• hipnotize olmus bir sekilde dalgin dalgin seyretmenizi saglayan, terence malick filmi. yeni dunyanin kesfi gibi hollywood klisesine donusmesi cok kolay olan konu nasil bu kadar zemine itilir basariyla, nasil da bir sis gibi orter ama gizlemez bir filmi hala anlamis degilim. hakettigi sekilde agir ilerleyen, son zamanlarda seyrettigim en guzel ask filmi..yonetmen neler dusunmus bu filmi cekerken, aklindan neler gecmis merak ettigim, siirsel sinemaya en guzel orneklerden..
  • düş gibi bir film..arşivime katacak kadar sahiplendiğim..

    --- spoiler ---
    pocahontas/ rebecca:

    “ bir ağacın dalı kırıldığında, kökü durur. gittikçe güneşe doğru yükselir. hep yükselir”

    “bir ağaç gibiydi. beni korudu. gölgesini verdi bana.”*

    “ sen düşündüğüm gibisin. hatta daha fazlası..”*

    “anneee, artık nerede olduğunu biliyorum.”

    john smith:

    smith giderken.. “2 ay sonra öldüğümü söyleyin ona..”

    aradığını buldun mu smith?
    aradığında mı kayboldun yoksa?

    “ aradığımın önünden geçip gittim, sanırım”

    “ rüya gördüm sandım. o zamanlar bir rüya idi sanki. değilmiş, tek gerçek o imiş.”

    tek gerçeğin asla aşk değil, sevgi, sadakat, destek olduğunu anlamayıp, kaybolduğunda ama sonra çok geç olduğunda tokat gibi yüzünde hisseden smith..

    değdi mi..?

    john rolfe: adam gibi adam. “sevme”yi bilen.

    “onun bu şüpheyle yaşamasını istemedim.”

    ömür boyu bir john rolfe aratacak bir film..
    --- spoiler ---
  • malick, guadalcanal adasindan flashback yapmis 500 yil oncesine uzanan bir ince kirmizi hat cekmis.
    aski, savasi, aciyi ve macerayi ayri ayri seviyorsaniz hazzetmeyecekseniz ama birlikteliklerinden ekstra hazlar devsiriyorsaniz keyfinize bayram. icinde ve otesinde ne olduguyla ilgili hicbir fikrin olmadigi bir ormana garkolmanin kadrini takdir edebilecek macera-perestlerdenseniz yureginize senlik. seslere farkli anlamlar veren insan topluluklarinin sohbetlerinden nasiplenebiliyorsaniz dimaginiza gida. ama yeni bir dunyanin kesfine ait dokumanter ya da tarihi bilgi arayicisi iseniz ya da "sinema eglencedir" anlayisinda tavizsizseniz vaktinize yazik. zaten pocahontas'a pocahontas dememis dedirtmemis film boyunca ki malik, pocahontas'in degil kendi oykusunu anlattigini ima etmis. pek sevdim...
    ahbabimdir sevdigim bir insandir acik yureklilikle hatirlatmak isterim, ismini hic sevmedim bu filmin. yeni dunya coktan eskidi be usta! oyku ise insan soyunun en eski oykusu. ama sen anlatmaya devam et! biz kizilderililer seviyoruz senin yorucu ama bilge, kekeme ama etkileyici sinema dilini...

    --- spoiler ---
    who are you?
    --- spoiler ---
  • gitmediğim halde hakkında iki kelam edeceğim filmdir , terrencedir malicktir (dedirten ekolunden giriş)

    neden gitmediğim halde konuşacağım? çünkü yorumlar ve keza filmi seyretmiş sözde yorumcular beni rahatsız etmektedir.

    neymiş efendim "baymışmış" ta , "aman gitmeyinmiş" te vs vs.

    hani ortada mainstream bir film olsa anlayacağım da , ortada rüştünü az sayıda filmle bile olsa ispatlamış bir yönetmen var .(orson welles'in tek filmle rüşt ispatı rekoru hala kırılamadı yani. rahmetli'nin "ilk filmimin dünyanın en iyi filmi olması çok kötü , hep daha kötü filmler çektim" dediğini hatırladım)

    es keza afişi hoşuna gitti veya kız arkadaşın "ayyy ahmeeeet,bu yönetmeni çok methediyolaaaağ, gidelim mi bu filme" diye seyrettin filmi , e be kardeşim hiç mi çıkışta merak etmedin filmin yönetmenini? sözlüğe bağlanmanı sağlayan internet bağlantını kullanıp ta iki satır okuyan insan "ay içimi baydı , ay öyle değil ay böyle değil" diye yorum yapmaz,yapamaz. film gerçekten kötü bile olsa oturur daha akıllı bir yorum yapar zira ortada "die hard 4" değil bir terrence malick filmi var.

    zevk dediğiniz şey bilgilenme ile koşut gelişen bir nanedir , bilgisiz insan ancak güdüleriyle zevk alır ki aldığı zevk kendisine ancak nehir geçirtir okyanus değil.

    -nasıldı film?
    -ay çok bayyydı , ay öyle böyle değiiil. melis aradı starbucks'ta buluşacakmışız , baaaay
    (pelin , yaş 14)
  • verdigim paranin hakkini sonuna kadar aldigim filmdir.
    farkli bir film bu, aradiginiz tarih, aksiyon, savas, vs. ise, bosuna gitmeyin.
    ama usul usul, harika goruntuler ve muzik esliginde bir "siir" seyretmek isterseniz, kacirmayin bu filmi.
  • uzunlugu filmi izlerken hayli rahatsiz etse de filmden cikinca filme karsi ne bir nefret ne de bir isyan duyuyordum. isin asli hosuma da gitti sanirim film. cok uzun bir film, ama pearl harbor'in son yarim saati gibi asiri gereksiz bir uzunluk bence yok. yeni kitanin sonsuz buyuklugu ve boslugu cok da guzel verilmis eger verilmek istenen buysa.

    --- spoiler ---
    colin farell daha yakisiyordu valla kiza. yazik oldu guzelim cifte. ayrica o canim pocahontas'a abuk subuk topuklu ayakkabilari falan giydirip butun olayini bitirdiniz ya ingiliz milleti, sizi kiniyorum ve size laflar hazirladim.
    --- spoiler ---
  • bana da kesinlikle "selvi boylum al yazmalım" ı hatırlatan film. imdb istatistiklerine göre amerikalılar tarafından beğenilmesinin bir nedeni, insanların romantik, temiz ve doğal olana yeniden eğilimi bence. dediğim gibi beklentinize bağlı, aksiyon falan beklemeyin. ben beğendim.
  • terence mallick'in son eseridir. sinemada film bittiginde sinemadan yükselen 'hobareyy, iste bitti, nihayet' seklindeki nidalarin coklugunu saniyorum ortalama sinema izleyicisinin begenilerine hitap etmeyecek bir film olmasina ya da terence mallick sinemasini hic tanimayan insanlarin afisten begenerek o filme girmelerine bagliyorum.

    bunun disinda en ufak rollerde bile acaip yetenekli ve ünlü oyuncularin rol almasini da normal karsilamak gerek. cünkü mallick'in bir film cekecegi duyuldugu anda starlarin cogu kendisine teklif ve iyiniyet mektuplari göndermeye basliyor. bu baglamda oyunculuklarin hepsi kusursuz.

    efendim göndermeler, ince detaylar v.s. vunlar cok dikkatli sinema izleyicilerinin gözünden elbette kacmaz. ama benim gibi sinemayi bir büyü olarak görüp, teknik özelliklerini, ufak detaylarini v.s. o an icin bir bütünün degisik parcalari olarak algilayanlar icin film su gibi akiyor. doga görüntüleri esliginde, saf oyunculuklar var. yani aksiyon dolu, gerilim tesnelerini sulayan klasik hollywood filmlerine alisik olanlar icin elbette tatmin edici bir film olmayacak.

    buna ek olarak denebilir ki; film ask üzerine temelleniyor, altina yeni dünyanin kesfi öyküsünü alarak. filmi izlerken benim de aklima selvi boylum al yazmalim gelmedi degil. ask, emek, gelenek, ölüm, yenilik, korku, cesaret...bunlarin hepsini 17. yy'in dünyasinda bambaska bir ortama cekere anlatmayi basariyor mallick.

    yaban ve güzel bir film cikmis ortaysa, inceliklerini kesfetmeye calismadan duru bir sekilde izlenmesi gereken.
  • bu film ismen, sömürgecilik durumuyla ilgili daha doğrudan, daha kesin bir yaklaşım kullanılacağı beklentisi doğurmuştu bende. filmin bir belgesel tadında başlayıp selvi boylum al yazmalımboyutuna geçmesi , filmin başlangıçtan uzaklaşması, olduğundan daha uzun olduğu izlenimi yarattı ama sonuçta bıraktığı etkiyi sıkıcı kelimesiyle nitelemek istemem. bir aşk hikayesi üzerinden, bu konunun daha derin olarak irdelendiğini düşünmek mümkün.

    --- spoiler ---
    modern insanın içinde bulunduğu hırs ama öte yandan silinmeyen naif ve fedakar yanı; kendi içindeki çatışması, en iyi bir aşk hikayesi üzerinden verilebilirdi. bu belki bu konuyu tartışmak için en uygun nokta değil ama samimi bir nokta. bir avuç toprakta, aç ve sefil haldeyken bile, nüfusları elli bile değilken, hala iktidar mücadelesi içindeki modern insanın iki ayrı yönü birden gözler önüne seriliyor. hep, acaba modern olmak istedik mi acaba her şey olduğu gibi daha mı düzenliydi sorusu çeşitli kuramlarla desteklenerek, aklımızın bir köşesinde durmuştur ama herkeste artık dönüşü olmayan bir noktada olduğunu bilmektedir. hatta buna inanmaktadır.çünkü bu modern insanın, bütün varlığına yedirilmiş ,bir düşünme biçiminden başka bir şey değildir. modernizm bir gelişme süreci olarak tanıtırken kendini bu sistem içinde devinen insan bundan başka şey düşünemez: kendi gibi olmayan bu süreci layığıyla yaşamayan bir toplum geri kalmıştır. vahşi(!) yi ehlileştirmek ona yapılacak bir iyiliktir. işte film en çok bu bakış açısının belki etkisinde olmakla suçlanabilir. yerli kadının yaşadığı aşk, ikilem ve yaptığı tercihler insanın özünden gelen bir şey miydi. yoksa yaşadığı değişim onu bu tercihe sürüklemiş midir?ne olursa olsun, kadının artık bilince erdiği, öncesinde, anlayamadığı, ve sonuçta bunu istermiydi fikrinden çok , "bu durumda iyi" olduğu izleniminin yaratılması, ortada çoklu bir bakıştan ziyade modernist bir bakış olduğu sonucunu doğuruyor.
    film, bir yerlinin değişim süreci üzerine seyirciye böyle bir ikili okuma sunmak zorunda değil. son derece emperyalist bir noktadan da yaklaşabilirdi tabi .ama çok geniş başlayıp, bir hikayenin içine daralması çok alternatif bir fikirde doğurabilirdi. seyirci yer yer, tamamen modern karakterlerin bakış açısıyla filmi izlemeye mecbur bırakılmayabilir, kesinkes bir ikili okuma amacı güdülmesede, en azından bu noktadan yaklaşmak isteyenlere bir açık kapı bırakılabilirdi.
    en azında yerli kadına isim verilmesi(rebbeca)vaftiz edilmesi vs gibi noktalarda, bu kadın üzerinden sömürge kavramının tartışılmaya açıldığı anlamına gelebilir. ölmüş annesinin nerede olduğunu sürekli sorgulayan kadının, yıllar sonra ingilterede, artık nerede olduğunu anlamaya başladığını söylemesi ,ilk sevgilisi ve kocası arasında, sevgi-aşk ikilemi yaşaması, kesinlikle modernizmin yarattığı çelişkilere dikkat çekiyordu.çünkü birisinin burada değilse bir yerde olması fikri, ya da sevgi ve aşkın birbirinden ayrılması modernist bilincin gereksindiği noktalar olarak, kadının sadece kıyafetleriyle değil, benliğiylede bir değişime, bir içselleştirme sürecine girdiğinin göstergesi.
    peki ona yapılan neydi?bunu istiyor muydu?kaptan simth ona aşık oldu ama yıllar sonra ingiltere'de "sanki seninle ilk defa konuşuyorum" dedi. kadın neyi isterdi bilmeyi mi sevmeyi mi?en iç burkan yan, bilinç ve sevginin, mantık kavramıyla karşı karşıya gelmesiydi. filmin en çekirdeğinde görülebilecek bu durum, modern insanında en önemli trajedilerinin nedeni.
    --- spoiler ---
  • filmden cikinca "bir tecavuz sonrasi dogdugunu ogrenen cocuk" hissi kapliyor bedeninizi. once neden varim diye kendinize, sonra tecavuz eden babaya, en son da "bu durumu engelleyemez miydin?" diye annenize kiziyorsunuz. icinizden gecip duran butun bu dialoglarin sebebinin dalgalanan basaklar oldugunu anlamak da cok garip geliyor. en son ne zaman gordum acaba basak dalgasinda esen ruzgari?
hesabın var mı? giriş yap