• dun itibariyle uclemenin tum kitaplarini okudum ve rahatlikla söyleyebilecegim sey a song of ice and fire serisini sevip bitirmis olup yeni kitap arayisinda olanlarin bu seriyi kacirmamasi gerektigi. uc kitabi da sak diye okuyup bitiriverdim, hikaye cok akici, elden birakmak zor, karakterler cok iyi dusunulmus ve daha önce de denildigi gibi gercekten siyah ya da beyaz karakter yok. tipki gercek insanlar gibi icinde her iki tarafi da barindiran karakterler var.

    sand dan glokta son zamanlarda gördugum en etkileyici kitap karakterlerinden biri. bunun disinda logen ninefingers, ferro maljinn ve bayaz gibi gayet efsane karakterler de var. daha fazla yazip spoiler falan vermeden diyorum, bu seriyi bulun ve okuyun.
  • bu uclemenin ilk kitabini bitirmek uzereyim. cok ilgi cekici karakterlere ve konuya sahip oldugu gibi, bildigin hikaye ilerliyor lan! valla bak. biseyler oluyo yani. a storm of crows ve a dance of dragons gibi 2000 sayfa boyunca bir sik olmayan kitaplari okuduktan sonra yemin ediyorum ilac gibi geliyor. baya ilerliyo ya, olaylar falan. oh be, dunya varmis amina koyim. george r. r. martin okusun da azicik feyz alsin.

    gayet akici, ilgi cekici, elden birakmanin zor oldugu bi kitap birincisi. özellikle sand dan glokta karakterine bittim. eger iki ve ucuncu kitaplar da bunun gibiyse degmeyin keyfime. a song of ice and fire serisini sevenlere tavsiye. pisman olmazsiniz.
  • ilk kez bu sabah duyduğum fantastik üçleme. akabinde sözlüğe bakayım dedim hakkında bilgi edinmek için, sadece bir giri + ilk kitap için de bir girisi bulunduğunu görünce ülkemizde pek tanınmadığına karar verdiğim.

    bir bulgar kanalındaki sabah programına (kültür sanat) çevirmen çağırmışlar, o da reklamını / tanıtımını yapıyordu direkt kitabın. reklam olsa da, bildiğim kadarıyla fantastik edebiyat adına ülkenin en önde gelen çevirmenlerinden. ayrıca yayın evi de var diye biliyorum -ki bu yüzden de olabilir reklam muhabbeti.

    elemanın söylediğine göre* gayet değişik ve bir o kadar da ekşın doluymuş. spikerlerin "büyücü var mı?" sorusuna, "evet var. ama bu bildiğiniz, sinemada izlediğiniz türlerden değil. mesela bir yerde bir yere birileri geliyor (amma belirsiz oldu yaf) "büyücü var mı?" diye soruyorlar ve iri yarı, elinde satır ile bir hayvanı parçalayan, her yeri kan revan bir kasap "benim" diyor. yani bundan pek bir şey anlayamazsınız ama demek istediğim adamın fantezi dünyası çok farklı ve bunu hissettiriyor. bir çok kitapta olan iyiler ve kötüler kavramı bunda çok farklı. onlarda ya beyaz* ya da siyahsındır.* burda herkes gri**. iyi bildiğin adam her an kötülük yapabilir..." diye cevap vermesi gayet ilginç geldi. merakımı kabarttı.

    tez zamanda birilerinin dikkatini çekip, tercümesi "yoksa şayet" başlanmalı ki biz fantastik edebiyat severlerine kazandırılmalı a song of ice and fire gibi.
  • uclemenin ucuncu kitabinin ithaki tarafindan ne zaman yayinlanacagina dair internette duzgun bir bilgi bulamadigim seri.

    2008 yilinda yayinlanmis, locus odulu almis bir serinin, 2020 yilinda tercumesini bekliyoruz. cok da guzel birr seri, neden turkiye'de populer olamadi, bilmiyorum. yazari joe abercrombie fantastik seri konusunda oldukca populer bir isim, bayildigimiz, george rr martin veya patrick r. gibi serileri suruncemede birakmayan uretken bir yazar.

    ılk kitabin son 100 sayfasina kadar icine girmekte zorlansaniz da sonrasi su gibi akiyor.

    umarim orjinalinden okumak zorunda kalmadan, en kisa zamanda 3. kitabi aliriz elimize, zira barbaros bostan'in gayet guzel yaptigi ceviriyi okumak oldukca zevkli.
  • rr martin'in tamamlayamadığı seriden tadı damağında kalan varsa ilaç gibi gelen üçleme. bu ve abercrombie'nin diğer stand alone kitaplarının ingilizcesi amazonda bulunabilir.
  • fantastik edebiyatın efsaneleri arasına girmiş müthiş üçleme.

    karakterleri o kadar orijinaldir, o kadar kendilerini sevdirir ki hikaye için değil sand dan glokta ve logen ninefingers gibi karakterler için okunur hâle gelir. 3 değil de 10 kitaplık seri olsa yine sıkmazdı.

    spoiler vermemek adına yazıyı burada noktalıyoruz.

    not: google images'te the first law olarak aratıldığında çizgi roman karelerine rastladım, zannedersem bir de çizgi roman serisi çıkmış.
  • joe abercrombie'nin güneyli imparatorluk olan gurkish için turkish'den esinlendiği açık. yani osmanlı'dan yola çıkarak yarattığı bir halk ve onun imparatorluğu. gurkish elçisinin adının malzagart* olması, gurkish'lerin eğik kılıç kullanması, barut ve top kullanmaları gibi birçok detay var.

    hikayedeki kuzeyliler ise ingilizler/iskoçlar oluyor.

    ortadaki midderland bölümünde ise germen halklarından (avusturya, almanya) yola çıkmış. adua mesela viyana olabilir.

    gurkish'in adua'yı kuşatması ise osmanlı'nın viyana kuşatmasına benziyor.
  • andrzej sapkowski nin the witcher serisini bitirdikten sonraki süreçte yoğun bir fantastik roman serisi arayışım oldu. önce the black company yi denedim ama aşırı amatör geldi sapkowski'nin kaleminden sonra. belki de ben birinci görüş anlatım açısını sevmiyorum bilemedim.

    daha sonra first law üçlemesinden the blade itselfe başladım ve aradığımı buldum. yine şahsıma göre sapkowski denginde olmasa bile abercombie'nin yarattığı dünya beni içine çekmeyi başardı.

    derin karakterler, dark realizm, kendi kuralları, mitolojisi, tarihi ve fraksiyonları olan bir dünya, merak uyandıran bir kurgu derken ilk kitap aktı gitti. şu an before they are hanged in başlarındayım, o da çok iyi gidiyor.

    özellikle sand dan glokta çok başarılı yazılmış bir karakter. fakat benim favorim tabi ki the bloody-nine. ilk kitapta kendisine ayrılmış bir chapter var ve neden bu takma adı aldığını çok iyi anlıyorsunuz. the witcher serisindeki geralt'ın kılıç dövüşlerinden aldığım tadı aldım o chapterda. öte yandan jezal dan luthar ın kibiri de çok hoşuma gidiyor:) sanırım ferro dışında sevmediğim karakter pek yok.

    bu arada bu seriyi sevdiyseniz the witcher serisine bayılırsınız. şiddetle öneriyorum.
  • fantastik edebiyatta iyi yazılmış ve iyi anlatıma sahip bir eser bulmak gerçekten zor. örneğin yüzüklerin efendisi her ne kadar evreni ve hikayesiyle beni içine çekmiş olmasa da edebi açıdan bir şaheserdir. keza zaman çarkı'nın da beğenmediğim tonlarca yanı var ancak yazım kalitesine diyecek bir şeyim yok. bana kalırsa yazım kalitesi en az iyi bir hikaye kadar önemli.

    the first law maalesef edebi anlamda berbat ötesi bir kitap serisi. her yönüyle buram buram amatörlük kokuyor. ilk kitabın yaklaşık 150 sayfasını okuduktan sonra kendime daha fazla bu işkenceyi yapamayacağımı fark edip bıraktım. allah bana bir daha böyle boş beleş kitaplar okutmasın.
hesabın var mı? giriş yap