• ben evimde rahat rahat otururken insanların başına gelenlerden dolayı kendimden dahi utandıran film. ne hissedeceğimi bildiğim için izlemeyi sürekli erteliyordum, ve korktuğum başıma geldi: dünyadaki bu kadar haksızlık karşısındaki çaresizlik içimi acıtıyor.
    ve evet amerika seni lanetliyorum
  • siz gözleriniz kapalı hayatınızı yaşarken, kocaman yaptığınız sorunların aslında etrafa baktığınızda ne kadar küçük kaldığını fark etmezken bazı olaylar, yaşanmışlıklar, insanlar sizi sahip olduğunuz her şeye şükretmenizi sağlayacak bir konuma sokar. "farkındalık" evresini yaşarsınız. ve hissedersiniz sonuna kadar. bu film de işte bunu sağlayan sayılı filmlerden biri. bulunduğunuz konumu sorgulamanıza neden olacak kadar, izlerken salya sümük ağlamanızı sağlayacak kadar çarpıcı. bir filmden öte, kurmacaden öte, gerçekte yaşandığını bilmek ve bu tür örneklerin sonuncusu olmadığını fark etmek belki de bu tokat gibi hissi bırakıyor üzerinizde. adaletsizliklere göz yumarak yaşarken ve çoğu zaman elinizden bunları önleyebilmek için hiçbir şey gelmezken çıkıyor karşınıza. dünyanın sadece "siz" ve rahat hayatınızdan ibaret olmadığını hatırlatıyor. insanlar arasındaki uçurumların boyutlarını gözler önüne seriyor. adaletsizlik ve aşağılamanın tortularını içinize kadar yerleştiriyor. ve bütün bunları abartıya kaçmadan, mütevazi bir şekilde sadece gerçekte yaşanan olaylardan ve insanlardan yola çıkarak yapıyor. mutlaka izlenmesi gerekilen bir film.
  • gosterime girdikten bir hafta sonra, hala hakkinda ne kadar az entry var diye beni dusunduren film. siradan hollywood filmleri uzerine sayfalar dolduran sozluk ahalisinin tipton'li genclerin durumlarina bu kadar kayitsiz kalmasi bizi sasirtmali mi, bilemem.
    insanin gule oynaya gidecegi bir film degil, kabul. ama acaba bu anlatilanlarin kurmaca olmamasi (cunku kurmaca dunyada amerikalilarin iskence yapmasina aliskiniz ne de olsa) ve bu muameleye maruz kalan insanlarin gercek olmasi, etten kemikten varliklariyla arada gelip istanbul havasini solumus olmalari mi izleyicileri bu hikayeden uzak tutuyor? gercekten olmus bir seyi izlemek, onun bizim de basimiza gelebilecegi hissini ister istemez bize aktardigi, bilincimizle reddetsek bile bilincdisimiza kazidigi icin mi, mumkunse izlememek, izlesek de uzerine pek dusunmemek noktasina getiriyor bizleri?
    ya da aslinda tamamen baska sebeplerden kaynaklaniyor benim 11. entry'ye imza atiyor olmam ve ve ve...
  • winterbottom sayesinde bu kadar göz önünde olabilen, bir çok ülkede vizyona girip festivale katıldığı halde hiç bir şekilde imha edilme teşebbüsüne uğramayan ve hatta yaygınlaşan, forumlara konu olan filmin; amerika tarafından bir nevi anti-propoganda hatta iddialı bir show off olarak kullanıldığına dair şüphelerim var. belgesel-sinema için yaratıcı ve sürükleyici bir kurguya sahip, film bittiğinde ve salondan çıktığınızda gerçekliğini, doğruluğunu sorgulayamayacağınız kadar da çarpıcı.
  • --- spoiler ---

    guantanamo, amerika’nın küba’yı işgali sırasında 99 yıllığına kiraladığı yıllardır üs olarak kullandığı bir bölge. sürenin geçtiğimiz yıllarda dolmasına, küba’nın birçok kez anlaşmayı bozmaya kalkışmasına rağmen değişen bir şey yok. guantanamo hâlâ amerika’nın üs hapishanesi. amerika’ya göre guantanamo’daki tutukluların hepsi terör suçlusu, çoğu taliban ve el kaide üyesi ve hepsi terör eylemlerinde görev almış. aslında savaş esiri sayılması gereken tutuklulara yapılan muamele ise herkesçe malum. yargılanma hakları bile olmayan tutuklular açık hava hücrelerinde kalıyor. ayağa kalkmaları yasak, el ve ayakları zincirli, gözleri kapalı. açlık, susuzluk, yüksek müzik, dayanılmaz ışık, taciz, çıplak koşturulup köpeklere saldırtılma gibi klasik sorgu yöntemlerinden geçiyor hepsi. bunlar tehlikesiz görünenler. tehlikelilerin infaz edildiği af örgütleri insan hakları kuruluşlarının raporlarıyla belgelenmiş durumda. kamptaki tutuklular arasında 13 yaşında çocuklar, 70 yaşında gözü görmeyen, ayağı tutmayan yaşlılar, bulundukları ülkenin askerlerince amerikalılara satılan yabancılar da var. bir çoğu içinde bulunduğu koşullardan suçunu itiraf(!) etmiş durumda. kampta intihar oranı oldukça yüksek. amerika ise bu konudaki suçlamaların hiçbirini kabul etmiyor. g. w. bush’un söylediği gibi “kötü adamlar”la savaşta her yolun mubah olduğunu düşünüyor herhalde.
    berlin film festivali’nde michael winterbottom ile mat whitecross’a gümüş ayı ödülünü kazandıran guantanamo yolu’nun amacı, amerikan hapishanesinde hâlâ tutuklu bulunan yargılanma hakları bile bulunmayan 500 kişinin varlığını dünyaya hatırlatmak. film bir yarı belgesel. ingiltere’de yaşayan pakistan asıllı dört gencin asıf, shafiq, ruhel ve monir’in hikayesi.
    winterbottom, filmde öyküyü anlatmak için arşiv görüntülerini, olayı yaşayan gençlerle röportajları ve canlandırmaları kullanmış. bugün gençlerin hepsi de yolculuğa çıktıkları günden çok farklılar. guantanamo günleri hepsini güçlendirmiş. daha önce haberdar olmadıkları islamî kimliklerine sahip çıkmalarını sağlamış. gençlerin öyküsüne inanın inanmayın, yapılanları haklı gösterecek bir taraf yok işin içinde. filmin taraf olmadığı söylenemez. ama yönetmen bir haber aktarırmışçasına anlatıyor hikayeyi. bağırmadan çağırmadan slogan atmadan insan hikayelerinden yola çıkarak.
    filmin yapımcı bulmakta çektiği güçlük, filmin oyuncularından pakistan kökenli rizvan ahmed’in havaalanında gözaltına alınması, polisin “bi daha politik filmlerde oynayacan mı” şeklindeki tavrının rutin kontrol sayılması ise resmi bakış açısını gösteren iki küçük ayrıntı.

    --- spoiler ---

    .
  • savas; berbat bir sey!

    dusunuyorum tasınıyorum anlam veremiyorum. hani hayvanları koruma dernegi var ya; hani okuyoruz ya arada bazı haberleri emekli abla ve abiler sokak kopekleri icin yiyecek barınak arıyorlar vs.vs..bence insanları savastan koruma dernegi olmalı. ciddiyim olmalı.

    savas ahlak'ı da bozuyor.

    ne diyecektim; the kite runner'ı okurken kabil'i merak etmistim, icimden kabil'i gormeliyim diye gecirmistim. afganistan bende romantik bir sehir olmustu kitapla birlikte; ardından bu film. kabil'i merak etmekten vazgectim.

    acaba bir tek ben mi ciddiye alıyorum filmleri, izleyince sayet etkilendiysem uzerine dusunuyor kafa patlatıyorum. bu film uzerine pek dusunmek istemiyorum, rahatsız edici zira;

    gerci dunya rahatsız bir yer ya,
    biz bunu yarın dusunelim di' mi yahu.
    iste bu kadar. *
  • metal müzikten nefret etmemizi sağlayan belgesel.
  • michael winterbottom durdurun dunyayi inecek var dedirten olaganustu carpici filmi. icinde yasadigimiz pis duzenin, irkciligin,fasizmin bir kere daha aciyla farkina variyor insan...
    film asagidaki adresten indirilip seyredilebilir:

    http://www.channel4.com/…es/g/guantanamo/index.html
  • dünyada haber alma özgürlüğümüzün olmadığını kanıtlayan film

    ap, afp ve reuters başta olmak üzere 'kolay ulaşılabilir' ve dünyanın tüm bölgelerine erişebilecek kaynağı olan haber ajansları, guantanamodan haber geçmez, geçmiyor

    haber değeri olmamasını bir kenara bıraktığımızda (ki bırakmak zorundayız), birkaç işkence görüntüsünü rafine halde ve çaktırmadan sunan ajanslar, güç odaklarının hakim olduğu barış kurumlarının beceriksizliklerini ortaya seremez

    bushun simgesel ve doğuştan gelen sevimsizliği ve aptallığının üzerine oynamak daha kolaydır çünkü bush gidecek ama amerika birleşmiş devletleri ilelebet payidar kalacaktır bush un iktidarı bittiğinde dünyaya barışın hakim olacağına ikna etmek ise her zaman daha kolaydır insanlığı

    haber ajanslarının yaptığı, usame yi, saddam ı, hizbullah ı hedef göstererek masum halkı bombalamaktan farksızdır, yani, aynı şeydir

    merkezi new york ya da londra olan bir haber ajansından nasıl ki guantanamo yu, afganistan ı, ırak ı, sudan ı, kenya yı öğrenemiyorsak, ve kısıtlı kaynakların kolu oralara zaten uzanamıyorsa, (oralara uzanması değil problem tabii, oradan dünyaya uzanması), bizim haber alma özgürlüğümüz de yoktur

    the road to guantanamo diyor ki, size karşı çıkmanız için bile bir seçenek kalmıyor, çünkü karşı çıkacak kadar bilginiz yok

    hap şeklinde sunulan placebo ilaçları her gün yayınlayan (ki bush un ginger dan düşmesi de dahil bunlara) ajanslar bir yana, gerçekte orada neler olup bittiğini gösteren daha da önemlisi, gerçeklerin bize gösterilmediğini kanıtlayan bir film olarak bile sadece (ki bu çok küçük bir yönü bu filmin, söylediği ve izleyenlerin zaten anladığı için buraya yazmaya gerek görmediğim diyecekleri vardı filmin) önem verilmeyi hak eden bir film: the road to guantanamo
  • senenin mutlaka izlenmesi gereken tek filmi.
hesabın var mı? giriş yap