• artık dünya ahiret milli sporumuzdur..*
  • küçük çocukların öğrenmesini -kendimden yola çıkarak- tasvip etmediğim spordur.

    bir ufacık tefecik kız çocuğu düşünün.ben. bu çocuk o yaşlarda güçlü olmak, kendini savunmak, herkesi dövmek hevesinde. bu hevesle, ana babasına yalvar yakar tekvando(okunduğu gibi yazacağım) kursuna gitmiş.

    kurstaki herkes bildiğiniz o beyaz karete giysisi içinde. hikayemizdeki çocuk ise, yani ben,daha yeni başladığı için eşofmanlı. kendisi gibi eşofmanlı yani yeni başlayan diğerleriyle birlikte hocanın talimatı üzerine sıraya girmiş. hoca başlarına geçmiş. hoca bir şey diyor, teknik bir terim, atıyorum hatakodo. bütün tekvandocular yumruk yapıyor. hoca -atıyorum- kadabonzo diyor, herkes tekme pozisyonuna geçiyor.( aradaki haa, huu seslerinden bahsetmiyorum)
    insanlar hocanın teknik tabirlerle talimatı üzerine şekilden şekle girerken, ben sağıma soluma bakarak kendimi şekilden şekle sokuyor.''ne yaptı, ayağını kaldırdı, haa'',''bu ne, yumruk atmaca, bir yandan sağ ayak havada, hoo''diyorum.

    bu ısınma hareketlerinin ardından hoca, kursiyerleri 5-6 kişilik gruplara ayırdı. beyaz ve renkli kuşaklı olanlarla bir araya düştüm.

    herkes eline sırayla bir minder alıyor, ve diğerleri bu mindere tekme atıyor. minder tutma sırası bana geldi. tuttum, diğerleri de tekme atıyor sırayla. bir tane çocuk vardı. nedense beni en başından beri sevmedi. hep kötü kötü baktı bana. işte bana kötü kötü bakan çocuk (kısaca kkbç), öyle bir tekme attı ki az kaldı yere düşecektim. çok pis hırs yaptım.''hele sıra bana gelsin, bak sana nasıl tekme atıyorum,''diyerek intikam planları düşündüm.

    sıra ona geldi. minderi eline aldı ve bizler mindere tekmeler savurmak üzere sıraya geçtik. tekme atma sırası bana geldi.''şimdi gününü göreceksin sen kkbç. sana öyle bir tekme atacağım ki dengeni kaybedip, yere düşecek, neye uğradığını şaşıracaksın.''

    sağ ayağımı uçan tekmemi atmak üzere kaldırdım. bacağım tam havadayken, kkbç minderi yukarı kaldırdı.benim uçan tekme boşlukta savruldu. ve ben yere kapaklandım. taak diye bir sesle, vücudüm parke zemin üzerine düştüğünü herkese duyurdu. kafamı kaldırdığımda, bana bakan onlarca göz gördüm.

    e tabi haliyle bir daha da oraya adımımı atmadım.
    daha 8 yaşındaydım.
    siyah kuşak alacaktım, herkesi dövecektim, hayallerim vardı.
  • ulkemizdeki en me$hur dovu$ sporlarindan biridir. kore anavatanli olan ve ilk defa 1988 yilinda olimpiyatlara dahil edilen spor, sert bir disiplin icerir. tae kwon do'nun 5 ana prensibi: ba$kalarina saygili olmak, durust olmak, azimli olmak, akil ve vucut kontrolunu her zaman saglam tutmak ve cesur olmak seklinde siralanabilir. aikido gibi felsefeye yonelmeyen, karate gibi direk sokak dovusunde kullanilabilecek gibi ogretimi verilmeyen, daha cok musabaka sporu olarak anilan taek won do, yurdumuzda bircok noktada ogretilmektedir, fakat hocalarin kalitesi maalesef hic yabanci standardlara uymaz. "kata" hareketlerinin bolca bulundugu sporda, tekme agirlikli saldirilar on planda, elle yapilan hareketler ise minimumdadir. kaci$ kavrami da neredeyse sifirdir. standart bir ku$ak sistemi de bulunan sporda en yüksek ku$ak olan siyah renge ulasmak cok zamaninizi almaz, fakat bu ku$agin ilerisine gitmek icin bayagi ugrasmak gerekir. esnekligi birebir arttiran ve kondisyonunuzu her zaman yerinde tutan herkes tae kwon do'ya! reklam gibi oldu bilgi, rezillik ya...
  • koreceden yaptığım çeviri-düzenlemeler sonucunda açıklamaya çalışırsam:
    · taekwondo felsefî bir dövüş sanatıdır.
    mantığın dövüş sanatı olarak açıklayabileceğimiz taekwondo, dışarıdan gelen her türlü kötülüğe karşı kendilerini silahsız olarak korumak amacıyla insanlar tarafından yaratılmıştır.
    dolayısıyla taekwondo, sadece bedensel anlamda değil ruhsal anlamda da öğrencinin kişisel özelliklerinin gelişmesini sağlamaktadır…
    tae: ayak-tekme, kwon: el-yumruk anlamına gelmektedir.
    do ise doğruluğa ulaşmak için takip edilmesi gereken yol demektir. ancak sözü edilen bu yol, “insan yaşamının doğru yolu, felsefesi” anlamındadır.
    taekwondo, kore ülkesinin ulusal sporudur.
    taekwondo felsefesi ise, taekwondo öğrencisinin öncelikle ruhsal anlamda gelişimi amacıyla; bağlılık, saygı, sadakat, güven, sevgi, dürüstlük, sabır, dayanıklılık, güç, cesaret, özdenetim ve alçakgönüllülük gibi özelliklerin geliştirilip kişilik haline getirilmesini amaçlar.
    ikinci olarak ise, kişinin içinde bulunduğu duruma ve karşısındaki insanlara karşı şartlar ne kadar kötü durumda olursa olsun geliştirmiş olduğu kişisel özelliklerinden
    ödün vermeden kendi yolunda ilerleyebilmesidir.

    · antik hwoarang adlı savaşçıların silahsız savaş ve savunma sanatıdır. (bkz: #11466380)

    · taekwondo poomsae'lerinin sıralamaları ve çok kısa bir şekilde açıklamaları ise şu şekildedir:
    1) tegık il-cang:
    adı: gyon – gökyüzü ve yang anlamındadır.
    2) tegık yi-cang:
    adı: te.
    3) tegık sam-cang:
    adı: ra – ateş anlamındadır.
    4) tegık saa-cang:
    adı: jin – şimşek ve aynı şimşek gibi, yüksek güç ve yüksek saygınlık anlamındadır.
    5) tegık oğ-cang:
    adı: son – rüzgar anlamındadır.
    6) tegık yuk-cang:
    adı: gam – su anlamındadır.
    7) tegık çill-cang:
    adı: gan – dağ anlamındadır.
    8) tegık pal-cang:
    adı: gon – yeryüzü ve ying anlamındadır.

    bunlarla birlikte de palgwe'nin de sekiz adet cang'ı vardır ancak onlar dünya taekwondo federasyonu (wtf) tarafından kullanılmaz ki türkiye taekwondo federasyonu da wtf'ye bağlıdır.
    palgwe'yi itf kullanmakadır (international taekwondo federation)
    neden wtf'nin palgwe'yi de kullanmadığını bilmiyorum ancak belkide çok zor olacağını düşündükleri içindir..kim bilir...
    ben yine de öğreniyorum. zaten sekiz taneler..

    bu pumse'lerden sonra ise 8 adet pumse daha vardır ancak onlar da siyah kuşaktan sonraki dan sınavları için geçerlidir.
    onların da adlarını bile açıklamayı uygun görmüyorum, çünkü etrafta bir gününü bile saygı duyup, çenesini kesip gerçek bir spor salonunda geçirmeden internetten birkaç şey öğrenip tartışmalara (hem de "usta" derecesindeki öğretmenlerle..) girebilen haddini bilmez insanlar çok fazla... bilmem anlatabiliyormuyum..

    · kuşak renklerinin sırası ise:
    (gıp 10) beyaz, (gıp 9) beyaz-sarı, (gıp 8) sarı, (gıp 7) sarı-yeşil, (gıp 6) yeşil, (gıp 5) yeşil-mavi, (gıp 4) mavi, (gıp 3) mavi-kırmızı, (gıp 2) kırmızı, (gıp 1) kırmızı-siyah, (dan 1) siyah...
    taekwondo'daki dan düzeyleri ise bazı sanatlarınkinden değişiktir (bkz: ninjitsu). yani taekwondo'da siyah kuşak olduktan sonra 1 yıl geçerse 2. dan sınravına girersiniz. eğer onu geçebilirseniz 2 yıl sonra 3. dan sınavına girebilirsiniz.eğer 3. dan sınavını da geçip, 3. dan olursanız, 3 yıl bekledikten sonra 4. dan sınavına girmeye hak kazanırsınız...
    en son dan düzeyi ise 9'dur.

    ·tekvandocuların giydikleri o beyaz, çadır bezinden yapılmış gibi duran giyisiyede dobok denir..
    taekwondo giysileri konusundaki en iyi markada (bence) 'sangmoo sa/pine tree'dir (direk 'sangmoo sa' ya da 'pine tree' marka derseniz anlarlar...).
    ikinci sıradaysa mooto gelir... aslında mooto her konuda iyi bir markadır.

    · ayrıca taekwondo yemini diye birşey de vardır ki beni benden almıştır o da şöyle ki:
    bizler, atatürk yolunda ortak amaçla birleşmiş bulunuyoruz.
    bizler, ruh ve vücutlarımızı do prensibine uygun olarak eğitiyoruz.
    bizler, yönetmeliklere ve kurallara uyacak, bağlı bulunduğumuz spor teşkilatına ve öğretmenlerimize itaat edeceğiz.

    ·güney korenin ortalarındaki bir yerde, sanırım muju'da (hamyang'ın kuzeyi, okcheon'un güneyi, daegu'nun batısı ve jeonju'nun doğusunda kalır) 'muju taekwondo park' adı altında dört parçadan oluşan bir kompleks inşaa etmişlerdir.261,158 m² büyüklüğe sahip olan yer güney kore gibi küçük bir ülke için büyük bir fedakarlıktır.bu yapının içinde aklınıza gelebilecek herşey vardır: meditasyon v.s. teknikleri direk rahiplerden öğrenilir, sakatlanınca akupunktur veya 'dım' gibi tedavilerle iyileşebilirsiniz...(hatta maraş dondurmacıları bile var=)

    · öznel bilgilere de yer vermeden geçemeyeceğim:
    'müsabaka tekvandocusu' ile gerçek tekvandocunun arasındaki farkı anlamanın aslında pekte güç olmadığı bir spordur tekvando. çünkü olimpik düzenlemeye tabi tutulmuş ve aşırı derecede kırpılmış bir disiplindir bu 'müsabaka tekvandosu'.
    öyle ki amacından sapmış ve sadece spor amaçlı olarak yapılan bir şey haline gelmiştir. taekwondo'nun %95'ini oluşturan birçok teknik müsabakalarda kullanılmaz. bu nedenle de müsabakalar, "birbirlerinin suratına da ya koruma takımlarındaki özel noktalara ayaklarıyla vurmaya çalışan iki kuş beyinlinin ızdırabı" ya da "horoz dövüşü" olarak da yorumlanabilir...
    bunun yanında da ülkemizde pumse eğitimini resmen berbat edenlerin çoğunlukta olmasına ramen adana gibi bir şehirdeki küçük bir kulübün öğrencileri poomsae konusunda avrupa ikincisi bile olabiliyor..

    · ayrıca:
    kökeni korece bir söz olan ve bu şekilde kullanılan/kullanılması gereken bir tekmeye türkiyedeki -sözüm ona- öğretmenler "eşek tekmesi", vücudun alt kısmından üst kısmına kadar geniş bir alanda uygulanan kullanılan bir tekmeye de yine gerçek ismi yerine "paldıg" ya da "palding" gibi hiçbir dilde anlamı olmayan, anlamı olsa dahi "eşek tekmesi" sözünden bile daha aptalca olan anlamsız (bkz: çakma) bir isim vermişler...
    benim ustam bana bunu, türkiye'deki öğretmenlerin eski müsabaka zamanlarında "vücut vuruşu" ya da "vücuda vuruş" olarak kısaca söylenen "body" sözünü evire çevire "paldig" gibi gerizekalıca bir şekilde literatüre geçirdiklerini anlatmıştı.
    böyle bir vuruş yoktur, böyle bir söz yoktur. aman kendinizi yarın birgün bir yabancı karşısında hatta bir koreli karşısında küçük, küçücük düşürmeyin...
    bunun dışında da aslında 5. danını aldıktan sonra 'antrenörlük sınavı'nı da vermiş olan birinin kendi okulunu açması gerekirken 2. dan'dan sonra kendi salonunu açan insanlarla dolu bir ülkedeyiz. bunun nedeni taekwondo'nun ülkemizde yayılmasını sağlamakmış ancak 70'li yıllarda bağımsız olmuş olan bu federasyonun artık dünya standartlarına uyum sağlaması gerekiyor.
    hani olimpiyatlarda 1. 2. 3. ve 4. olabiliyoruz ya. eğer bunu korumak ve yükseltmek istiyorsak geleceğin öğretmenlerini korumak, yetiştirmek ve 'doldurmak' gerekir.

    ne olursa olsun, sonuç olarak 'insan dövmek' değil de 'insan öldürmek' yani 'savaşmak' öğretildiği için taekwondo'nun box, kickbox, muay thai ve hatta karate yerine (bkz: shotokan karate) tercih edilesi bir savaş sanatı olduğuna emin olabilirsiniz (yani eğer geleneksel taekwondo sanatı öğrenebileceğiniz bir ustanız varsa..).
    zaten kung-fu'nun ve jiu-jitsu'nun katkıları da bu sporun temelinde büyük yer kaplar. taekwondo'yu kung-fu'dan bırakın çok farklı, 'farklı' olarak düşünmek bile yanlıştır ki, bu iki sanatın arasında türkiye türkçesi ile kırgız türkçesi arasındaki fark kadar fark vardır (doğal olarak son yıllarda şaolin tapınağının modernleştikten sonra dünyada dahada tanınıp yer edinmek, kickbox, box, karate ve muay thai maçlarına 'sporcu' çıkarabilmek için ortaya attıkları sanda adlı -sözüm ona- kung-fu (wushu...) iğrençliğinden bahsetmiyorum, gerçek kung-fu'dan bahsediyorum...).
    yöntemler ise çoğunlukla 1 kişiye karşı çok kişi (2, 4 ve hatta daha da çok) için kullanıldığından jiu-jitsu gibi dallara benzeyen kısımlarının (güreş yöntemleri ya da yakın tutma, durdurma, bükme gibi savunma yöntemlerinde) sadece kilit ya da gerekli noktalarda devreye girdiğini söylemeliyim. bu nedenle yöntemler kısa, öz ve gerçekten öldürücüdür.
    galiba yukarda belirttiğim yeminin içine gazi mustafa kemal atatürk'ün de bulunmasının nedeni bu tür disiplinleri öğrenmiş kimseleri dizginleyebilmek olmalıdır.(ya da çok abartmayalım nato gücü olarak adam öldürmeye gittiğimiz zamanlardan dolayı bir çeşit teşekkür de olabilir). çünkü ben başka bir savunma sanatında insanlara ülkelerinin kurucu rolünü oynayan, dolayısıyla da ulus deyince ilk akla gelen kişisini/kişilerinden birini içine karıştırarak bu kadar ağır bir yemin ettirildiğini duymamıştım.
    yanlış anlaşılmasın, her ciddi savaş ya da savunma sanatının böyle ciddi bir yemini olmasını çok isterim.

    zaten aslında taekwondo, müsabakası yapılamayacak olan bir 'spor'dur. olimpiyatlara girip, yaygınlaşması amacıyla bugünkü bilinen 'tekvando sporu' haline gelmiştir.
    işte bu nedenle ne öyle herhangi bir okuldan gerçek taekwondo öğrenebilirsiniz ne de taekwondo'nun imajını "siyah kuşak olupta sokakta dayak yiyen adamların sporu" imajından kolayca kurtarabilirsiniz.

    türkiye'de bu tarihte sadece bir adanada bir de izmirde olmak üzere birkaç adet koreli öğretmen vardır.
    hapkido hakkında da galiba 1 kişi var, o da istabulda..
    çok büyük olasılıkla eminim ki, sadece bu kişilerden taekwondo ve kumdo hakkında dersler alabilirsiniz.
    çünkü türk öğretmenler bu sanatın suyunun suyunun suyunun suyunu bildikleri için ve %99 oranında sadece 'müsabaka tekvandosu' hakkında bilgi sahibi oldukları için gerçek birşey öğrenmek isterseniz ya yerinde gidin, ya da araştırın ve gerçek kişileri bulun, onların bulunduğu şehirlere taşının ne bileyim...
    yoksa boşuna yorulmayın.
    ya da size en yakın gerçek öğretmenler ve okullarla irtibat kurun.
    istanbulda kung-fu wing chun (aydın erdem vardır. yıllardır bakırköydedir..), ninjitsu (ercan şarbat vardır, erenköydedir..) ve hapkido (sanghoon kim vardır. yıllardır kadıköydedir..) öğrenebilirsiniz.
    diğer şehirlerde de vardır..
    sadece iyi araştırın. sokağın başındaki yere gitmeyin. eğer giderseniz de zaten öyle bir konuşurlar ki, bırakın beni, bruce lee, morihei ueshiba falan hiçbişey bilmiyordur, sadece onlar vardır, onlar şampiyondur...
    he ayrıca herbirinde de madalya(lar) vardır.
    eğer çok isteyen varsa ekşisözlük'ten bana mesaj göndersin, 10tl karşılığında onlara adana turnuvası 1.lik madalyası yaptırıp göndereyim. ya da hangi turnuvada kaçıncı olmak istiyorlarsa. plaket bile yaptırırm..
    çok da zor birşey değil.

    · hapkido için kısaca açıklamak gerekirse; silahsız savaş konusunda taekwondo sanatını kullanır.
    ek olarak aikido'yu da kullanır ki bu sadece kumdo(bkz: #23800084) eğitiminin bir parçasıdır. silah savaşı konusunda ise kumdo dışında kung-fu eğitimini (nançaku v.s.) ve kali (eskrima) eğitimini de içerir.
    dolayısıyla silahsız savaş konusunda taekwono'nun eksikleri olan ya da taekwondo'dan farklı olan konularda diğer sanatları kullanarak silahlı savaş eğitimine ekler.
    daha mı iyidir, ben onun yerine silah sanatlarını ya da jiu-jitsu'yu (geleneksel japon jiu-jitsu, brajitsu değil..) ayrı ayrı öğrenmeyi tercih ederim, öyle de yapıyorum..
    hapkido aynı ninjitsu gibi birçok silah ile ilgili eğitim verir.
    daha doğrusu hwoarang'ları tekrar yetiştirmek için oluşturulmuş bir 'disiplin'dir.

    · son olarakta şunu açıklayabilirsem daha iyi olacak.. :
    'felsefe' denilen şey, çoğunlukla sözlerle anlatılamaz. içinde bulunma, yaşamak ve anlayabilmek gerekir.
    kendimce taekwondo ve hapkido felsefesini açıklamaya çalışacak olursam:
    1-kötülüğün olduğu ya da olabileceği yerlerden/insanlardan/şeylerden uzakta durmak ve sevdiklerini de oralardan uzakta tutmak,
    2-eğer bu 'kötülük' seni takip ediyorsa ondan kaçmak,
    3-eğer takibinde ısrar ediyorsa kaçabildiğin en son yere kadar kaçmak,
    4-eğer 'kötülük' seni köşeye sıkıştırmış ve kaçabilecek hiçbir yerin yoksa, seni ordan kurtarabilecek hiçbir yol yoksa acımadan, bir an bile durmadan ve korkmadan kendini korumak.. (yani massacre;)

    http://www.wtf.org/
    http://www.turkiyetaekwondofed.gov.tr/

    not: ayrıca buradan türkiye taekwondo federasyonunun yetkililerine sesleniyorum (çünkü ne e-posta ne de telefon yoluyla kimseye ulaşılamıyor...) :
    lütfen şu internet sitesini işe yarar şekilde yapın ve yaptığınız yıllık programlara da adam gibi, bir devlet kurumuna, bir federasyona yakışır bir yer gibi uygulayın.
    örneğin, son 3 yıldır "antrenör eğitim seminerleri" muhtelif tarihler içerisinde yapılacağı duyurulduğu halde yapılmıyor, gönderilen e-postalar yanıtsız kalıyor, açılan telefonlara da yanıt verilmiyor..
    bu federasyon gerçekten ne yapıyor?
    sadece yerel antrenörlerin özenerek yetiştirdiği çocuklarını müsabaka düzenleyip seçiyor, milli takım oluşturup dünya derecesi yapıyor, yanlarında poz poz fotoğraf çektirip sitesine koyuyor galiba.
    ben özel bir çalışma göremiyorum.
    tek başıma, sadece 1 adet kişiyle yapılabilecek işleri koca federasyon ve çalışanlarından kat kat daha iyi yapabileceğime inanıyorum.
    girin, bakın inanılmaz geliyorsa.
    son 3 yılın, yani 2008-2009-2010 hatta 2011 yılları faaliyet programları içerisinde hangi tarihler arasında "birinci kademe antrenör yetiştirme semineri" yapılmışmı yapılmamışmı..
    bu ülkeye yeni antrenörler nasıl kazandırılacak hocam?
    galiba oraya da artık imam-hatip lisesinden kpss ile atama yapılacak.
    2008 yılındaki ilk tercihlerde 12 sayfa imam-hatib vardı da..
    onu merak ediyordum ben de..

    bu arada göt'e "göt" dediğim için kınanmamam gerektiğini düşünüyorum.. bilmem anlatabiliyormuyum.
  • ata sporumuz
  • valla seyrettiğim kadarıyla çok bürokrasi var bu sporda. yok itiraz için kart vereceksin, hakem alacak onu ringin tam ortasına gelecek hayat diyecek gösterecek masaya kartı, sonra tapu memuruna benzeyen masa hakemi gelecek hakemin derdini dinleyecek.... aboooww... vur kır parçala yok bunlarda hacı.
  • bende ve sayemde (!) başkalarında unutulmaz hatıralar bırakandır. şöyle ki:

    çocukken o yaşlardaki her velet gibi bende de bi enerji fazlalığı vardı. benim bu enerjiyi atma yolum evdeki koltukların minderlerini yere dikip bütün gücümle tekmelemekti. biraz da iri yarı olmamdan mütevellit depiği (bkz: depik) koyduğum minder artık kapının camı mı olur, evdekilerden biri mi olur nereye denk gelirse fırlar giderdi.

    bu halimi allah'ım biz ne yaptık modunda izleyen babamın aklına dâhiyane bir fikir geldi: beni tekvandoya yazdırmak. muhtemelen bu dürzü evde sağı solu tekmeleyip kıracağına gitsin enerjisini orda atsın hem spor da yapmış olur, diye düşündü.

    neyse gittik bana kıyafet aldık, beyaz kuşak filan işte... ben tabi dışarda hiç evdeki gibi değilim. utangaç, sıkılgan bir çocuğum. tekvando kulübü bir pasajın bodrum katında. babam götürdü, bıraktı beni.

    o günkü çalışma bitmiş, hoca iki kişi seçip öğrendikerini göstermelerini istiyor. ben de diğerleri gibi kenardayım ortadakileri izlemek için. ortaya bir çocuk çağırılıyor. sonrası çok vahim... hocanın ikinci çağırdığı ben! adam herhalde benim o gün başladığımı unutmuştu. çocuk aklı gitmezsem kızar diye düşündüm, çıktık ortaya. herif başla der demez karşıdaki oğlan bana tekmeleri saydırmaya başladı. tabi çocuk belimin iki tarafına zararsız tekmeler atıyor. maksadı spor yani. benim gibi sağı solu depiklemek değil. bir süre sayısını hatırlayamayacağım kadar çok tekme attı çocuk bana. ne kadar maksadı spor diyorsam da o zamanlar çocuk beni bildiğin dövüyor, diğerleri de bir halka olmuş bana gülüyor gibi gelmişti. tüm bunların hıncı, günlerce evdeki antremanlarımla birleşti ve o anda var gücümle çocuğa bir tekme attım.

    o an her şey yavaş çekim oldu. üçüncü sınıf bir filmde saatlerce dayak yiyen jean claude van damme abimizin "yeter lan, alayınızın..." dediği gibi bir tekmeyle çocuk birkaç saniye gözlerimin içine baktı ve yere yığıldı. çünkü henüz eğitilmemiş ben o hayvani tekmeyi çocuğun beline değil tam kasığına isabet ettirmiştim. hoca çocuğu kaptığı gibi soğuk duşa sokmuştu. bense ilk günden kara kuşağa kara listeden giriş yapmıştım. zirvede bırakmak istemiş olacağım ki eve doğru tabanları yağladım. evdekilere oraya sevmediğimi, gitmeyeceğimi, bir daha da evdeki hiçbir şeye tekme atmayacağımı söyledim. (nasıl tırstıysam artık...) bu macera böylece son buldu demeyi çok isterdim...

    günlerce eve birinin gelip şikayet edeceği korkusuyla yaşadım. gelen giden olmadı. yıllar su gibi akıp geçti. ben bu anıyı çoktan belleğimin derinlerine gömmüştüm. bir gün lisede oturmuş -nasıl abuk bir muhabbetin içindeysek artık- bu benimki gibi çocukluk anılarını anlatıyoruz. ben de bunu anlattım. yine her şey yavaş çekim oldu da bu sefer rollerde bir değişiklik vardı. karşımdaki arkadaşın bakışları ile yığılan bendim. meğer o yıllarda bayılan arkadaşa anlatıyormuşum muhabbeti de haberim yokmuş.

    o olaydan sonra yediği tekmeden çok bir şeyi var mı diye bir alay adama pantolonu indirmek zoruna gitmiş. haklı olarak epey bi saydırdı bana. hâlâ ne zaman karşılaşsak bu tekvando meselesini hatırlar utanırım.
  • olimpiyatlarda bahri tanrikulunun da etkisi ile sunu ogrendik ki tekvando 9 dakikadir kazanan 4 kose..son dakikaya kadar kimin kazanicagi kestirilmiyor..boyle duruolar bakisiolar birbirlerine ha vurdu ha vurcak..sonra tak tak vuruolar bitiyor mac..ayrica eskrim deki gibi sekilden sekile girmiyorlar yendiklerinde..aferim cocuklara..selam veriyorlar hal hatir soruyorlar maca baslamadan once..sonra dovusuyorlar.biri sert vurdugunda "acimadi dimi allah korusun" diyorlar..sonra yenen yeniyor yenilen gidip agliyor cok hadise yok..lakin eskrim izledim gecen arkadaslar..allah sizi inandirsin..sekse kosan citalar gibiler her kilic darbesinde..bir izdiham bir kiyamet aman tanrim..
  • futbolda almanya neyse 2012 londra olimpiyat oyunlarında türkiye'nin o role büründüğü spor. en az yarı final paso final. türkiye için olimpiyatların en başarılı branşı olmuştur.
  • nasil puan alindigini anlamadigim spor dali. birbirlerine vurup duruyolar ikisi de 0 puan.
hesabın var mı? giriş yap