• bilardo sevenlerin izlemesi sarttir, kesinlikle.

    hayatinizda (bir filmden) alabileceginiz en iyi hustling taktiklerini buradan alacaginiza emin olabilirsiniz.

    zaman zaman paul newman gibi, zaman zamansa tom cruise gibi olmak isteyeceksiniz. newman'in bilgeligi ve karizmasi, cruise'un ise kendini begenmisligini ornek almak isteyeceksiniz.

    super karakter betimlemelerinin yapildigi bu filmde, iki tane de surpriz gorebilirsiniz. hakiki bilardo oyunculari keith mccready ve steve mizerak (dunyanin en iyi oyuncularindandir ikisi de), karsiniza ezilen oyuncular olarak cikarsa sasirmayin. tabii gercek karakterlerini degil, baska karakterleri oynamaktadirlar bu kimseler, ancak yine de birer surpriz olurlar karsiniza ciktiklari zaman.

    zaten tom cruise ve paul newman'in film boyunca sergiledikleri ustun oyunculuk yeteneklerinin yaninda, bilardo sovlarini da muhtemelen bu adamlarin yardimi ile ogrendiler.

    ancak iyi birer oyuncu olmasaniz bile, eger goz aliskanliginiz var ise, newman veya cruise'un bilardo oynayislari, gozunuze "mukemmel" gozukmeyecektir. ama iki hollywood aktoru icin iyi bir is cikardiklarini soylemek gerek.

    filmin bir yerlerinde werewolves of london calmaktadir, bunu da yeni kesfettim.
  • paul newman'in muhtesem , tom cruise'un inanilmaz kotu bir sinema oyuncusu oldugunu tasdik eden , her sporseverin mutlaka izlemesi gereken, "the hustler" filminin devam filmi...ilk filmde de paul newman muhtesemdi... film balabushka istekalarin dünyadaki en değerli alet olarak görüldüğü zamanda çekilmiştir... şimdi genelde balabushkalar koleksiyon amaçlı alınıyor...
  • scorsese'nin the last temptation of christ için ciddi maddi kaynağa ihtiyaç duyması nedeniyle çektiği söylenen, scorsese sinemasını bütün olarak ele alacak olursak alt sıralarda yer alabilecek filmlerinden biridir.
  • filmde tom cruise'un bilardo oynadigi elemanlar ozenle secilmis gibi, bulunabilecek en tipitip amcalar.
  • yeniden kavuştuğu yaşam kaynağını 'karabasan'laştıran bir adamın öyküsüdür; sırf bu nedenle film tam bir 'rekabet' övgüsüdür. abd'de 'rekabetin' değil 'monopol'ün hüküm sürdüğünü hatırlatır; abd'de işin raconu çok önceden bellidir; kurnaz olmak / yenilgiyi bile kâra çevirebilmek ilk şarttır. fakat 'antik rekabet', rakibe saygı duymayı, rakiple güçlenmeyi ve rakibi dize getirme inancını gerektirir; oysa abd'de rekabet sadece rakibi kandırmak ve rakibin ayağını kaydırmak imasını taşır. the color of money, işte bu iki tür rekabetin mücadelesidir, bundan dolayı deadlock ile biter; modern çağda yenilenin blöf yapıp yapmadığından emin olunamayacaktır!
  • martin scorsese'in yönettiği filmler için de zayıf bir halka olduğu söylenebilir. ancak scorsese'in orijinalliğiyle film izlenebilir seviyeyi yakalıyor. the hustler'ın devamı olarak görülse de dram konusunda filmin oldukça başarısız olduğu bir gerçek. scorsese filmlerindeki görüntü yönetimi, renkler ve kurgu her zamanki gibi üst seviyede.

    filmin giriş kısmında scorsese'i dış ses olarak dinlemek mümkün.
  • the hustler'ı izlemediyseniz, tam manasıyla anlayamayacağınız bir filmdir. tom cruise'un oyunculuğu zayıftır. paul newman'ın yanında çok sırıtır (hem gerçek hem de mecaz anlamda).
  • paul newman ve tom cruise un oynadigi bir martin scorsese filmi*... robert rossenin cektigi the hustler* in devam filminde, newman* 25 yil sonra, ciragi cruise ile kaldigi yerden devam eder ve olaylar gelisir...
    (bkz: paranin rengi)
  • martin scorsese'nin gerek şimdi, gerekse vizyona girdiği dönemde pek dikkat çekmemiş bir kaç filminden bir tanesi. the hustler'da karşımıza çıkan hızlı eddie'nin yaşlılığının anlatıldığı bir film bu. ama the hustler'ı izlemeden de konuya, olaylara hakim olunabiliyor. gene de bu filmden önce the hustler'ın izlenmesi tavsiye edilir. izlenirse scorsese'nin hustler'a yaptığı göndermeler daha iyi anlaşılır. hustler'da hızlı eddie'nin gençliğine, bir bilardo ustası olduğuna, ama daha önemlisi hayata odaklanılır. bir bilardo filmi diye pazarlanmış olsa da bilardo filminden fazlasıdır. hayat, rekabet, aşk, takıntılar, gençlik, asilik, kazanmak, kaybetmek üzerine bir şeyler söylemeyi başaran bir film, bir başyapıt. scorsese'nin color of money'si hızlı eddie'nin 50'li yaşlardaki hayatını perdeye aktarır. geçen zamanda eddie doğal olarak yaşlanmış, uysallaşmış, bilardodan elini ayağını (tamamen olmasa da) çekmiş, kendisini gençliğinde de olduğu gibi kadınlara ve içkilere bırakmış birisi. bir gün karşısına tom cruise'un canlandırdığı vincent çıkar. vincent, eddie'nin tam anlamıyla gençliği. eddie'deki kibir, asilik, "her şeyi ben bilirim, benden ustası yok" havaları, sinir bozucu yeteneği vincent'ta da mevcut. zaten filmin bir yerinde eddie de vincent'a "bana birisini hatırlatıyorsun" der. bir süre sonra eddie, vincent'la iş birliği yapmaya karar verir. vincent'ın yeteneği ile kendisinin ileri görüşlülüğü ve tecrübesini harmanlayacak ve beraber şampiyonluktan şampiyonluğa koşacaklar. eddie böyle olacağını sanıyor ama olmuyor. vincent, eddie'yi dinlemez. başına buyruk hareket eder. eddie de bunları yaşadığından vincent'a neler olacağını bilir ama bir türlü vincent'ı değiştiremez. en sonunda ayrılır ve birbirlerine rakip olurlar. scorsese bu filminde yaşlılık ve tecrübe ile gençlik ve gücü karşı karşıya getirir ve sorar: "hangisi daha iyi? genç, dinç ve güçlü olmak mı, yoksa tecrübeli, bilge birisi olmak mı?". fakat cevabı vermez. eddie ile vincent'ın maçı başladığında film biter. cevap izleyiciye kalır. color of money kısmen başarılı bir film. scorsese yeteneğiyle bilardo maçlarını ilgi çekici ve heyecanlı hale getirir. paul newman ve tom cruise'un başarılı performansları da filmin değerini daha da arttırır.
  • öncelikle ilk film: (bkz: #62147735)

    ilk film bilardo filmiyse bu ne? anlamsız ve açık olmayan diyaloglarla doldurulmuş, bilardo ikinci plana atılmış. ilk filmde minesota fatsgibi bir fenomen vardı, burada bilardo sopasıyla sipastik hareketler yapan tom cruise.

    ilk filmin eline su dökemez.
hesabın var mı? giriş yap