aynı isimde "şubat (dizi)" başlığı da var
  • diğer aylardan farklı olarak 30 veya 31 gün değil de, artık yıllarda 29 diğer yıllarda ise 28 gün çeken en kısa ömürlü ay.

    sebebine gelince,
    çok eskilerde takvimlerde yılbaşı şimdiki mart ayından başlarmış.
    (çok eskiler dediğim, milattan önceki zamanlardan başlayıp yaklaşık m.s. 15-16. yüzyıllara kadar olan ikibin yıl kadar bir zaman dilimi)

    işte o zamanların içinde bir gün, roma imparatorluğu döneminde julius caesar (jül sezar), roma'da geçirdiği (savaş meydanlarında bulunmadığı) ömrünün son yıllarında * kendisini devlet işlerini düzenlemeye adamış (bkz: ıslahatçılık).

    bu süreçte karşılaştığı problemlerden biri olan karmaşık takvim sistemini düzenlemek için astronomi bilgini iskenderiyeli sosigenes ile çalışarak yine kendi adının verildiği (bkz: jülyen takvim) bir takvim sistemi geliştirmiş. buna göre bir yılı 365.25 gün olarak hesaplayıp, çeyrek günleri ise dört yılda bir, bir güne tamamlayarak (bkz: artık yıl) o yılı 366 gün sayıyorlarmış.

    işte bu 366 gün sayılan artık yılları 12 aya bölerken bir ay 31 diğer ay 30 olacak şekilde bir sıralama yapılmış.
    mr 31, ns 30, my 31, hz 30, tm 31, ağ 30 ey 31, ek 30, ks 31, ar 30, oc 31, şb 30 * şeklinde.

    365 gün olan ise yıllarda eksik gün o zamanki takvimde son ay olan şubattan düşülüyormuş, böylece şubat üç yıl 29 - bir yıl 30 gün çekiyormuş.

    sezar, bu düzenlemeyi yaptırdıktan sonra takvimdeki ilk dört ay adı daha önceden başkalarına adanmış olduğu için, özel bir isim verilmemiş olan beşinci aya (bkz: quintilis) kendi adını vermiş: julius (ya da iulius) diğer ay adları ise (6-10 arası) sayı ile devam etmiş.

    (martius, aprilis, maius, junius, quintilis* -> julius, sextilis*, septembris*, octobris*, novembris*, decembris*, ianuarius, februarius)

    bu düzenlemeden 38 yıl sonra o zamanın imparatoru augustus uygulama hatasından kaynaklanan kaymaları düzelten bir revizyon yaptırmış, o da düzenlemesine istinaden özel isim almamış olan sıradaki altıncı aya (sextilis -> augustus) kendi adını verdirmiş.

    sezarın düzenlemesinden sonra, normalde aylar sırası ile 31 ve 30 gün şeklinde giderken sadece son ay olan şubat (4 yılda 3 kez) 29 gün oluyormuş. ama augustus altıncı aya (şimdiki ağustos) kendi adını verdirince bir bakmışlar ki temmuz (sezar'ın ayı) 31 gün iken ağustos 30 gün olacakmış. tabi augustus sezar'ın altında kalamayacağı için o ayı da 31 gün yapmaya karar vermişler, ihtiyaç olan ekstra günü de yine son ay olan şubattan çalmışlar.. böylece ağustostan sonraki ayların uzunluklarında da kayma olurken, ocak ayına dokunulmamış şubat ise 29/28 olacak şekilde bir gün daha kaybetmiştir.

    ceasar ...: mr 31, ns 30, my 31, hz 30, tm 31, ağ 30 ey 31, ek 30, ks 31, ar 30, oc 31, şb 29 / 30
    augustus: mr 31, ns 30, my 31, hz 30, tm 31, ağ 31 ey 30, ek 31, ks 30, ar 31, oc 31, şb 28 / 29

    işbu entry, çok sevdiğim ve saydığım badim polly jean'e * ithaf edilir

    edit: @qazedcsrfvtyhngujmkol'un sorusu üzerine iki eksiklik giderildi. ocak ve şubat aylarının lâtincesi eklendi, ayrıca ay isimlerinin anlamları (beşinci ay, altıncı ay vs.) eklendi.

    aynı edit: aklıma gelenler, bazı notlar;
    yılbaşının mart ayından ocak ayına alınmasının sezar'ın düzenlemesinden sonra gerçekleştiğini de okudum bir yerlerde, hangisi kaynak ne kadar doğrudur bilemiyorum, daha ileri araştırma yapacak vaktim de yok ;)

    yine eski zamanlarda (romulus takviminde) bir yıl on ay'dan oluşuyormuş, mart'ta (bkz: martius) başlayıp aralık'ta (bkz: decembris) bitiyormuş. aradaki dönemi ise takvimde ay ismi verilmemiş kış dönemi olarak kabul ediyorlarmış. numa pompilius döneminde kış dönemi için takvime iki yeni ay eklenmiş: ianuarius ve februarius.
    ocak ve şubat'a onbirinci ve onikinci ay denmemesinin sebebi muhtemelen sonradan isimlendirilmiş olmalarıdır.
  • ben hep en kötüsünü düşünürüm çünkü hep en kötüsü olur.

    --- spoiler ---

    kötü şeyler olur, sonra iyi şeyler olur. sonra yine kötü.. oyun gibi. hep kötü şeyler olacağına inanırsan oyunu kaybedersin.

    --- spoiler ---
  • ben onun kadar ''güzel'' bir kahraman görmedim, ne televizyonda, ne de sinemada..
  • birhan keskin şiiri:

    “ben bu içimin yankısıyla, ben bu içimin koruyla
    bu narı daha fazla taşıyamam.
    düşecek ellerimden, dağılıp dökülecek odaları,
    dayanamam.

    benden sana mevsimlerden anne, uykularımdan tüller,
    ömrümden ağrılar sızmıştır.
    bu aşk bende bir imkânsızlık tasarımı gibi kaldı,
    kaldıramam.

    adı şubat olan bu şiirde kalbim
    uzun bir nehir gibi ağrıyor. inat yumağım çözüldü.
    sol omzundan siyah atımı, sana düştüğüm o eski şubattan
    çukurumu alıyorum.
    benden kalan boşluğa kırmızı bir araf düşüncesini koy.
    nasıl hatırlanırsa bir yaprakta bir orman
    bu kez o olsun beni sana hatırlatan.

    bir gün olur senin de düşerse elinden nar
    aşk bir gün seni de alır bir yerden bir yere koyar
    ne zaman ki kaplar gönül mülkünü kar
    çağır o zaman, anlatırım sana,
    bir ömürden nasıl döne döne geçer turnalar.

    sanma ki inadımda sarı bir safra
    dilimde uçuşan rüzgârlı bir sayfa
    sözlerimde silinmiş şifre vardır.
    sökmedin beni çölden, yolum araftır.”
  • sınıfın en kısası olup tüm aksilikleri yapan haylaz bir çocuk gibi. adeta bir drama queen!

    arkadaş hem sadece 28 günden oluşuyorsun ama bir o kadar da bitmek bilmiyorsun. demek ki imkanı olsa ne fırtınalar estirecek kim bilir.

    hiç sevemedim kendisini. her yıl bir başka sürprizle karşıma çıkıyor. kar beklersin yağmaz, güneş beklersin soğuktan hareket edemezsin, 14 şubat'ı ise apayrı bir derttir. şubat benim için bu romantizm kokan günü değil, genelde ayrılıkları hatırlatıyor. şimdiye kadar tüm ayrılıklarım bu aya denk geldi. 28 gün var diye, yıl ya da yaşam bitiyormuşçasına telaş edip bir an önce ayrılmak mı istedim ya da benden ayrılmak mı istediler belirsiz. hep bir ayrılık telaşı yaşadım ki buna 14 şubatta yaşadığım efsane ayrılığım da dahil.
    işin kötü yanı ise kendisinden sonra gelecek ayın da pek umut vaat etmemesi. hep diyoruz ya "mart kapıdan baktırır" diye, ne demektir bu? dikkatli ol, kolla kendini. bir şubat değilim ama ben de fena sayılmam.

    bak şimdi de bir güzel havalar ki sorma gitsin. kış mevsimine mensup bir aysın sen, kar yağmalıyken şu şımarıklık nedir?
  • "ben bu içimin yankısı, ben bu içimin koruyla
    bu narı daha fazla taşıyamam.
    düşecek ellerimden, dağılıp dökülecek odaları,
    dayanamam.
    benden sana mevsimlerden anne, uykularımdan tüller,
    ömrümden ağrılar sızmıştır.
    bu aşk bende bir imkânsızlık tasarımı gibi kaldı,
    kaldıramam.
    adı şubat olan bu şiirde kalbim
    uzun bir nehir gibi ağrıyor. inat yumağım çözüldü.
    sol omzundan siyah atımı, sana düştüğüm o eski şubattan
    çukurumu alıyorum.
    benden kalan boşluğa kırmızı bir araf düşüncesini koy.
    nasıl hatırlanırsa bir yaprakta bir orman
    bu kez o olsun beni sana hatırlatan.
    bir gün olur senin de düşerse elinden nar
    aşk bir gün seni de alır bir yerden bir yere koyar
    ne zaman ki kaplar gönül mülkünü kar
    çağır o zaman, anlatırım sana,
    bir ömürden nasıl döne döne geçer turnalar.
    sanma ki inadımda sarı bir safra
    dilimde uçuşan rüzgârlı bir sayfa
    sözlerimde silinmiş şifre vardır.
    sökmedin beni çölden, yolum araftır."

    birhan keskin
  • 2010 yılında pazartesi günü ile başlayıp pazar günü ile bitecek olan ay. yani 2010 yılında üstüste iki aya pazartesi günüyle başlamış olacağız. bunun birdaha böyle olacağı yıllar; 2021, 2027, 2038, 2049, 2055 ve 2066, 2077, 2083, 2094. bu da demek ki; 1999 u referans alırsak 11 yıl, 11 yıl ve 6 yıl da bir bu olay tekrar edicek.*

    (bkz: gereksiz bilgiler)
  • babil dilinde:sabadu
    suryani dilinde:subat
    latince:duodecim(=onikinci ay)sonra arindirma kokunden februarius
    halk dilinde:kucuk
  • "terk edemeyen oglan arkadaşımız bi' değişik, sanki böyle tövbe esta... küçükken inşaate topu mu kaçtı acaba?" dediğinizi duyar gibi olduğum için; yaklaşık 11 yıl önce (11 aralık 1998 - tarih de atmışım prensip sahibiymişim!) kaleme aldığım ve bu günlere gelirken izlediğim çetrefilli yollar hakkında ipucu niteliği taşıması hasebiyle önemli bulduğum şubat isimli şiiri ifşa etmeye karar verdim.

    beynimdeki karıncalanmaların işareti olan bu şiiri çok ama çok eskiden kapatıp bir köşeye koyduğum ve düne kadar kapağını hiç açmadığım bir kutunun (ayakkabı kutusu) içinde bulduğum eskimiş bir kağıttan tekrar okudum. duygulandım mı duygulanamadım mı bilemiyorum ama şubat hakkındaki fikirlerim pek değişmemiş açıkçası.

    (hiçbir düzenleme yapılmadan aynen aktarılmıştır.)

    şubat

    en sevdiğim ay şubat'tır benim,
    çünkü bir tek ondan nefret ederim.
    bütün aylar beni o'na iterken,
    yalnız onda o'nun bitişini izlerim.

    terk edemeyen oglan - 1998

    (görüldüğü üzere virgül, nokta, apostrof... allah ne verdiyse esirgememişim.)
  • süryanice’de şabat veya şobat sözcüğünden gelir. ingilizcedeki karşılığı olan february ise, roma mitolojisinde arınma ve ölüm tanrısı olarak geçen februus'dan gelmektedir.
hesabın var mı? giriş yap