• benim için mağarada hayatta kalma simülasyonuna dönmüş oyundur. günlerdir mağaranın birinden çıkmayı başaramadım. buraya girmeden önce başka bir yerden tırmanma aleti bulmam gerekiyormuş. ışık yetersiz olduğundan tırmanmak dışında başka çıkış bulamıyorum. günlerdir içeride dolanıp duruyorum. neyse ki yatacak yerim, yiyecek içeceğim var. aslında tüm imkanlarım var. alıştım da zaten. yaşar giderim artık ben burada.
  • hikayesi tamamlanan oyun. devamı korkunç derecede ağır spoiler. oynamadıysan ve oynamayı düşünüyorsan okumasan iyi olur.

    --- spoiler ---

    adanın muhtelif yerlerine, hatta sadece bir yerine dağılmış bir şekilde duran ve içinde bilgisayar vb teknolojik aletlerin olduğu konteynerlar var. bunların üzerinde bir isim yazıyor: sahara
    http://i.hizliresim.com/njo5zl.png

    işte bu sahara isimli firma adada bir dizi bilimsel faaliyet içinde. yaptıkları/yaptıklarını iddia ettikleri şey ise ölen birisi diriltmek!
    http://i.hizliresim.com/r6omwn.png

    bu amaçları doğrultusunda da adanın ortasına dev bir çukur açarak, bu çukurun dibine bir araştırma merkezi inşa ediyorlar.

    bu çukurun dibinde ise bizi bir kapı karşılıyor. bu kapıyı açmak için bir key card'a ihtiyacımız var. bu kartı başka bir mağaranın derinliklerinden buluyoruz.
    http://i.hizliresim.com/yn0ayy.png
    ps: burası gerçekten öküz gibi spoiler. kartı konteynerların olduğu yerin yakınındaki mağarada bulabilirsiniz.

    edindiğimiz bu key card ile birlikte bu dev çukurdan iniyor, çukurun dibindeki suya dalıyor ve suyun sonundaki kapıya ulaşıyoruz. kartı kapıya okutuyoruz,
    http://i.hizliresim.com/nlz9y5.png

    ve bingo! kapı açıldı.
    http://i.hizliresim.com/yqgj1l.png

    kapı açılınca karşımıza gelen koridorda bizi bir kutu kırmızı boya karşılıyor.
    http://i.hizliresim.com/8py9gq.png

    bu boyayı ağzımıza yüzümüze elimize götümüze neyin sürebiliyoruz. sürün. bu boya önemli. ileride açıklayacağım.
    http://i.hizliresim.com/2njymj.png

    bu araştırma merkezi boyunca ilerliyoruz ve biricik oğlumuzu buluyoruz... ancak oğlumuz maalesef ölmüş...
    http://i.hizliresim.com/l3o0ob.jpg

    oğlumuzu yatırdığımız sedyede bir çok kablo var. bunları oğlumuza bağlıyoruz.
    http://i.hizliresim.com/lzbyjg.jpg

    niye bunu yapıyoruz? hatırlayın, sahara şirketi adada ne yapıyordu? ölen kişileri diriltiyordu. biz neden bunu yapmayalım ki? ama ufak bir problemimiz var, makinenin çalışabilmesi için bir hedef bir de kaynak birim olmak zorunda.
    http://i.hizliresim.com/1vj29a.jpg

    hedef birim oğlumuz. ama ya kaynak birim? mesela şu kırmızılı arkadaş olabilir mi?
    http://i.hizliresim.com/r6omq7.jpg

    nah olabilir! aramaya koyulalım hadi.

    ve arayışlarımız sonuç veriyor, ufak bir kız çocuğu buluyoruz.
    http://i.hizliresim.com/qjgmg5.jpg

    ama kızda ters giden bir şeyler var. kızın eli yüzü kanlar içinde...
    http://i.hizliresim.com/d8ooz4.jpg

    ve kız birden titremeye, kasılmaya, tövbe bismillah içine şeytan girmiş gibi hareketler yapmaya başlıyor!
    http://i.hizliresim.com/an1eq0.jpg
    http://i.hizliresim.com/0le8j8.jpg

    aman allahım kız dönüşüyor!!! kızın içinden bir cenevar peydah oluyor!
    http://i.hizliresim.com/ovoknz.jpg

    ve maalesef kız bu dönüşüm yüzünden ölüyor... biz de bu cenevarı öldürüp, zaten ölmüş olan kızı kaynak birim olarak kullanmak için alıp makinenin yanında dönüyoruz.
    http://i.hizliresim.com/6rjq7p.jpg

    ama bir sorun var... makine hata veriyor... hacı kaynak birim canlı olmak zorunda diyor...
    http://i.hizliresim.com/px6jq0.jpg

    ve başlıyoruz canlı bir kaynak birim aramaya. az gidiyoruz, uz gidiyoruz, dere tepe düz gidiyoruz ve bir asansöre ulaşıyoruz. bu asansöre bindiğimizde asansör biri yüksekçene bir yere çıkartıyor.
    http://i.hizliresim.com/r6ojb7.jpg

    bu yüksekçene yerin sonunda bir masa var. masanın ortasında bir ekran ve bir radar.
    http://i.hizliresim.com/pnlp49.jpg
    http://i.hizliresim.com/9gmr8k.jpg

    ve ekranı aktif ediyoruz...
    http://i.hizliresim.com/d8ooj4.jpg

    radar çalışmaya başlıyor... radarın çalışması ile birlikte bir manyetik alan oluşturuyoruz...
    http://i.hizliresim.com/5ld49r.jpg

    bu manyetik alan bir uçak düşüyoruz. yani aslında biz bir uçak düşüyoruz. neden? çünkü oğlumuzu kurtarmak için canlı bir kaynak birime ihtiyacımız var.
    http://i.hizliresim.com/41adml.jpg
    http://i.hizliresim.com/gp9en2.jpg
    http://i.hizliresim.com/yn0mdl.jpg

    uçak düşüyor, canlı bir kaynak birim buluyoruz ve oğlumuzu kurtarıp adadan kurtuluyoruz. adadan kurtulduktan sonra adadaki maceralarımız ile ilgili yazdığımız kitabın tanıtımı için oğlumuzla birlikte bir tv programına katılıyoruz. bu tv programında çeşitli komiklikler ve şakalar olurken sunucu bizden "hele şu ağaçları nasıl kırdın bize de göster yau" diyor ve elimize bir balta veriyor. tam baltayı alıp ağaca vuracakken bir şeyler oluyor... oğlumuz birden yere düşüyor, yerde tövbe bismillah içine şeytan girmiş gibi çırpınıyor...
    http://i.hizliresim.com/vxjmzv.jpg
    http://i.hizliresim.com/1vj4pa.jpg
    http://i.hizliresim.com/r6ojl7.jpg

    ve son...

    *********************

    şimdi gelelim yorumlamaya. öncelikle previously on the forest diyerek uçağımızın ilk düştüğü ana dönelim. orada çocuğumuzu kaçıran adama bir de şimdi bakalım:
    http://i.hizliresim.com/d8oo4x.jpg
    http://i.hizliresim.com/an1ezl.jpg

    kırmızı boyalı adam!

    hatırlayın, araştırma merkezinde ölü bir kırmızılı adam vardı:
    http://i.hizliresim.com/r6omq7.jpg

    ve bir de küçük kız çocuğu...
    http://i.hizliresim.com/qjgmg5.jpg

    hadi büyük resmi görelim! bu kırmızılı adam da tıpkı bizim gibi bir baba... kızı ölüyor ve onu kurtarmak için bizim uçağımızı düşürüp çocuğumuzu kaçırıyor. oğlumuzu kaynak birim yapıyor ve kızını diriltiyor... ancak kızı sandığı gibi "insan" olmuyor ve önce kırmızılı adamı öldürüyor, sonra da dönüşerek ölüyor...

    biz de kırmızılı adam oluyoruz, oğlumuz ölüyor, onu kurtarmak için uçağı düşürüp oğlumuzu diriltiyoruz. ve oğlumuz sandığımız gibi "insan" olmuyor, dönüşüyor ve ölüyor...

    kaçırılan çocuk, ada, baba ve oğul ilişkisi, adada deneyler yapan bir firma... ne kadar da lost bir oyun değil mi? bunu zaten 7 ay önce söylemiştik: (bkz: #60360547)

    oyunun sonu gerçekten çok güzeldi. ve hikayeyi çok güzel bağlamışlar! hazır steam yeni yıl indiriminde oyun 16.08 tl'ye düşmüşken (o 08 ne oluyorsa artık) alıp oynamanızı şiddetle öneririm.

    --- spoiler ---

    ps: kullandığım görseller fedupsamania isimli türk youtubera aittir. dilerseniz oyunun videolarını kanalına giderek izleyebilirsiniz.

    the forest sana puanım 9 kanka!
  • yüze yüze bir adaya çıktığım ve açlıktan ölene kadar orada yaşayacağım oyun. sikerim oyununu ormanını sinir hastası paranoyak oldum bir gecede.
  • oyunu ilk satın aldığımda youtube'dan videolarını falan izleyip "millet neler yapmış lan, ben daha geçici barınak bile yapamıyorum" diye üzülüyordum. 4 stickli ateş yakıp yerli korkusundan takım adalarda sabahlayarak günü kurtarıyordum.

    keramet co-op'daymış. müthiş keyifli muhabbetler dönüyor, yardımseverlik, paylaşımcılık had safhada.

    ada içinde bir ülke kurup bağımsızlığımızı ilan ettik. radikal komünist bir yönetim biçimimiz var. herkes kazandığını asıyor, ihtiyacı olan kullanıyor. yerliler, mutantlar adanın renkleri. yaşasın varlıkların kardeşliği şiarıyla 18. günümüzü doldurduk. onlar bize karışmadıkça şiddet göstermiyoruz.

    oldukça geniş ve yüksek bir platform yaptık, etrafını duvarlarla çevirdik, duvar içlerine bahçeler koyduk, kardeşlik tohumları ektik. yerli kardeşlerimiz tarafından zaman zaman baskına uğrasak da hep ayakta kalmayı bildik. bazen gözümüz karardı, yerli köylerine taarruzda bulunduk tabii. adaya zamanında araştırma için gelmiş bir grup rahmetlinin çadırlarını talan ettik. bıraktıkları hatıralarla hüzünlendik, fotoğraflarını boynumuza astık.

    velhasıl kelam, güzel oyun. oynayın, tavsiye edin, teşvik edin. yeminle düşmanlık kalmaz ülkede.
  • oyunu yaklaşık 4-5 gündür oynuyorum. tabi lol den dolayı çok vakit ayıramıyorum.

    ilk geceyi halatla tırmanılan tahta bir platformun tepesinde geçirdim. soğuktan titredi adam ama dayandı. ondan sonraki gün bir av barınağı yaptım. 3. gün büyük boy bi ev yaptım daldır kertenkeledir tavşandır onları saklamak için gereken şeyleri yaptım. tabi bu esnada gollum abiler ablalar rahat bırakmadı. kestim hepsini dişlerini baltama yapıştırdım. derken bunların şamanlarından falan geldi. dövdüler beni bi güzel sürüklediler götürdüler mağaraya astılar et gibi. kaçtım ordan. evin yolunu ararken terkedilmiş bir yelkenli buldum. içi benim evden güzeldi aq. orayı yeni evim yaptım.

    sonra eski eve ulaştım bütün pılımı pırtımı topladım. sahil şeridinden yardırdım yaklaşık 3 gün boyunca falan aynı yöne gittim. oğlan hala yok piyasada. çadırlar buldum orlarda konakladım. kaplumbağa pişirem derken yaklaşık 20 tane gollum abinin saldırısına uğradım. bütün votka şişelerini molotof yapıp üstlerine attım yüksek bi yere çıkıp. pişince birbirlerini yiyolar la bunlar.

    sonra efendime söyliyim köpek balığı ısırdı, karım terketti falan filan.

    burdan ebru gündeş'e selam söylemek istiyorum.
  • insanda hafiften lost havası yaratan survival/korku oyunu.

    özellikle uçağın ıssız adaya düşmesi, yamyam yerliler olayı hikayesinde zombiler vs barındıran diğer survival oyunlardan ayırıyor the forest'ı.

    henüz alfa olmasına rağmen ağaç kesme mekanikleri gibi ayrıntılar muazzam göründü bana. ayrıca yapay zeka şimdiden fena değil (alfa olduğunu unutmayalım x hatası var ama derken). yerlilerin ağaçların arkasına saklanıp sizi gözlemesi, garip hareketleri.. gerçekten insanı geriyor.

    oynayarak keşfedeyim diyenler sonrasını okumasa iyi olur.

    --- spoiler ---

    - uçaktan çıkarken etrafa saçılmış haldeki valizlerden toplayabildiğimiz kadar malzeme toplamak akıllıca. atıştırmalıklar, çikolata ve gazozlar biraz toparlanana kadar işinizi görüyor. ayrıca bez parçaları ve alkol şişelerini kullanarak molotof kokteyli de yapabiliyorsunuz.

    - daha sonra mümkünse sahile gidin. kıyıya vurmuş haldeki teknelerden daha sağlam baltalar yahut halat bulabiliyorsunuz.

    - her şeyden önce çekerek kütük taşımaya yarayan ilkel el arabasından yapın. aksi halde ağaç kes ve her seferinde iki kütük taşı sonra dön kalan kütükleri al olayıyla yapı inşa etmek çok zor oluyor. zira haritada kestiğiniz bir ağaç yenilenmiyor, gitgide daha uzağa gitmek zorunda kalıyorsunuz kaynak için.

    - besin çok dert değil etrafta komodo ejderi benzeri yavaş canlılardan oldukça fazla var. seri davranırsanız ceylan yahut tavşan da avlanabiliyor. tavşan için tuzak yapmakla falan uğraşmak gereksiz yani.

    - barınak inşa ettikten sonra et kurutma yeri yapın. astığınız etler kurudukça yiyebiliyorsunuz. eti pişirmek için ateş yakıp yamyamların dikkatini çekme riskini azaltıyor.

    - kaç gündür hayatta olduğumu unutacak kadar uzun süredir hayattayım oyunda ve henüz herhangi bir yerliyle dalaşmadım. gelip bakıp biraz korkutmaya çalışıp gidiyorlar. arada gelip kazıklara ağzında fotoğraf makinası olan kesik başlar falan dikiyorlar. ama galiba ben saldırmadıkça onlar da saldırmayacak.

    - sahilde etrafı yüksek kütük duvarlar ile örülü yüksek bir kulübe yaptım. kulübeye halatla tırmanabileceğimi düşünüyordum ama öyle bir seçenek yokmuş. bir shelter ve bir orta boy kulübe daha yaptım kapının önüne. shelterdan orta boya, oradan da kulübeye geçiyorum iyi ki daha yüksek yapmamışım. güvenli olsun derken çıkamayacağınız kadar yüksek kulübe yapmamaya dikkat edin.

    - bunun dışında olay rutine bindi şu ara. gündüz avlanıyor, işe yarayacak kaya parçası, dal vs arıyor, geceyi yüksek kulübede geçiriyorum. zorunda kalmadıkça, yani hava dondurucu derecede soğumadıkça ateş yakmıyorum. gece yerliler daha aktif oluyor. gruplar halinde geziyorlar. en mantıklısı ortada olmamak.

    edit:

    ok ve yay yaptım fakat çok rezil nişancı olduğumdan uzaktan geyik vuramadım henüz.

    artık oyunda susuyoruz. kötü sürpriz oldu benim için. neyse ki dört dal ve bir kaplumbağa kabuğu kullanarak su toplama kapları yapabiliyoruz. iki tane yaptım bıraktım en son, sanırım yağmur yağdıkça su toplanacak orada, sayısını arttırmak gerekebilir.

    şu susama ve acıkma süresi biraz uzatılmalı. ıssız adaya düşmüş adam dakikada bir acıktım, susadım diyor uyuz oluyor insan.

    --- spoiler ---
  • dün akşam hemen satın alıp indirdim, büyük bir heyecanla bekliyordum erken erişimin açılmasını. oldum olası sandbox ve survival oyunları severim. üstüne bir de survival horror olunca dur bakalım çok germesin de, dozunda bir korku yeterli dedim.

    -ilk olarak atmosfer muhteşem. far cry 3'ün jungle atmosferi nasılsa bu oyunda henüz erken erişim safhasında olsa da yani daha eklenecek dünya kadar şey varken bu halinde bile katlamış fc3'ü. bitki örtüsü üzerinde gerçekten çalışılmış. adı üstünde forest (orman) olan bir oyun için bu normal tabiki. elinizde bir survival kitabı var oradan bakıyorsunuz ara ara hayatta kalmak için gerekli şeylere. bitki örtüsü üzerine şöyle bir bölüm var mesela: iki tane kara kalemle çizilmiş böğürtlen bitkisi, birisinde böğürtlen meyvesinin özellikleri yazıyor işte her böğürtlenin üstünde taç olur şöyle açık renk olur böyle yuvarlak olur falan, bu yenebilir; diğerinde taç olmaz öbürüne nazaran biraz daha koyudur rengi vs vs, bu zehirlidir. sonra ormanda denk geldiğinizde bu bilgileriniz eşliğinde yenebilir şeyler aramaya başlıyorsunuz. bayıldım.

    -mutasyona uğramış tipleri henüz göremedim oyunda, fakat insanlardan bile bu derece tırstıysam mutantlar nasıl bir etkiye sahip olacak düşünmek bile istemiyorum. ilk gece için çalı çırpı ve yaprak toplayarak dandik bir korunak yaptım kendime bir de yağmur başladı ıslanıp üşüdüm, ateş yaktım. hava kararıyor uyuyayım bari enerji toplayayım dedim. bir uyandım dolunay tepemde, ne kadar büyüleyici yıldızlarla beraber derken bir hareket sezdim göz ucuyla. bir baktım 50 metre karşımda 2-3 tane çıplak adam ve kadın sağ tarafa doğru yürüyorlar. gerildim acaba zarar verirler mi yardımcı olurlar mı diye. gider gitmez önce bir baktılar şaşırdılar sonra işte kavga dövüş öldürdüm hepsini. ellerim kollarım kan içinde. aşağıda bir uyarı çıktı "su kaynağı bulup yıkan, kanlardan hastalık kapabilirsin" !!!!

    -yalnız şimdilik sorun olarak şunu gördüm, birçok oyuncu da bundan şikayet etmiş zaten: kendinize yaşanabilir bir yer kurmaya fırsatınız olmuyor geceleri gezinen ava çıkan vahşi yerliler sürekli saldırıyor. ateş yakmanız lazım avladıklarınızı pişirmek için tak! adamlar direkt ateşe doğru geliyorlar. en azından oyun başlarında durumunuzu sağlamlaştırılmasına izin verilebilirdi. büyük ihtimal yapımcılar bunu düzeltecektir. en azından barışçıl bir mod seçeneğinin geleceğini açıkladılar.

    şimdilik 2 saatlik gözlemlerim bu kadar. gayet eğlenceli ve o vahşi insanların yaşadığı jungleda tek başınalık hissi güzel verilmiş. geliştikçe daha da güzel olacak. oyunun tam olarak çıkmasına 16-17 gün var. tam hali nasıl olacak bekliyorum.

    önemli edit: dün akşam şunu farkettim. gece vakti kampınızdasınız ve o küçük ateşinizi yakmışsınız. ateşi gören yerliler gelmeye başladı. başta 3-4 tane. dibinize kadar geliyorlar, o sırada siz de ateşinizin dibindesiniz tabi, hemen bir yaprak atın ateşe, harlayın. adamlar saldırmıyor. sonra biri birkaç kişi daha çağırdı 8-9 kişi oldular. ani hareketlerle dibime kadar gelip kaçtılar. birkaç dakika sonra sakinleştiler, yavaşça yürüp etrafımda beni incelediler. tabi bu sırada ateşi harlıyorum ara ara. sonra çekip gittiler. kamp ateşinin böyle bir etkisi olduğunu gördüm. korkmayın o kadar da yerlilerden yani, yakın ateşinizi paşa paşa, gelip incelesinler sonra gitsinler.
  • arkadaşlarımla beraber oynadığım en eğlenceli, en gizemli ve en unutulmaz anları yaşadığım co-op survival oyun. oyunun çok ilginç bir hikayesi var ve özellikle merak edip araştırmacı bir arkadaş grubuyla adada bulunan bütün mağaralara girip ip uçları topladığınızda oyundan aldığınız zevk iki katına çıkıyor.

    yıllardır gerek konsollarda gerek bilgisayarda oyun oynarım, sayısızca oyun bitirmişimdir fakat sonunu beğendiğim çok nadir oyun vardır bunlar arasında the forest zirveye rahat oynar. böylesine güzel kurgulanmış ve aklınıza hiç gelmeyecek bir sonla oyunu oynayanları ters köşe yapan nadir oyun vardır.

    oyun, öldüğünüz zaman random bir karakter tipini oynayan kişiye atıyor. öyle bir karakter vardı ki o karaktere sahip arkadaşımız hiç ölmesin diye elimizden geleni yaptık. kendisi adeta hayatı boyunca imam hatiplerde ders verip emekli olduktan sonra i love travel tişörtünü giyerek dünya gezisine çıkan bir tip.

    umarım 2. oyunu çıkar.
  • şu ana kadar onlarca oyun oynadım fakat hiç bir oyunda bu kadar korkmadım ben arkadaş.

    --- spoiler ---

    2 gündür oynuyorum ve 6 günden fazla hayatta kalamadım. siktiğimin yerlileri inime kadar giriyor arkadaş. bavul açma ses oluyor buluyorlar, ağaç kesme ses oluyor buluyorlar, ateş yakma buluyorlar e ne yapacam arkadaş ben bu adada? böyle kuytu köşe kayalıkların arasında bir yer buluyorum, tamam diyorum, obamızın merkezi burası olacak. 2 gün takılıyorum bi bakıyorum hop, dünyanın en korkunç sesine sahip elemanlar başımda bitivermiş. amına koyim kaçarken arkama bakıyorum elemanlar yok, tamam diyorum sanırım atlattım sonra uh! ah! vurmayın lan!

    ben mi beceriksizim yoksa oyun biraz fazla mı zor bilemedim? var mı böyle 30 gün hayatta kalabilen, gökdelenler dikip, tarla takka sahibi olan bilmiyorum ama şu ana kadar spotted olmadan yapabildiğim en baba şey bir adet ateş, bir adet sikindirik barınak ve gelirler de belki yakalarım dediğim bir trap. bunu da kayaların arasında neredeyse hava girmeyen bir yere yapabildim. (sanıyorum barınağa girerken kendi tuzağıma düşerek öldüm*) oyun çok zevkli ve inanılmaz sarıyor fakat dediğim gibi adamlar gelip ebeni atlıyor. lan bi durun, kendimize gelelim, insani ihtiyaçlarımızı karşılayacak şeyleri bi sağlayalım elbet sizin de hesabınız sorulacak ama yok.

    netekim oyun daha alpha halinde ve gidecek çok çok yolu var ama şu haliyle bile verilen 15 doların karşılığını veriyor, en azından bu tarz oyunları sevenler için. eğer elemanlar yeterli çalışırsa (ki sanırım sadece 4 kişi geliştiriyormuş bu oyunu) kült bir oyun olmaya bile aday diyebilirim.

    hani çok da işe yaramaz ama 2 günlük deneyimlerim sonucu bir iki trik vereyim ben de nacizane,

    -uçakta ne var ne yok toparlıyoruz. bunu herkes söylemiş zaten. ama yiyeceklerden sadece birini yiyoruz. olur da aç kalırsak uçağa dönüp bunlardan otlanabilelim diye.
    -oba merkezini kurduğunuz yer kesinlikle ama kesinlikle çok sote bir yer olmalı. arkası falan kayalıklarla kapalı olursa bulunma olasılığınız azalır.
    -ateş yakma ve yakmama konusunda ben de kararsızım şu an ama ateş olmadan karnımızı nasıl doyuracaz amk diyorum ve yakmak durumunda kalıyorum maalesef.
    -gündüzleri çok iyi değerlendirmek gerekiyor. avlanma üzerine gidilmeli ve gün batmadan tavşan mavşan ne varsa avlayın.
    -olabildiğince ağaç kesmekten uzak durun. ağaç kesince ses yapıyorsunuz ve tespit edilmeniz kolaylaşıyor.
    -ağaç kesmeden ne kadar iş görebiliriz oyuna girenlerin malumudur. işte ben de burada takılıyorum zaten. ama anlayabildiğim kadarıyla kaldığınız yerin güvenliğini sağlamadan ağaç kesmek ekmek olmaya yol açıyor.

    son olarak o nasıl bir zindandır amk. sikeyim öyle yeri lan. mutasyona mı uğramış bir şey yapmış birbirine yapışık elemanlar var zindanda. ne yaptıkları da belli değil. bir kere yakalandıktan sonra daha zindandan çıkmadan yerliler geldi bir daha sikti amk. tövbe bismillah.
    --- spoiler ---

    son olarak şunu tekrarlayayım, olur da bu oyun güzel bir şekilde gelişimini sürdürürse, hele ki co-op falan gelirse yeminle kült olur.
  • nedir ne değildir merak edenler için oynadık kendisini canlı yayında.
    izleyip kararı kendiniz verirsiniz kuşkusuz, ama yapımcıların sırf inceleme için oyunu hediye etmeleri bile takdire şayan :)

    buyursunlar : ilk gün ilk gece | the forest
hesabın var mı? giriş yap