• birincisi kadar tutmamıştır.
  • (bkz: ramses ii)
  • 66 yıl hükümdarlık yapmış olan, gelmiş geçmiş en görkemli firavundur. diplomat ağabeyi şenara rağmen hayatta kalıp tahta geçmiştir. tarihin ilk yazılı anlaşması olan kadeş antlaşması onun zamanında yapılmıştır. homeros meşhur ilyada adlı eserini bu dönemde yazmıştır.

    mısır en görkemli haline kavuşturmuş ve seksen yedi yaşında ölmüştür.
  • tanım : dünya da eşi benzeri görülmemiş bir firavunun hayat hikayesi.

    yaşarken bir tanrıydı, ölüyken se bir kadit. hem de sıradan insanların her dakika umursamadan yanından geçtiği, kiminin kısa bir süreliğine şöyle bir baktığı ve hakkında bilinenlerin başucunda yazılı olanlarla sınırlı kaldığı bir ölü. acaba büyük kral, nil'in efendisi, güneşin oğlu böyle sergilenmeye eşya misali korunmaya razı gelir miydi, sanmıyorum. çünkü; o ramses. piramitler ve firavunlar tanrılar ve köleler. aşk, şehvet ve güç ölümsüzlüğü arayan bir adam. burası antik mısır gizemleriyle insanlığı büyüleyen bir medeniyet. binlerce firavun sonsuz olmayı denedi ama sadece bir tanesi buraya yaklaşabildi. o bir tanrı kral mıydı yoksa sıradan bir adam mı?

    milattan önce 1279, adının anlamı ra’nın oğlu olan ikinci ramses tahta çıkıyor. emrinde canını verebilecek on binlercesi. firavun olduğu için halk onun tanrı kanı taşıdığına inanıyor. tarihin ve talihin gülümsediği insanlar vardır. tıpkı stefan zweig'ın ‘’yıldızın parladığı anlar da’’ bahsettiği gibi. ramses de bunlardan biri. öyle bir zenginliğe sahip ki yemeklerine bile altın tozu serpiliyor. her şeye rağmen firavun olmak kolay değil. firavunların vücutlarında hiç kıl olmaz, düzenli olarak görevliler tarafından kılları alınır. bu bitlerden ve hastalıklardan korunmak ve tanrı horus’a benzemek için yapılmak zorunda. karısı nefertari, zeki, yaramaz ve ölesiye aşık bir kadın. hikayeleri müthiş bir eserle sonsuz olacak ama ramses şimdi bir firavun olarak kutsal nil nehri'nin halkı olan mısırlılara kendini kanıtlamak zorunda. mısır o yıllarda ilginç bir yer. her şey nil'in doğru zamanda taşması ve çekilmesine bağlı. çocuklar on iki yaşına kadar kız ya da erkek fark etmez hiçbir şey giymeden sokakta öylece dolaşıyorlar. çünkü hava çok sıcak. ortalama insan boyu 1.50 - 1.60 arasında. aslında bu gayet iyi bir uzunluk, dünya üzerindeki ulaşım kısıtlığından dolayı tek yönlü beslenme ve bedenen zorlu bir hayat insan boylarının daha kısa olmasının nedeni. günlük beslenmede ise ana öğün bira ve ekmek. sıklıkla sebze ve et de sofraya giriyor. özellikle bir işçi ailesi iseniz bira ve ekmek hayat demek. ama esas kötü olansa insan hayatının kısalığı 25 yaşından daha çok yaşayan birine eski mısır'da hatta eski dünya'da pek rastlanmıyordu. kraliyet ailesinde bile ortalama ömür 29 yıldı. ama buna rağmen o yıllarda bile her yerde müzik şiir ve birbirine aşık sevgililer görebilirdiniz. örneğin genç bir kız şunları yazmış,

    gece gündüz sevginle yanıp tutuşuyorum
    uzun saatler boyunca şafak çökene dek uyanığım
    bedenin yüreğimi tazeliyor
    arzum sadece sana
    sesindir bedenime can veren.

    ramses, işte bu kadar aşık bir kadınla evlendi. o nefertari. mısır tarihinde ilk defa bir firavun ve kraliçe aynı boyda tasvir edilmiştir. tabii ki, ramses'in tek karısı o değildi. 8 resmi eşi, sayısı tam olarak bilmeyecek kadar çok cariyesi vardı. hatta bin erkek ve bir o kadar da kız çocuğu olduğu söylenir. ancak bunlardan sadece 100 küsur tanesi ismen kaydedilmiştir. diğerleri anne karnında ya da henüz bebeklik çağında iken ölmüştür. harem ramses için hatta bütün mısır firavunları için çok önemli dinlenme mekânlarıydı. öyle bir dönem düşünün ki, bu zaman ki gibi kafeler, eğleneceğiniz barlar yok. ramses timsahlardan korunarak gerçekleştirdiği tekne partilerinde ve daha çok da sarayı'ndaki haremde eğlenebiliyor. ramses'in haremini başka bir yere benzetmeyin. büyülü bir dünya yüzlerce kadın tanrı kral olarak gördükleri tek bir adama odaklanmışlar ve filmlerden hayallerden bile öte bir ortam. isterseniz kızacağınız bir şey söyleyeyim. bugün ne kadar iğrenç görünse de, ramses kendi çocuklarının 6'sı ile evlenmiştir. şaşırdınız değil mi! fakat o dönemler de firavun ailesinin kanı tanrısal kabul edilirdi ve kan bozulmasın diye aile içi evlilikler yapılması gayet normal karşılanıyordu. özellikle ikinci ramses kendini diğer tanrılarla eşit derecede görecek kadar cüretkardı. halkta ona öyle bakıyordu. düşünün ki o en uzun boylu firavundu. boyu 1.73 ama o dönemin dünyası için bu çok uzun bir boy. aynı yıllarda orta asya'da 1.58, avrupa'da 1.66 ortalama erkek boyuydu ve mısırlıların ortalama ömrü 20'li yaşlarken ramses 92 yaşına kadar yaşadı şimdi kendinizi o dönemde yaşayan sıradan insanlar arasına koyun. sizce de onu tanrı olarak görmeleri için yeterli sebepler değil mi bunlar.
    ama şimdi haremdeki çılgın eğlencelere ara vermek zorunda. anadolu topraklarında dünyanın diğer büyük gücü olan hititler ve mısır arasında çetin sorunlar var. savaş kapıda. bugünkü suriye topraklarını kontrol etmek isteyen hititler ve bu kontrolü kaptırmak istemeyen mısırlılar antik çağların en büyük savaşlarından birini başlatıyor. ramses, ordunun başında bizzat savaşın içerisinde. komuta ettiği birliğin adı amon birliği. muharebenin ortasında tam savaşı kaybedeceklermiş gibi görünürken, tarihi kayıtlara geçen olaya göre ramses çılgınca bir hareketle savaş arabasını düşmanın üzerine sürüyor ve onu gören askerleri de kendisinden güç alarak aynı şekilde saldırıya geçiyorlar. ramses'in bu çılgınca hareketiyle savaş beraberlikle sonuçlanmış ve iki taraf arasında tarihin ilk yazılı antlaşması yapılmıştır. çünkü, ramses şunu söylemiştir; ‘’gerçek bir erkek gücünün sonuna kadar gider, bir kral ise daha ötesine geçer’’. yapılan anlaşmanın adı kadeş antlaşması. bu anlaşmanın bir kopyası bugün istanbul arkeoloji müzesinde sergilenmektedir ve müzenin en değerli eserlerinden biridir. savaş mısır anıtlarında tasvir edilirken ramses'in yanında aslanı olduğu görülmektedir. efsane de olsa her zaman yanında bir aslanla dolaştığı ve aslanın sadık bir köpek gibi asla ramses’in sözünden çıkmadığı anlatılır. bilemeyiz belki de gerçektir.

    ahmet ümit bir eserinde kadeş savaşı’ndan kısaca şöyle bahsetmiştir; ülkem mısırla sonsuz dostluk anlaşması yaptı. ben bekledim, kral hattuşili ve firavun ramses yedi ayrı tablete kazıktı dostluk anlaşmalarını, ben bekledim. hattuşili, kardeşim dedi ramses’e. ramses kardeşim dediği hattuşili’ye. keşke savaşmadan kardeşim deseydiniz birbirinize diye düşündüm, bekledim. yazık değil mi ölen askerlere diye düşündüm, bekledim. yazık değil mi nuvanza’ya diye ağladım, bekledim. ramses tarihteki ilk propaganda uzmanı olarak kabul edilir. çünkü o biliyordu ki ülkeler gerçeklerle değil algılarla yönetilir ve kadeş savaşının beraberlikle sonuçlanmasına rağmen mısır'daki birçok anıtta ramses'in büyük zaferi olarak anlatılmıştır. atlarının altında hititler çiğnerken ve oklarıyla düşmanı delerken tasvir etmiştir kendisini. zaten bu savaşta esir alınan askerlerin kelleleri ve cinsel organları kesilerek yer değiştirilmiştir. çünkü mısırlar ülkelerine yapılan saldırılara asla merhametle yaklaşmazlar.

    şimdi sırada insanlık tarihinin en muhteşem yapıtlarından biri var. ramses'in kendisi ve büyük aşkı nefertari için yaptırdığı tapınak, ebu simbel. ebu simbel tapınağı dünyanın en büyük ve en gizemli yerlerinden biri. girişinde devasa ramses heykelleri ve mısır tanrılarının şifrelenmiş küçük tasvirleri var. ramses kendisini tanrılardan bile daha büyük boyutta yaptırmış olmasına rağmen nefertari ile aynı boyutta tasvir ettirmiş ve bu devasa yapının içinde çok enteresan bir olay yaşanıyor. her yıl 22 şubat ve 22 ekim'de ramses'in içerideki heykellerine güneş vuruyor. arkeologlar bu tarihlerden bir tanesinin ramses'in doğum günü diğeri ise tahta çıkış günü olduğunu düşünüyorlar ve bugün bile mısır halkı tarafından kutsal kabul ediliyor. her yıl aynı günlerde ramses'in heykellerine güneşin vurdu saatlerde bölgeye gelen yerel halk çeşitli danslar ve törenlerle bu kutsal anı 3000 yıl önceki heyecanla anıyor. sonraki eşlerinden güzel iset lakaplı eşini de çok değerli buluyordu. güzel isetin ölümü de çok sıra dışı ve acıklı. hitit kralı ramses’e kendi kızını gelin olarak göndermiş ve kan bağı kurmak istemiştir. ancak hititli gelin kraliçe olacaktır ve ramses hititlerin bu isteğini reddeder. çünkü; güzel iset ile evlidir ve bu mısır dine aykırıdır. güzel iset ramses’e aşkından dolayı eğer mutlu olacaksa kendisi kraliçe olmaktan vazgeçeceğini söyler. ramses hayır der. benim ülkemin kraliçesi sensin ve seni boşamam. bu cevap iki ülke arasında gerginliğe yol açmıştır. bunun üzerine iset, ramses’e ve mısır'a duyduğu sevgi ve bağlılıktan barışın önünde engel teşkil etmek istememiş, bu evliliği onaylaması için ramses’e yalvarmış ancak ramses tekrar kabul etmeyince iset intihar etmiştir. ramses'ten gizli bir şekilde birkaç yakınının katıldığı bir törenle kendini yılana ısıtarak hayatına son vermiştir. mısır kraliçeleri gelinliğe göre bu şekilde intihar ederlerdi. ramses hükümdarlığı boyunca birçok zafer kazandı. güneyde ki namibyalı kabilelerin isyanını bastırdı ve nereden geldiği kim oldukları hala kesin olarak bilinmeyen ve deniz insanları olarak anılan tıpkı vikingler gibi yağma yapıp kaçan işgalcileri akdeniz'de yenerek ülke güvenliğini sağladı. binlerce çöl eşkıyasını yakalatarak nil’in aç timsahların yem etti. mısır onun döneminde yasadışılığın çok az yaşandığı bir süreçteydi ve ülkenin eski hukukunda devam ettirdi.
    antik mısır medeniyeti hukuk alanında çok ileri seviyedeydi insanlar işverenleri patronlarını bile mahkemeye verebiliyordu. birçok mahkeme kaydı günümüzde ulaştığı için detaylı olarak biliyoruz. örneğin; evli bir erkekle ilişkiye giren kadın cezası ya da karısını aldatan erkeğin cezası bunun kesilmeseydi. burun kesmek o kadar yaygın bir cezaydı ki, mısır'da bunu kesilenlerin kurulduğu bir köy bile vardı. bir insanın kendi anne yada babası öldürmesinin cezası canlı canlı yakılmaktı. eski mısır'da insanlar merhametsiz oldukları için de idam edilebilirdi. eğer saldırıya uğrayan ve öldürülmek üzere olan birine yardım etmezseniz sizin sonunuzda o kişinin ki gibi oluyordu. aynı zamanda sünnet geleneğinin eski mısırlılara dayandığını biliyoruz. mısırların çok önem verdiği gelenek önce yahudilere sonra da müslümanlara geçmiştir. ramses'in toplu sünnet törenleri düzenlediği biliniyor. hatta bir keresinde 120 çocuk günler süren kutlamalarla toplu şekilde sünnet edilmiştir. sünnetin öneminden dolayı mastürbasyonda kutsal kabul edilecek seviyedeydi. mısır firavunları gelenek olarak bazı dönemlerde spermlerini seremoniler eşliğinde nil nehrine boşaltır ve nil’in bereketinin artacağına inanılırdı. ramses'in tahta kaldığı 66 yıl boyunca nil en güvenli ve en bereketli dönemini yaşamıştır. acaba neden ? eski bir mısır inancına göre dünya aslında bir mastürbasyon eylemiyle meydana gelmişti. bu durumda bahsedilen inancın temellerinden biridir.

    ramses cüretkâr bir firavundu. mısır'ın başkentini değiştirecek kadar cüretkardı. başkent değiştirmek derken yanlış anlaşılmasın yeniden bir şehir inşa etmiş ve orayı başkent yapmıştır. pi ramses olarak bilinen bu şehrin nasıl yok olduğu, neden yok olduğu hala tam olarak bilinmiyor. ikinci ramses döneminin mısır'ın her açıdan zirvesini teşkil etmesinin önemli sebeplerinden biri ramses'in eğitime verdiği önemdi. kraliyet çocuklarının ileride devleti yönetmeyi öğrenmeleri için her türlü dünyevi bilgiyi hakim olmalarını sağlayan bir kraliyet okulunu kurmuştu ve bu okula ülkedeki zeki çocuklarda seçiliyor, seçilen çocuklar bizzat firavun ramses'in mahiyetine kabul ediliyordu.
    ramses bütün mısırı baştan sona yeniledi. birçok yeni şehir inşa etti. eskilerini ise güzel cennet bahçelerine çevirdi. o sadece savaşçı bir firavun değildi romantik bir aşık bir şair ve akıl almaz derecede gizemli bir adamdı. yüzünü görmek bile kolay değildi. mısır firavunlarının bazıları yüzlerini kapatan tebet isimli bir maske takarlar. bazı zamanlarda ramses’de bunu takardı. efsaneye göre yüzünü görenler günlerce kendine gelemezmiş. bu gizemli hikayeler o kadar büyüdü ki, müslüman ve yahudi din adamları tevrat ve kur'an'da anlatılan kızıldeniz'de bulmuş olan firavun'un ikinci ramses olduğunu düşündüler. uzun yıllar boyunca british museumda ki cesedin firavun ikinci ramses olduğuna inanıldı ama değildi. daha sonra başka bir ramses olduğu söylendi, söylendikçe ramseslerin mezarı bulunduğu iddiada ki isim değiştikçe değişti. ancak; o tüm dedikodulardan öte bir şekilde öldü. ramses hükümdarlığının 2 yılında milyonlarca yılın tapınağı ramesseum’un temel atma töreni sırasında diktiği akasya ağacının altında dostu başkâtibi ve sandalet taşıyıcısı ameninin yanında huzur içinde ölmüştür. o andan itibaren kralın dostu ameni, kendini hayatının sonuna kadar ramses'in hayatını yazmaya adamıştır.
    bu dünyadan büyük bir firavun geçti. fakat; hikayesi ölümüyle son bulmadı. bölümünden 3200 yıl sonra bile o törenlerle karşılandı. nasıl mı? okuyun ve görün. mumyalandıktan 3200 yıl sonra mumyanın bakterilerle kaplandığı ve çürümeye başladığı fark edilmiş mumyayı kurtarabilecek kurumun fransa'da olması nedeniyle, fransa’ya götürülmesine karar verilmiştir. ancak ortada önemli bir sorun vardır. fransız yasalarına göre, ölü ya da diri fransa'ya giren her insanın pasaportu olması gerekliliği. tabii ki ramses'in pasaportu yok. neyse ki mısır hükümeti özel kararla büyük ramses pasaport hazırladı. pasaportun meslek kısmınaysa, kral yazmışlardır. olayın ilginçliği burada da bitmedi. fransız yasaları gereği fransa'yı ziyaret eden seçkinler ve krallar özel askeri bando ve törenle karşılanırdı. bu gelenek ikinci ramses’e duyulan hayranlık ve saygıdan dolayı bozulmadığı gibi ramses'in mumyası da havaalanında askeri bando ve saygı duruşuyla karşılandı. böylece ikinci ramses ölümünden 3200 yıl sonra paris'e törenle giriş yaptı. size bu efsanevi firavun için yazılmış eski biri mısır şiirini yazmak istiyorum…

    şimdi piramitlerde dinlenen o tanrılar
    soylu ve kutsanmış ölüler gibi her şeyden önce var oldular
    kutsal barınakları inşa edenler ve o saraylar
    tıpkı bir daha olmayacak olan o krallar gibiler
    dönen kimse yok bize onların sağlıklarından söz edecek
    bize onların ihtişamlarını anlatacak ve güvenimizi tazeleyecek
    onların gittiği yere erişene de haber veren kimse yok…
  • antik mısır'ın 'güneş kralı' ya da 'kralların kralı' olarak adlandırılan hükümdarı. mumyası bu yıl fransa'nın başkenti paris'te sergilenmeye başladı. 1976 yılında fransa’ya getirilmiş, üç bin yıllık mumya, fransız bilim insanlarının çalışmaları sayesinde yaklaşık yarım asır önce küflenmekten kurtarılmış.

    louvre müzesi'nden fransız arkeologlar mumyayı getirmek için kahire’ye giderek yolculuk başlamadan mumyayı herhangi bir darbeden korumak için gerekli bütün hazırlıklara bizzat eşlik etmiş. ama bu yolculuk fransız yasalarının tuhaf prosedürlerine takılmış. zira fransa yasalarına göre ülkeye giren herkesin pasaporta sahip olması gerektiğinden ötürü 3000 yıl sonra mumyaya pasaport çıkartılıyor. hatta pasaporta mumyanın vesikalık fotoğrafını bile koyulduğu söyleniyor.
    görsel

    tabii bu bir iddia. louvre müzesi mısır birimi uzmanları böyle bir belgeye ilişkin hiçbir kanıt olmadığını vurguluyor, yanlış anlaşılmanın national museum of natural history'nin 1985 tarihinde yayınladığı bir rapor nedeniyle ortaya çıkmış olabileceğini ifade etmişler. metinde geçen "passport" ifadesi organizasyon yapısındaki karışıklığı göstermek için kullanılmış olabilirler. ikinci ramses'e ait bir pasaportun olup olmadığı muğlak.

    yine de ramses ve pasaport hikayesi şu açıdan ilginç: fransa mumyaya pasaport çıkartıyor, biz de ise ipini koparan sınırdan elini kolunu sallayarak girerken türk devlet aklı çekirdek çitleyip izliyor herhalde.
  • herkesin 'kişiye özel' bir vizyonu vardır.

    o kişi bizden 5000 yıl önce de yaşamış olabilir. önemli olan, bize katacağı vizyon.

    antik mısır insanlarının bana ne kattığını söyleyeyim mi?

    merak güdümü tetikliyorlar..

    eğer bir şeyi merak ediyorsam, benim için o konu canlıdır. merak etmiyorsam; değildir.

    antik mısır'la ilgili yeni bir şeyler bulup, etkilenişimin bende yarattığı etkiyi anlayabilmeniz için ben olmanız gerekir.

    bu da zaten gerekli değil.

    konuyla ilgili profesyonel video çekip, blog yazan, tarih okumuş, tarih profesörü olup muazzam kitaplar yazmış onlarca insan var. ben elbette onların arasında bir hiçim.

    benim merak tohumum, mevsimine bağlı olarak arada meyve veriyor. o meyvelerden yazının başında 3 tane elma düşsün ki, biri siz okuyuculara gitsin ve ağzınız tatlansın.

    diğer iki elmanın gideceği yere de yazının sonunda birlikte karar veririz.

    hadi bakalım, antik mısır sandaletlerimizi giydiysek gidelim. malum, çölde yürüyeceğiz. çıplak ayaklarımıza güvenmeyelim. bizi oralarda akrep sokabilir.

    evet;

    mö. 1303 yılındayız.

    —-

    bak ona, onu görüyor musun? birinci seti ve kraliçe tuya'nın ikinci oğulları doğdu. adını dedesi gibi ramses koydular.

    ikinci ramses.

    sarayda şenlik var. şarapların en güzeli sunuluyor. kurbanlar veriliyor ve adaklar adanıyor.

    hadi sen de kutla bunu. 3000 yıl öteden.. bir yudum şarap iç. korkma, onlar gibi kralcı olmayacaksın. sen milattan sonraki 2024 yılındasın. sen çok daha zor bir yıldasın. kendini bırak, bir yudum daha iç..

    ve bir yudum daha…

    —-

    ne ilginç değil mi? hiç bilmediğin bir zaman diliminde, sürekli hissettiklerinlesin..

    —-

    büyük, çok büyük bir umut doğdu..

    kehanet gerçekleşiyor. nil nehri bereketle dolup taşıyor.

    hititlerle yaşanan sorunların üstesinden gelebilecek o özel bebek geldi.

    simya formülleri, çeşitli alfabeler ve kılıç eğitimi.

    o eğitiliyor…

    —-

    tahta çıkışı:

    mö. 1279 yılında tam 24 yaşındayken tahta geçti. 66 yıl kadar tahtta kaldı ve mısırlılar ona "büyük ata" adını verdiler. büyük ramses olarak da bilinir. en uzun süre yaşayan, en uzun süre tahtta kalan ve en fazla çocuğu olan mısır firavunu olarak tarihe adını yazdırmıştır.

    büyük aşkı nefertari:

    büyük kraliyet hanımı ve baş eşidir. adının anlamı güzellikten gelen'dir.

    nefertari'nin kökeni pek bilinmez ancak; mezarındaki firavun ay'ın bir kabartması (kim olduğunu hatırladınız mı? hatti uygarlığı yazımda bahsetmiştim. kayıp prenses ile evlenerek tahta geçen kraliyet baş danışmanı) 18. hanedan ile ilişkili olabileceği fikrini doğurur. 18. hanedan, tutankhamon, kraliçe nefertiti ve daha sonraları kafir olarak anılmış akhenaton'un da dahil olduğu hanedandır.

    nefertari ramses ile evlendiğinde kendisi 13, eşi ise 15 yaşındaydı ve ramses henüz tahtta değildi.

    20 yıl boyunca firavun'un bilinen 8 eşinden en önemlisi olmayı sürdürmüştür. bulgular 20 yılın sonunda öneminin azaldığı ve daha az betimlendiğini belgeler. bilinen en az 4 oğlu 3 tane de kızı vardır ancak; hiçbiri tahta geçmemiştir.

    ramses'in veliahtı prens merneptah, bir başka eşi olan isetnofret'tendir.

    nefertari ramses'in hükümdarlığının 25. yılı dolaylarında, ıı. ramses'in kendisi için yaptırdığı ebu simbel tapınağı'nın açılış törenlerinde rahatsızlanarak ölmüş ve ardından isetnofret baş hanım olmuştur. (ilginç bir bilgi değil mi?)

    evet ben de ebu simbel tapınağını kıskandığı için, nefertari'nin ölümü konusunda hep isetnofret'ten şüphelenmişimdir.

    seni hiç sevmiyoruz isetnofret! nefertari'nin gerçekten de 18 hanedan ile (en sevdiğim hanedan) alakası varsa ve nefertiti ya da akhenaton ile bağı varsa, zaten iyi de bir kalbi vardır.

    yalnız, merneptah için de değişik bir travma. bütün dedelerin 20'sinde ölsün fakat baban, neredeyse 100 yıl yaşasın.

    baba travması deyip geçmeyelim lütfen, biz de baba travmasıyla büyüdük haksız mıyım?

    hatırladınız mı? hatırlamadınız mı?

    anlatayım;

    şu her karnede, babasından kırmızı benekli pinpon topu isteyen kız var ya, onun babasının hikayesi bizim için travma değil de nedir? ilgisiz adam, yıllarca kızına kırmızı benekli pinpon topu alıp, kızı ölüm döşeğinde iken, "neden?" diye soruyor biliyorsunuz. kızcağızın nefesi yetmiyor tam cevap verecekken, ölüp gidiyor..

    böyle baba mı olur?

    hepimiz yaşadık bu travmayı kabul edelim. sonu belirsiz bir hikayeydi bizimkisi, tıpkı merneptah gibi..

    biz yıllarca, "neden her yıl kırmızı benekli pinpon topu istenir ki?" derken, "merneptah" "neden ben dışında tüm atalarım genç yaşta tahta oturdu" diye sorguladı.

    biz o babaya lanet ederken, o kendi babasına etti.

    ahh şu babalar..

    ---

    devam edelim;

    tahta çıktıktan birkaç yıl sonra mö. 1275 yılında, mısır ve hitit kuvvetleri kadeş savaşında çarpıştılar. ramses neredeyse hem savaşı hem hayatını kaybedecek olmasına rağmen yine de bu durumu büyük bir başarı elde etmiş gibi göstermiştir.. (işte kusursuz görünme çabası, sadece insanı değil, bulunduğu toplumu da zehirliyor) inanın öyle kabartmalar yaptırmıştır ikinci ramses. bakabilirsiniz netten. hatta tek eliyle düşmanı alt ettiği güçlü göründüğü kabartmalar yaptırmıştır ancak; gerçek farklıdır.

    ne öğrendik?

    tarih konuşuyorsak, bir şey öğreneceğiz ve güzel taraflarını alacağız..

    yenilgiyi kabul etmek, erdemdir.

    ramses erdemli miydi?

    değildi..

    sadece şanslıydı.

    mısır'ın en verimli döneminde firavun olmuştu, sağlıklı ve güçlüydü ancak erdem?

    hayır!

    devam ediyoruz;

    mö. 1258 yılında, ramses ve hitit kralı üçüncü hattuşili günümüz suriye'nin ve israil'in kontrolü için aralarında geçen rekabeti sonlandırmak adına barış antlaşması imzaladı. mö 1249 yılında, 30 yıl süren hükümdarlığından sonra, ikinci ramses ilk kraliyet jübilesini nil delta'sında kutladı. mö. 1245 yılında ramses, hattuşili'nin kızıyla evlendi ve prensesin mısırlı ismi maathorneferure oldu ve böylece huzur sağlanmış oldu.

    mö. 1213 yılında, ikinci ramses 60 yılı aşan hükümdarlığından sonra vefat etti ve 13. oğlu olan merneptah tahta geçti.

    bilinen 50-60 tane oğlu vardır. kızlarıyla birlikte yüzün üzerinde çocuğu olduğu belgelerle ispatlanmıştır lakin; uzun süreli saltanatı nedeniyle çocuklarının büyük kısmı ondan önce ölmüştür...

    kadeş savaşı ve antlaşması:

    ne kendisi ne de dedesi birinci ramses, soylu olarak doğmamıştı. ikisinin de firavun olmaları asla beklenemezdi..

    ancak gelecek belirsizdir değil mi? bu yüzden "hiçbir şey için olmaz deme" diye boşuna dememişler.

    bu kısmı net anlayabilmeniz için 18. hanedana gitmemiz gerekiyor.

    hadi başlayalım:

    amenhotep dönemine gidiyoruz yani nefertiti'nin eşi olan ve devrimci çifte.. amenhotep'in tahta ne zaman geçtiği bilinmiyor. genel kanı mö. 1352 olduğu yönünde.

    amenhotep, saltanat'ının 5. yılında otoritesini ortaya koyar ve mısır'ın tanrılarını reddeder. halkına yalnızca güneş tanrısı aten'e tapınmalarını emreder ve tüm tapınakları onun için yaptırır. aten amenhotep'den önce de tapınılan bir tanrıydı ancak akhenaten'in radikal değişikliği, yalnızca aten'e tapınılması yönündeydi. diğer tüm tanrılar reddedilecek ve reddetmeyenleri ise ölümle cezalandıracaktı.

    amenhotep bir devrimciydi. o gerçek ve muhteşem bir tarih yazdı..

    mısırlı aristokratlar akhenaton'un yönetim biçiminden son derece rahatsızdı. memurlar aten'e tapıyor gibi görünse de, gerçek böyle değildi. (devrim her zaman sancılı olmuştur)

    ---

    akhenaton ile ilgili yazdığım bir entry'm vardı bulamadım. bulsaydım buraya kopyalayacaktım. muhtemelen yanlışlıkla sildim. orada ölümü ile ilgili kapsamlı bilgi vardı şimdilik konu ikinci ramses olduğundan, detaya girmeyeceğim.

    ---

    tek tanrılı din kabul edilmedi. zira ölümünden sonra tahta geçen oğlu tutankhamon'da babasının getirmeye çalıştığı tek tanrılı dini kabul etmez. şimdi gelelim ikinci ramses'in kraliyet soyundan gelmeme konusuna.

    tutankhamon, 18 yaşında ve arkasında hiçbir varis bırakmadan ölünce, yerine kraliyet danışmanı ay geçer. ay çok yaşlı olduğundan yalnızca 4 yıl tahtta kalır ve ölür.

    işte tam bu sıralarda kraliyet kanı bozulur ve mısır'da istikrarsız bir yönetim başlar. ay ölünce tutankhamon'un diğer naibi ve yüksek rütbeli asker olan horemheb tahta geçer. şu ezikliğe bakın ki, horemheb tahta geçtikten sonra krallar listesinden akhenaton'un adını sildirir ve mezarını tahrip ettirir. (sen silebilirsin ancak gerçeği değiştiremezsin takıntılı asker)

    hanedan soyu sorunu artık içinden çıkılmaz bir hal almıştı..

    horemheb'in de bir varisi yoktu. bu sorunu veziri paramses'e vekalet vererek çözdü.

    öldüğünde de birinci ramses yani horemheb veziri paramses tahta geçti.

    adının önündeki -pa ekini atarak, ra'nın doğurduğu anlamına gelen ramses adını aldı. ölümünden sonra oğlu birinci seti, daha sonra da birinci seti'nin oğlu ikinci ramses geldi.

    ve mö. 1300'lerin başında mısır'ın kraliyet kanı tamamen yok edilmişti..

    babası ve dedesi asker kökenli olduğundan aslında müthiş yetiştirilmişti. hatta tahta geçişinin ikinci yılında korsan gemileri zekasıyla alt etmiş, korsan mürettebatın bir kısmını da ordusuna katmıştı. babası döneminde asya'da kaybedilen toprakları geri almak için seferler düzenlemiş ve kısmen başarılı da olmuştu.

    ikinci ramses, tahta oturmasının 4. yılında kadeş kentinin sol yakasında kamp kurmuştu. (amun kampı) amacı orayı geri almaktı. hititler ise kadeşin kuzey doğusunda kamp kurmuştu. hititler ramses kampını keşfettiler. ramses panikleyince, ulakları vasıtasıyla paralı askerler olan ra ve nearin birliğine haber yollar. ra birliğinin batıdan, nearin birliğinin de doğudan kendi kamplarını korumaya almasını ister.

    ra birliği kampa yaklaştığında, hitit arabaları (yaklaşık 500 araçtan oluşur) ra birliğine saldırır. kadeş'in sol yakasında savunmasız kalan ramses kampı, ra birliğini büyük ölçüde yok eden hititler tarafından kuşatılır. amun kampına saldıran hititlerden kaçan amun birliği geri çekilir. amun kampında ganimet toplamak için savaş arabalarından inen hititler, tam da bu esnada geri çekildiği sanılan mısırlılar tarafından çevrilir. (çok heyecanlı değil mi?)

    ramses kendi kamp alanında onları kuşatmıştı. artık hititlerin sayısı azalmış ve geri çekilmişlerdi. ramses onların peşinden giderken hititler kamp alanına saldırmış, ramses'in yardımına gelen nearin birliğini de bozguna uğratmıştı.

    bu saldırıdan ramses gerçekten de büyük darbe almıştı.

    hititlerin kaybı savaş arabalarından ibaret olsa da, hala 1500 civarında savaş arabaları vardı.

    hititler hala güçlüydü..

    iki lider de ülkelerine döndüklerinde savaşı kendilerinin kazandığını iddia ettiler. ancak ramses bu seferde hititlerin saldırısı sebebiyle kenan yakınlarındaki toprakları da kaybettiğinden, kazanan o olamazdı!

    hem kadeş'i alamamış, hem de toprakları daralmıştı.

    bugünkü suriye olarak bilinen kenan yakınları, iki ülkenin de hem hititler hem de mısır'ın baş kentine uzaktı. hükümdarlar baş kente geçtiğinde, birlikler bugünkü suriyeye saldırıp, kentleri kolayca ele geçiriyordu.

    bu yıllar süren zorbalık sebebiyle, ramses'in saltanatının 20. yılında kadeş antlaşması imzalandı.

    tarihin bilinen ilk uluslararası antlaşmasıdır. bu antlaşmaya göre kadeş hitilere kalacak ve iki ülke de birbirlerinin sınırlarını koruyacaktı ve gerçekten de asurlara karşı birlik olmuş ve hititler tarih sahnesinden silinene dek antlaşma bozulmamıştır.

    ölümü:

    zamanla yaşlanan ramses önce yerini ilk oğlu kha'ya bırakmıştır. fakat kha 60 yaşına geldiğinde ölünce, taht 13. oğlu merneptah'a kalmıştır. oğlu, tahtta hüküm sürerken; ramses, kendi diktiği akasya ağacı altında kralın baş katipi ve sandalet taşıyıcısı ameni'nin yanında 90 yaşında ölmüştür. o andan itibaren ameni, kendisini hayatının sonuna kadar ramses'in hayatını yazmaya adamıştır.

    yani arkadaşlar, tarihi kaynaklardan edinilen bilgiye göre, musa peygamber olayıyla ilgisi yok. bu karıştırılan bir konu. burnuna sinek giren ve bu yüzden çıldırarak ölen nemrut da, deniz yarıldıktan sonra ortasından geçmeye çalışırken boğulan firavun da değildir ikinci ramses…

    ilginç detaylar:

    - yüzün üzerinde çocuğu olduğundan, kraliyet çocukları diye bir kurum kurmuştur.
    - iki tane kızıyla evlenmiştir.
    - haddinden fazla uzun yaşadığından, halk onun tanrı olduğuna inanırdı.
    - yılda bir kere nil nehrine spermlerini akıtırdı. halk bunun bereketli olduğuna inanırdı.

    pasaport meselesi:

    bir dönem fransızların mumyayı louvre müzesinde sergileyebilmek üzere onu aldıklarında onun için pasaport düzenlediği yazılmış olsa da, bu gerçek olmayan bir bilgidir. ikinci ramses'in fransa pasaportu yoktur. (bu klasik bir reklamcılık hilesidir. müze giriş fiyatlarına bakabilirsiniz.)

    ---

    evet elma konusuna gelelim; izniniz olursa, diğer iki elmadan birini ben yemek istiyorum. elim yoruldu ve canım çok istedi. kalan da sizin olsun olur mu?

    çook teşekkür ederim <3

    çekirdekleri gömelim, filizlensin.

    filiz umuttur...

    ---

    son olarak;

    tarih iyi bir öğretmendir ve bize her daim öğrettiği şey şu'dur;

    savaşlar kayıptır.

    ---

    the end.
hesabın var mı? giriş yap