• önyargıların aşılıp gerçek gözlemlerin, deneyimlerin devreye girmesi ile gerçekleşir. ilk bakışta görünenin ötesine bakma cesaretini göstermeyi gerektirir. görür görmez cazip gelmeyen, çekici olarak algılanmayanların, iyi "pazarlanmayanların" gerçek değerleri zaman içinde kendini gösterebiliyor. bunun tam tersi de mümkündür. paketine, maskesine aldanıp beğendiklerinizi tanıdıkça pazarlama tuzağına düştüğünüzü anlayıp ondan soğuyabilir, hatta nefret bile edebilirsiniz.
  • bir insanı zaten tanıyarak seversiniz. tanıdıkça en kötü özellikleri bile size şirin ve güzel görünür. sevmediğiniz birinden ise dünyanın en yakışılıklı/güzel insanı bile olsa kusur bulur, uzaklaşırsınız. bence insanlar karşısındakinden görüntüsü veya pozitif özellikleri sebebiyle hoşlanır ve kusurları sebebiyle o kişiye aşık olur.

    örneğin ilk görüşte aşk denilen şey arzunun şekil değiştirmiş bir formudur, yoğun bir hormon değişimi de denebilir. oransal olarak bunun erkeklerde daha fazla göründüğünü ve bu mitin de şeyler yazımda açıkladığım gibi ortaçağdan günümüze erkekler tarafından ortaya atıldığını biliyor muydunuz? şuradaki çalışmaya göre 172 üniversite öğrencisine soruyorlar ve erkekler ağırlılı şekilde ilk seni seviyorum diyen çıkıyor.

    bunun temel sebebi evrimsel olarak açıklanabilir. referansta şöyle belirtilmiş: erkek içgüdüsel davranarak sevgisinde şüphe aramıyorken ve hatta sevgisini sorgulatmıyorken, testosteron hormonu etkisiyle hızlıca sonuca ulaşmak istiyorken, kadın geleceği düşünüyor. devamlı şüphe içinde kalıyor. güven, duygusal bağ bekliyorlar. çünkü bebek ihtimali yüzünden ilişki maliyeti erkeğe göre daha yüksek. bu yüzden aşkından sonradan emin olan ve sevdiğini belirten taraf oluyor. çocuğunu yetiştirebileceği bir adam olduğundan emin olana kadar bilinç-dışı olarak aşkını geciktiriyor. çocuk istemese bile yapılanmasında bu anlayış mevcut. kadınların çoğunluğu için ilk görüşte aşk yoktur diyebiliriz. makaleye göre erkekler daha içgüdüsel ve bölgeci, kadınlar seçici ve uyum sağlayıcı davranır fakat her 2 taraf da de aşık olduğunda hissettikleri yakındır diye belirtilmiş makalenin orjinali

    benzer bir diğer araştırmada 2000 kişiyle çalışışmış ve erkeklerin kadınlara göre daha sık aşık olduğu ve görülmüş. kadınların %47si hayatında 1 kere aşık oldum derken, erkeklerde bu oran %39 civarı. erkek deneklerin %51'i 2-5 arasında partnere aşık olduklarını belirtmiş, bu oran kadınlar düşük.

    ilk görüşte aşkla ilgili olarak size öğretilenlerle ve inançla da ilgilidir. orada evet yoğun bir duygu yaşıyorsunuz ve bunu anlamlandırmak istiyorsunuz, "gerçek aşk", filmlerde birbiriyle parkta tanışıp sonsuza kadar mutlu olan insanları hayal ediyorsunuz ve kendinizi bu rollere yerleştiriyorsunuz ve erkek doğası gereği üstte bahsettiğim gibi bunu "sorgulamaz." onun için önemli olan hissettikleridir.

    gerçeklikte ne var? o kişiyi tanımıyor olmanız. narsisistik kişlik bozukluğu olabilir, nemfomanyak da olabilir. belki sadece gecesini iyi geçirmeye çalışan biri ama iyi anlamlar yüklemeyi tercih ediyorsunuz. aslında aşkın insanı optimist bir varlık yapması tek güzel tarafıdır. her ne kadar ardından yıkıcı tarafı gelecek olsa da.

    onun görünüşüne kafanızda bir rol giydirip, ona aşık oluyorsunuz. realitede konuşsanız belki de itici biri olduğunu düşüneceksiniz. çünkü insan kendi içinde herşeyin cennetini ve cehennemini yaşar.

    ilk görüşte aşk yerine en azından birkaç konuşma sonunda o kişiye çekilmek realitede daha derin duygular yaşamanızı sağlayacaktır ve bu kadınların daha başarılı olduğu bir konudur. kendinizi ona yüklediğiniz rolleri değil mimiklerini, düşüncelerini, hareketlerini, birlikteyken yaptıklarınızı düşünürken buluyorsanız gerçekten aşık olmuşsunuz demektir.
  • sevmenin en gerçekçi halidir.
  • bizde tersinden işletiliyor süreç. bir araya getirilen insanların -çoğu zaman istemediği birine "verilen" kadın oluyor-, birbirlerini zamanla sevmeleri bekleniyor ki olmaması durumunda sorumluluk kadına yükleniyor: "canım o da bulmuş gül gibi adamı nesini beğenmiyor nankör şıllık" vb. baskılarla.

    rıza üretiminin* geçerli olmadığı durumlardan biridir bu; kendini zorla sevdiremez insan. beni sevmeyen bir kadını etkilemek için çaba gösterebilirim ama ne yaparsam yapayım beni sevmesini sağlayamam. bence bu bile gereksizdir çünkü sevmek bir yana, nefret etmesini sağlayabilir bu çaba.

    tanıdıkça sevilen arabadır, insan değil.
  • en güzel, en sağlam, en keyifli sevme şeklidir.

    ilk görüşte aşkların da, takılmacaların da, birileri aracılığıyla yönlendirmeli ilişkilerin de ömürleri bellidir. bir süre sonra tanıdıkça sevmeme, huyundan suyundan sıkılma, uzaklaşma ihtimaliniz çok yüksektir.

    ancak tanıdıkça sevmek başkadır, bambaşkadır. belki bu insan yıllardır hayatınızdadır, belki uzun süredir bir şekilde iletişim halindesinizdir. ancak ikinizin de farklı hayatları, farklı yaşam stilleri vardır. aslında arkaplanda bir etkileşim hep vardır ama her iki taraf da bunu pek önemsememiştir.

    gün gelir o etkileşim bir şekilde gün yüzüne çıkar, paylaşımlar artar, söylemler güzelleşir, farklılaşır. bir şeyler olgunlaşır, her gününüz birlikte geçmeye başlar, o size siz ona akarsınız adeta.

    tanıdıkça sevmek böyle bir şeydir işte, aklını başından aldırır, hayatın bir hediyesidir. eğer her iki taraf da gerekli fedakarlıkları ortaya koyarsa, saçma sapan bok püsürlerden sorun çıkarmanın derdinde olmaz, abuk sabuk irite edici ergen taktiklerine başvurmaz, birbirlerine dürüst ve açık olurlarsa ömürlük bir sevgidir bu.

    hem de hayatın sonuna kadar gidebilecek, heyecanı hiç bitmeyecek, tanıdıkça daha çok içine girilebilecek bir sevgidir bu...

    hayatın size bahşettiği hediyeleri iyi değerlendirin ve ömür boyu mutlu olun. sevdiklerinize ego yapmayın, yalan söylemeyin, pozitif olun, sevecen olun. unutmayın; tanıdıkça sevmek herkese nasip olmaz.
  • kar romanında bahsi geçen durum.

    "yanımdan ayrılmanı hiç istemiyorum," dedi ka ipek'e, "çünkü sana çok fena âşık oldum." "beni tanımıyorsun bile," dedi ipek. "iki türlü erkek vardır," dedi ka eğitici bir havayla. "birincisi, âşık olmadan önce kızın nasıl sandviç yediğini, saçlarını nasıl taradığını, hangi saçmalıkları dert edindiğini, babasına neden kızdığını, onun hakkında anlatılan diğer hikâye ve efsaneleri bilmelidir, ikincisi ise, ki ben onlardanım, kız hakkında pek az şey bilmelidir ki âşık olsun." "yani bana hiç tanımadığın için mi âşıksın? gerçekten aşk mıdır sence bu?" "insanın her şeyini vereceği aşk böyle olur," dedi ka. "nasıl sandviç yediğimi ve kafayı nelere taktığımı gördükten sonra aşkın sona erecek." "ama o zaman aramızdaki yakınlık derinleşerek vücutlarımızı saran bir istek, bizi birbirimize bağlayan mutluluk ve anılara dönüşecek."
  • önyargısız bir yaklaşım gerektirir. evet, bu benim olayım: insanları tanıdıkça sevmek... şu ana kadar tüm dostlarımı, arkadaşlarımı ve sevgililerimi zaman içinde tanıyarak sevdim ve onlara değer verdim. hatta bir keresinde aşık bile oldum. her ne kadar anlatmayı sevmesem de sizin için bu olayımdan bir kuple bahsedeyim.

    insanlara kademe kademe değer veririm. önce uzun süre incelerim: hayatıma girebilecek, değerli bir insan olup olmadığını incelerim. sonrasında arkadaş olurum. karşımdaki insanın benimle aynı düşüncelere sahip olmasını veya aynı ortamdan gelmesini beklemem. zira benden farklı düşüncedeki veya farklı ortamlarda yetişmiş insanlar bana daha çok şey katar. aşık olduğum hatun da öyleydi. benimle yetiştiği ortam taban tabana zıt, bazı fikirleri de farklıydı. güzel bir hatun değildi, hiçbir zaman güzel olduğunu da iddia etmedim. tesadüfen tanıştım, tanıdıkça vakit geçirmek istedim, daha fazla vakit geçirdikçe sevdim ve en sonunda da aşık oldum.

    bazen tanımak istediğim ve değer verdiğim insanlar, beni tanımak istemeyebiliyorlar veya değer vermiyorlar. bu durumda anlayışla karşılayıp hayatlarından çıkıyorum. bu durumdaki tek problem bu insanların dürüst olmaması. bana "db82 senden hoşlanmıyorum" veya "seni tanımak istemiyorum." desinler, canımı yesinler. ama uzun uzadıya diyalogların sonucunda saçma sapan bahaneler eşliğinde aynı sonuç ortaya çıkınca işte bu acıtıyor dostlarım. nihayetinde amacım karşımdaki insanı tanımak ve tek istediğim de dürüstlük.

    insanı tanıdıkça sevmek olayının en büyük handikapı da budur sanırım. siz önyargısız olduğunuz için insanları tanımak istiyorsunuz ama insanlar önyargılı iseler onları tanıyamıyorsunuz. bu onların benim gözümdeki değerlerini değiştirmez ama benim için tanışılacak ve sevilecek güzel insanlar önündeki en büyük engeldir...
  • günümüz gençlerinin pek önem vermediği eylem. ilk 2 saniyede her şey belli iken, kimse kimseyi tanımak için zaman ayırmak istemiyor. zaman ayırmayı seçenler ise tanımaktan ziyade, onda etkileyici bulduğu yanın tadını çıkartmaya bakıyor.

    bir badim yazmıştı. artık erkekler dağları delmiyor, şatolara tırmanmıyor sevdiği için. doğruya doğru. ama kadınlar da böyle bir aşk için sabretmiyor. dolayısıyla tanıdıkça sevmek, bizim gibi romantiklerin hayali olmaktan öteye gidemiyor.
  • tanıdıkça sevmekle vakit geçirdikçe alışmak çok karıştırılır.

    bu tuzağa düşenler "tanıdım da sevdim" zanneder. sonra ilerde bi aksilik çıkınca karakterinde "hiç tanımamışım" dediği bi sürü boşluklar görür. bunun neden olduğunu da anlayamaz.

    cunku sen tanımamış sadece alışmışsındır. bunu da sevgi sanmışsındır. aman dikkat.
  • evliliklerinin ilk 30 yılında birbirlerine karşı pek bir sevgi emaresi göstermeyen annem ve babamın şu son zamanlarda ciddi ciddi aşk yaşamaya başlamalarıyla zirveyi tuttukları olay.
hesabın var mı? giriş yap