• bir pazar günü star televizyonunda aile seyrine uydurulmuş, ve sansüre maruz bırakılmış bir amerikan gençlik filmini tam da on altı yaş ergen bunalımıyla izliyormuşsunuz haleti ruhiyesi yaratan, ne tam neşeli ne tam hüzünlü, yolculuk öncesi bavul ya da okul öncesi çanta toplama sendromu yaşatan müziğe sahip bir ingiliz grup.

    susulacağı bilindiği halde, aklından "yarın ona sevdiğimi söyleyeceğim" diye geçirmek, ya da lise maçına hazırlanmak için son duanı etmek, yavaşlatılmış koridor çekimleri, ponpon kızlar, tonton oğlanlar, takım elbiseli müdürün pantalonun arkasının yırtılması ve herkesin ağır çekimde gülmesi, okulun eziğinin okulun karizmatiğinin parlayan dişlerine bakarken gözbebeklerinin kendi ağzındaki tellerden çok parlaması... ve daha pek çok imgenin beşiği bir müzik. tersten çekimli sahneler düşlemeye de elverişli. duygusal şiddeti düşük, iyi müzik. (bkz: ten stroy love song) (bkz: getting high) (bkz: begging you)
  • ''hangi müzikleri dinlersin?'' sorusunun yabancı müzik ayağına örnek verdiğim 2 gruptan birisi. diğeri ise the smithsolur. ardından bu çizgideki bir sürü isim sayılabilir fakat bu ikili demirbaştır. değişik bir algı yaratırlar insanda. onları queen, pink floyd gibi gruplarla eşdeğer görürsünüz. ben görüyorum en azından.

    1980'li yılların sonlarını büyük britanya'da yaşama isteğimi feci şekilde körükleyen müzik grubu. hele o fools gold isimli şarkıları...
  • the stone roses reunion..hayaldi,gerçek oldu diyebilir miyiz? ah bir de buralara uğrasalar..
  • dağılmasında solist ian brown'un "stoned" halinin çok büyük bir rol oynadığı grup, the stone roses.
  • stone roses ın 1989 da yaptıkları ilk albümleri. o yıllarda bir manchester furyasına sebebiyet vermiş, birsürü grubu etkilemişti. i wanna be adored başta olmak üzere she bangs the drums, waterfall, i am the resurrection, elephant stone... hmm, yani kısaca bütün şarkılar mükemmeldir. ian brown ın kayıtsız vokalini de har zaman taktir ederim.
  • the stone roses hakkında kafamda bir tanım veya verebileceğim bir örnek olsa eklemekten çekinmiicem tabi ama ben bu tip toplulukların altına ''çok babaydı be roses'' öle hastasıyım, böle bayılganım gibi saydırımlar yapmak istemiorum. bi çok kişi de öyle düşünmüş olmalı ki sadece 1 sayfada kalmış yiitlerimin başlıı. oysa ki lombidik gruplara sayfalarca yazılıo bişiler... garip karşıladım wallahi. alla alla. neyse. ııı ne diebilirim ben... şey, bunnar davul çalma dürtüsü oluşturuolar benim narin bedenimde. evet evet aynen öyle... evet.
  • ingiltere'de gideceginiz herhangi bir indie club'ta en az bir sarkilarini mutlaka dinleyeceginiz super otesi grup.
  • 90'lar ingiliz muzigini icad eden adamlar olabilirler. kendilerinden sonraki arkadaslar genelde

    (alfa)*(the smiths)+(1-alfa)*(the stone roses)

    formuluyle gonulleri fethettiler. bu formulu siz de evde deneyin. guzel olur.
  • döndüler.

    17 - 18 haziran 2016 - manchester etihad stadium
    7 temmuz 2016 - t in the park
  • made of stone belgeselini izlediyseniz reni yüzünden bu grubun dağılmaya mahkum olduğunu anlarsınız. güzel belgeseldir bu arada. yıllar sonra ilk konserlerini bedavaya kendi toprakları manchester'da veriyorlar, giriş için şart the stone roses'a ait bir eşya ile gelmeniz. cd olur, tshirt olur, bardak olur herhangi bir şey. ama konser saatinden 2 saat önce haber veriyorlar. millet işi gücü bırakıp telaşla mekana ulaşmaya, konsere yetişmeye çalışıyor. seyirci kapasitesi kısıtlı bir mekan. konsere bir kişi farkla son anda kontenjan doluluğundan giremeyen adama acıdığım kadar uzun süre kimseye acımadım.
    yönetmen koltuğunda this is england'dan aşina olduğumuz shane meadows var. oyuncu olarak da yer alıyor. adamın da the stone roses fanatiği olduğunu anlamış olduk. manchester'lı olup da the stone roses sevmemek zor tabi.
hesabın var mı? giriş yap