• askerde ikili florasan taktırgaclarının birini bos bırakıp boslugada "tasarruf" yazan bir kagıt yapıstırırlar. ilelebet tek bir florasanla hizmet verecek olan bu aparatı neden tekli olarak alıp tasarrufu en bastan yapmadıklarını ise ne kimse sorar ne de kimse soyler.
  • kendimden bilirim, bizim çocukluğumuzda (ki 80'li yıllara denk gelir), evde, okulda, gazetelerde, televizyonda kısaca heryerde, tasarrufun önemi üzerinde durulur, biz çocuklara "gereksiz harcama" yapmamamız tembih edilir, hatta beynimize işlenmeye çalışılırdı.
    evet, demek milli eğitimin bile müfredatında vardı ki ilkokul sıralarında sıkça haşır neşir olduğumu bilirim. silgimizi kaybetmeyelim diye iple boynumuza astığımız, 0,5 kalemimiz için aldığımız uçları sonuna kadar kullandığımız günlerdi onlar.
    kumbara sahibi olmak çok önemliydi mesela. harçlığımızdan arttırıp da bakkalın kasasına girmekten kurtulan üç beş kuruş para orada muhafaza ediliyordu. hatta anahtar uydurup zulayı patlattığım için annemden sıkı dayak yemişliğim bile vardır. di mi ama, madem beceremiyeceksin, niye kumbaraya atıyosun o paraları. herneyse, amaç, gereksiz harcama yapmayalım, milli servet, yazıktır türünden birşeydi işte

    ama ne olduysa, birdenbire bu tasarruf olayından soğuduk toplum olarak. artık tüketim teşfik ediliyor. çocukluğumuzun boktan kahramanı örümcek adam bile bugün potansiyel bir soygun aracı haline geldi. amaç yaş farkı gözetmeksizin herkesin cebindeki parayı almak. artık hiçbir banka kumbara vermiyor, hiçbir çocuk dergisi "para biriktirmeyi" savunmuyor.
    çocukken "tasarruf yapsın" diye gazlanan bizler bile hiçbir şeyden korkmadan alışveriş ediyor, bir sürü borcun altına giriyoruz. bakalım bizden sonraki nesiller ne durumda olacak.
  • tuketim toplumu'nun en buyuk dusmani.

    gunun hakim kosullari tarafindan siddetle sakinilan fakat en kisa zamanda insanligin kurtaricisi haline gelecek (cok gec olmazsa eger) faaliyet.

    gerekli gereksiz tum kaynaklarin asiri harcanmasinin ve yok olmasinin onune gecilmesi icin siki siki sarinilmasi gereken husus.
  • o kadar ilginç bir terim ki bu terimi hükümetin zam yapmak için özellikle kullandığını ve milleti de yapılacak zamların acısını azaltmak için bu işe yönlendirdiğini düşünüyorum.

    şimdi şöyle:
    araçlara bildik mutfak tüpleri takmakla başlıyor olay.
    sonra lpg dönüşüm sistemleri ülkeye giriyor ve yaygınlaşıyor
    lpg ucuz bir akaryakıthenüz vergi yükü henüz o kadar yüksek değil.
    nasıl yaygınlaşıyorsa bu lpg işi, hooooop yapıştır vergiyi zammı

    veya
    elektrik faturası çok geliyor.
    tasarruf ampülleri çıkıyor.
    tasarruf ampülleri kullanıyorsun ve yaygınlaşıyor, üç beş kuruş tasarruf ediyorsun
    hooop ondan sonra hükümek elektriğe zam üstüne zam geçiriyor

    ya da
    yoğuşmalı kombiler çıkıyor
    yine yaygınlaşıyor tasarruf amaçlı tam tüketici nefes almaya başlıyor faturalardan
    hooop bu sefer yine çatır çutur zamlar yaslanıyor millete.

    o nedenle ben artık o kadar takmıyorum bu tasarruf işini.

    bence siz de bırakın bu tasarruf işini
    biz ne kadar tasarruf edersek devlet o kadar geçirmeye devam ediyor
    yani her türlü, tasarrufumuz devlet tarafından zam ile ikame ediliyor o para bir türlü yine çıkıyor bizden
  • yetki. örneğin: hede durumunda karar, şüphesiz hödö'nün tasarrufundadır.
  • yavaş yavaş alışacağımız bir terim.

    tek elma,dilim karpuz gibi şeyler ufacık saçmalıklar görünüyor şu anda gözümüze ama alışacağız.

    dibi görmek tanımını keşke daha uygun siyasi ve toplumsal bir ortamda yaşamış olsaydık ama şansımıza böyle bir ortam yok.

    yani hiç bir yönden hazır değiliz. sözlük yaş ortalamasının anneleri kadar hazırlıklı olan da yoktur muhtemelen.

    2001 yılında zor günler demiştik ve enflasyon tanımını öğrenmiştik. şimdi asıl enflasyon me imiş öğreneceğiz. o zaman bir ergenken anlayamıyor insan pek.

    maaşlarınız muhtemelen daha iyi olacak önceki yıllara göre ama alım gücü denen şeyi öğreneceksiniz. daha sağlıksız beslenecek be mümkün oldukça evde yiyeceksiniz. kombinin kısık ayarda yandığı, veyahut yanmayıp sıkı giyindiğiniz zamanlar olacak.

    böyle böyle öğreneceğiz nasıl bir şeyin içinde olduğumuz ve almanların küçük yaşta öğrendiği die einsparung tanımına karşılık gelen tasarruf kelimesini öğreneceksiniz.

    halihazırda çalıştığınız beyaz yaka işiniz ortadan kaybolacak, mavi yaka işlerin çoğunda yerinize suriyeliler çalışacak.

    devlet büyükleri size krizin olmadığına dair masallar anlatamayacak hale geldiğinde muhtemelen imf benzeri bir yardım talebi olacak.

    firmalarınız ve birikimleriniz yeterince ucuz olduğunuza inanmış yabancıların eline geçecek.

    biraz ağır bir yaklaşım olmuş olabilir. veyahut hiçbiri olmayacak olabilir. ben üstüme düşeni elimden geldiğince söylemek zorundayım.

    varsın yanılmış olalım ki mutluluktan uçalım. haklı çıkarsam çok fena avuçlarız.

    o sebepten tasarruf edin. ihtiyaç olmadıkça almayın. gereksiz harcama yapmayın.

    mümkün oldukça yürüyün. bisiklet kullanın, araç kullanmayın.

    bisiklet ve ufak motorlu taşıt sektörü acayip gelişecek mesela. bu işten para kazanabilirsiniz .

    paylaşım bir de bildiklerinizi burada. nasıl neyden tasarruf edilir diye.
  • "bir şeyden yararlanabilme ve o şey üzerinde istenilen hukuksal veya eylemsel hukuk işlemleri yapma" anlamında kullanılır hukukta.
  • her yurdum insanının edinmesi gereken kültür.

    geçen sene yıl boyunca yapmış olduğum ufak tasarruf hamleleri sonucunda elde ettiğim gelir ile beş günlük amsterdam seyahati yapıp , seyahat bütçesini de bitiremeden gelince vay anasını emenike oldum. dedim arkadaş gün içinde göze batmayan ufak tefek ıvır zıvırları kesince ortaya ne para çıkıyormuş böyle. bu aydınlanmayı yaşayınca olayı biraz abartabilirsiniz şahsen bir kaç aydır bütçe fazlası vermeye başladım. tabi bunda yoğun kış şartları ve ufak bir eve kapanma zorunluluğu da etkili oldu. ama çok abartmamak lazım. zaten bu olayın lezzeti günlük hayatınızı yaşamaktan kendinizi frenlemeden yapmış olduğunuz tasarruflar.

    netice itibariyle elzem bir kültür olduğuna kanaat getirdim.

    yapın, yaptırın.
  • sağlıkta yapıldığında bedelinin topluma ağır şekilde ödetilmesi ile sonuçlanacak olan iktisadi harekettir.
    hükümetin uygulamakta ısrar ettiği saçma, inandırıcı olmayan ve yanlış politika türüdür sağlıkta yapılan türü.
    tasarrufu sadece harcamaları kısmak ve sunulan hizmeti sınırlamak olarak anlayan uyanıkların sağlığı oyuncak haline getirdiği ve alenen yalancılık yaptıkları ortadadır. şöyleki:

    + ssk'nın sağlık bakanlığına devri ile kapatılan ilaç fabrikasının faturası en yetkili ağızdan:
    "…ssk sağlık kuruluşlarının sağlık bakanlığına devrinden sonra ilaç ve tedavi hizmet giderlerinde 4.2 milyar ytl artış oldu."
    çalışma ve sosyal güvenlik bakanı murat başeskioğlu (kasım 2005)
    çünkü ssk ilaç fabrikasında en çok kullanılan 49 tane ilacın muadili çok küçük paralara malediliyordu. ayrıca toplu ilaç alım ihaleleri ile ilaçlarda yüzde 60a varan iskontolar yapılıyordu. bir de ssk eczaneleri yerine özel eczanelere pay verilmesinin bedeli yukarıdaki rakam oluyor.

    + eğer gerçekten tasarruf yapılmak istenseydi koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilirdi. oysa ki tedavi edici hizmet temelli ve özel teşebüs ağırlıklı hizmet satın alma yöntemine dayalı bir sağlık politikası güdülüyor.
    oysa hastalığı önlemek tedavi etmekten daha ucuz! bu da sevgili hükümetimiz ve baş yiyici asalaklarının işine gelmiyor.

    +diğer başka bir nokta da
    parası olmayan ve gss dışında kalanlar için sağlık hizmeti verilmeyecek olması ile primini ödeyen gss kapsamındakilerin de ekstra katılım payı ödemek zorunda kalmaları ve temel teminat paketi ile sınırlandırılmış kısıtlı bir hizmet almak zorunda kalmaları.
    yani kurum maliyet hesapları yaparak bazı hizmetleri kapsam dışı bırakabilecek

    katılım payı uygulamasının gerekçesi olarak: "sağlık hizmetlerinin amaç dışı ve gereksiz kullanımını önlemek; suistimallerin önüne geçmek", kısaca istismarı engellemek için konulmuş.
    gelişmiş ülkelerde insanlar yılda ortalama "6-7 kez" hekime başvururken, türkiye'de bu sayı 2,5'i bile bulmuyor.
    türkiye'deki esas sorun insanların sağlık hizmetlerini sık sık ve gereksiz olarak kullanmaları değil, "yeterince kullanamamaları"
    "istismar"ı; insanların gereksiz yere muayene olmaları ve ilaç yazdırmaları olarak tanımlayalım.
    peki ama, bir insanın aslında sapasağlam olduğu halde sırf gss'yi istismar etmek için trafik kazası ya da kalp krizi geçirmesi, böbrek hastalığına ya da kansere yakalanması mümkün müdür?
    gss tasarısını hazırlayanlar mümkün olduğunu düşünmüş. tedbir olarak da katılım paylarının kapsamını bütün hastalıkları kapsayacak şekilde genişletilmiş.
    böylece;
    hem genel sağlık sigortasının gereksiz yere zarara uğramasını engellemişler,
    hem de vatandaşları sık sık bu çeşit hastalıklara yakalanmaktan korumuş oluyorlar(!) işte koruyucu sağlık hizmeti anlayışları bu olsa gerek

    + son numaraları da aynı branşta doktora 10 gün içerisinde tekrar başvurulamaması
    bir beyin tümörü 10 günde 2 kat büyüyebilir, bir epilepsi hastası ilaç dozu yetersiz kalıp tekrar nöbet geçirebilir. ameliyat kararı için başka doktora başvurulmasını bile 10 gün ile kısıtlamış durumdalar.

    ana ilkelerini ise hükümet sözcüsü cemil çiçek,
    "ne kadar ekmek, o kadar köfte" sözleriyle tanımlamıştı.
    daha söyleyecek çok şey var ama...
  • yatırıma yönlendirilmiyorsa faydasını göremeyeceğiniz eylem. bu yatırım bence uzun vadeli finansal araçlarla olmalı, bes veya hisse gibi. ama eğitim, yabancı dil, herhangi bir yetenekte kendini geliştirmek şeklinde de olabilir. yeter ki gelecekte sizi rahat yaşatacak getiriye daha da yaklaştırsın. yoksa bir ay arttırdığın parayı bir gecede lokum ete veriyorsan o tasarruf sayılmaz.
hesabın var mı? giriş yap