• tüm ömrünü harcamayı göze alarak beklediğin şey bir gün gelir ama artık çok geçtir.

    dino buzzati'nin başyapıt niteliğindeki eseri. hayatın özeti gibi bir kitap. geç kalmışlık, cesaret edememek, çabuk pes etmek, konfor alanından çıkamamak ve nihayet yalnızlık ve unutulmuşluk...

    kitapta beni etkileyen tespitlerden biri şuydu; "artık hiçbir şeyin eskisi gibi, yani önündeki zamanın kendisine upuzun bir dönem, harcamakla tükenmeyecek bir servet gibi göründüğü zamanlardaki gibi olmadığını görmüyordu."

    zamanın, gençliğin, sağlığın, fırsatların sonsuz olduğunu düşündüğümüz zamanları, drogo'nun da hâlâ şansı varken göremeyişiyle anlatıyor. mümkünse genç yaşta okunmalı ama mutlaka okunmalı. insanın yüzüne tokat gibi çarpan bir kitap.
  • yeni teğmen olan bir gencin ilk görev yeri olarak sürgün yeri sayılan bir sınır kalesinde görev yapmaya başlamasını ve akabinde gelişen olayları anlatıyor.
    zaman zaman yavaş ilerlese bile kitabı elinizden bırakamıyorsunuz.
    eğer bir şeylerin kendiliğinden olmasını bekliyor, hayatınızı yaşamak yerine iyiyi umarak vaktinizi harcıyorsanız bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.
  • kitap, tüm yaşamımızın kısa roman şeklinde ifadesinden ibaret.
    “artık bir şeyler olmalı” umuduyla yaşamaya çalışan, küçük olaylarla oyalanan ama asla tatmin olmayan, bir zaman sonra bir şeylerin olmasını da umursamayıp alışkanlıktan yaşayan insanlarız.
    beklenen olay gerçekleşeceği zaman ise, iş işten geçmiştir artık. uğruna feda ettiğimiz yıllar bizi tüketmiştir. güç de heves de kalmaz geriye. yapılabilir tek bir şey vardır: ölmek. onu da en güzel şekilde yapmak gerekir ki boşa giden emeklerin bir karşılığı olsun.

    “bir sayfa, böylece, yavaşça çevrildi ve tüketilmiş günlere eklenerek öbür tarafa geçti, şimdilik biriken sayfalar ince bir cilt oluşturmakta ama buna karşılık kalan sayfalar bitmek bilmez bir hacim sunmaktadır. ama yine de biten bir sayfadır, teğmenim, yani yaşamın bir parçası.”

    “yine de zaman geçiyordu; insanları hiç düşünmeden, dünyada gidip geliyor, güzel şeyleri solduruyor; ve henüz adı bile konmamış yeni doğmuş bebekler de dahil olmak üzere hiç kimse onun elinden kurtulamıyordu.”
  • drogo'nun boşa giden ömrünün içimizi sızlattığı roman fakat yazmadan edemeyeceğim bu adam onlarca yıl devletin üst düzey bir memuru olarak kuzey görevi sayılabilecek bir yerde çalıştı. yemeğe para vermedi, kalmaya para vermedi. bu adamın mirasına ne oldu birader?
  • dino buzzati'nin başyapıt denebilecek seviyede olan kitabı. yazar tüm kitap boyunca zamanın aslında çok hızlı akıp gittiğini, hayatının her anında insanın bir şeyleri beklediğini ve bu süreçte anı yaşamayarak belki de hayatı yaşamayı kaçırdığını yüzümüze muhteşem bir dil ve akıcılıkla vurur.
  • 20'li yaşlarımın başında okuyarak kendime çok büyük bir iyilik yaptığımı düşündüğüm kitaptır.

    tatar çölü yaşanmamışlıkların, sürekli olarak iyi bir şey, hayatı değiştirebilecek bir şey olacağını beklemenin kitabıdır. fakat beklemek çare değildir. insan yeri geldiğinde dümeni eline almalı ve hayatına yön vermelidir.

    kitabı okurken kitabın akıcı olmadığından ya da sizi sıktığından yakınabilirsiniz. çünkü bu kitapta hiçbir şey olmaz. teğmen drogo sadece bekler, bekler, bekler. doğal olarak da hiçbir şey olmaz, başına hiçbir şey gelmez. günlük rutinler içerisinde hayatı geçer gider.

    okuyalı belki 10 seneden fazla zaman oldu ama bu kitabı hiçbir zaman unutamadım. ne zaman hayatımda radikal bir adım atmam gerekse aklıma bu kitap geldi. çoğu zaman bu kitap sayesinde beklemedim ve dümeni elime aldım. hiç yaşanmamış olmasındansa yaşayarak pişman olmayı yeğledim.
  • hep alıp başını gidebilecek kadar cesur, ama kalıp savaşacakmış kadar gözü pek olmalı insan…
  • her insanda az ya da çok bulunan "umut etme" duygusu üzerine kurgulanan muhteşem bir klasik. umudun içinden çıkmak istememe hali mecburiyetleri bile yaşanabilir hale getiriyor.

    tekdüze ilerleyen bir hayatın içinde umudu ucundan da olsa tutmaya çalışan bir karakter drogo. sürüp giden hayatın içinde yakalanan küçük heyecanlar onu tekdüzeliğe mahkum ediyor. bir garip çelişki içinde hiçbir yere ait olamama hissini yaşatıyor okuyucuya. sorguladıkça ona benzediğimizi fark ediyoruz.

    umut ettikçe var olduğumuzu, kayıplarımız olsa da içimizdeki o küçük tomurcukların hiç tükenmediğini okumak isteyenlere güzel bir başyapıt.
  • sevgili arkadaşımın bana askerdeyken okumam için hediye ettiği baş ucu romanlarımdan. bugün 4 sene sonra yeniden okumak için elime aldım ve askerlikteki anılarımı düşünerek okumaya başladım.

    kahramanımız teğmen giovanni drogo'ya kendinizi öyle yakın ve bazı noktalarda öyle aynı hissediyorsunuz ki kitabı büyük bir tutkuyla okuyorsunuz.

    askerlik yapanlar kitapta geçen şu satırları iliklerine kadar hissetmemişler midir ?

    --- spoiler ---

    ...geçen kasvetli günleri düşündüğünde, sokaktan geçen ve mutlu olduklarına inandığı özgür insanların seslerini duyduğu hüzünlü etüt akşamları aklına geldi; aynı zamanda, karakışta, ceza karabasanının kol gezdiği buzlu odalardaki uyanışlarını ve günlerin saymakla bitmeyeceğini düşündüğünde içini saran endişeyi de anımsadı.
    .
    .
    .

    işte şimdi tüm bunlar geçmişte kalmış, subay olmuştu; artık kitapların önünde betinin benzinin atması ve çavuşun sesini duyduğunda tir tir titremesi söz konusu değildi. o iğrenç günler artık tamamıyla bitmiş ve bir daha asla geri gelmeyecek aylar ve yıllara dönüşmüştü. evet artık subaydı, para kazanacak, belki de güzel kadınların bakışlarına maruz kalacaktı. ama, sonuçta, en güzel yıllarının, ilk gençliğinin belki de artık tükendiğini de fark etmekteydi.
    --- spoiler ---

    terhis olalı 4 sene geçmiş, artık özgür bir insan olmuş ve orada yaşanan hiçbir kaygının olmaması gerekirken birçoğunun farklı versiyonuyla karşılaşmak da drogo'nun ruh halini yine anlamaya ve kendinizi ona yakın hissetmenize neden oluyor.

    kitap; insanın monotonluğa alışmasını ve bunun etkisinden kendini kurtaramayışını, beklediği o anın bekleyerek gelmeyeceğini, varoluşun anlamsızlığını anlatıyor. bu meselelere kafa yoranlar için bulunmaz bir nimet.
  • gerçekten hayatın özeti gibi bir kitap. bir ömür beklediğin geldiğinde, artık senin için çok geç olmuştur. oysa hayat başlarken bilmiyorsundur bile bekleyeceğini.
hesabın var mı? giriş yap