• kitabin asil korkunc ve gercek yani, oligarsinin kurdugu baskinin bilincli, planli ve tekmerkezli olmasinin zorunlu olmayisidir. yani bir illuminati heyetinin sigara dumani dolu bir karanlik odada oturup sinsice herseyi perde arkasindan yonetmesine gerek yoktur. bu daha cok organik bir olusumdur. beyni olmayan bir organizma. son derece basit bireylerden ve gudulerden olusan ama bunlarin etkilesimlerinin dogurdugu inanilmaz karmasik bir duzen. tipki kurallari cok basit olan ama en karmasik oyun olan go gibi. iste bu nedenle cok olasidir. proleterya da bir organizmadir ama gucten ve koordinasyon yeteneginden yoksundur cunku oligarsi critical massi coktan gecmis ve proleteryayi bir kara delik gibi sonsuza kadar kontrolune almistir. karamsarligiyla george orwelli hatirlatir
  • jack london'ın rusya'daki kanlı pazar'dan hareketle bir çok doğru öngörüsüyle donattığı, insanlık onuruna üflediği bir ruh.

    --- spoiler ---

    - birinci ve ikinci dünya savaşını [amerika ve almanya arasındaki restleşme bilhassa] tahmin edip senaryolaştırması.
    - salvador allende'nin devrilmesine benzeyen pek çok noktalar var.
    - ajan provakatör imgelerini kullandığı noktalar ve tespitler gezi parkındaki bir çok noktaya bile dokunuyor, örtüşüyor. okuyunca hakketten aynısı diyebiliyosunuz.
    - ve bence en önemlisi açık açık 1929'daki ekonomik buhranı ana hatlarıyla sebep sonuç ilişkileriyle ele alıp gelişimini, olayı ve sonuçlarını, etkilerini birebir anlatmış, ki kitap 1908'de basılıyor, london 1916'da hayatını kaybediyor.

    --- spoiler ---

    sözün kısası bir başucu eseri.
  • sistemin bizi kandirdigini ve ona boyun egmek zorunda kalmak zorunda olusumuzu yuzumuze vuran ve insanin icerisindeki bencillik duygusunu* sokup atmadan gerceklesmeyecek bir dus olan sosyalizmin ne oldugunu veya ne olmasi gerektigini anlatan bir jack london klasigi
  • malumunuz çevremizde "ne olsam bilemedim ama solcuyum galiba" diyen bir gençlik peyda olmuştur. işte onlara tavsiye edeceğim bir kitaptır, demir ökçe. basit, hatta çiğ denebilecek bir anlatıma, abartılı kahramanlara sahip bir kitaptır ama "marksist düşünceye giriş, 101" dersinin de ana kitabı olabilecek özelliklere sahiptir.

    ben suratımda bir gülümsemeyle okudum bu kitabı. çünkü her sayfasında amerikalı işçilerin sorunlarını gören ve onlara bu sorunların bir çözümü olduğunu müjdeleyen birinin heyecanı vardı. kitabın bu kadar basit aforizmalarla karşımıza çıkmasının sebebi budur. ayrıca "marx'ın yapıtları demir ökçe'nin yazıldığı 1906 yılında ingilizceye çevrilmiş olsaydı, jack london kapitalist toplumdaki ikilemi sergilemekle kalmaz, artı-değer ve üretim fazlası konularında daha doğru çözümlemeler getirebilirdi kuşkusuz." *

    örnek bir devrimci olan başkahraman everhard ise kızı joan london'ın söylemesine göre jack london'ın olmak istediği devrimci tipiymiş. ancak london, her zaman martin eden'a daha çok benzetilmiş ve martin eden'ı aslında kendi öyküsünden yola çıkarak yazdığı söylenmiştir.
  • jack london'un ne kadar ileri görüşlü olduğunu gösterdiği romanı.
    kapitalizmin nasıl işlediğini, çarkların işleyişindeki acımasızlığı gösteren bir kitap.
  • avis everhard'ın bir ağacın kovuğuna sakladığı anılarını 27. yüzyılda bulup yayınlayan anthony meredith'in önsözünü, kitabı anlamadan yayınlayan yayıncılar yüzünden bir çok türk okurunun okuyamadığı kitap. önsöz olmadığında dipnotlar çok alakasız gözükmektedir. evrensel basım yayın'ın mor kapaklı yeni baskısında bu önsöz de yer almaktadır. ayrıca önsözün ingilizce orijinal metni

    http://london.thefreelibrary.com/the-iron-heel/0-1

    adresinde bulunmaktadır.
  • tuzla tersanelerinin adı geçtiği zaman aklıma gelen jack london romanı...
  • --- spoiler ---

    patentli ilaçlar, patentli yalanlardı ama orta çağın büyü ve muskaları gibi insanlar tarafından kabul edildi. bu ilaçların muska ve büyülerden farklı yanı, daha zararlı ve daha pahalı olmalarıydı.

    --- spoiler ---
  • kapital'i manga serisinden okuyormuşum izlenimi veren roman. edebi bir eser için fazlasıyla didaktik.
  • sıkıcı bir usluba sahip bir eserdir. okurken "eee. başlarım ününe" diyerek defalarca kitabı bırakma isteği hissettim. ama bırakmadığım için çok şeyler öğrendim. herşeyden önce ahlak denilen kavramın değişken olduğunu öğrenmiş oldum. grup , zümre, çıkarlar ahlak kuralları üzerinde etken olabiliyor. ve yapılan herşey grubun ahlak çerçevesinde vicdana uygun meşru bir zemine oturtulabiliyormuş.

    --- spoiler ---

    eylemcilerin şiddet kullanmasını ahlak çercevesine oturtması.

    zenginlerin tazminat ödememek için oluşturdukları ahlak çercevesi
    --- spoiler ---

    ve demokrasi ve temsil gibi kavramlar asla anlatıldığı gibi güzel şeyler değilmiş. demokrasi belli zümrelerin izin verdiği ölçüde temsiliyet sağlanabilen ve belli zümrelerin menfaatini yönelik tedbirler almaktan başka aman aman bir özelliği olmayan bir yönetilme biçimiymiş. ben demiyorum kitabın yazarı diyor.

    kitabı okuduktan sonra hayat bakışım değişti desem yeridir. çok daha karamsar bakıyorum.
hesabın var mı? giriş yap