• 35 yaşını aşmış adamım, michael jackson'ın populer olduğu zamanları nispeten kaçırdım, yani çocukluk zamanlarıma denk geldi ama adamın en az 15 hit parçasını bilirim. keza madonna da öyle. öte yandan bi eminem, bi lady gaga, bi katy perry falan radyoda denk gelsem aşinalığım var hepsinin parçalarına. ama bu kadının bi tane bile parçasını bilmiyorum. sosyal medya olsun radyo tv olsun çok denk gelmiyorum. ama açıp bakıyorum acayip bir popularitesi var piyasada. en son geçen time dergisinde en güçlü kadın falan seçtiler bunu. lan nasıl olur diyorum biz mi yaşlandık ama yok. arkasında çok fena lobisi var bence. sürekli piyasada kalması için bir şeyler yapıyorlar.
  • bu kadının hayranlarının ısrarla anlamak istemediği bir şey var ve ben bunu mala anlatır gibi izah edeceğim. biz bu kadının parasını, şöhretini, aldığı ödüllerin varlığını sorgulamıyoruz. daha dün yılın albümü grammy'sini dördüncü kez kucakladı, rekor kırdı. eyvallah.

    biz diyoruz ki bu kadının bir tane bile hiti yokken nasıl bu kadar meşhur olabiliyor. hit derken liste başı olmuş şarkı değil kastedilen. tüm dünyanın diline pelesenk olmuş, her yerde kulağa çalınmış ve herkesin az çok mırıldanabildiği şarkıları kastediyoruz.

    şimdi birkaç hit örneği sayacağım bunların anlaması için: (bkz: poker face) (bkz: la isla bonita) (bkz: rolling in the deep) (bkz: diamonds) mesela poker face çıkalı tam 15 yıl olmuş herhangi bir radyoda veya avm'de hâlâ daha duymak mümkün. taylor karısının bir tane bile böyle bir şarkısı yok. çatlasanız da patlasanız da yok amk ergenleri. vallahi de billahi de sevmiyoruz taylor karısını, ölümüne nefret ediyoruz. biz sevmedikçe kuduruyorsunuz, kudurun lan.
  • ben samimi olarak bir çeşit proje/deney olduğunu düşünüyorum. bunlar ameriganın oyunu gibi bir proje değil hemen vurmayın.

    yeterince pazarlarsak, yeterince aynı şeyi anlatırsak, yeterince insanın güvendiği ismi çıkarıp anlattırırsak olmayan bir fenomen yaratır mıyız gibi. tam bir pr deneyi.

    dünyada amerika dışında herhangi 3 şarkısını bilen, dinleme ihtiyacı duyan insan sayısı çevremden ve avrupa'dan gördüğüm kadarıyla hakikaten komik sayılarda. ne etrafımda taylor swift dinleyen bir kitle var, ne muhatap olduğum gençlerde böyle bir eğilim görüyorum, avrupada türkiyede herhangi bir mekanda bu kadının herhangi bir şarkısının dinlendiğine, talep edildiğine samimi söylüyorum hiç şahit olmadım.

    bizim ülkeye özel bir durum da değil bu. daha yeni yılbaşında yurtdışındaydım. yılbaşı gecesi yerel müzikleri çok bilmediğimiz için daha enternasyonel müziklerin çaldığı bir mekana gittik. tüm gece pop, rock, elektronik hitler çalındı. bir tane taylor swift şarkısı da çalınmaz mı arkadaş? bir tane.

    sizi bilmem ama ben m jackson'ın çıkışını net hatırlıyorum iyi kötü. yeni klibi geleceğinde günler öncesinden reklamı yapılırdı lan? film gibi aynı. jackson'ın yeni klibi ilk kez şu saatte şu kanalda diye günlerce dönerdi.

    onu geçtim nereye gitseniz talep edilirdi, tüm kanallarda döne döne çalardı. sonradan nereye gitseniz bıkana kadar dinlerdiniz. benim annem bile bilir lan black&white'ı hala.

    2000lerde jennifer lopez fenomeni oldu mesela. gözünüzü açtığınız her yerde o vardı. sevin sevmeyin önemli değildi. her yer onu kusardı. madonna keza öyleydi. benim yeni yeni müzik dinlediğim dönemlerde frozen diye bir şey çıkardı. ortalık yıkıldı. tüm gençler "hımıımmmımımmmmm" diye ortalıkta geziyordu.

    şakira çıktı lan. ojos asi diye bir şey saldı önümüze. şarkı sözlerini ezberleyen arkadaşlarım vardı lan benim. şarkı ingilizce bile değildi amk :)

    yerel olaylar da vardı. cartel diye bir şey çıktı biz çocukken. yer gök carteldi olum. şarkı sözlerini ezberlemeyen genç yoktu. cartel tshirtleri, oyuncakları, aklınıza ne gelirse.

    bu tarz fenomenler geldiğinde "bu kimmiş amk" diyen adam bulamazsınız gençler. bilinemeyecek bir şey değildir çünkü. her taraf üstünüze kusar. istediğiniz kadar kulağınızı kapatın biri gelir gözlerinizini önüne gösterir.

    bugün pokemon'u bilmeyen adam var mı mesela? ister sev, ister sevme. tek bir bölümünü bile izlememiş ol. ne olduğu, ne hakkında olduğu, nasıl bir şey olduğu hakkında en ufak bir fikri olmayan adam var mı aranızda?

    aha işte yukarıda anlattığım fenomenler nispeten doğal şartlarda oluşmuştu. bir yerden insanların bir şeyine dokunmuş, bir notayı tutturmuş, bir türü oluşturmuş bir şekilde popüler olmuş şeylerdi. patlama noktası tesadüfi idi, sonradan hormonlanırdı. makerana gibi. anlatabildim mi? ya evet "dallatıkulperiya makerana" işte...

    konumuza dönersek bence bu tarz daha doğal yollarla oluşan fenomenlerden ziyade tamamen sıfırdan ortaya çıkmış. öyle olmasa bile yeterince güvenilir insan öyle davranırsa gerçeğe dönüşecek mi deneyi bence taylor swift.

    artık bize yeni bir din mi indirecekler. yeni bir yaşam tarzını mı dikte edecekler bilmiyorum. ancak dünya için, en azından amerika için çok önemli bir şeyi küresel olarak pazarlamaya çalışacaklar da önden nerelerde hata yapıyoruz diye deniyorlar gibi geliyor şöyle bakınca.

    hayatımda daha hormonal ve hiç kimsenin bir fikrinin olmadığı bir popülerlik görmedim çünkü.
  • bir kez daha sosyal medyanın gündemine oturmuş şarkıcı.

    adı sürekli gündemde ama gerçekten ne yapmaya çalıştığını anlayan çok az. bunca kıyametin kopmasının nedeni taylor swift'in daha 30 yaşına gelmeden müzik endüstrisinde tamamen özgürlüğünü kazanmak istemesi. hem geleceğini hem geçmişini şirketlerin elinden kurtarıp bütün gücü kendi elinde toplamak istiyor bu kadın. olay bu.

    patırtı kopmasının nedeni ise yaptığı şeyin müzik endüstrisine çok ama çok aykırı bir girişim olması. müzik tarihinde çok az şarkıcı kendi özgürlüğünü kazanabilmiştir. jay-z, ciara, u2, metallica, garth brooks buna örnek sayılabilir. bir şarkıcının değil otuzlu yaşlarda, kırklı yaşlarda bile kendi albümlerinin telif haklarını (ve de kontrolünü) alması çok nadir bir olaydır. taylor swift bunu otuz yaşını bile görmeden yapmaya çalışıyor.

    sosyal medyada swift'in şu anki kavgasını "zayıflık" ya da "eziklik" olarak görüyorlar ama kimse durumun farkında değil. müzik endüstrisine aşina kişiler swift'in yaptığının özünde çok büyük bir güç gösterisi olduğunu biliyorlar. swift gibi başarılı bir şarkıcının 28 yaşında böyle bir mücadeleye girmesi için piyasada büyük bir gücünün olması lazım. ha, şunu diyebilirsiniz. şarkıcılar bu yaşlarda kendi telif haklarına sahip olamıyorlar mı? bunu başaran birkaç kişi var (chance the rapper ve 21 savage gibi) ancak bu isimler gerçekten çok azlar ve en önemlisi: swift'in albümlerinin değeri 100 milyon dolardan fazlayken o isimlerin albümleri bunun beşte biri kadar bile etmiyor. başka bir deyişle şirketi bıraktıklarında şirketin durumunda hiçbir değişiklik olmuyor.

    swift, 2018'de eski şirketi big machine records'ı bırakıp republic records'a geçerek hem tarihi bir ücretle anlaştı (200 milyon dolar, amerikan müzik tarihinde michael jackson'dan sonra yapılan en büyük ücretli anlaşma) hem de o şirketin altında çıkaracağı bütün albümlerinin telif haklarını kendine aldı. yedinci albümü lover dahil bundan sonra yayınlayacağı tüm albümler swift'e ait olacak. yani geleceğini kurtardı, şu an geleceği onun. şimdi ise geçmişini kurtarmaya çalışıyor. ilk altı albümünü big machine records'ın elinden almaya çalışıyor.

    normal bir şarkıcı - şirket ilişkisi olsa şarkıcı tüm maliyetine rağmen ücretini ödediği zaman telif haklarını alabilir. ancak big machine records ve taylor swift arasında normal bir ilişki yok. big machine'in sözleşme yaptığı ilk şarkıcı taylor swift'ti ve şirket tamamen taylor swift'in başarıları üzerine kuruldu. big machine records'ın bugün var olma nedeni taylor swift. aradan yıllar geçtikten ve şirket başka şarkıcıları bünyesine kattıktan sonra bile swift'in albümleri şirketin gelirlerinin %40'ını oluşturuyordu. onca yeni şarkıcı almasına rağmen. bu devasa bir oran. bu rekor bir sayı. swift'ten önce böyle bir şey muhtemelen garth brooks ve şirketi ile görüldü.

    işte kavganın çıkış nedeni burada başlıyor. big machine records, swift'siz en basit tabirle bir hiç demek. şirketin ceo'su scott borchetta "taylor swift'i ben yarattım" diyerek röportajlar verdi, hatta american idol'de jüri üyeliği yaptı! ancak ikinci bir taylor swift çıkaramadı, zira swift'i keşfeden o değildi. scott borchetta'yı var eden taylor swift'ti. borchetta, şirketi büyütemeyeceğini, daha doğrusu swift'e olan bağımlılığından kurtaramayacağını anlayınca satışa çıkardı. big machine records birkaç yıldır satışta ve bu bilinen bir şey.

    şirket bir türlü satılamadı. alıcılar şirketin swift'e bağımlılığının farkındalar. swift'siz big machine demek, nashville'de country müzik üzerine kurulmuş küçük bir kayıt şirketi almak anlamına geliyor. en son geçen yıl billboard bu konuyla ilgili bir haber yaptı. universal music group'un (endüstrinin en büyük şirketlerinden biri) 300 milyon dolarlık bir teklif sunduğunu söyledi ve bunun nedeninin swift'in albümlerinin telif hakları olduğunu belirtti. swift olmazsa şirketin değeri kesinlikle 300 milyon dolar etmez. bu nedenden ötürü taylor swift ve şirketi arasında "normal" bir ilişki yok. eğer swift telif haklarını alıp giderse scott borchetta şirketin kapısına kilidi vurur ve başka iş aramaya başlar. adamın bir numaralı satış kuralı şu: "taylor'a telif haklarını asla verme."

    swift tabii ki kendi albümlerinin telif hakkını almak istedi ancak şirket bunu en başından beri reddetti ve swift'e onu şirkete hapsedecek bir anlaşma sundu: big machine records altında çıkardığı her yeni albüm için eski albümlerden birinin telif haklarını ona vermek. swift, geleceğini big machine'e zincirleyen bu teklifi reddetti ve avukatının iddiasına göre şirketi satın almaya çalıştı (300 milyon doları kendisi vererek).

    bir diğer kilit noktası da bu: scott borchetta şirketi satmak ama kendisi ceo olarak başında olmaya devam etmek istiyordu. universal music group gibi çok büyük bir şirketin altında bunu yapabilir ve şirketi büyütebilirdi ama yapmadı. şirketi swift'e satabilir ve swift'in hayatı boyunca big machine records'ta kalmasını garantileyebilirdi. üstelik swift bugünkü müzik piyasasının en güçlü isimlerinden biri, gücünü kullanarak şirket altındaki diğer şarkıcıları da büyütebilirdi. borchetta bunu da yapmadı. yerine, daha şirketi alacak parası olmayan ve ancak the carlyle group'un maddi desteğiyle alabilen bir menajere sattı: scooter braun. büyük bir şirketi ve büyük bir şarkıcıyı reddedip daha parası çıkışmayan bir menajere satmak neden?

    bir müşteri olmasına bile izin verilmeyen swift ise iki iddiayla suçlanıyor: ilki, "şirket albümlerini ona vermek istedi ama taylor almadı." diğer iddia sosyal medyadan geliyor: "taylor albümlerini kendi sattı, şimdi şikayet etme hakkı yok."

    bu iki iddia ne kendi içinde ne de birbiriyle uyuşuyor.

    swift'in yapmaya çalıştığı şey ise geleceğinin kontrolünü aldığı gibi geçmişinin kontrolünü de almak. ilk altı albümünün telif hakları için hukuki olarak yapabileceği her şeyi yaptı ama şirket bir numaralı kuralını bozmadı ("taylor'a telif haklarını asla verme"). şimdi o da kendisine kalan son seçeneği değerlendiriyor: albümlerini yeniden kaydederek şirketin albümlerden sağladığı kârı azaltacak ve eski şarkılarını istediği gibi kullanma hakkını yine kendi eline alacak.

    olayın son kırılma noktası da bu: bir şarkıcının albümlerini yeniden kaydetmesi kolay bir iş değil. her şeyden önce maliyeti yüksek. eğer bunu az tanınan bir şarkıcı yapmak isterse o kadar kolay yapamaz. tarihte bunu yapıp zafer elde edenler var (prince, def leppard ve jojo gibi) ancak yine de büyük bir risk. swift tüm bu riskleri ve maliyeti göze alarak albümlerini yeniden kaydedeceğini duyurdu ki bu haber big machine records'ın eteklerini tutuşturdu. swift'in anlaşmasına göre kasım 2020 sonrasında swift'i durduramayacaklar. o süreye kadar swift'i bu kararından vazgeçirmek için şirket ona baskı uyguluyor ve dava açmakla tehdit ediyor. işte geçen gün swift'in sosyal medya hesabından paylaştığı yazının alt metni buydu. şirket, swift'e "eğer şarkılarını televizyonda söylersen bunu yeniden kaydedilmiş kabul ederiz ve süresinden önce bunu yaptığın için sana dava açarız" demiş. swift de şimdi kendi hamlesini yapıyor. kariyerinde ilk defa fanlarına "bu konuda ne hissettiğinizi gösterin" diyerek onları karşı tarafa gönderiyor. bugüne kadar bu tür konuları açıktan paylaşmazdı. tam tersine konuyla ilgili üzeri kapalı değinir ve sadece şarkı yazardı. ancak 2017 sonrası swift'i durduracak bir şey kalmadı, o da her şeyi açık açık yazıyor.

    swift'in bu yaptığı birçok açıdan akıllıca bir hamle. her şeyi bir kenara bırakın, müzik endüstrisinde telif hakları için şirketle savaşması şarkıcı ve prodüktörlerden destek görüyor. yaptıkları anlaşmalar gereği ya da başlarının belaya girmesinden çekindikleri için açık açık söyleyemeyenler bile muhtemelen bu süreci çok yakından takip ediyor. sonuç tüm endüstriyi ilgilendiriyor.

    diğer etkisi ise swift açık bir şekilde sosyal medyadaki gücünü kullanarak scott borchetta ve scooter braun'un itibarını zedeliyor. bu süreç o ikisi için prestij kaybı demek. söylenenlerin aksine swift sert bir taşa çarpmadı: esasen onun artık kaybedecek bir prestiji yok, 2016'da prestiji dibi gördüğü için tamamen özgür. borchetta ve braun ise en başından beri bunu hesaplayamamışlardı. swift'in açık sözlülüğünün tutacağını ve medyada onları "kötü adam" olarak göstereceğini düşünememişlerdi. şu an borchetta ve braun'un yaptıklarını zevkle izleyip swift'ten ölümüne nefret eden biri bile müzik sektörüne girmek isterse bu ikili ile çalışmadan önce iki kez düşünecek: işte swift'in kazancı bu. bir bakın bakalım, big machine records ve scooter braun son aylarda kaç yeni ismi bünyelerine katmışlar? braun ve borchetta inanılmaz prestij kaybettiğinin farkında ve karşı hamle olarak aynısını swift için yapmak istediler: medyada onu yalancı göstermeye çalıştılar ama yukarıda belirttiğim gibi swift'in artık kaybedecek bir prestiji yok ki. ne diyecekler? "yalancı, çıkarcı, fırsatçı, kendini mağdur gösteren" mi? e, zaten diyorlar. değişen bir şey yok. prestiji dibi görmüş bir şarkıcının avantajı muhtemelen budur: bir daha bunu kaybetmek için korkmasına gerek kalmaz.

    bu süreci açıkça fanlarıyla paylaşmasının bir önemi daha var: tabiri caizse kamuoyu oluşturmak. tüm süreci onlara göstererek önümüzdeki yıl albümlerini yayınladığında onları yeni kayıtlara yönlendirmek istiyor. üstelik müthiş bir avantajla: streamin platformları. swift'ten önce bunu yapan şarkıcıların böyle bir avantajı yoktu ama yine de başarılı oldular. swift'in fanları ise zerre para ödemeden yeni kayıtlara yönelebilirler. ayrıca swift ağır fanları olmayan dinleyici için de çözüm bulmuş gibi: albümlerin içeriklerini zenginleştirerek (örneğin diğer şarkıcılara verdiği ya da yayınlamadığı şarkıları ekleyerek) yayınlayacak muhtemelen, böylece fanları dışındaki genel dinleyici de bu albümlere ilgi göstersin. eski kayıtlar etkinliğini kaybederse scooter braun 2020 guinness rekorlar kitabına "yılın enayisi" olarak geçebilir. bir şirketten para alarak yaptığı 300 milyon dolarlık anlaşma elinde patlaması demek bu. swift şu an fanlarına sürekli açık mektuplar yazıp alttan alta onlara sonraki yıl yayınlayacağı albümlerin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

    son olarak, ortada trajikomik bir yanlış anlaşılma var. sosyal medya, swift'in "eski albümlerinden para kazanmadığını, tüm gelirin scooter braun'a gittiğini" zannediyor. yok öyle bir şey. aksine swift, şirketten daha fazla kâr alıyor. asıl şarkı yazarı o, prodüksiyona dahil ve publishing hakları hâlâ onda (amerikan müzik endüstrisinde şarkının iki hakkı var recording masters ve publishing masters. şirket ilkine sahiptir, şarkıcı ikincisine). swift mevcut durumda eski albümlerinin gelirlerinden şirketten fazla alıyor zaten. hiç de iddia edildiği gibi scooter braun tüm parayı almııyor.

    peki mesele ne o zaman? gelirinde bir azalma yoksa bunca patırtı neden kopuyor? mesele güç. mesele kontrol. swift'in temel motivasyonu para değil, kariyerinin ve albümlerinin tüm gücünü elinde tutmak istiyor. kendi yaptığı müziğin kontrolünü kendi almak istiyor. geleceğini kurtardı ve muhtemelen geçmişini de kurtarana kadar durmayacak. elinde ne varsa, nasıl savaşabiliyorsa öyle savaşacak.
  • 17 milyon dolara malikane satın almış, parayı da nakit ödemiş hatun. bense 49 lira gelen internet faturasını ödemek için, evdeki bozuklukları topluyorum.

    (bkz: fuck the system fuck the world)
  • debe edit: entry'i yazdığımdan beri taylor swift dinliyorum, gerçekten kendimi kastım şu iki gecede. öncelikle şunu söylemem lazım, taylor swift konusu reddit'te de oldukça tartışılıyor, genelde çoğu kişi "bunda ne var bu kadar abartılacak?" diyor, hatta sub'lardan birinde "aylık taylor swift neden bu kadar ünlü tartışması" diye bile başlık açmışlar. tartışılıyor yani.

    kendi adıma cevabı buldum; taylor swift şarkılarında taylor swift'ten başka hiç bir şey yok. şunu demek istiyorum:

    mesela dua lipa'dan levitating açıyorum, mükemmel basslar direk vuruyor. direk şarkıyı sırtına alıp taşıyor, o kadar ayarında ki bass aranjmanı, başka her şeye doku yaratma şansı yaratacak kadar boş, ama şarkıyı taşıyacak kadar da dolu. zaten gerçekten kaliteli pop şarkıyı bass gitar yürütür, sekmez, değişmez bir şeydir bu.

    britney spears'dan hit me baby one more time açıyorum, canlı enstrümanlarla kaydedilmiş olması bir yana, nakaratında o kadar güzel bir koro ve yaylı uyumu var ki, 18. yüzyıl klasizmini yalayıp yutmuş bir aranjörle çalışılmış, koro dan çıkan o flanger efekti falan dahice bir fikir.

    taylor swift'den blank space'i açıyorum, güzel şarkı ama vokalin önüne hiç bir şey geçmesin diye kastıkları çok belli oluyor, inanılmaz bir rafinasyondan geçmiş ve elde kuşa dönmüş bir enstrüman aranjmanı kalmış. dolayısıyla açıp boş vaktimde dinlemem. shake it off açıyorum, aynı sorun var, sadece taylor swift vokali var, bass yok, gitar yok, padler yok, hiç bir şey yok, sürpriz yok, "bak burası çok güzel" dedirten yer yok...

    anastacia gibi sesin olur, şarkıda boşluk yaratırsın, i'm outta love'ın aralarındaki gibi yardırırsın, derim ki tamam esas enstrüman vokal. ama taylor swift'te öyle bir ses de yok, şimdiye kadar öyle bir vokal performansı da görmedim.

    bütün bunları dinlerken sonunda kral'a denk geldim, denk gelmez olaydım zira bütün pop beklentilerim tekrar arşa çıktı, o kadar çok duyulmayan ama hissettiren şey var ki, ağzım açık kaldı. yukarıdaki yazdığım her şarkıyı unutun ve aşağıdaki videoyu izleyin:

    https://youtu.be/r4xuu33z_lm?t=188

    bütün o vokaller, kral'ın inanılmaz ritmik dehası, quincy jones'un inanılmaz prodüktörlüğü, ayrı ayrı kaydedilmiş farklı basslar, ince detaylar, ilmik ilmik işlenen enstrümanlar sonucunda kimsenin tartışmayacağı bir sanat eseri nasıl ortaya çıkartılmış görün.

    unutmayın, kulak gerçeği duyarsa, gözdür.

    -------------

    müzik zevkimdeki kara deliğin tam ortası olduğuna inandığım sanatçı. bu açıdan da herhalde dünyanın en küçük ve zevksiz azınlıklarından birine ait olmalıyım zira bir sürü videosu milyar dinlenmiş biri. demek sorun bende, kadın süper şarkılar yapıyor ama ben zevksizim!

    yine de çözemiyorum;taylor swift'i dua lipa'dan daha iyi yapan şey ne mesela, hala anlamadım, hala bulamadım. ikisinin de en popüler şarkılarını dinliyorum, bir levitating gibisini, bir don't start now gibisini, bir hallucinate gibisini taylor swift repertuarında bulamıyorum?

    elbette zevkler ve renkler tartışılmaz; ama bir yere kadar tartışılmaz. örneğin; smooth criminal kötü şarkı diyemezsin, porsche 911 çirkin bir araba da diyemezsin, monica bellucci çirkin kadın diyemezsin*. bunların bu kadar ünlü olmasının sebebi, genel zevklere hitap ediyor olması. bunlar kendi çaplarında sanat eseri.

    buradan yola çıkarak milyar dinlenmeleri olan taylor swift şarkılarını da beğenmem lazım ama olmuyor. popüler kültür zevkim, taylor swift'te inanılmaz derecede tıkanıyor, the weeknd'i, lady gaga'yı, dua lipa'yı, katy perry'i, geçmişte de kylie minogue, britney spears, madonna'yı algılayan zevkim, taylor swift'i algılamıyor.
  • popularitesini anlamadigim pop yildizi. o kadar vanilya ki...
  • son klibi karma'da ampülü patlatan şarkıcı. o kadar etliye sütlüye bulaşmıyor diye eleştirdiniz, seçimden bir gün önce manifesti çakmış. ampül patlarken 'ı'm still here' demesi kılıçdaroğlu'nun burdayım be burdayım videosuna gönderme, ampülün patladıktan sonra baharın gelmesi de seçim kampanyasına gönderme olabilir mi? sadece soruyorum.

    edit: umarım 'karma' bugün muhalefet lehine işler, belki biz de bir gün taylor'ı türkiye'de izleriz <3
  • bir buçuk yıl önce duyurduğu eski albümlerinin yeni kayıtlarını yayınlamaya başlamış şarkıcı.

    müzik tarihi birçok şarkıcının kayıt şirketine karşı telif mücadelesi verdiğine şahit olmuştur. prince bunun en bilinen örneklerinden biri. paul mccartney'nin the beatles'ın kataloğu için nasıl mücadele ettiği yine herkesin malumu. janet jackson, frank ocean, u2, metallica, kesha, iggy azalea, jojo gibi örnekler çoğaltılabilir. birçok isim kayıt şirketine karşı yenilgiyi kabul etti, bazıları sadece bir ya da iki albümü kurtarmakla yetindi, çok azı kendi emeğini kan emici şirketlerin elinden kurtarmayı başarabildi. özellikle prince'in bu konudaki macerası müzik dünyasında efsaneleşmiştir.

    taylor swift'in bu gruba dahil olması ise 2018'de eski şirketi big machine records'u bırakması ve bahsi geçen şirketin scooter braun isimli bir menajere satılmasıyla başladı. swift, şirketiyle olan altı albümlük anlaşması bittiğinde eski albümlerinin telif haklarını satın almak istedi ancak reddedildi. şirketin ceo'su scott borchetta yapacağı son şeyin "kayıtları swift'e satmak olduğunu" açıkça gösterdi. albümlerini alamayacağını anlayan swift, bu kez şirketi satın alma önerisiyle gitti ama yine reddedildi ve süreç tamamen tıkandı.

    şarkıcıların şirket değiştirmesi son derece yaygındır ve çoğu zaman da sorun çıkmaz. şarkıcının bir şirketle anlaşması biter, daha iyi teklif sunan şirkete gider ve kariyerine devam eder. eski albümleri eski şirkette kalır, yeni albümleri yeni şirketle gider. o da kariyerine devam eder. bütün bu sürecin swift için işlememiş olmasının nedeni eski şirketinin ceo'su scott borchetta'nın swift'i bir şekilde "cezalandırmak istemesi." evet, şarkıcılar şirket değiştirirler ama bu onların kariyerinin gidişatını pek etkilemez çünkü eski şirket "o şarkıyı kullanamazsın," "bu şarkıyı, burada söyleyemezsin," "o görüntüleri kullanmana izin yok" gibi engeller koymaz, şarkıcının kariyerini mahvetmeye çalışmaz. başka bir deyişle onu "cezalandırma" yolunu seçmez. makul şekilde işleri yürütürler.

    işte big machine bunu yapmadı.

    scott borchetta, şirket için universal music group gibi çok daha büyük ve avantajlı teklifler varken menajer olarak bilinen ve şirketi alacak parası bile olmadığı için başka bir şirketten borç alan scooter braun'a sattı. geçmişinde defalarca swift'e zarar vermeye çalışan, 2016'da swift'in kariyerini bitirmek için ona komplo kuran ve sosyal medyada üç yıl sürecek olan linç kampanyasını başlatan, medyanın onu her türlü aşağılamasına el ayak olan kişiye sattı. ticari açıdan hiçbir açıklaması olmayan bu satış, iki yetişkin insanın bir başkasını cezalandırma ve kariyerine zarar verme amacından başka bir amaç taşımıyordu.

    anlaşma imzalandıktan ve swift'in eski albümlerinin kontrolü braun'a geçtikten sonra swift'in albümlerinde çeşitli değişiklikler oldu. başta kimsenin fark etmeyeceği, sadece swift'in anlayacağı ve sadece ona hakaret etmek için yapılmış adımlardı. örneğin, o albümünün şarkı isimlerinin tamamını küçük harfle yazmışken birden bu harfler büyüdü. albümler country türündeyken popa, sonra rock'a, ardından tekrar country'ye geçirildi. tüm bu hamleler medyada ilgi görmeyecek kadar önemsiz görünen ancak "ben senin albümlerine sahibim" mesajını karşı tarafa veren eylemlerdi ki bunlar bile braun'un "sadece iş yapan" bir iş adamı olmadığının ve iyi niyetler barındırmadığının çok açık kanıtıydı. hangi aklı başında iş adamı gün içinde zaman ayırarak "şu albümün müzik türünü değiştirip harfleriyle oynayalım" der? bu, normal/sağlıklı bir aklın ürünü olabilir mi?

    bu küçük zarar verme işlemleri daha da büyüdü. itunes üzerinden satın alımlar geri çekildi. birçok dinleyici satın aldığı taylor swift albümlerinin sanki alınmamış gibi olduğunu gördüler (itunes'ta albüm satın aldığınızda "purchased" yazar ve bir daha satın alma opsiyonu vermez, swift'in albümleri için bu opsiyon tekrar açıldı). bazıları kütüphanelerinden şarkılarının silindiğini rapor etti ki bu alenen dolandırıcılıktır. hangi şarkıcı olursa olsun, para verdiğiniz şarkı geri alınıyorsa ortada çok büyük sorun var demektir.

    swift'e zarar verme işlemini bir adım daha öteye taşıdılar ve yeni albüm yayınladığı sırada onun izni/bilgisi olmadan eski canlı performanslarını piyasaya sunarak insanların akıllarını karıştırdılar. bu arada eski şarkılarının plak versiyonu özel satışa sunuldu. artık swift'in albüm dönemlerini doğrudan hedef almaya başladılar.

    2019'un sonuna geldiğimizde swift'e tehditler yönelmeye başladı. eski şarkılarını televizyonda söylerse bunu "izinsiz olarak kayıt yaptı" şeklinde kabul edip ona telif davası açacaklarını bildirdiler ve böylece swift kendi şarkılarını bile söyleyemez duruma geldi. artık karşısında küçük harf değişiklikleri değil, tehdit ve davalar vardı.

    bütün bunları yapan iki yetişkin "iş insanı." yerseniz.

    şimdi swift'in yapmaya çalıştığı bu iki "mantıklı iş adamının" elinden kurtulmaya çalışıp gücü kendi elinde toplamak. albümlerinin kontrolünü kendi eline almak. kendi ürettiği müziğin üzerindeki parazitlerden kurtulup özgür olmak. albümlerini yeniden kaydetmek onu büyük ölçüde bu istenmeyen ellerden kurtarıp ona hareket alanı sağlayacak.

    şu akıllara gelebilir. madem şarkıcılar eski albümlerini kaydederek şirketlere meydan okuyabiliyorlar, neden diğer şarkıcılar da bunu yapmıyor? bunun için her şeyden önce çok büyük paralar gerekir çünkü baştan sona masraf. sadece stüdyo ve ekip değil, telif ve diğer hukuki süreçler bile çok pahalı. bir diğer neden (ki şarkıcıların parası olmasına rağmen yapamamasının başlıca nedenidir) şarkının kime ait olduğu sorunsalı. şarkının esas yüzdelik payının şarkıcının kendisinde olması gerekir. %5'lik, %10'luk katkıda bulunduğu şarkının haklarını elinde tutamaz. swift ise bu konuda gerçek şarkı yazarı olmasının ekmeğini yiyor. şarkılarının tamamı ona ait. diskografisinin büyük bölümü tek başına yazdığı şarkılardan oluşuyor, %100'üne sahip. diğerleri ise en azından %70 civarı. eski albümleri tekrar kaydetmesi için esas kapıyı açan faktör bu zaten. son olarak bu kayıtlar için büyük ve sadık bir fan kitlesine sahip olmanın önemi var. evet, şarkıcı parayı bulup yeniden kaydedebilir. evet, şarkılarını kendi yazmış olabilir. ancak kayıtlar biraz olsun ilgi görmezse insanlar eski kayıtları dinlemeye devam ederler. şarkıcı harcadığı bütçeyi karşılayamadığı gibi eski kayıtlar ilgi gördüğü için amacına da büyük oranda ulaşamamış olur. özellikle geniş fan kitlesi olmayan şarkıcılar böyle bir masrafın altından kalkamayacakları için buna cesaret edemiyorlar.

    bu üç temel faktör her şarkıcının elde ettiği bir şey değil. bu sebeple yeniden kaydetme metodunu endüstri içinde yaygın olarak görmüyoruz. nadiren oluyor.

    üç faktöre de sahip olan swift'in durduran tek şey yasal süreydi. albümlerin üzerinden en az beş yıl geçmesi gerekiyordu. kasım 2020'de bu süre bitti ve o da stüdyoya girdi. yeni kayıtları duyurduğu ağustos 2019'dan bu yana medyanın yarısı onu aşağılayıp hafife alırken diğer yarısı bunun mümkün olup olmadığını sorguladı. esas soru başarılı olup olmayacağıydı. fanlarının aklındaysa bunu nasıl yapacağı sorusu vardı. bütün albümleri kaydedip hepsini aynı anda mı yayınlayacak? albümler tek tek mi gelecek? şarkılar eskisiyle aynı mı olacak, yoksa değişecek mi? sesi uyum sağlayacak mı? birçok soru vardı. love story'nin yayınlanmasıyla bu soruların hepsi cevap bulmuş oldu.

    swift yapabileceği en akıllı yöntemle geldi. bunun ilki albümleri tek tek yayınlamak. dün yaptığı duyuruda önce fearless'ın geleceğini söyledi. altı albümü aynı gün yayınlasaydı albümler gerekli ilgiyi görmeyecek ve eski albümlerin yerini kolayca alamayacaktı. fanlar 80 tane şarkı arasında kaybolacak ve birbiri arasında gidip gelirken hiçbiri gündeme gelmeyecekti.

    bir diğer önemli nokta albümlere bonus şarkı koyması. fearless altı bonus şarkıyla geliyor. fanlar zaten albümü dinlerdi ama genel dinleyici için pek ilgi çekecek bir şey olmazdı. swift, her albüm için en az 50 şarkı yazan bir isim. albüme almayıp arka planda bıraktığı onlarca şarkısı var. bunların arasından en iyilerini seçip albüme koymak inanılmaz akıllı bir hamle. eski şarkılardan bıkan biri için en azından dinleyecek 6 yeni şarkı var.

    albümün tamamının mı yayınlanacağı, yoksa önce şarkının mı geleceği sorusu da cevap buldu. swift bir başka akıllı hamleyle önce love story'yi yayınladı ve albümü ön siparişe koyarak hem insanların sürece alışması hem albümün daha büyük kitlelere ulaşması için süre vermiş oldu.

    love story, 2008 kaydıyla neredeyse aynı ki bu da yeni kayıtların neye benzeyeceği sorusunu çözdü. yapabildiği kadar orijinallere sadık kaldı. bu durum yeni kayıtların eskilerin yerini almayı oldukça kolaylaştıracak.

    ve son olarak bu hamlenin başarılı olup olmayacağı konusu vardı. love story abd itunes dahil 22 ülkede bir numaraya oturdu. birçok apple music listesinin zirvesinde. youtube'da sadece lyric video yayınlanmış olmasına rağmen ilk 24 saatinde 5.4 milyon izlenme aldı. bütün bu başarıları yeni şarkılarla bile elde edemiyorlar. swift bunu 13 yıl önce yayınlanmış bir şarkıyla yaptı.

    bütün bu süreç müzik endüstrisi tarafından yakından izleniyor. swift bu hamlesiyle başarılı olursa prince gibi telif hakları konusunda öncü olacak. üstelik onun diğerlerinden farkı bunu streaming platformlarının endüstriye hükmettiği bir dönemde yapıyor olması.

    üstelik bunun başka avantajları da var. iki yetişkin iş insanının bir şarkıcının kariyerini yok etme amacıyla yola çıktıkları bu süreçte swift'in başarılı olmasının sadece onları yenmesi açısından değil, kendi kariyeri için de büyük bir önemi var.

    - albümlerinin kontrolünü kazanmış olacak ve tüm gücü elinde toplayacak.

    - zaten limiti dolmuş ve artık eskisi kadar ilgi görmeyen albümleri tekrar canlanacak. swift bu albümleri çıkardığında ortada daha streaming kavramı yoktu. zaman içinde cd satma limitine ulaşmışlardı. şimdi özellikle bonus şarkılarla piyasaya sunulmaları bu albümlerin streaming platformlarına uyum sağlaması demek. 2008 albümünün 2021'de yeniden can bulmasından söz ediyoruz.

    - bu canlanma doğal olarak listeleri ekleyecek ki zaten oldukça başarılı liste geçmişi olan swift'in daha da başarılı olması demek.

    - isim seçimi de bir o kadar zekice olmuş. "2021 version," "re-recorded version," "new version" gibi isimler seçebilirdi ama o taylor's version ismiyle geldi. düşünülmüş ve çok akıllıca yapılmış bir hamle. şarkının kime ait olduğunu belirtmesi bir yana, arama sekmesine şarkının ismini yazdığınızda parantez içinde "taylor's version" yazan en orijinal versiyonudur izlenimi verdiği için dinleyicileri doğrudan kendine çekiyor. üstelik big machine records'un iki yıl önce sırf nispet olsun diye tüm albümleri üzerinde 50 puntoyla "big machine radio release" adıyla yayınlamasına yönelik muhteşem bir hamle. "onlar sizinse bu da benim" demenin çok ironik bir yolu.

    - eski kayıtlarından para kazanan her kim varsa zarar görecek çünkü streaming döneminde insanlar masrafa girmeksizin swift'in yeni kayıtlarına yönelebilirler. eski kayıtlardan zaten az kazanıyorlardı, artık daha da az kazanacaklar.

    - en önemli sonucu ve scooter braun'un uzun vadede en pişman olacağı konu ise eski kayıtların yeni jenerasyonla buluşması. 1989 doğumlu swift 2010'lular için biraz eski bir isim olarak kalıyordu. yeni kayıtlar swift'in bu yeni kesime ulaşmasını ve kitlesini genişletmesini sağlayacak ki uzun vadede kendisinin en büyük kârı, ona zarar vermek isteyenlerin en büyük zararı da bu olacak. yeni jenerasyona ulaşması.

    swift'in bu süreci başarıyla tamamlaması sadece emeğini kafasına göre alıp satanların ve hater'ların üzerinde değil, müzik endüstrisinde de büyük bir iz bırakacak.

    not 1: yeni kayıtlardan sonra zarar edeceğini anlayan ve son bir yılda hiç de beklediği tepkiyi görmeyen braun birkaç ay önce telifleri başka bir şirkete sattı ama bu swift'in mücadelesini bitirmedi çünkü tamamen şartlı satmış. bir sürü özel maddesi var ve braun swift'in kayıtları üzerinden kazanmaya devam ediyor. braun, albümleri alınca insanların onun yanında olacağını düşünmüştü ancak "taylor swift'ten nefret etme modası" popülaritesini kaybedeli çok oldu. kronik hater'lar dışında gündeme bile gelmiyor. braun son bir yılda çok büyük prestij kaybı yaşadı.

    not 2: swift'in eski kayıtlarından para kazanmadığı, bütün kazancın braun'da kaldığı iddiası gerçeği yansıtmıyor. esas şarkı yazarı olarak eski albümlerinin gelirlerinin çoğu swift'in. buradaki sorun albümlerin kontrolü ve telif haklarını elinde tutanların ona hareket alanı tanımaması, özgürlüğünü kısıtlaması.
  • 40'ını geçmiş, metallica'dan rammstein'a, blind guardian'dan pink floyd'a, tool'dan radiohead'e, hatta 90'larda yabancı pop'un en coşkun olduğu dönemlerde her türlü kaliteli/kalitesiz müziği dinlemiş y neslinden biri olarak, kendisini severek dinlediğim sanatçıdır.

    öncelikle günümüz müziğini dinleyemiyorum, bana çok zor geliyor dinlemesi. ne melodi var ne de söz müzik uyumu. bol lazer ışıklı diskotik ortamlarda dj bilmemne mix gürültülerinin ve hızlı hızlı şarkı sözlerini sıralayıp hayata arabesk isyan etmece temalı rap müziklerinin yüceltildiği bir dönemde, ben de yaşıtlarım gibi hala gidip gidip eskilerde arıyorum huzuru.

    ama taylor swift'in yerinin ayrı olduğunu şu birkaç yılda anladım. 10 sene önce bu kızın adını bana söyleseniz sallamazdım; klip çekilen şarkılarında hep baloncuk hafifliğinde şarkıları öne çıkıyordu.

    sonra ne oldu da taylor'u keşfettim? kızı delirttiler.

    yaşadığı onca haksızlıktan sonra (şarkılarının haklarını kaybetme durumu, hakkında çıkan iftiralar, yıkılan itibarı) günlüğüne şiirler yazan o liseli romantik kızın şirin şarkıları gitti; karanlık, sağlam sounda sahip bir reputation albümü geldi. albümü dinlerken klip çekmediği "getaway car" şarkısında kızın hikaye anlatıcılığının gücünü fark ettim önce, ki ilk dinlediğimde hiç umursamamıştım bu şarkıyı.

    sonra dediler ki "lover albümünde de cruel summer var, o da benzer tada sahip", bir baktım o sert sound ile tavlanan ben, oturdum romantik görünümlü ancak içten içe feci kırgınlık ve hüzün içeren lover albümünü baştan sonra çevirip çevirip dinliyorum.

    sonra folklore ve evermore geldi.

    bakın bu cidden yaşadığım en ağır tokattır. babamla çocukken yaşadığım bazı sıkıntılardan olsa gerek, folklore albümünde cardigan şarkısında "bir baba gibi terk edersin" sözleriyle, seven şarkısında da evinde dayak yiyen küçük çocuğa "sizin ev perili olabilir, belki baban bu yüzden sürekli öfkelidir, gel kaçıp korsan olalım, böylelikle artık ağlamak ya da saklanarak yaşamak zorunda kalmazsın" cümleleriyle beni yakaladı. ulan rakı sofrasında taylor swift dinleyecektim neredeyse, öyle bir vurdu kırdı geçirdi.

    meğer son 10 yılda bu kız da büyümüş. ergen şarkılar yazdığı (o zamanlar ergendi çünkü) albümler geride kalmış, artık pop değil biraz daha alternative türe kaymak isteyen, olgun bir kadın olmuş. sesine de, sözlerine de yansımış bu. yeteneği sayesinde de sürekli ödüllendiriliyor. hatta rekorlar kırmasına rağmen, hak ettiği miktarda ödül de alamıyor (son grammy 2021 skandalı mesela.)

    özetlemek gerekirse, bu kızın şarkılarına şans tanımadan günümüz tüketici toplumun yansımaları olan vasat şarkıcılarla bir tutmamak lazım. çünkü albümlerinin tamamındaki taylor ile klip çektiği şarkılardaki taylor farklı iki kişi. red albümünde kıç sallatan 22 şarkısına klip çekti bu kız ama aynı albüme "nothing new" isimli aşmış şarkıyı koymamış bile.

    ve bu kızı gidip de michael jackson'la, porcupine tree ile, mozart ile karşılaştıramazsınız. çünkü müzik devasa bir sofra gibidir; masada ucuz aperatifler de vardır, nar gibi kızarmış hindi de, çikolatalı pasta da... taylor'un müziği tool ile aynı doyuruculukta olmayabilir, ancak bu onu ucuz aperatif yapmıyor. bu kız folklore albümünü annemin yaptığı sarma gibi koydu önüme. şimdi masada en kral yemek de olsa ben o sarmadan yerim arkadaş.
hesabın var mı? giriş yap