• dostoyevskinin dünyanın nasıl kötü bir yere donuşturüldüğünü ve bu kötülüklerin güzel olarak nasıl yutturulduğunu anlattığı şahane kitap.
    bir de kısa filmi var bunun aleksandr petrov tarafından çekilen.
  • gülünç adamın intihar hakkındaki düşünceleri cinler*deki kirillov'a benzemektedir. imagine tadında başlayan güzel bir rüyası vardır gülünç adamın..
  • bu kitabı okuduktan sonra, jose saramago 'nun kabil (bkz: cain) 'i neyin etkisiyle ve nasıl bir kafayla yazdığını gerçekten çok iyi anladım.
  • “bir gün hiçbir şeye aldırmamaya başladım; bir de baktım, bütün sorunlarım yok olup gitmişler.
    o gün gerçeğin büyük sırrını öğrendim. kasım ayında öğrendim bu sırrı, kasım'ın tam üçünde, ve o günden beri hiç aklımdan çıkarmadım.”
    (bkz: fyodor dostoyevski)
  • dostoyevski'nin 1877 yılında yazdığı son öyküsüdür.
    öykü çevirilerinde gülünç bir adamın düşü olarak aramak mümkün. kısacık bir hikaye.
    56 yaşında tamamladığı bu hikayede 25 yaşında yazdığı insancıklar'ındaki makar devuşkin'den izlere rastlamak mümkün. sevgiye bakış açıları aynı. insanların zalimliğini ilk tecrübe edişini ve bunu tarif edişini okuyoruz insancıklar'da. sonra insanlara derin bir nefret duymaya başlamasını, aleksey ivanoviç'te ya da raskolnikov'da bu nefretin izlerini okuyoruz. bunlar hayatının orta dönemleri.
    şimdi ise gülünç bir adamın düşü'nde yaşamının son dönemlerine gelmiş, insanları zalimlikleriyle beraber kabul edip, kendisinin de bu zalimliğin bir parçası olduğunu bilen ve bu zalimliği aşmanın tek yolunun sevgi olduğuna karar veren, bütün yönleriyle bu insanlığı kucaklamış olan bir dostoyevski okuyoruz.

    kendisinin bakış açısını bu şekilde yorumluyorum. her romanı her öyküsü altın değerinde.

    hani şu meşhur film repliği var ya: “ ilköğretim 8, 3 yıl da lise. eder 11 yıl. 11 yıl boyunca bu çocuklara neden dostoyevski hiç okutmazlar, hiç düşündünüz mü? bir şeylere uyanmasınlar diye.”

    her zaman olduğu gibi geç uyanmak toplumsal hastalığımız.

    öyküden çok güzel alıntılar bırakılabilir ama ben fikrimce en güzelini bırakacağım:

    “belki de yedi yaşımdan beri biliyorum gülünç olduğumu. sonra okula gittim, sonra üniversitede okudum ve ne kadar çok okuduysam, gülünç olduğumu da o kadar çok öğrendim.”
  • türkçeye "gülünç bir adamın rü0yası" olarak çevrilen bir dostoyevski hikayesi. dostoyevski'nin yazdığı son hikayedir.

    --- spoiler ---

    insana has bütün o zulmeti biz yarattık; oysa yardımı esirgediğimiz o küçük kıza elimizi uzatmak yeter karanlıktan kurtulmak için.

    --- spoiler ---

    hikayeyi tuhaf bir adamın rüyası adıyla youtube'de dinleyebilirsiniz.
    sesli hikaye
  • dostoyevski'nin; intiharın eşiğinde olan bir adamın rüyasını, bu dünya düzenine ve insanlarına ufak bir laf çarpma gibi anlattığı kısa öyküsü. fakat bu kısa öyküyü her okuduğumda aklıma, eski dünya ile habersizce tanışmış yeni dünya insanları, yani amerikan yerlileri geliyor.

    anlatılan o düşteki milletin yerine amerikan yerlilerini koyarsanız, hiçbir şeyin sırıtmadığını, sanki dostoyevski'nin onları yazdığını fark edeceksiniz. yazık olmuş kocaman kıtanın güzel insanlarına...

    her okuduğumda demem de boşuna değil. sıkça elime alırım bu kitabı, gerçek bir insan olmayı kendime hatırlatırım. içimde bir ukte olan, yaşamak istediğim ütopyayı düşlerim.
  • dostoyevskinin tuhaf bir öyküsü. intiharın eşiğine gelmiş bir adamın gördüğü garip bir düş ve bunun adamın hayatına olan etkisi hakkında bir öykü.
  • “ne kadar okuyorsam, ne kadar öğreniyorsam o kadar gülünç biri olduğumun farkına varıyordum. öğrendiğim tüm bilgiler, incelediğim tüm bilimler bunu bana ispatlamak üzerine kurulmuştu adeta. günlük hayatımda da buna benzer şeyler yaşıyordum, karşılaştığım her insanda yaşadığım her ilişkide bu yönüm bir tokat gibi suratıma çarpıyordu.”
hesabın var mı? giriş yap