this is england
-
cut the crap'dan bir the clash şarkısı,
albümden çıkan en iyi şarkı denilebilir...ne diyeyim:
i hear a gang fire on a human factory farm
are they howling out or doing somebody harm
on a catwalk jungle somebody grabbed my arm
a voice spoke so cold it matched the weapon in her palm
this is england
this knife of sheffield steel
this is england
this is how we feel
time on his hands freezing in those clothes
he won't go for the carrot
they beat him by the pole
some sunny day confronted by his soul
he's out at sea, too far off, he can't go home
this is england
what we're supposed to die for
this is england
and we're never gonna cry no more
black shadow of the vincent
falls on a triumph line
i got my motorcycle jacket
but i'm walking all the time
south atlantic wind blows
ice from a dying creed
i see no glory
when will we be free
this is england
we can chain you to the rail
this is england
we can kill you in a jail
the british boots go kick them
got 'em in the head
police ain't watchin'
the newspapers been read
who cares to protest
a ... in the eye like a flare
out came the batons and
the british warned themselves
this is england
the land of (il)legal dances
this is england
land of a thousand stances
this is england
this knife of sheffield steel
this is england
this is how we feel
this is england
this is england -
mick jones'suz clash'in en iyi sarkisi. ama ehveni ser demek daha mi iyi ne?
-
yönetmen shane meadows'un, 2006 en iyi bağımsız ingiliz filmi, gelecek vaat eden oyuncu*ve 2006 londra ingiltere sinema yeteneği ödülü alan filmi. 26. uluslararası istanbul film festivali'nde gösterime girecek.
-
(bkz: burasi turkiye yok ole)
-
(bkz: this is sparta)
-
(bkz: london baby)
-
(bkz: this is anfield)
-
(bkz: england made me)
-
--- spoiler ---
yağmurlu bir cumartesi trafiğinde, yetişemeyeceğim diye üzülerek yola çıkıp, maltepe'den taksim'e 1 saat 15 dakikada ulaşarak gördüğüm bir film oldu this is england. iyi ki de vazgeçmeyip, ucu ucuna yetişebilmişim.
öncelikle filmde ilk dikkatimi çeken şey, başroldeki ödüllü çocuk oyuncu thomas turgoose'un, blowup'daki fotoğrafçı eleman david hemmings'e olan inanılmaz benzerliğiydi. surat, saçlar, gözler, bakışlar, inanılmaz bir benzerlik.
hikayeye bakarsak: 80'lerin ilk yarısı. falkland savaşı sürüyor. bir yandan da ingiltere göç almaya devam ediyor. ülkede 3.5 milyon işsiz ingiliz genci var. 60'larda sol bir akım olarak başlayan skinhead grupları ise yolundan sapmış durumda. faşistler onları kendi amaçları doğrultusunda kullanmak için fırsat kolluyor.
böyle bir ortamda, 12-14 yaşlarındaki shaun'ın yolu skinhead'lerle çakışıyor. shaun aslında yönetmen shane meadows'un ta kendisi (shaun --> shane). hikaye de onun yaşadığı deneyimlerden oluşturulmuş. neyse, babasını falkland savaşında kaybeden shaun, cesaretiyle bir anda kendini faşist ideallere maşa olan skinhead bir grubun içinde buluyor. ama bu ideallerin anlamsızlığına çocuk aklıyla bile olsa kısa sürede vakıf oluyor.
son sahne çok güzel. bir de sinemada izlediğim her güzel film gibi çok kısa geldi. 100 dakika bir saat gibi geçti.
--- spoiler ---
edit: spoiler -
filmin sonuna kadar bu filmin bir yerlerinde morrissey olmali diyerek izledik ve umutlarimiz bosa gitmedi, morrissey filmin sonundaydi, please please please let me get what i want ile. keske bir de onun sesinden dinleseydik....
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap