin absürt kaldığını iyi anlamışlar. valinin musa her keramet gösterdiğinde yırtık dondan fırlar gibi itiraz edecek, eleştirecek bir şeyler bulması on yaşındaki ilkokul çocuklarına dahi komik geliyordu. denizi ikiye ayıran adama, tiktok parodisi gibi; ya deniz biz geçerken kapanırsa? sorusunu yöneltiyordu. aynı durum firavun inadında da var ama orada en azından bir inanç kavgası yaşanıyor. valinin ki sırf yavşaklıktan. mis gibi mayışlı iş gitti hırsıyla musa'ya sallıyor boyna.

    filmde hiç bir hayvana zarar gelmemiştir ibaresinin kullanılamadığı yıllarda çekilmesi de iyi olmuş. kızıldeniz'den geçme sahnesinde kafadan üç beş tane gariban kaz telef oluyor. genel olarak izleyiciyi yoran ise halkın yavşaklığının gına getirmesinden ötürü. adam her seferinde lan daha ne kadar mucize görmeniz lazım pezevenkler dedikçe azıtıyorlar. götünü dönmeye gelmiyor, anında orgy, swinger, anında yeni tanrı buluyor kerkenezler. bunlar daha kenan'a varamadan nüfusun çoğu mortu çekiyor. o esnada helak oldu denilen mısır en az 1500 sene daha ayakta kalıyor.

    asıl mevzu olan on emirin ise bildiğiniz üzere sadece üç tanesi öldürmeyeceksin, çalmayacaksın gibi ahlaki açıdan evrensel. geri kalanı; bana tapacaksınız, put yapmayacaksınız, kavatlık yasaktır, anaya babaya atar yok! benzeri, bırak tanrıyı orangutanın dahi yazabileceği seviyede emirler. günümüz insanını bu kadar kolay etkileyememe sebebi de bunlar zaten. şundan çok daha üsturuplu yazılmış fantastik kurgu hikayeleri var anasını satayım.

    son olarak şu başlık altında bu film, islamda anlatılan musa ile çok alakasız demişler. lan oğlum hani filmin yapımcıları yahudi ya. neden islam anlatısına göre çeksinler filmi? sanki filmi suudi arabistan, eshi ahite göre çekmiş gibi davranmanın mantığı nedir? galiba dört saat filmi tek oturuşta izleyince bonzai çekmiş gibi oluyor insan. sonrasında biraz dinlenerek entry girmek lazım. yoksa sonuç bu oluyor.
  • alt tarafı üç saat kırk dakika olmasına rağmen bir türlü kendimi ikna edip de başlayamadım izlemeye. kırk dakikalık diziden bile sıkıldığım için olabilir tabi. oruçluyken vakit geçsin diye izlesem diyorum ama fazla ironik olur diye ona da cesaret edemedim, yarısında çıkarım yakında.
  • charlton heston ve yul brynner in devleştiği gerçekten de sinemadan çok tiyatroya benzeyen, bununla birlikte gösterişli, ağdalı oyunculuklarıyla ve zamanının ilerisindeki efektleriyle seyredilebilesi görkemli film. filmdeki mantık hatalarını ise tamamen filmin konusunun tanrılar peygamberler vs. olmasının doğal sonucuna bağlıyor ve sadece filmin vcd türkçe dublajında hikayeyi anlatan adamın performansını dinlemek için bile seyredilebileceğini savunuyorum zira adam hikayeyi öyle bir özümsemiş ki, sık sık yüksek sesle nefes alması ve ilginç tonlamasıyla ister istemez havaya giriyorsunuz.
  • musa'nin duzgun konu$abildigi hic bir versiyonun benim acimdan inandirici olmadigi filmler silsilesi.

    (bkz: harun)
  • cecil b demille'nin yonettigi 1923 yapimi sessiz, yine cecil b demille'nin yonettigi charlton heston'nin oynadigi 1956 sesli yapimi olan ayni isimli iki film. ilki halen dunyanin en pahali filmi kabul edilir. cekilirken sirket batirdigi icin seti parcalanmamis kuma gomulmustur, hatta bugun burasi arkeolojik sit alanidir.

    bu "antik" setin bugunku hali icin http://www.lostcitydemille.com/
  • (bkz: dekalog)
  • 5. emirde uyudugum cdlik a$mi$ film .. niheh( usta 12 de ba$ladik sabah hala oynuyordu lam film .. )
  • efektleri güzel sahneleri idare eder oyunculukları beş para etmez zorlama film.tiyatro gösterisi mi izliyosun sinema mı belli değil. tarihi gerçekleri anlatmıyor tam bir propaganda filmi o zamanki komünist idolojije karşı durmak için yapılmış zaten filmin başında ihtiyar söylülüyor bir iki kelime niye yaptıklarını sıkıcı tarihi iddialar bölümüne gelirsek o zamanki firavunun 2.ramses olması ,neredeyse imkansız kadeş savaşı m.ö 1280 de yapılmış yani bu savaşa girmiştir ramses.israil krallığının kuruluşu 1050 dir nerden baksan 200 yıllık bir fark var kadeş savaşıyla israil krallığının kurulması arasında.(bkz: araştır öğren) buyuk ihtimal ölen firavun 20. haneden dan kısa ömürlü olarak bildiğimiz bir firavundu. bir de nefertari yi hz.musa nın sevgilisi gibi göstermişler götlüğünde bu kadarı diyorum oldu olacak mısır firavunlarının devamı da hz.musa nın çocuğu deseydiniz bari.mel gibson un hz.isa filmini izleyecektim vazgeçtim ben hur un yanına yaklaşacak film yapamamış amerikalılar bir de bu film yahudilerin çağrısı değil olsa olsa at yalanı sikiyim inananı filmi olur o kadar kötü ve gerçeklikten uzak. çağrı filmiyle kesinlikle kıyaslanamaz.
  • hatırladığım kadarıyla 5 saat falan sürmüştür benim için. lanet olası superonline adsl. hayatımdan çaldı resmen.
hesabın var mı? giriş yap