• son orphaned land mucizesi.

    eski albümleriyle ve özellikle mabool'la kıyaslayanlar hem çevremde hem de sözlükte mevcut. öncelikle söylemek isterim ki orphaned land'in her albümü ayrı bir keyiftir ve hepsi farklı ruh hallerine hitap eder. evet müzikal anlamda mabool orphaned land'in zirvesiydi**, ama ben o varken de karamsar anımda sahara'yı, enerji patlaması yaşadığımda el norra alila'yı dinleyebiliyordum. üretim konusunda muazzam başarılı olan bu adamların, tekrar ediyorum her albümü birbirinden farklıdır; öyle ki mabool bonus disc'te akustik versiyonu yer alan parçalar*** bile orijinalinden farklılıklar gösterir. bu albümleri kopukluktan uzaklaştıran şey, şarkıların içinde eski albümlere yapılan melodik göndermelerdir.

    neyse konu kopmadan gelelim bu albüme... the story of the three sons of seven'da olduğu gibi sahara ve el norra alila'nın genel sertliği bu albümde yok. amatör ruhundan kurtulduktan sonra orphaned land'in biraz daha deneyselciliğe gittiğini görebiliriz. nitekim bünyesinde müzikal dahiler bulunan bu grubun yapabileceği en mantıklı hamle kalıplara bağlı kalmamaktı zaten. önceleri yaptıkları müziği "oriental black metal" olarak tanımlarken, şimdi "middle eastern progressive metal" demeyi tercih ediyor kendileri de. söyleyecek o kadar çok şeyim var ki heriflerle ilgili, bir türlü başlığa sadık kalamıyorum. neyse yine albüme döneyim ben.

    önceki albümlerde yerel enstrümanlar müziği zenginleştirmek için kullanılıyordu. bu albüm ise tamamen etnik melodiler ve dahası enstrümanlar üzerine kurulmuş gibi. ayrıca mabool'da rüştünü ispatlayan avi diamond ciddi anlamda ön plana çıkarılmış. yossi saharon zaten her zamanki gibi almış götürmüş albümü birkaç sınıf öteye. shlomit levi de vokalist kimliğinden biraz sıyrılıp, kobi farhi'nin yanında ikinci bir solist gibi olmuş, çok da güzel olmuş zira ikisinin ses renklerindeki uyum eşine az rastlanır derecede müthiş.

    from broken vessels, the path**, olat ha'tamid, disciples of the sacred oath ii, new jerusalem, barakah ve in thy never ending way ilk dikkatimi çeken şarkılar. evet liste biraz kalabalık oldu ama inanın bunu hakeden bir albüm bu. özellikle the path part 1 - treading through darkness tam bir orphaned land efsanesidir gözümde daha şimdiden. önceki albümlere gönderme yapma görevleri de barakah*, new jerusalem*, olat ha'tamid* gibi şarkılara verilmiş. bilenler bilir ki disciples of the sacred oath albümlerde yer almamasına rağmen eski bir orphaned land şarkısıdır ve yeni versiyonuyla grubun süzgecinden daha özenli geçmiş, tarzın tadını alarak albüme renk katmış.

    bu albüm orphaned land'in yaratıcılığıdır, başkasına mal etmek allahsızlık olur. ama kayıtların temizliği açısından steven wilson'ın emeği de yadsınmamalı. velhasıl kelam ben yine tam kaliteye ulaşmak için orijinal albümü alacağım ve yine çizilme korkusuyla mp3 formatıyla dinlemeye devam edeceğim. olsundur, bulunsundur. zira orijinal sesin bu kadar farkettiği başka bir gruba şahit olmadım ben bunca yıldır.

    benim yorumlamam bu kadar, hadi hayırlı işler.
  • tüyler ürpertecek kadar şahane bir albüm. the path part1 - part 2, in thy never ending way, vayehi or, codeword:uprising (ki burada muse'a gönderme var), new jerusalem, from broken vessels bir çırpıda aklıma gelen şaheserler.. orphaned land yaklaşık altı yıl aradan sonra ki -mabool'dan henüz sıkılmamışken- böyle enfes bir albüm çıkardı. bu yaratıcılık nereden geliyor nasıl bu kadar leziz parçalar çıkıyor bu adamlardan anlamış değilim. yeni davulcuları matan shmuely de en az avi diamond kadar doyurucu davullar yazmış. 'on üzerinden on'u hakediyor bu albüm..

    edit: peygamber devesi uyardı albümde davulları avi yazmış çalmış ancak yeni davulcuları matan.
  • ulan ustundeki istanbul tisortunu yerim ben senin, orijinal alinmasi gereken bir album daha...
    http://www.youtube.com/watch?v=92so5_n90sk
  • olmuş ama mabool tadı yok dedirten albümdür. orphaned land in kayıtlarındaki düzelme bu albümde kendini iyice hissettiriyor. steven wilson faktörü diyebiliriz bu duruma. albümün şarkılarına bakacak olursak;

    sapari isimli bir yemen halk şarkısı ile başlıyor albüm. gerçekten yaşadıkları coğrafyayı yansıtan içimizi kaynatan bir şarkı olmuş bu orphaned land yorumu. ilk klipte bu şarkıya çekilecekmiş. mantıklı bir seçim çünkü albüm içinde 5 dakikanın altında şarkıların belkide en iyisi ve klip piyasasına uygun olanı.
    from broken vessels le devam ediyor albüm ve girişi biraz sentenced havasında olmuş, sentenced sevenlerin hoşuna gidebilir. şarkı, başındaki bölümden sonra kobi nin brutal vokalleriyle ilerliyor. yarıdan itibaren yine doğu ezgileriyle süsleniyor ve yine içimizi kıpırdatıyor.
    bereft in the abyss 2:44 lük süresiyle tadını resmen damağımızda bırakan, tamamen akustik enstrumanlarla yapılmış çok hoş bir parça. daha önceki albümlerde de orphaned land den örneklerini görmüştük ama bu sefer kayıtları çok çok daha temiz.
    the path part 1 - treading through darknes bir önceki şarkıya destek verir nitelikte akustik başlıyor ve çok güzel melodiler ile devam ediyor. melodiler ve ritmler arasında kaybolup the path part 2 - the pilgrimage to or shalem isimli şarkıya geçiyor albüm. bu şarkıda değişkenliklerle devam ediyor. iki şarkı ile ilgili yorumlardan en güzeli, bu iki şarkıyı bir arada gündüz ve geceye benzeten bir yorumdu. melodiler ve brutal vokaller arasında bir gece bir gündüz yaşıyor insan 14 dakika boyunca.
    olat ha'tamid isimli şarkı albümün ilk bölümü olan godfrey's cordial - an orphan's life ın sonunu getiriyor. ibranice bir şarkı ve yine doğu ezgileri. biz dinlediğimizde bu parçayı nereden duymuştuk daha önce gibi hissetiriyor.
    the warrior ikinci bölümün açılış parçası, çok ağır başlayıp o şekilde devam ediyor ve hoş olsa da sanki içinde orphaned land den olmayan fikirler barındırıyor gibi. steven wilson yönlendirmesi gibi geldi bana bu şarkı.
    his leaf shall not wither yine akustik bir şarkı. el norra alila albümündeki el meod na'ala yı hatırlattı bana, ilerisine bir adım daha atamadı.
    disciples of the sacred oath ii albümün en uzun parçası, bence en orphaned land parçası. ama nedense bildiğimiz orphaned land kadar hareketli gelmiyor insana. yine de dikkat çekmeyi başarıyor albümde. hareket eksikliğini yine steven wilson a bağlıyorum ben. kayıtlarda her ne kadar temiz iş çıkarmış gibi dursada diğer konularda orphaned land in kafasını karıştırmış gibi duruyor.
    new jerusalem yine tanıdık melodiler, yine etnik doğu etkileri, yine değişkenlikler içerisinde kaybolduğumuz bir şarkı. biraz jam tadında olmuş ama sırıtmıyor gibi bu durum.
    vayehi or yine kısa bir parça ama bu sefer akustik değil. yarı ingilizce yarı ibranice başlıyor ve bitiyor. bence albümde olsa da olur olmasa da şarkılardan.
    m i ? albümün 2. bölümünün sonu. ağır ağır bu bölümüde bitiriyor bu şarkı. sanki albümü noktalayacakmış gibi geliyor insana.
    barakah albümün üçüncü bölümünü açıyor. sanki bu parçada bize tanıdık gelen enstrumanlar ve gitarlar daha uyumlu gibi. üçüncü bölümün diğerlerinden daha farklı olduğunu gösteriyor.
    codeword: uprising bence albümün en iyi parçalarından bir tanesi. eski orphaned land tadını yakalayabilirsiniz. barakah parçasıyla bir bütünmüş gibi başlayıp, bambaşka yerlere götürüyor insanı.
    in thy never ending way ile hem üçüncü bölümü hemde albümü noktalıyor. gitar sololarından farklı tadlar alınabilir. şarkının sonlarına doğruda klavyeyi bolca duyuyoruz ve so a heaven you may create sözleriyle albümü noktalıyoruz.

    her ne kadar kayıt anlamında steven wilson bir şeyler katmış olsa da, müzikal anlamda orphaned land in kafasını biraz karışıtrmış gibi duruyor. dinlenebilir bir albüm, mabool kadar aylarca playlistimizi meşgul eder mi diye düşünüyorum. sözler bildiğimiz orphaned land ama müzikte farklılıklar hemen hissedilebiliyor. beklenti yüksekti ondan mı tatminsizim yoksa bazı farklılıklar rahatsız mı etti anlayamadım henüz. bir sonraki albümü 5-6 sene beklemeyiz umarım, böylece orphaned land in nereye doğru yöneldiğini daha iyi anlarız. geçmişten birşeyler var bu albümde, geldikleri noktayıda gözler önüne seriyor. bu albümü beğenip loop a alacaklarda olur, beğenmeyip mabool dinlemeye devam edeceklerde. dinledikçe hatlar belirginleşecektir diye düşünüyorum.
  • dün itibariyle dört-beş defa durmadan dinlediğim, gayet güzel olan ama şimdilik mabool tadını(''olağanüstü'' tadını yani!) yakalayamadığım albüm. belki uzun süredir büyük umutlarla beklediğimden olabilir, biraz daha dinlemek lazım. parçalar mabool'a göre daha az tempolu gibi, yerel enstrümanlar ise daha fazla kullanılmış.

    aylar sonra gelen edit: aylardır dinleyince bir başka oluyor, mükemmel bir albüm! hatta mabool'a eşdeğer, o derece yani düşünün. tebrikler orphaned land ve steve wilson!
  • ilk dinlemelerime göre olmuş gibi duran orphaned land albümü. uzunca bir süre bekleyiş, mabool albümündeki mükemmel tat gibi unsurların beklentileri arttırmış olmasındandır belki de tam anlamıyla olmuş diyememem.

    şunu da unutmamak lazım; ilk dinleme sonrası yapılan yorumlar iyi olmaz genelde. şu aşamada kötü diyemiyorsam, şarkılar zamanla daha da bi lezzet kazanacaktır. nitekim dile dolanan melodiler varlığını göstermeye başlamıştır bile.
  • bunyesinde the path part 1 - treading through darkness isimli son zamanlarda dinledigim en guzel sarkiyi barindiran album. nasil bir melodidir o oyle. ayrica olmus albumdur, agiz tadiyla dinlenebilir. mabool ile karsilastirmak yersizdir, kendi icinde oldukca tutarli ve dinlenir bir album olmus orwarrior.

    ote yandan herkes tutturmus yok steven wilson aman da steven wilson. ben zannetmiyorum ki steven wilson fazla birsey katmis olsun bu albume. son zamanlarda abi bi sekilde projeye steven wilson u da sokalim daha cok duyulur adimiz seklinde dahil olmus gibi duruyor bence bu albume. produktoru degil sonucta albumun, mix gorevini uslenmis sadece.

    son olarak burdan prog gruplarina sesleniyorum, biliyorum hepiniz pur dikkat bu yaziyi okuyorsunuz su anda. almayin lan su steven wilson u araniza. yeter be kardesim gina geldi. illa isim yapicaz diye herifi kullaniyosunuz, adam ne kendi projesinde adam gibi is yapiyor ne sizinkinde.

    not: bu yorumu yapan kisi dunya uzerindeki en azili porcupine tree fanatiklerinden biridir.
  • hani kırk yılda bir, önceden hakkında hiçbir fikrinizin olmadığı bir filme gidersiniz ya... çok da beklentili olmadığınız halde akan sahnelere öyle bir dahil olmuşsunuzdur ki sonun yaklaştığını anladığınız anda içinize yavaş yavaş bir sıkıntı çöker ve kendinizi koca dünyada dımdızlak kalmış gibi hissetmeye başlarsınız ya... oturduğunuz yerden bile kaldıramazsınız kendinizi, gözünüzde büyüyüp kocaman olmuş salondan bir şekilde çıkabilmeyi başarınca ilk iş bir sonraki rutin sorumluluğunzdan koşarak kaçarak karanlık sokaklara vurmak istersiniz ya bedeninizi, son enerjinizi de tüketene dek...

    hah, işte aynen öyle koyuyor adama... nasıl bir hüzündür, nasıl içli vokallerdir...

    evet, mabool varken uzun süre yüzüne bakmadım orwarrior'un... ben ettim, siz etmeyin...

    (bkz: şu an ağlıyorum ve kafa sallıyorum biliyor musun)
  • dinledikçe güzelleşen muhteşem bir orphaned land albümü...
  • albümün limited edition olanında bonus track olarak estarabim yer almakta.
hesabın var mı? giriş yap