• sanırım 1997 sularında, stüdyo ümit'in vitrinindeki yeni gelen albümler listesinden rasgele biçimde çektirilmiş, sonra konak meydanından vapura doğru yürürken başlayan moonshieldla "ne lan bu?" dedirtmiş, akabinde karşıyaka'ya gelene kadar geçen sürede kafayı sıyırtmış albümdür. candır. canandır.
  • in flamesin albume adini veren a$mis bitirmi$ sarkisi. "there is no trace of me in their altered blueprints of life" bolumu yasam felsefesi olabilecek bir sozdur.
  • in flames in büyük ölçüde tanınmasını sağlayan albüm..anders friden ın vocaliyle coştuğu albüm..
  • dinlediğim en saf metal albümlerden birisi olan bu albüm her ne kadar adı death de olsa, bu tarzın kalıplarını çok aşmış, çıtayı hem bu tür müzik hem in flames için çok yukarı taşımıştır.. moonsield gibi muhteşem bir intro ile başlayan albüm, artifacts of the black rain, graveland, lord hypnos ve dead eternity ile gazlayıp, the jester race ile patlatır.. december flower da solo ziyafetinden sonra wayfaerer gibi neredeyse progressive diyebileceğimiz bir şarkıyla devam eder.. en son dead god in me gibi madenden yeni çıkmış sertlikte riffler barındıran bir şarkıyla biter ki.. tadı zaten damakta kalmıştır.. ilk elime geçtiğinden yaklaşık 5 sene sonra hala aynı zewkle dinlenir.. şafıllanır.. "father, you are the dead god in me!"
  • björn'ün davulları çaldığı, anders'in ise clean vocal nedir, hatta bu clean vocalin içine nasıl edilir gibi konuları pek bilmedigi zamanlarda (sene 1995..) dünyaya gelmiştir.
    hatta öyle bişeydir ki bu jester, yapılmıs yapılacak en güzel flames parçasına* da ev sahipliği yapmış, yıllardır her dinleyişimde kafayı tekrar tekrar yememe sebebiyet vermiştir.. eskimeyen, bıkılmayan bişeydir.

    ve velhasılıkelam.. deliler gibi içten ve deliler gibi güzel bir albümdür.. whoracle ile birleşince voltran olurlar

    (bkz: ağlamak istiyorum hülen)
  • kendini deli gibi özleten albümmüş.
  • 1997 senesi, kocaeli universitesine istanbuldan trenle gittigimiz donemler. bir avuc akmar metalcisi genc, tren kalkar kalkmaz herkes sony walkman'ini calistirir, kendini muzigin ritmine birakir, camdan henuz betonlasmamis korfezin guzelligine, denizin maviligine birakirdik, ha bir de sigara serbestti. ne guzel zamanlardi.
    o zamanlar bunye thrash metal'le yatiyor, thrash metal'le kalkiyor, arise'lar, years of decay'ler, bay area'lar vs. cok sevdigim bir sinif arkadasim, en sevmedigim hareketi yapip kulakligimin jack'ini cikartti ve kendi walkman'ine takti. hic daha once duymadigim bir tarz, cift gitar partisyonlari, davullar, vokaller.
    dibim dusmustu, hemen uzerine cullandim, nerden buldun, kim bunlar derken bunye iskandinav death metalle tanisti. dark tranquillity ile arkasi geldi.
    90'larin benim icin loop'a giren fon muzigi haline geldi. hala uzun yolda, sehirlerarasi motosiklet kullanirken, kulakliktan bu albumu acar, o gunlerin anilarina donerim. cok ozeldir ve ozel kalacaktir.
  • the jester race mükemmeldir, klasiktir, herseydir denilerek in flames için metal dünyasının pink floydu gibi bir yorum gecer beyinlerden..album metal aleminin dark side of the moonu olur bircok kisi icin..cunku bircok yenilik gelmesi beklenmektedir bu albumle birlkte..ardından whoracle gelir ve in flamese bir kez daha hayran kalınır..jesper stromblada got vercek hale gelinir ama ardından gelen albumlerle oha felan olur jester’a inananlar…nerde jester? sorusunu satallites and astronautsu take me back to jesterday seklinde soyleyerek ifade eder..ve sonunda soundtrack to your escape cıkar. buyuk umutlarla dinlenir..ve umutlar başka bahara bırakılır…
    (bkz: come clarity)
  • 2020den dönüp bakıyorum, siker.
hesabın var mı? giriş yap