• türkçe ismi "aşka ruhunu kat" olan, başrollerinde adam bousdoukos, birol ünel, moritz bleibtreu'nun yer aldığı, corazon international - fatih akın ve klaus maeck yapımcılığında gerçekleşen, senaryosunu ve yönetmenliğini fatih akın'ın üstlendiği 2009 yapımı film.

    öncelikle, bu yazımla duvara karşı üzerine yazdığım yazı birçok aşamada birbiriyle bağlantılıdır: (bkz: gegen die wand/@itsthreeclutch)

    fatih akın, 2001 yılında çektiği belgeseli 'geri dönmeyi unuttuk / wir haben vergessen zurückzukehren'da, yolda adam bousdoukos ile karşılaşır ve bousdoukos'un işletmesini aldığı "taverna sotiris"e giderler. belgesel filmde bousdoukos'un mekânda tabaklarla "ustaca süzülüşü" 10 yıl sonra gelecek bir filmin, soul kitchen'ın habercisidir.

    yıllar sonra fatih akın, duvara karşı sırasında tarz değiştirmek ve bir komedi filmi yapmak ister. filmin kurgusundayken bilgisayarda bir metin programı denemek istiyordur, adam bousdoukos o sırada kız arkadaşından ayrılmıştır ve filmin senaryosu "adam aşk acısı çekmektedir, restoran şöyle iş yapar..." biçiminde yazılmaya başlanır. fatih akın, adam bousdoukos'tan birkaç gerçek restoran hikâyesi anlatmasını ister. filmin senaryosu fatih akın'ın şahitlikleri ve adam bousdoukos'un hikâyeleriyle ortaya çıkar. filmin ikinci versiyonunu fatih akın, andreas thiel ve klaus maeck'le birlikte texel adası'nda yazar. ancak fatih akın disk kayması nedeniyle oturamıyordur, filmin metnini yatarak dikte ettirir.

    senaryoda nadine iyi bir aile kızı değil, yugoslav bir basketbolcudur, kendisine bir yol çizmiş olmasını zinos kıskanır. istanbul hatırası'nın ardından bir senaryo daha yazılır ve zinos restoran sahibi, ama nadine aktris olur. bir sonraki versiyonda kahraman, kendisine süre vermiş olan bir barmendir, o ana dek bir iş bulamamışsa kendini öldürecektir. bir süre sonra fatih akın bu fikirden vazgeçer ve başka bir yönetmen bulmayı önerir. akıllarına ilk gelen yönetmen stefan krohmer'dir. krohmer, ludwigsburg'daki sinema yüksekokulunu bitirme filmi 'barracuda dancing'i adam bousdoukos'la çekmiştir.

    öykü değişir ama adam bousdoukos'la fatih akın'ın bir film çekme isteği bakidir. adam bousdoukos bir korsan filmi istiyor, fatih akın ise buna hiç sıcak bakmıyordur. sonunda türkiye ile yunanistan arasında 1922'de gerçekleşen mübadelenin arkaplanında geçen bir western üzerinde anlaşırlar. adam bousdoukos da bu filmde anadolu'dan yunanistan'a sürülen, ama orada da türk damgası yiyip hoş görülmeyince abd'ye giden bir yunan'ı oynayacaktır. bu western, ilk olarak "aşk, ölüm ve şeytan" üçlemesinin son bölümü olarak planlanır ama filmin bütçesi plan olarak neredeyse 20 milyon euro'ya yakın çıkar. fatih akın, adam bousdoukos'a, bu filmin maliyetini onunla karşılamasının mümkün olmayacağını, bunun için johnny depp gibi birine ihtiyacının olduğunu söyler. hem fatih akın hem adam bousdoukos çok üzgündür, şimdi ne yapacaklarını düşünmeye başlarlar. bu noktada fatih akın'ın karşısına yine soul kitchen çıkar: "gel, hamburg'a dönüp, soul kitchen'ı çekelim."

    fatih akın, duvara karşı'nın berlin yarışma bölümü için dieter kosslick'ten gelen telefonu, andreas thiel ile birlikte kuzey ren-vestfalya film vakfı'nın merdivenlerinde, elinde soul kitchen'ın senaryosu varken alır ancak bazı sebeplerden soul kitchen ile duvara karşı'nın arasına 'istanbul hatırası - köprüyü geçmek / crossing the bridge the sound of istanbul' ve 'yaşamın kıyısında / auf der anderen seite' girer.

    filmin projesi herkesi çok şaşırtır, fatih akın, duvara karşı ve yaşamın kıyısında gibi ciddi filmlerle anılırken bir anda ortaya "varoluşsal sorunlarla ilgilenmeyen bir komedi" çıkar. fatih akın da bunu şöyle doğrular: "soul kitchen, bana üzerime vurulan ciddiyet damgasından kurtulma olanağı sundu."

    fatih akın, bu filmi hamburg'a bir film borçlu olduğunu hissettiği için yapar. filmi ilk önce hafencity'de çekmek isterler, ancak orada köhne bir dükkân işletilemeyeceğinin de farkındadırlar. fatih akın'ın kardeşi cem akın, 90'lı yılların başında wilhelmsburg'daki bir yurttaşlık girişiminde çalışmaktadır ve fatih akın ara sıra cem akın'ı ziyarete oraya gider, o dönem wilhelmsburg, fatih akın için bir "harikalar diyarı"dır. ama filmle bu, ömür boyu süren bir bağa dönüşür.

    çekimler, kamera önü, kamera arkası neredeyse fatih akın'ın sinema ailesinden oluşur. fatih akın için bu üçlü, onun kariyerinin en büyük destekçileridir: adam bousdoukos, kısa ve acısız / kurz und schmerzlos'un ruhudur, moritz bleibtreu, temmuz'da / im juli. ve solino ile fatih akın filmlerini almanya'da farklı bir boyuta taşır, ve birol ünel de duvara karşı ile uluslararası bir boyutta fatih akın sinemasının kapılarını açar. filmin tüm oyuncuları, bu üçlünün çevresine yerleştirilmek üzere aranır. 12'nin üzerinde rolün birbiriyle uyumlu olması, benzerlik göstermemesi, birey olarak dikkat çekmeleri ama uyumlu bir bütün oluşturmaları gerekir. yani aslında diğer karakterleri gölgede bırakmaları da imkansızdır. filmde üç kadın karakter anna, nadine ve lucia'nın birbirinden farklı olması, tutku ve arzu kavramlarını sergilemeleri fatih akın için özellikle önemlidir.

    bir restoran filmi için yapım aşaması duvara karşı'ya pek benzemeyecektir. aşçı, restoran sahibi, kardeş, erkek-kadın servis görevlileri, müdavimler vs... hepsi görüntüde genellikle bir aradadır ve hepsinin de belli bir ağırlığı vardır. dengede tutulması gereken fazla sayıda kişi demek, filmin bu temposunun aynı zamanda görsel dili de etkileyeceği anlamına gelir.

    duvara karşı'da kamera hep omuzdadır, yaşamın kıyısında'da sakin planlar çok fazladır, soul kitchen'ın plan sekansları için raylar döşenir, kamera sürekli olarak oyunculara doğru gider, onlardan açılır ya da onlarla ilerler. örneğin, adam bousdoukos'un diski kayıp yere düştüğü sahnede, kameranın da mekânı baş aşağı göstermesi için onunla düşmesi gerekir. fatih akın'a göre filmin en iyi planı, lutz'un yemek servisi yapmak için tepsiyi almasıdır. tabağın üzerindeki kamera, lutz daha yürürken insanların yemekleri havada kaptığını gösterir. ayrıca fatih akın kameranın müziğe uygun olmasını istediği için, filmde kullanılan müzikleri sette sürekli çalarak kamera hareketleriyle ilgili bir hissiyat oluşturur ve çeşitli denemeler yaparlar.

    filmin müziklerini fatih akın, adam bousdoukos'la beraber seçer ve parçaları filmde kullanılacakları sıraya göre dizerler. öykünün dramaturjik yolculuğu çok önceden dinlenebilir bir hale gelmiş gibidir, ve bu fatih akın ve adam bousdokus için "duygusal bir pusula" işlevi görür. yine filmin müzikleri, adına karşın soul müzikle sınırlanamaz, hamburg parçaları da vardır filmde. "la paloma"nın yedi ya da sekiz versiyonu filmde geçer, fatih akın'ın en sevdiği ise artie shaw'ın caz yorumudur.

    tüm film bir dj kurgusu gibi tasarlanır, bu fatih akın'ın hep düşlediği bir şeydir: "bir dj iyiyse, şarkılar konuklar farkına varmadan değişir."

    uğur yücel'in oynadığı kemikkıran kemal karakteri, hamburg'da gerçekten yaşayan biridir. fatih akın'ın diski kaydığında babası onu tam da böyle bir adama götürür, ve aynı teknikle fatih akın'ın leğen kemiği yerine oturtulur.

    lucia'nın evinde gustaf gründgens'in büyük bir resmi asılıdır. fatih akın, gründgens'i fritz lang'ın "m - bir şehir katilini arıyor" filmindeki kasa hırsızı rolüyle tanır. ve bunu da daha sonradan şöyle açıklar: "hamburg filmi yapmaya soyunduysak, kente duyduğumuz heyecanı ve sevgiyi de olabildiğinde filme katmak istiyorduk. burada yalnızca gründgens'in hamburglu bir ünlü oluşuna gönderme yapılmadı. yıllarca şeytanla haşır neşir olunca, insan faust filmini de atlamıyor elbette. dekorcumuz tamo kunz, eve bir gründgens resmi asmayı önerince hemen kabul ettim."

    soul kitchen, fatih akın için geleceğe hazırlanma projesi, yüksek bütçeli filmler için bir tür antrenman gibidir.

    fatih akın'ın bu filmi, diğer filmlerinin yapım aşamasıyla oldukça farklıdır, fatih akın ilk defa bu filmde disiplininin dışına çıkarak bütçeyi üç-dört günlüğüne aşar. bir yandan geceleri senaryoyu yeniden yazıyor, sabah sete gelince her şeyi değiştiriyordur. bir sözü çok erken ya da çok geç kullanıp kullanmadığından da pek emin olamadığı için çok sayıda çeşitler kaydeder. yedi, on, daha fazla çeşitler. sürekli nesnelerin yerleri değişir, eski sahneler bağlama uymadığı için yeni sahneler çekilir. çünkü filmde her şeyin ayrıntıları vardır.

    bir yandan teknik güçlükler de çıkmaya başlar, restoran sahneleri için yemekten önce sofraya oturacak figüranlar gerekir, yemeklerin de dumanı tütmesi gerekir ancak bu iki plan sonra pek mümkün olmaz. 15 dakika ara verip yemekleri tekrar pişirmek zorunda kalırlar, üstelik gerçekten de lezzetli olması gerekir, çünkü oyuncular yemekleri gerçekten de yiyorlardır. "solino'da bir pizza restoranı üzerine yemeğin yeterince görülmediği bir film çekme yanlışına düştüm. bu kez elbette aynı hatayı yapamazdım."

    nadine'in "le canard" restoranındaki vedası, ilk çekildiğinde fatih akın için istenilen etkiyi uyandırmaz. oturma düzeni, karşılıklı konuşmalar, yemek, tam anlamıyla her şey berbattır. sahneyi yeni çekmek, monica bleibtreu'nun başka bir filmin çekimlerinde olması nedeniyle zorlaşır. ancak çekimlerin son gününde bir şekilde monica bleibtreu'nun gelişi ayarlanır ve o sahne de tekrar çekilebilir.

    filmin çekimleri 15 ekim 2008-21 aralık 2008 arası sürer. filmin cannes film festivali'ne yetişmesi için kurgunun 19 mart 2009'da tamamlanması gerekmektedir. kurgu biter ancak filmin müziklerine katkıda bulunan jan delay filmi izlediğinde delay ritmi sorunlu bulur. fatih akın jan delay'in haklı olduğunu kabul ettiğinde, thierry fremaux'un davetini geri çevirmek zorunda kalır.

    bunun yerine soul kitchen, ilk gösterimini 10 eylül 2009'da venedik film festivali'nde gerçekleştirir. ang lee başkanlığındaki jüri, filme özel ödülü layık görür. ang lee, o dönemde "özgür woodstock / taking woodstock" filmiyle soul kitchen'a benzer bir film çekmiştir. venedik'teki ödül töreninin ardından ang lee, fatih akın'a "seni kıskanıyorum, benim beceremediğim bir şeyi başardın" demiştir.

    focus features'ın başkanı, taking woodstock'un senaristi ve brokeback mountain gibi birçok filmin yapımcısı james schamus ve ortağı john lyons, fatih akın'a filmi saldırgan bir politikayla pazarlamasını öğütler ve tek bir düzeltme önerir, soul kitchen mekânının başlangıçta daha fazla gösterilmesi. bunun üzerine planlar uzatılır, mekân daha sık biçimde dışarıdan da görünür.

    film toronto'da da başarı gösterir, los angeles times ve new york times'tan olumlu eleştiriler alır. soul kitchen, yurtdışında en çok italya'da iş yapar. film italya'da, küçük bir adamın neoliberal güçlere karşı direnişini gösterdiği bir sol propaganda olarak algılanır. film prömiyerinden 14 gün sonra hamburg film festivali'nde almanya prömiyerini yapar ve uluslararası jürinin sanat sineması ödülü'yle taçlandırılır.

    fatih akın, isviçre'deki minare yasağı gündemdeyken aralık 2009'da soul kitchen'ın isviçre'deki ilk gösterimine katılmayı reddeder. açık bir mektupta, "bu referandum sonucu, farklı köken, ırk ve dinlerden insanların birlikte uyumlu bir biçimde yaşayabilmesi gerektiğine dayanan insanlık, hoşgörü ve inanç anlayışıma ters düşüyor" diye yazar.

    soul kitchen, 25 aralık 2009'da 232 kopyayla almanya sinemalarında gösterime girer ve ilk haftasonunda 160.000'den fazla seyirciye ulaşır. dört hafta sonra 810.000 kişi, kısa süre sonra da milyon sınırı aşılır. ekim 2010'da toplam izleyici sayısı 1,3 milyon olarak belirlenir, ancak soul kitchen'ın dvd'sinin satışa çıkmasının ardından bile film, bir kült film olarak sinemalarda gösterilmeyi sürdürür. film türkiye'de tiglon film dağıtımıyla 1 ocak 2010'da gösterilir ve 76.509 seyirciye ulaşır.
  • ölmeden herhangi bir fatih akın filminin içersinde odun olarak dahi olsa yer almamı nasip eyle yarabbi diye haykırmama neden olan film.
  • fatih akın'ın izlediğim son röportajında "şimdilik beğeniyorum ama büyük ihtimal 3-4 sene sonra çok falsosunu görürüm" benzeri şeyler söylediği film. kendisine, 3-4 sene sonraki hayal kırıklığını "ulan güzel film yapmışım zamanında" diyeceği günlerin geleceğini bildirmek bana düşsün. ayrıca duygu yelpazesi gibi klişe bir kavram varsa eğer en geniş açabilen fatih akın'dır açık söyleyeyim. gegen die wand ile bu filmi yapan adamın aynı olması inanılmaz gerçekten. filmden yeni çıkmış olmanın verdiği heyecan ile sağa sola saldıran "hadi abi çıkalım bir şeyler yapalım" hareketliliğine düşen bendenizi iki satır bir şeyler yazmak için bile olsa sözlük başına oturtan kuvvet ise belki benim entrymi okuyup az daha gaz alarak bu filmi görmeye gidecek suserlerin olabilme ihtimalidir. gelelim film hakkındaki izlenimlerime

    --- spoiler ---
    film başladı. şöyle bir 10 dk geçti. baya baya ben müdavimi oldum soul kitchen'in. alışma süreci bu kadar kısa bir film görmemiştim uzun zamandır. 20 dk sonra falan "zinos abi ne olacak adamın huyu bu. anna çok efendi kız zaten aile terbiyesini tam almış" gibi kritikler yaparken buldum kendimi.

    mekana ve insanlara filmin hemen başlarında aşina olmamızda müziğin çok çok etkisi var. inanılmaz uyumlu ve mükemmel şarkılar seçilmiş. filmin tuali müzik olmuş desem yeri. zinos yolda yürürken dükkandan gelen sezen aksu 'nun 10 sn lik sesi bile cuk oturmuş.

    yunan dediğin adam iyi adam ya. çok benziyorlar olm bize. zinos'u gözüm kapalı halı saha maçına çağırırım mesela. ama illias yok mu illias. takım elbiseyle gezip çalışmayan adam. bizim sokaklarda da zibil gibi var bunlardan. iki kardeşin ilişkileri falan süper. "20'lik at" muhabbetini yaşamayan abi-kardeş yoktur herhalde.

    aaah birol ünel ah. ne büyük ne pis bir oyuncusun sen arkadaş. shayn weiss karakterini olabilecek en mükemmel şekilde oynamışsın. biliyorum var çünkü böyle adamlar. bir işe bakıp "benim bu işi yapmam mümkün değil" dedikten sonra hiç iplemeden dönüp giden, biri bir hata yaptığı zaman "aman canım önemi yok" gibi yalanlar yerine "geri zekalı orospu çocuğu bin kere söyledim sana di mi?" diye kızan, işini mükemmel yapan adamlar. benim gördüklerimin çoğu da senin bu shayn weiss'e benziyordu işte. hafif kilolulardı sadece.

    çok çok iyi bir feel good movie olmuş.

    daha önceki birkaç entryde de gördüm. sonu biraz hızlı kotarılmış gerçekten. 99 dakika değil de 120 dakika da olsa sıkılmadan izlerdim.

    favori sahnem: zinos'un balığın safrasını patlattıktan sonraki shayn weiss in tepkisi. söylene söylene düzeltmeye gitmesi falan.

    200.015 euro çok para ya. sanki biraz pahalıya gitti o vampir şerefsiz yüzünden.

    gegen die wand'ı izlemiyorum uzun zamandır. sebebi de şu: sigarayı bıraktım. izlersem dertten kederden tekrar başlarım diye korkuyorum. işte bu film tam ters etki yarattı bende. çok güzel bir ortamda çok güzel 2-3 kadeh içmişim ve gülerek eve gidiyormuşum gibi oldum çıkınca. ama temiz bir ortam ha. duman altı değil.

    --- spoiler ---

    film bitti. neyse kalktım çıkacağım tam. bir baktım herkes oturuyor hala koltuklarda. "lan" dedim. "yoksa creditten sonra falan bir şeyler var da benim haberim mi yok?" neyse. oturdum tekrar. tüm oyuncuların adı geçti. yazılar akmaya başladı. bir baktım millet kalktı gidiyor. o an ayıldım işte. insanlar filmin sizi içine soktuğu havayı dağıtmamak için kalkmak istemiyorlar. mutlu mutlu oturuyorlar. "sen niye lapin gibi kalktın lan o zaman?" derseniz. "abi film bana ciddi enerji yükledi. macera arayan adam gibi oldum ben. o yüzden zıpladım hemen" derim. izleyin izletin.
  • fatih akın`ın beklentileri gayet karşılayan ve hatta beklentilerin üstüne çıkan filmi.oyuncular,hikaye,müzikler her şey mükemmel filmde. öyle ki film bitmesin istiyorsunuz sonlara doğru.

    --- spoiler ---

    bütün bir film sadece birol ünel in soul kitchen`ın mutfağında,kıçıkırık dondurulmuş yemekler ve berbat kremalar ile 5 avroluk yemeği nasıl 45 avroluk bir gurme yemeğine dönüştürdüğünü görmek için bile seyredilebilir.

    --- spoiler ---
  • izleyiciyi kopartmayan, su gibi akan fatih akın'ın yeni masterpiece'i olan film ***. zira dans var, müzik var, hareket var, kumar var, çöküş var, sevgi var, yemek var vs... ayrıca birol ünel'in kapak pozuna -afişte de var- hayran kaldım.

    --- spoiler ---
    aynı gece kardeşlerden birinin aşkta diğerinin kumarda kaybetmesi filmin doruk noktası olmuş bence.

    --- spoiler ---
  • fatih akın'ın müzikle karnımızı doyurduğu son harikası. beklediğim, geldiği gibi tek başıma gidip gördüğüm ve bende asla hayal kırıklığı yaratmayan bir film. birol ünel yine aşmış, uğur yücel'in de o hallerine pek bi güldüm. ayrıca anna bederke, lafım sana: güzel misin?

    filmin iki cdlik bir soundtracki var, şöyle:

    1. rated x – kool & the gang
    2. hicky burr – quincy jones
    3. i don't know – ruth brown
    4. brown bag – boogaloo joe jones
    5. we got more soul – dyke and the blazers
    6. get the money – mongo santamaria
    7. don't do it - syl johnson
    8. get down – curtis mayfield
    9. to sxoleio – the olympians
    10. i want to be your man – zapp & roger
    11. the creator has a master plan – louis armstrong
    12. it’s your thing – the isley brothers
    13. disko – jan delay

    1. walking in dub – burning spear
    2. soundhaudegen – sillywalks movement
    3. fragosiriani – locomondo
    4. manolis o hasiklis – shantel
    5. mission of love – love ravers
    6. sing song girl – er france
    7. moon shayn – bad boy boogiez
    8. arcilla – steven pfeffer
    9. to blues tou paliokaravou – pavlos sidiropoulos
    10. steve's la paloma – steve baker
    11. sisters keepers dub – turtle bay country club
    12. gang & gaebe - broke but busy
    13. das letzte hemd hat leider keine taschen - hans albers

    --- spoiler ---

    zinos kazantsakis'in cep telefonu melodisi filmin en akılda kalanlarından oldu.

    zapp & roger - i want to be your man

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    hamburger, pizza ve şinitzelden başka bir halt bilmeyen almanlar için shayn ın söyledikleri aklımdan çıkmıyor

    - onların midesinde bir delik var, ne yerlerse alttan çıkıp gidiyor... gibi birşey

    herşeyin kolay harcandığı bir dönemde yaşıyoruz aşk, müzik, sevgi, dostluklar, insan emeği ve hatta kardeşlik.
    oysa bu filmde öyle mi:
    zinos o en zor durumunda hapisten çıkan aylak ağabeyini bir kenara atmıyor, ona iş dayatmaya da çalışmayıp olduğu gibi kabullenip yardım etmeye çalışıyor
    sevgilisini kademe kademe kaybederken onca sıkıntı içinde aşkından en ufak bir parçayı yitirmeden sonuna kadar gidiyor, onun için öncelik sıralamasında ondan sonra gelen dükkanını satmadan hem işini hem de ilişkisini yürütebilmenin bir yolunu arıyor.
    uyumsuz, tavizsiz, alkolik bir aşçıya katlanıyor.
    yaşlı kiracısı, garsonu, müzik grubu derken çevresindeki herkes ondan bir parçayı kopartıyor ama o yine de kaldırıp bir kenara atmıyor.
    tıpkı ayrı ayrı pek bir şeye benzemeyen otlar, baharatlar gibi uygun zamanda, uygun miktarda tencereye konulup muhteşem bir yemek oluyor
    güzel bir yemeğin nasıl birşey olduğunu miden sana söyleyecektir, tabi eğer dibinde bir delik yoksa...

    (edit of truth: tam olarak "onların midesinde bir delik var onu da pislikle dolduruyorlar" olacakmış. amelie poulain' e teşekkür ediyoruz)

    --- spoiler ---
  • ruhumuzu doyurdu.

    birol ünel - krema soslu kızarmış patates. bu boku pişirmem ben.
    adam bousdoukos - iş arıyorsun sanıyordum.
    birol ünel - senin aradığına orospu denir. ben aşçıyım.
    adam bousdoukos - anlıyorum. kapı orada.
  • türkçeye saçma çevrilmiş film isimleri listesinde zirveye oynayacak. aşka ruhunu kat ismiyle sinemalardaki yerini 2010 yılında alacak film. içinde aşk geçmeden türkçe'ye çevirmelerini de beklemezdim zaten yüce yapımcıların.
  • --- spoiler ---

    dünyada hiçbir filmin mutlu sonla bitmesine bu kadar sevinmemiştim. tek kelimeyle mükemmel bir film.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap