• filme esin kaynağı olan olay massachusetts'in new bedfort şehrinde olmuştur. kurban beyazların takıldığı bir bara sadece sigara almak için gelen portekiz asıllı cheryl araujo'dur. gerek şehrin etnik yapısı, gerekse new england'daki protestan işçi sınıfında yaygın olan ırkçılık göz önüne alındığında olay sadece cinsel şiddet suçundan ibaret değildir. film, olayın ırkçılık boyutunu göz önünde bulundurmayıp sadece tecavüz kısmıyla ilgilenerek bence korkakça davranmıştır. dünyanın en önemli ve en saygın eğitim kurumlarını *** barındıran massachusetts'in aynı zamanda birer önyargı ve şiddet yuvası olan new bedfort gibi nice şehre sahip olması halı altına süpürülen bir gerçektir. virginya'daki bir redneck barında zenci bir kadına ya da atlanta'daki bir hip-hop barında bir beyaz-protestan kadına tecavüz edilseydi eminim çok daha farklı bir film izleyecektik.
  • çok geç keşfettiğim ,bakış açımı değiştiren,günler sonra bile üzerine kafa yorduğum, etkileyici jodie foster filmi.

    yazık ki türkiye'de böyle bir davanın, tecavüz edilen kişi lehine sonuçlanması imkansız.

    ekşiduyuru'da bir soru sorulmuş çok yeni,adamın evine gidip "vermek istemeyen" ama "zorunda kalan" kadınla ilgili.ne kezbanlığı kalmış,ne istemem yan cebime koy durumları,
    ne "yiyemeyeceğin yarağın altına yatmayacaksın" yorumları.

    tecavüz sırasında çoğu kadın o şok haliyle ya da daha fazla zarar görmemek için susar,bağıramaz,konuşamaz,tepki veremez.bu istediği anlamına gelmez.
    ve evet kadın ne amaçla olursa olsun evine gittiği,yakınlaştığı adama "vermek" zorunda değildir.
    ve dur demek,dur demektir.
  • jodie foster 'in performansiyla akillara kazinmis 1988 yapimi bir film. filmde jodie ablanin oynadii sarah tobias karakteri aslinda suclu filan degil, dupeduz mahkemede taniktir. ama filmin adi "sanik"tir. enteresandir. cok sey anlatir.
  • bu öğleden sonra izlediğim ve hala etkisinden kurtulamadığım, artık nereye baksam benzer sözler, benzer görüntüler, benzer fikirlerle yeniden ve yeniden yaşadığım çarpıcı film.

    --- spoiler ---
    tecavüz gecesi sarah hastaneden çıkar. sesi kısılmış, üstü başı yara bere içindedir. yaşadıkları yetmiyormuş gibi bir de bi düzine aptal soruya maruz kalmıştır. avukat onu evine bırakır. yağmur yağıyordur, fakat sarah kendi evinde birlikte yaşadığı erkek arkadaşı uyanmasın diye arabanın kapıya yanaşmasına izin vermez. arabadan inerken:

    s- bir şey sorbilir miyim?
    a-evet
    s-yüzüm çok mu kötü görünüyor?
    a-hayır
    s-yüzüme dokunmayı çok sever de*
    --- spoiler ---
  • malum konuyu işleyişi farklı bir filmdir. genelde bu tür filmler, kurbanla empati yapmanızı sağlamak için önce onu gösterir, yaşantısını anlatır ve ardından başına geleni tam anlamıyla size yaşatır ve film öyle devam eder. ya intikam alınır, ya hukuken haklılık peşine koşulur ve tüm film boyunca siz kurbanın yanında yer alırsınız. oysa bu filmde tam tersidir. filmin sonuna kadar gerçekten ne yaşandığına dair hiçbir şey görmezsiniz. onun lafına karşılık ötekisininkidir. yani tıpkı gerçek hayatta olduğu gibidir. kızın tekinin başına bir şey gelir. herkes bir yorum yapar. kızın görüntüsü, yaşantısı, kılığı kıyafeti incelenir. kendisini anlatmaya çalışır, inanan inanır, inanmayan inanmaz, kimi acır, kimi dalga geçer. film, sonuna kadar böyle gider. taa ki çarpıcı sonu görünce, işte o zaman fena olursun. en çok neye fena olursun onu söyleyeyim. sanırız ki biz salak saf insan topluluğu, sadece psikopatlar, manyaklar yapar böyle şeyleri. oysa ki en tehlikelisi, en acısı, normal bildiğin, gördüğün, evli, kolejli, sıradan insanların biraraya geldiğinde, içtiğinde, birbirlerinden aldıkları gazla nasıl kötülüğün kendisi olabilecekleridir. ve kendilerinin iğrenç olduğunu düşünmek istemedikleri için karşı tarafı rezilleştirirler, sürtüğün tekiydi onun için, kıyafeti şöyledi bunun için, şöyle dans ediyordu böyle bakıyordu ondan dolayı. oysa kimse, bildiğin para karşılığı bu işi yapan kadına bile tecavüz edemez. yani orospunun tekiydi lafı kimsenin tecavüzünü haklı çıkarmaz. hal böyleyken tecavüzcülerin hemen hepsi bu lafla kendini savunmaya kalkar. ve erkek egemen global hukuk kadının kimliğine, kılığına, yaşantısına, aldığı alkole şuna buna bakar ve o da aranmışa getirebilir durumu. hayır hayırdır kardeşim. başta rızan varken sonra vazgeçme hakkın da vardır. ve öncesinde evet demiş olman sonra hayır diyemeyeceğin anlamına gelmez. biriyle çok iyi arkadaşken, ona tüm sırlarını söylerken sonradan dostluğu biten yok mudur? tatile özene bözene beraber çıkıp sonra yandım allah diye kaçan? bir gün önce yediği yemekten artık aynı zevki almayan? bir gün önce aldığı karardan ertesi gün cayan yok mudur? bir kadın da aynı şekilde öncesinde istiyorken sonra artık istemediğini fark edebilir. hayır her an hayırdır. jodie foster döktürmüş bu arada o da ayrı.
  • tecavüz sahnelerinden rahatsız olan bünyelerin izlememesi gerekir. irreversible'daki tecavüz sahnesinden kat kat etkilidir, linç kavramının cinsel hali neredeyse. bir de bu olayın gerçek bir hikaye olduğunu bilmek insanda idam cezasına destekte bulunmaya itiyor.
  • seksenler'de çekilmiş olmasına rağmen aslında tam anlamıyla o on yılı anlatmayan bir "eleştiri" filmidir. ancak crime anlamında iyi bir örnektir, zira new york'un ne denli pislik bir şehir olduğunu gözler önüne sermektedir (uyuşturucu, seks, kumar, tecavüz, tehlike, cinsiyet sapıtmaları...)

    her şeyden de önemlisi filmde, iki kadın arasındaki farkların altı çizilmektedir. catherine, iyi eğitimli bir yuppie, sarah ise işçi sınıfına ait bir katoliktir. ayrıca o çok konuşulan "tecavüz" sahnesine neden olan kışkırtıcı unsurun da temel kaynağı olarak da, açık saçık kıyafetiyle yaptığı tenasül dansından ötürü, sarah gösterilmektedir. catherine'in aksine eğitimsiz, cahil ve naif davranan bir kızdır sarah. bu özelliklerin tümü, filmin kendi perspektifinden bakacak olursak, tecavüz olayını ne yazık ki "haklı" bile kılmaktadır. kadın hakları aleyhtarı portresi çizmekte olan film, 80'lerde altın çağını yaşayan feminist akım öncüleri tarafından ve genel anlamıyla tüm feministler tarafından ağır şekilde eleştirilmiştir.

    tüm bunlar hariç, gösterime girdiği zamanlar filmin on altı yaşından küçüklere yasaklanmış olması gibi bir sorunsal da mevcuttur. çünkü tecavüz sahnesi hakikaten, o güne kadar tüm filmler arasında en güçlü sahne olarak akıllara kazınmıştır. kameranın her ayrıntıyı alenen göstermesi, etkiyi artırmaktadır..
  • "rape trial is always a gamble"

    26 yaşındaki jodie foster'ın, filmin ilk 10 dakikasında bile oscar'ı hakkettiğini kanıtlayan filmdir.
  • yıllar önce izlemiştim, gündemle ilgili olunca bir kez daha izleyim dedim. çok iyi çekilmiş bir film değil ama çarpıcı bir öyküsü var: bir sürü kişinin önünde 3 kişinin tecavüzüne uğrayan sarah, hukuk tarafından neredeyse suçlu ilan edilecektir... filmin sonunda bir yazı çıkar:

    "abd'de her 6 dakikada bir bir kadın tecavüze uğrar. kurbanların dörtte biri, 2 veya daha fazla erkeğin toplu tecavüzüne maruz kalır."

    jodie foster bu filmle ilk oscar'ını aldı.
  • jodie foster'a en iyi kadın oyuncu dalında oscar ve golden globe kazandıran film.
hesabın var mı? giriş yap